B Mayıs HAFTANIN KARİKATÜRLERİ & Yapan: Orhan Ural £ SON POSTA —a N —I sizim piyasada tam 90 cins çorap varmış. ia Bu da wd ci cinsten sayılır.. “Psi de çürüktür de ondan), Buralara medeniyet götürdüklerini iddia ediyorlardı... Ne oluyor, diye söyle bir yaklaştım.. derhal yaka misin azizim? vardı, attılar. kn ni, SREAİZ. Sayfa 9 50 yılın 'Türk Hekimleri Dostluk ve Yardım Ce- miyeti güzel bir teşebbüste bulundu: Elli sene tababet hayatı yaşamış olan doktor- lar için 13 Mayısta saat 16 da Tokatlıyan salonlarında bir jübile yapılacak, Fakat, namlarına jübile yapılacak »i- malar âded itibarile pek az! Ancak yedi kişi: General Cemil Topuzlu, General Hazım Bellisen, General Besim Ömer Şükrü Pelit, Bay Hüse- yin Mazlum, Bay Tehsin Özmutlu ve Bay Hafız Kemal. Yarım ve hattâ daha fazla memlekete hizmet eden bu güzide simalarla jübile hakkında Türk Hekimleri k ve Yardım Cemiyeti Umumi Kâ- | bi Fethi Erden bana şunları söyledi: «— Yakın zamanlara kadar, vatana hizmet eden pek çok kıymetli simaların unutulduklarına şahid oluyorduk. Hal buki, Avrupanın her tarafında, memle- ketlerine nafi olan uzuvlara jübileler ya- pılmak suretile, onlara karşı manevi ve maşeri bir kadirşisanlık gösterilmektedir. Son senelerde, bizde de bir güzel âdetin kıvtletmları ışıldamağa başladı. İşte, ce- m e tababet sahasında şimdiye kadar yapılmıyan böyle bir jübile terti- tatbikat kültesindön e kadar mezun olmuş bulunmak. Mevzuubahs yedi kişi» den General Hazım Bellisan 1299 da, Ge- neral Besim Ömer Akalın 1301 de, Gene- ral Cemil Topuzlu 1302 de, Bay Hafiz Kemal 1302 de, General Şükrü Pelit 1303 de, Bav Hüsevin Mazlüm ile Bay Tahsin Özmutlu da 1305 de Tıb Fakülte- sini bit'irmişlerdir. İzahatımdan anlaşıla. cağı veçhile mektebi diğerlerinden önce ikmal eden ve tababste hizmet müddeti 57 seneye varan General Hazım Belli. sandır. Türk Hekimleri Dostluk ve Yardım Cemiyeti, esasen çoklanberi, kendi ailesi İ arasında bir toplantı yapmamıştı. Bu ve: sile ile hem jübileyi ve hem de böyle bir birleşmeyi arzu ettik, Veli Doktor Lütfi merasime bir bando müzik fle Konservatuar muatlimlerinden mürekkeb i Doktor Neşet Osman celseyi açacak ve sözü bana bırakacaktır. Dilim döndüğü kadar, sayım yedi meslek arkadaşımın memiskete hizmetlerini, ha. tıralarını arilatmağa çalışicağım. Bilâhs. re konser verilesektir. Merasimin sine. masını da aldırıcağız. Ayni zamanda 7 hekimimizin resimlerini ve hal tercüme. lerini #htiva eden bir broşür bastırıyoruz, onu da dağıtacağız. Jübilesi yapılacak doktorlarımızm hal tercümelerini tamamen tesbit o ettim ki bundan hepsinin mazisinin şerefle dolu olduğu ve yarım asır, hiç fasılasız bir surette memlekete hizmet ettikleri; anla- şılmaktadır.» Bay Fethi Erdendin sözleri arasında ağzından kaçırdığı eyedi hekimimizin ha- tıraları, kelimeleri Üzerinde durdum ve Bay Fethi Erdenden önce, bu hatıraları «Son Posta, okuyucularına anlatmak is. tedim. * İlk olarak, «Son Posta» okuyucuları & çin yabancı bir sima olmıyan Dr. General Cemil Topuzluyu ziyaret ettim, Sayın muhatabım, her zamanki mütevazı hali ve güler yüzü ile beni karşıladı: — Bizim için tertib edilen bu jübile. den, diğer arkadaşlarım gibi, ben de çok mütehaasis oldum. Türk Hekimleri Döst- luk ve Yardım Cemiyetine karşı minnet. tarız. Bu jübile münasebeti) , hafizamı yanım âsrın karanlığından kurtarmağa çalışmca şimdi artık hem toprak olmuş birçok arkadaşlarımı ve hem de uzun yıl. ların nisyanına gömülen acı, tatlı birçok hatıralarım; gözönüne getiriyorum, Arkadaşlıkların en yürekten olanı, en| saf bulunanı çok zaman mekteb sırala. rmda doğar. Meselâ, şimdi benimle bera- ber aksançlı bir ihtiyar olan General Ha- zım ile Pariste beraber idik. Tıb âlemimizde hikâyesi Namlarına jübile yapılacak doktorlarımız, “Son Posta,, ya hatıralarını anlatıyorlar Operatör Cemil Topozlu ile Doktor General Hazim Pariste nasıl aç kalmışlardı? Cemil Topuzlu Bizim Parise, o zamanki tâbir ile «ike ali tahsile e gidişimiz de ayrı bir mas ceradır. O zaman, «Mektebi Tibbiysı As keriyes mezunları teğenlik rütbesini almazlar, doğrudan â a yüzbaşı © vaktin uy Turlar idi. Ben de zoru zoruna, şeyhislâmından koparabildiğim mektubunun tesiri ile sil» e gidebilmiş idim. Fak İla yaver olmamış, ayrica tahsisat alamâ. Bazilari mıştım. Daha açık izah edi miz, hem bir rütbe gi il ni, hem de ayrıca tahsil ücre! idi, Ben ve daha birkaç arkad. bir rütbe «mafevk» maaşını bin ile koparabilmiş idik ki o da ayda 180 frank edyordu. Hattâ, Östelik U seyahaf masrafını da kesemizden vermiş idik. General Hazım da bizim güruhtan, yas ni parasızlar takımından idi. Felâkete da bakın ki maaş ta aman çıkmazdı, Aylarca, 180 frangın hasretini çeker idile İşte, gene parasız bir günümdü. Zira, Öç buçuk aydanberi 180 frangın hsysli ile avunuyorduk, Sabah erkenden, oda kapısı vuruldu, içeriye Hazım girdi. Ba. na: «— Aman birader, ne yapa lahi açım, İki gündenberi, Li bahçesinde, ayak üstünde Şi ekmek yiyorum, Halimiz ne olacak?, Dedi. Hazım bu sözüne karşı neş'elenme dim değil! Neden derseniz, halime şükre tim. Çünkü, ben de iki gündenberi lop yu murta ile karnımı doyuruyor idim! Ha zım, peynir-ekmek trajedisini söyleyince, meğer benden de beteri varmış, deyip güldüm. Fakat kahkaha ile ne midemizdeki açı lık gidiyordu, ne de cebimizdeki mete Miksizlik! , Hazıma: — Bankaya gidelim, maaş havaleleri. ni soralım, dedim, «— Benden pâso', cevs Sordum: — Niçin? Bankaya © kadar çok uğradım ki, evvelki gün, havale memuru: «Hergün senin ile mi uğraşacağız, mösyö?» deyip beni adeta kovdu!» Bu ümid kapısının kapandığını anla. yınca, aklıma şefir Esad Paş ü at etmek ve aylıklarımıza m ter miktar avans istemek gel ile beraber şefarethanenin yolunu tuttuk, Bereket versin, cebimizde tramvaya bi necek kadar para vardı! Gelgelelim, onu da üste vermiş olmıyalım mı? Çünkü, E- verdi, « bal çalıp sepetledi. Bu sefer, tabanvay ila İ Kartiyelatese, 9 zaman talebeleri landığı Kafevaşete döndük, D nelicede doğrudan do ya Abdülhamid MI ye müracaat etmeğ: karar verdik Çek tiğimiz telgrafın meal: A hatırımdadır? «Üç buçuk aydanberi maaş almıyoruz, Yevkalâde zarureteyiz. Sayei şahanenize de acızı (Devamı 10 uncu sayfada)