M Mayıs SON POSTA Sayfa ? 100 yıl evvel Osmanlı ordusuna hükmeden şeyhler, üfürükçüler (“Son Posta,,nın tarihi bahisler muharriri yazıyor) €ri 1221 de başlıyan Rus harbi; derecesine varan riler *şlikleri; ne kaldı Ütoga Yar ve, Sulh ter, duk 'eklif! Ne zük askerle kin Yorlanğ, İşt tere Ja O asrın «Şeylana pabucunu k, feleğin “çemberinden bin rengebo- halkın ve padi - asından istifade et- â Yer yer derv stanbulda ve or - hasan güler işler, şeyhler türedi. Biydirece) Yetmiş ker, TEME 2 ço zanlı Rume inde bulunabilmele için or-| E 5» açık gözleri sn bü zayif nokt 5 Kaçırmadılar. fi Yolları önü; “GL, Mahmmaa rat onunduz',, tirmel, lan baha; Ye fukaranın, rbesini tmir ettirsün iman hoşnud elinin, yakında zile mia Zallibenin Yuka; Sen g den er 1k da y deki Marya, Açıkbaş vardı. Açıkhaşı d Mado'y Ereğlisind, hi ” k elim bir şekil almıştı. cağ Pedasına olursa olsun yeniçeri ya ve &yan "i surette ezmi #miş bulunen İkinci bu muvaffakiyeti Rumeli âynının ba- inden bir lütfü ilâhisi olarak bekli - dcı haber ; bir ruh buhramına | damdır. Ayağında bir keramet olmasa, | kasıp kavuran| denilen Mak değil, Cenabı - Bir serseri şeyh tipi sonra tekrar Anadoluya dönerek şarib bir kıyafetle şeyhlik ünvanını takın- mış bir «kallâş idi. İstanbul ahalisi bu o çeşid serseri- lere asırlardanberi aklana gelmişti, ge- araya mensub 2e -|ne aldanır. e çıkan bu adamlar, söylet.. rende iie vi e ri Ğ : eri yakındır. ndükü esir alıp| nasihat için cami kürsülerine çıktı. din- Açıkbaş şeyh bir müddet yeniçeri Üzülmesün, | kışlalarına misafir oldu. Bazan viz ve *falan yerde) liyenler üzerine esrarengiz tesirler ya- pacak bir kıyafeti vardı: En şiddetli soğuklarda bile başı açık, yalmayak, a yalnız bir post ile çırçıplak Söyledikleri hemen şu cümle rdu. | ile hülâsa olunabilirdi: Zati| — Nusrat bizimdir Telâşa lüzum «feth» ve| yoktur! hudud| Halk ta: alk — Şeyh efendi dünyayı terketmiş â- bu kış kıyamet gününde Arabistandan kalkar buraya gelir, tir ür ütrer mi? derlerdi. «Açıkbaş Şeyh»in şöhreti gitgide faz- inmişti. Zira Vana» | lalaştı. Kibar ve rical konak ve saray- . İlarına davet olunarak ikram ve İltifat mberi şeca-| gördü. İhsanlar alıp onları birer birer lere destan | hakladıktan sonra orduya gitmek ar- Paşa İle Ereğlili! zusunu gösterdi. Bu haber koca peyitahtta bir meser- enilen bu seyh asi len idi. Vaktile iz ret dalgası halinde yayıldı. Devlet ri- zmetl, öt, bulunmuş ve |'erisne yol harçlıkları ve hizmetini gör- ye şöhret almıştı y Ak i -ali ve zenginler «Şeyh efendi hazret- mek üzere köleler vrdiler. «e Kâvur imamaın istediği de bu idi. İstanbul - dan Hac'oğlu Pazarına gitti. Baba pa- Tidaki resim, UMArteş; Avam k; noktaya te; “leceği hük eharlayı bu suale Apumış olduğunu itir tesim kralı İrgiliz hükümdarlarını hâmilen ge anadaya hareket ustraliâ transat'ântik gemisile bu takib etmiş olan «sRepulse> saffı iğer mevakib ile tayyareler, İn- leri esnasında göstermektedir. > Alman tezgahlarında yapılmış mizu» son toplantılarından mas edilmiş ve İngil m“ le ngiliz kralının AL bez ir gemile seyahatinin ne ka- meter sorulmuştur. <ovaben, Geminin Al - ai elmekle beraber, in, hâreketinden evvel, ann: günü Portamuttan MPrESS of A, — bari ari Yola kadar YWörünü ve di larından hareket um, OL Australia, makine aksamının tamamen İng samultı old K esi kraliçe Merry'inin elini öptüğü Sidi al 1 Me İdetli bir hücum yapt iparlak bir m 10,000 ölü w Pazarını da keramet sa lar. ş olan leyman uda ve İstaribulda türey gas bir ücübe heyet yapıp sözü- tavrını ona uydurduktan sonra bayaği en akıllı kimseleri aldatır. «Babam merhumun (uşaklalrından Bindallı Mustafa derler sefih ve hile- kâr bir habis vardı. Pederin vefatın - tan sonra hizmetkârlığı terkile başıma bir Özbek tacı giymiş idi. Bir iki sene böyle gezip sonra İstanbuldan kaybol- du. «On seneye yakm bir 1223 de kendisine Sa çingene zaman geçti rip on'kadar derviş kıyafetinde derbe- der ile Edime sahrasında bulunan or - hazine n aylık ve nüzül emininden ve sadrazam mutfağından tayinler yaptırtmış, altı ay kadar oturup bun- lardan hayli külliyetli mal almıştı. Ben de memuriyet ile Selânikte idim. Dö- nüşümde orduya geldim. Ordu erkâ nından levazim İşlerile meşgul Feyzi bey zade Mehmed beyi ziyaret için çâ- dırına gi! . Mehmed bey: miye acele etme, beraber gidelim Dedi. Ben de muvafakat ettim. Biz- ler bu sohbette iken mahud Sedâhaddin meclise geldi. Gördüm ki Bindallı Mus- tafa ağadır. Yüzü buruşmuş, sakalı a- ğarmış, lisanmı İranlı şivesine uydur- muş. O da bana bakıp bildi. Atnmâ «sakın sırrımı ele verme» diye elini bo- gazına götürerek işaret etti. Mehmed bevefendi, o kadar azametli iken yerin- den kalkıp Mustafanın elini öpü. O dahi kuruldu. Biraz sohbetten sonra dedi ki: — Biz İstanbula gideriz demiştik, amma şimdi Şam tarafına seyahat (Ö - ründü. İstanbula gittiğinizde ricalden falan falan falana aşk niyaz edin. Bİl- (Devamı 1 sayfada) k |daha fazla müdd sh taslaklarına dair şu| - Meselâ bir Mecusi Hind | âhaddin adını ve-| — Süleyman efendi, İstanbula git-İr Tıb âlemimizde 50 yılın hikâyesi Namlarına jübile yapılacak doktorlarımız, “Son Posta, ya hatıralarını anlatıyorlar Cemiyeti nin listeye ithal etmeği unuttuğu bir isim: Asaf Ulugür | “Türk Hekimleri | ekimleri etinin teşebt dostluk ve yardım sü ile, elli sene ve tebabet hayatı bu- için yapılacak olan esi unutulan, fa- şı gibi bu jübileye rumuzu keşfettim; Türk hekimle- vel isteye konul- Dni ediyorum: £ Ulugür İstanbulda 1285 muş ve mektebi tıbbiyei isteye dahil bulunan bay ve bay Hüseyin Maz- 9-10-1305 twrihinde me- tarihinde de askeriyeden | Tahsin Ö lâm Yı i zun olmuştur. Bu malümatı, doktor Asaf Ulugür'ün bizzat gördüğüm diplomasından aldım ki diploma numarası da 1254 tür. Doktor Asaf Ulugür Aksarayda polis "tu karşısındaki 1/2 numaralı sinde icrayı tababet et - sab enddesinde 187 nu- e oturmaktadır. Doktor Asaf Ulugür'e, kendisini ne için rahatsız ettiğimi adetâ mahcubi - yetle anlattığım zaman güldü ve: — Arkadaşlarımın beni hatır - ıyamamaları bir zülul eseri olsa ge- rek, dedi. Hatıralarından bahsettiğiniz Tahsin Özmutlu ile Hüseyin Mazlüm Yey benim sınıf arkadaşlarımdır. Eğer, size kendi hayatımı kısaca olsa arilatmıya başlarsam bir yığın şehir ve memleket ismi ile karşılaşırsınız. Çünkü, Tıbbiyeden mezun olduğum zamandan İtibaren, ta tekaüdlüğüme kadar dönüp dalaşmadığım yer kal madı Mekiebten mezun oldukt#n sonra evvlâ Haydarpaşa ve bilâhare de İzmir askeri hastanelerine hekim tayin edil- dim. Stajımı orada yapacak idim. Fa- kat, bu kısmette yokmuş! O sırada Ye- meri isyanı patlak verdi. Redifler silâh altına alındılar. Beni de redif taburla- rından birine bekim olarak verdiler. Böylece Yemeni boyladık. Beni kar- şılavan manzara, tam bir harb sahnesi idi. Günlerimiz, top, tüfek gürültüleri, yaralılar, ölüler arasında geçti. Niha- yet, isyan bastırıldı. Ben de İzmire döndüm. Oradaki askeri hastaneye he- kim old Burada da bir müddet kaldıktan sonra, bize serhad boyu göründü. Rumelide, Maleş kasabasında bulunan 18 inci alayın | inci taburuna doktör tayin edildim Fakat, Osmanlı imparatorluğu hu - dudiarı içindeki isyan ve iğtişaşlar bir türlü bitmiyordu. Bu yüzden Maleşte ide farla kalamadım. Mensub buundu- Zum taburun Giritteki i a gönderilmesi kararlaştırılmış. Ta- bit ben de, ver elini Girid, deyip yola çıktım. Ve maalesef tahliyeye kadar Giridde kaldım ki hayatımm acı hatıralarından biri de budur. Girid dönüşünde, fırkamızı Selâniğ” tıldr. Fakat ben orada da kala - madım. Bizim tabur Serez yolumu tut- tu. Bu suretle bir eyyam da Serezde oturdum. Fakat kısmetim dönüp dolaş- maktan açılmıştı bir kere: Soluğu Yan- ya hastanesinde aldım. Meşrutiyetin #lânına kadar Yanyada kaldım. Bereketversin Meşrutiyet #lân edildi. O zaman, uzun müddet taşrada bulunan memurlar ile İstanbuldaki memurlar arasında becayiş yapıldı. Ben de İstanbula geldim. Az sonra Balkan harbi başladı. Ça- talcade teşkil edilen müdafaa hattı a- rasında ben de yer #imıştım. Belikan muharebesinin bitimine kadar orada kaldım. Mütarekenin akdinden sonrü tekrar İstanbula öğndüm. Biliyorsunuz, Balkan harbini, 1914- 1918 muharebesi takib otii Bende kaymakamlığa terfi ederek birinci kazanmış bulunan bir on birinci| Asaf Ulugür fırka - ki bu fırkanm kumandanı Cafer Tayyar bey (general) idi- başhekimi oklum; bu Sıralarda, 1917 sehesinde fırkamız Çanakkaleye gitti. Tabit ben de beraber... “İndn İngiliz denizaltı Çanakkalede, düşmanın çekilip git- mesine kadar kaldım. Sonra İstanbula döndüm. Vakta ki İzmir, Yunanlılar ndan işgal edildi. Orada bulunan kolordumuz Bursaya geldi. Fakat, İz - mirde, kolordunum başhekimi kayma» kam Şükrü merhum, bir kazaya kur - ban gitmiş. Kolordu, bu suretle Bursa- ya başhekimsiz varmış. Böylece V inei kolordunun ser tabibi, yani Şükrü merhumun halefi oldum. Bursada, Yunan işgaline kadar kal dım. Kolordu, Eskişehire çekildi: Tabit ben de berâber... Anadolu harbinde, kurtuluş mücadelefnin bütün safha» ları içinde bulundum. Tâ Rafet paşa İstanbula gelinceye kadar. İstanbul - dan işmal kuvvetleri gittikten sonra, evvelce asistanlık yaptığım Haydar - Daşa hastanesine başhekim tayin edil dim. Artık yaş (55) e gelmiş ve mira- lay olmmıştum anma tâ mülâzimliğim- denberi cephelerden ceyhelere koş - maktan - vâkıâ yorulmuş değil idimi stirahate hak kazanmıştım. 'Tekslld- Tüğümü istedim. Doktor Asaf Ulugür, yukarıda kısa“ ca yazdığım hal tercümesini anlattıktan sonra, biraz düşündü: — İşte, hep barut kokuları içinde ge- cen hayatımın küçük bir hulfsası... Pa- kat, arzu ederseniz, size bir iki hatira mı da söyliyeyim, dedi. Fırkamızın Çanakkaleye hareketi için emir almıştık. Galala' rıhtım'na, şim - diki Ziraat bankası önüne yanaştırılan üç nakliye gemisine fırkayı bindiriyor idik. Bu sırada, Marmaraya girmiş bulu « dan biri Kız- kulesi açıklarında görünmüş ve birbiri ırkasma üç tane de torpil savurmuş! tabii, hedef bizim nakliye gemileri. Fakat mes'ud bir tesadüf, torpillerin seyir hattı önüne boş bir mavnayı Gi- kartmış! Mavna berhava olmuş ve tof- sil limanda bağlı bulunan İngilizler den alınmış bir şilebin bordasını del - miş, gitmiş! O esnada ben rıhtımda idim. İnfilâk sesini duyar duymaz hemen Kolordu kumandanı Mehmed Ali paşayı bul - tam. Mehmed Ali paşa, Harbiye Nazırı Enver paşaya telefonla malömat verği. tlerin gemilerden indirilme- e sırtlarına gidilerek y&- ni emrini beklememizi söylemiş! Bu sırada şehirde de büyük bir telâş heyecan başlamış bulunuyordu. Ga- atadaki esnaf dükkânlarmı kapıyor, o mıntakadan uzaklaşıyordu. Köprünün istünde bir ferd kalmamıştı. Bu telâş ve heyecan içinde, bizde as» kerleri, ters yüzüne rıhtıma çıkarttık. Hafrbiye yolumu tuttuk. Akşam üstü de Harbiye Nazırından şu emni aldık: (Devamı 10 uncu sayfada)