" Yam: ZIYA ŞAKİR Aşkın leziz serabı ii beklenilmiyen bu haber, ili kac ei ale blyilk tesir husule ge- hire e İkisinin yüzünde de, birden- Ben birer tecasür aâmeti belirdi, Ba si Bizans asilzadesi, bu iki dil - dim, Battal Gaziyi o kadar can- aylığa ge işleri ki, ondan bir gün idi ile tahammğı edecek vaziyet- 5 a Fakat şunu da biliyorlar- si * bu büyük Türk kahramanını va- ür 0 alakoymak ta mümkün de- m e binaen Battalın bu sözleri» dnknz Yunlarını bülemtişler.. din- S ma tevekkül fe: Gidini met Ve afiyet temenni ederiz. Direk ak Çabuk avdet ediniz. mecburiyetini hissetmişlerdi. Ba * 05 Mi Gaziye gelince... Onun kalbi kiz a hissediyordu. Kırk Ba- pi Km ayrılabilmek, o- tesi ia Beliyordu... Nitekim, er- aynılık bir hayli müşkül ol Bat Tak, Din evim Aşkara atlıya- Man, adeta yapa revan olduğu za 4 Bini za binin manastırda kaldı- Mer diyor. böyük küpmin mer - lerini g,,. enleri Üzerinde, nemli göz“ Soma; r Ya dikerek Dye sima alanla elen yarar dilber Yaşla okuyan bu iki den ve türlü aş gözlerinin önün- re aşkın Teziz #tabıp, Mezze yudum içiyordu. Ve bu Metinin e, ile mestolarak dünya sa- yordu, m. varlığını hissedi - duygularını saklıyor inin en derin köşesinde Vaziteyi: e» yüklendiği büyük! M; yollyalyanın mi evlâdı, lendi sak Devzade Aşkar biraz Sin tevakikyp Ve ona yem kestirmek etti. Geceyi gündüze ka- » Kapıdağı iskelesinden bi ir i. Bak Me, süratle karşı yakaya Devza, çadırı önünde şi er e Maine o kadar Battay Am, senin üzerine de al... le olsun, #Madakçi pepe SÖLRtİ gelişt.., Yen Diya, muane mi geldin? . le geldin? Cağ olan Zİyalet çekilerek iz İzzet ve İkram ölürler Me donanma mm boğazında- biraderi izahat ( verdi. Ve m eyman, bu Ordusu; akm yk dl baheylediktar, ki W hadislerinde (BY biraderim 2 ge leri, sizlere ve ey islim mü. derdin, dakârhklera olsun ki... “ diğim askerler ye mıza gön- ve iski biltün dey ler, yer yü . ka kalelerini altilge orduların; te çil... Göreyi derecede YT ., Yuğuz DİZİ gösteriniz. SİZ de, son Bumu, kay Roma iraparatar.. ni çe, Aya. ç » Mâmazını eda et. mer il vel c in avdet e Bönülden Bax ve ela 2 ik kahır çin yi ve ga; 'e28e, a zak » Allah, onu mİyordu, edecektir.) Süleyman, baktkagi kik göste, - büyük siarmlşti. Büçüy fedakâr. G3 dökerek, biri (ag slelerini or. iii sahillerinde, (800X diğeri de Dali, İki donanma ici çadzn A getir - va emmi EA İng e gün zarfında, Marmara! Çadıra girip başkum andanın önünde eğildi yük harb gemilerinden sayılabi- lirdi. Bunların beherine de, ağır ve ha- fif silâhlarla mücehez yüzer nefer mu- harib yerleştirilmişti. O tarihte arablar henüz denizcilikten anlamıyorlar.. ve denizden, Kostanta- niye yolunu bilmiyorlardı. Bunun için Kıbrıs ve Girid adalarile diğer Akdeniz adalarından birçok Rüm kaptanlar ve gemiciler getirtilmiş.. bunlara yüksek miktarda paralar verilerek, bu büyük donanmanın mukadderatı, hemen he- men kâmilen Rum denizeilerine tevdi edilmiş! Bu, ne bir gaflet ve ne de büyük bir hata eseri addolunamazdı. Adalardaki Rumlar, Bizanslılarla ayni ırka ve ayni dine mensub olmakla bergber, aralarn- da büyük bir husumet vardı. Bu husu- met dolayısile, donanmanın bir ihanete maruz kalacağına hükmolunamazdı. Nitekim, sekiz yüz parçadan mürek- keb olan bu muazzam donanma, Ege denizinin en emin limanı olan (Bod- rum) da yerleşti.. sonra, ağır ağır şi- male doğru ilerliyerek, Akdeniz boğ Mizah: Aşk hasta ndaki (Abydus) şehri önüne gelerek demirledi. (1) Donanmada, külliyetli miktarda as- kerden başka, (oorduyu aylarca idare edecek derecede erzak ve zahire de bulunuyordu. Bu haber, aylardanberi Bizans sur - ları önünde, yarı aç ve yarı tok bir va- ziyette bekleyen orduyu son derecede sevindirmişti... Ordugâh, çılgınca bir meserret ve memnuniyet içinde idi. Donanmanın başkumandanlığını der uhde eden (Emir Sadun), bütün g€ lerine yoklama yaptırdıktan sonra, ha- reket emrini verdi. Mahir Rum kap - anlarının ve gemicilerinin elinde bu - Junan bu sekiz yüz parçalık donanma, muntazam saflar halinde, Marmara de nizini geçerek, Bizans ufuklarında be- Hirdi. (Arkası var) sahilinde ve, (Nâra burmu) üzerinde idi. İ Osmanlıların buraları zabtetmesinden biras sonra, harabş haline gelmiş. ve bu harabe- nin enkazile, bugünkü (Çanakkale) şehri vücuda getirilmişiir. (Es bahriyel Os - maniye-merhum Mehmed Şül bey.) lıkları mütehassısı (Baş tarafı 7 inci sayjada) — Çok teşekkür ederim doktor, dedik- lerinizi yaparım. Yaşlı kadın doktorum masasına vizite ücretini bıraktı. — Fakat doktor karşı komşuya karşı olan hastalığı sonradan nüksederse... — Nüksedebilir. O zaman tekrar gelir. #iniz, ayrı bir tedavi tarzı tatbik ederiz. Doktorun üçüncü hastası otuz yaşında bir erkekti, Doktor hastası tanımıştı: — Sizi bir kere daha muayene etmiş. tim. zannederim. — Evet doktor. Bir ay evvel size mü. Tacaat etmiştim. — Hastalığınız için ne söylemiştim. — Sarı hastalığı demiştiniz. — Ha şu... Nerede sarışın bir kadın görseniz gözlerinizi ondan (ayıramıyor- dunuz. — Evet doktor, — Size-ne tavsiye etmiştim? — Evli olduğumu söylemiştim, Karı mı saçlarını sarıya boyatmaya teşvik et. , | Memi tavsiye etmiştiniz, , 7 Evet evet hatırladım. Tavsiyemi ye. rine getirdiniz mi? — Evet doktor, — Faydasını gördünüz herhalde, ni Faydasını görmedim, desem yalan olur. İl zamanlarda sokakta bir sarı saçlı kadın gördüm mü, karıma benziyor, diyor bakmıyordum. Fakat sonrtları ; — Sonraları ne oldu? ; — Sonraları iş değişti, Sarıla ç maz, siyah saçlılâra bakar Sini ei nerede siyah saçlı br kadın görsem göz- lerimi ondan ayıramıyorum, Bazan peş- lerine düşüp takib ettiğim oluyor. — Hastalık aksi surette tecelli etmiş, Aksi tedavi lâzım. Karınızı saçlarını si- yaha boyamaya teşvik edeceksiniz. — Ya ez zaman sonra da gene sarı saç- llara karşı... İ — Olabilir. o zaman gene karınızı saç- İlarım sarıya boyamaya teşvik edersiniz. Zamanın da bu hastalık üzerinde tesiri İvardır.. zaman geçtikçe hastalık hafifler, | Kırk beş yaşınızda tnmamile iyi olmanız muhtemeldir. İ Son gelen hasta, doktorun pek eski bir İ hastası olacak ki. gayet samimi selâm. laştılar. Doktor sordu: | — Genç ne var? İ — Bir aylık bir rapor doktor. — Bir aylık rapor he. — Evet doktor. — Altı ay evvel de gene bir aylık ra- por vermiştim, — Bu sefer çok ihtiyacım var doktor, çıttık pıttık bir bar kızma âşık oldum. Bir ay onunla yaşımazsam ölürüm, Ra- por götürmeden karıma vâziyeli anlat- mıştım. Temarüz ediyorsun diyecek, — Peki bu raporu da verelim. Fakat temdid etmem! Vereceğim bir aylık ra- por müddetinde azam! Istifadeyi temin etmeye bak. Doktor bir reçete kâğıdı aldı ve şu ra- poru verdi: Tarafımdan muayene edilerek kendisinin bir ay için tebdili aşk eyleme- İye muhtaç olduğu tesbit edilmekle işbu rapor ita kılmdı.» istiyecektim, « * Hayali aşk hastalıkları mütehassısının hayalen girdiğim muayenehanesinden ge ne hayalen dışarı çıkarken, hayalen göz- lerimin önüne getirdiğim güzel hastabs- kıcı beni teşyi ediyordu. İsmet Hulüm | tadır. (i) Bu şehir, Akdeniz boğazının Anadolu| Son Posta'nın tefrikası: 105 FE Baron de Tott'un hâtıraları a Sayfa 13 Sultan Mustafa inşaatı büyük bir itina ile tetkik etti sonra birkaç defa topları köprünün üstünden geçirtti Tercüme eden: Hüsayin Cahid Yalçın Bundan çıkacak (o suülstimallerden! dolayı onu mes'ul tutmağa O kalk-| mak doğru olur mu? (İ) Şanlı hat ralar bırakmış olan Sultan Süleyman bü-| tün idare işleri hakkında müfettişler ta- yin ederkân onlara memuriyetleri #e mütenesib surette tahsisat bağlamıştı. Binsenaleyf onlara ceza vermek hakkına malikti, Meşru aylıkları kaldırmak on- ların yerini tutacak irtikâba izin vermek. tir, Sizden istediğim muhasebeciye aylık veriniz, onun istikametini ben tekeffül ederim. Ben bu sözleri söylerken karşımdaki. ler birbirlerine bakışıyorlardı. Vezir hiç itiraz etmiyerek arkadaşlarına: — Bizi, dedi, bu kadar iyi tanıdığına ihtimal vermiyorum. | Sonra, para işlerile meşgul olmak üze- te bir yardımcı bulunmasında ısrar etti. ğim için, bu vazifeye Şamlı Hüseyin e-| fendinin tayinini padişaha arzetmeğe ka-| rar verdiler. Kendisine maaş tahsis ede- ceklerdi. Veziriazam gülerek: — Maamafih, dedi, ona kefil olmanızı tavsiye etmeyiz, dedi. Padişah dubaların inşasile iştigale der- hal başlamamı arzu ettiği için yeni mute- medin taynini beklemeğe vakit yoktu. Son Türk sefirinin maiyetinde Fransaya gitmiş olan Şamlı Hüseyin, çok geçme- der, bana veziriazamın onu yaptıracağım şeylerin masrafını azaltmak için intihab elmemiş olduğuna hükmettirecek vesile-| ler temin etti. Ben atelyelerimi tersanede | tesis ettim. Orada dubalarım iskeletleri- nin inşasma nezaret ettiğim sırada, bakır levhaları hazırlamağa memur olan kâ- zancılar hergün öyle nümuneler getiri- yorlardı ki işin içinde meharetsizlikten ziyade bir suiniyet bulunduğunu isbat e- diyorlardı. Filhakika bu amelelerin bakır işlemekteki marifetleri o kadar meşhur- dur ki, hakiki sebebin ne olduğunu aklı- ma bile getiremiyerek ellerinden gelebi- leceğine emin olduğum derecede mükem- mel bir iş yapmalarını onlardan taleb etmekte mustr bulunuyordum. Muztar kalan ve mutemedin huzurunda izahat veremiyen bü zavallılar maruz O bulun- dukları tazyikten kurtulmaları için giz- lice benim himaye ve tavassutumu rica ettiler. Bana murahhas olarak gönderilen ka- zancılarbaşı arkadaşlarımn gösterdikleri kabiliyetsizliğin ancak zahiri olduğunu| İHiraf etti. — Zaten, dedi, sirrimızın birleşmesini keşif ve tahmin ettiniz. Size alt ta- rafnı da arllatmağa geliyorum. Babiâli bizi miri (2) #atına çalıştırmak istiyor, Eğer bizi istihdam edecek olursanız mahvolacağız. Şikâyet ederseniz şiddetli ceza güreceğiz. Mukadderatımız sizin eli-| nizdedir, | Bu iki mahzur insanı düşündürecek bir şeydi, Fakat kendilerini bundan kurtara- | cağımı vâdetmekte tereddüd etmedim Ertesi günü, dubaların hafif olmasından tevellüd odecek muhassenatı bahane ede- rek, Babiâliye bunlara meşin kaplataca- ğımı söyledim. Şüphesiz ki bu kazancıla- İariy şatasunun xaba min ediyordu. Bu yeniçerinin şefine ba- na yardım için emir verildi. Bu onun için gerçekten bir nimet idi, Bana hayırhah davranması temin edilmiş oldu ve te geldi, Bu işin lüzum gösterd türlü şeylerle meşgul bulunuyordum. Pa- dişah Kâğidhene nehri (3) üzerinde bir | kaç duba kurmamı sıkı sıkı istiyordu. Ce halet yüzünden muttasıl if bu tarz köprülerin top » katen kâfi gelip gelmi merakında idi Ben hengün tersaneye devam ediyor- dum, Bir sabah, artalık yordu. Bu o kadar teh ihtiyatlarıma rağmen düşmekten i aya inab edemedim. Sol ayağım burguldu. İptida büyük bir uyuşmadan başka bir şey his setmedim. Yoluma devam için uşağa yar- dım ettiriyordum. Fakat birkaç adım tınca, ağrılar o kadar şiddet peyda etti. ler ki tulumbacı yeniçerilerin kışlasınâ zorlukla girebildim, Çok şükür ki bahçe kapısını açık bularak oradan içeri gir miştim, Bu alay kışlada değildi, Fakat zabit lerle neferler muhtaç olduğuma hükmet. tikleri yardımı ifada hiç tereddüd etme diler, Birisi kahve getirdi, diğeri bir çü- buk ikram etti. Ötek: yemek verdi. Hiç biri benim için hakikaten faydalı olabi. lecek şeyi düşünemiyordu. Hemen hemet baygın bir halde bulunmama rağmen, bu kabil lâçlarla bu kadar fazla ağrıya ta hammül etmenin tehlikeli olacağını tak dirden geri kalmadım. Kuvvetlermi top. ladım, ayakkabımı çıkartarak (ayağımı soğuk suya soktum, bu ilâcı düşünemi yecek olan tamirciler, başka kapları ok madığı için, bana takımın kazanını gi diler (4). Bu buzlu banyo şüphesiz ki w yağımın iyileşmesi için yeğâne ihtimaldi. Fakat ağrıları derhal artırdı. O derecede KI çağırtmak için adam gönderdiğim bit sedye gelinciye kadar orada kaldığım üç çeyrek saat zarfında hep sirke koklıyarak ve yüzüme su serptirerek bayılmaktan kendimi muhafaza edebildim. Yeniçeri; ler bana ikramdan hâli kalmadıkları kah: ve ve şaraba bu teda tercih etmemi akıllarına sığdıramıyorlardı. (Arkası var) (3) Bunlar üzerinde evvelce tesis edilmiş olan bir kAğıd değirmen gerek nehir ve ge rek arasından geçtiği çayıra bu ismin verii- mesine sebeb olmuştur. Mansabı (İstanbul limanının tâ nihayetinde bulunan bu küçük nehir bilhassn Sultan Ahmedin peyitahtin- dan Üç rubu fersi mesafede bir nehir ki- yısında yaptırmış olduğu saray İle meşhur- dur. Şimdi padişah bu sarayı ancak bası eğ- lenceler yahu top taltmlerini temaşa için kullanıyor. Fakat evvelce sarayı tezyin eden şelileler hAlA movcuddur. Vadiyi tahdid e- den Ikl tepedö kübera için inşa edilmiş olan binaların — harabeleri görülmektedir. Bu, ir taklidi idi, Fikri son Paris sefirinin babasi vermişti. Sultan Ahmedi hal'eden asiler bu binaları tahrib J etmişlerdir. (4) Yeniçerilerin kazanının balz olduğu kıymet ve itibar bizim yalnız bayrağa atfet tiğimiz ehemmiyete kıyas edilebilir. Kazanı nı düşmanının eline birakan bir askerin ge- ref ve haysiyetine halel gelmiş telâkki olu- Mur. Bu kanant sevkiledir ki miralaya çör- hacı, binbaşıya da aşçıbaşı denilmektedir. Aşçı yamaklarile sakalar binbaşı muavinle- ri kurtardığım zulmü debağlara yükle. | dizler. mek olacaktı. Fakat bu son çarenin ucuz. luğu yapılabilecek zulmü daha s2 zararlı bir hale sokuyordu, Münhasıran tulumba hizmetine mer- | but bulunan ve tersane içinde ikamet e-| den bir yeniçeri takımı, meşin borularda | çalışmağa alışmak hasebile, o dubaların kaplamasını dikmek ve hazırlamak için | icab eden mesaiye elverişli ameleler te- (1) Ayni prensipler (o dalrasinde yapılmış bir teftiş neticeşindedir ki, Belgrad müzake- releri esnasında, Babılli M, de Villeneywe'e Ozakow kalesinin techisati mükemmeli oldu- gunu temin etmişti, Halbuki biras sonra kale müdafaası için elzem öephanenin fikdanın- dan dolayı düşman tarafından saptedildi, (2) Türkleri mil yan! hazine namına 1ş- lerini o kadar düşkün bir fiat ile yaptırmak gibi barbar ve Iktimadiyata muhalif bir ka- nun kabul etmiştir ki bunun neticesinde hem satısı, hem alıcı büyük sararlara uğramak- Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Şehzadebaşında: (Hamdi), Bminünün- de: (ikmet), Aksarsyda: (Pertev), A» lemdarda: (Eşref Neş'et), (o Boyazıdâşi (Haydar), Fatihte: (Vital), Bakırkö « yünde: (Merkez), Eyübde: (Arif Beşir), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl enddesinde: (Dellasuda), Bas - tanbaşında: (İtimad), Taksimde: (4 - monciyan), Pangaltıda: (Nargileciyan), Karaköyde: (Hüseyin Hüznü), Beşikteş- ta: ONali Halid). Bokasiçi, Kadıköy ve Adalardakiler; Kadıköyünde: (Büyük, Yeldeğirmeni), Üsküdarda: (İttihad), Sarıyerde; (Nuri), Büyükadada: (Halk).