Koşu Şa Bay Ali Koşar havayı güzel bulunca biraz dolaşmak, hava almak istedi. Kalk- ti. giyinip sokağa çıktı. Yavaş, yavaş yü- TüÜyerek .deniz- kenazına kadar geldi. O- Tâda balık avına meraklı olanlar otur - Muş, hem çene çalıyor; hem balık tutu - Yorlardı, Bay Ali Koşar bunlardan bir Kaçı ile ahbab oldu. Kendisi balık avın « dan hiç bir şey anılamazdı. O günü yeni ahbapları aris bir sürü İza- bat verdiler. Nasıl balık avlandığını öğ- ettiler. Ali Koşar: — Bundan sonra ben de boş vâkitle - Timde balık tutayım. Pek meraklı bir işe benziyor. Ay başına lizım olan öteberiyi alayım da hemen başlıyayım! dedi. Sonra durup oda avcılarla beraber bekiemeğe böşledi, Acaba evvelâ hangi oltaya takılacak? Beş dakika, on dakikâ, ©n beş, yirmi, nafile! Balıklar pek açık &öz şeyler galiba. Bir ara avcılardan biri bızla oltasını çekti. Fakat ucunda boş iğ- Beden başka bir şey yoktu. Balık yemi ka- Pıp kaçmış olacaktı. Biraz vakit daha geç- ti. Ali Koşarın sabrı yavaş, yavaş tüken- Meğe başlamıştı. Kendini sıktı: — Biraz daha bekliyeyim, dedi. Fakat çok içi tez bir adam olduğu için daha fazla kalamadı. Yeni arkadaşlarına selâm verip yürümeğe başladı. İçlerin - den biri arkasından seslendi: — Neler lâzım olduğunu unutmadın ya? Sakın eksik alma! İ Ali Koşar: i — Unutmadım, hiç merak etme, diye ce- Yab verdi, İçinden de kendi kendine: — Allah göstermesin, ben aklımı oy - Datmadım. Parmak kadar bir balık tut » Mak için saatlerce beklenir mi hiç? Bu a- damlar kaçık diyordu. İ Yavaş yavaş yürüyerek Beşiktaşa ka -! dar geldi. İyice yorulmuştu. Beşiktaştan Taksime işliyen otobüslerden biri yarın - dem hizla geçti, AV Koşar elile işaret etti, Fakat otobüs dolu olduğu için, biletçi hiç “rah olmadı bile, Sahanlıkta da Ali Ko - farın yeni ahbapları duruyorlardı. Her halde, onların da akılları başlarına gel - MİŞ, artık evlerine dönüyorlardı. ii Köşarın aktma birden bir şey gel- — Acaba ben bu otobüse yetişemez mi- Yim: Ve birden koşmıya başladı. Otobüsün #aharlığında durup onun koştuğunu gö » ven arkadaşları üzüldüleri — Eyvah yetişemiyecek, — Her halde çok mühim bir işi var. — Aman biletçi durup şu adamı da &- Malım! — Ziyanı yok, biraz sıkışırız. — Biraz daha koşarsa bayılacak. Ali Koşar var kuvvetile koşuyordu. — otobüse yaklaşıyor, kâh uzaklaşıyor. | — Haydi atla! mpiyonu .—— Çocu'lar 23 Nisan sizin bayramınızdır Yarın Nisanın yirmi üçü, Türkiyenin çocukları her sene bugün kendi bay - ramlarmı sevinele kutlularlar. 23 Nisan, Türkiyede bir tarihin dö- nüm noktası olmuştur. O gün Hakimi- yeti Milliye ilân edilmişti, yani Cüm - huriyet hükümetinin ilk temeltaşı atıl- mıştı. O günden sonra dev adımlarla ilerledik. İşgal altında bulunan yurdu- muz kurtuldu. Ve bu yıkılmaz, sarsıl- maz Türkiye kuruldu. Çocuklar, Etrafınızda gördüğünüz bütün iyi şeyler, bütün yenilikler hepsi Cümhu- riyet devrinin feyizleri sayesinde ol - muştur. Cümhuriyeti kuran Atatürk Cümhuriyetin . bugün Milli Şefi olan Reisicümlurumuz İsmet İnönü her an| bu “devletin ilerlemesi, yükselmesi, kuvvetlenmesi için çalışmışlardır. Bu- gün gene Milli Şefimiz, ve onunla be- raber çalısanlar daima ileriye daima yeniye doğru gidiyor. Ve en güzel e « serleri meydana koyuyorlar. Osmanlı hilkümeti zamanında asır- lerena geriledik, fakat Cümhuriyet dev- rinde asırları öyle hızla yendik, öyle ilerledik ki bunu anlıyabilmek için dü- i ünü gözönüne getirmek kâ - — Binim, içeride sorsarıza, sizi bekli -/ 7k v9 adm m 2 yoruz. İ Ali Koşar sak'n sakin cevab verdi: — Binecek değilim kil Biletçi gözlerini açtı: — Amma ne olursa olsun, yetişeceğim diye kendi kendine inad ediyordu. Müşterilerin ısrarı üzerine biletçi in - safa geldi. Zili çekti. Otobüs yolun orta « sında: — Zınk! diye durdu. Yolcular İçinde allak bullek oldular, Kimi söylendi, ki - mi homurdandı. Sahanlıktak'ler: | | — Ne ise kaçırmadın. diye sövlerirken o, cebinden mendilini çıkardı, yüzünden sızan terleri sildi: — Nasıl bir şey tutabildiniz mi? diye sordu. Bu Kali gören biletçi ttizlendi: Çocuklar, | Ne mutlu size ki, hepiniz Cümhuri - yet yıllarımda doğdunuz. Gözleriniz İonun yarattığı eserlere açıldı. Ne ta - — Öyle ise ne diye otobüsün arkasın -| yafa kaksanız İyiyi görüyorsunuz. İş - dan kuşuyordunuz? te bu iyi şeyle ralısmak vatan sevmek- — Bakalım yetişebilecek miyim diye.|le meydana gelmiştir. Vatanınızı seve | Ben koşu şampiyonuyum da! İseve ço'ısan siz bugünün çocukları ya - | Bu cevabı alan biletçi öfkeyle zile ya- rınm büyükleri olacaksınız. Bu vatan, pışıp hareket işaretini verdi. Otobüsün! bu Cümhuriyet sizindir. Yarın büyü » içi bir kere daha a'lak bullak oldu. Sa - düzüniz zaman onu siz koruyacak, hanlıkta duranlar hayretle birbirlerine! onu ileriye dalma ileriye siz götüre - bakışıp: ceksiniz. — Bu adam kaçık gal'ba” dediler. İ Türkiyede bayram yapan çocuklar, * k | bayramı hu ols (Büyük mükâfatlı bilmece | Ön okuyucumuza brer kumıcra vereceğz LI ELELE ELE b) mece halledilmiş olur. Bilmeceyi hallet- | #ikten sonra keser, bize gönderirsiniz. İon kumbaradan başka diğer yüz kişiye i kiymetli hediyeler verilecek - b verme müddeti on cevabını gönderdiği. Fakat bu kumbaraları bir şartla veri - riz. Okuyucularımız vereceğimiz. Kumba- raların ne kumbarası olduğunu bilmeli - dirler. Bunun için de ört köşeler için-'de ayrıca deki yazıyı okumaları lâzımdır. Yazının tir, Bilmeceye ceva harfleri on sekiz olacaktır. Biz birer harf beş gündür. Bilmece n atlıyarak dokuz harf yazdık. Öteki harf-|niz zarfın üzerine bilmecenin yazitede leri de okuyucularımız bulurlar. Boş ka-| çıktığı tarihi ve bilmece kelimesini yaz- lan dört köşelerin içlerine yazarlarsa bil! malısınız. Artık camcı ümidini kes - mişti, Meyus meyus düşünü - yor, ne yapacağım ben, çoluk çocuk yiyecek işterler diyor » du. Camcı: — Haniya camcı geldi! di- ye bağıra bağıra sökak sokak dolaşmış, fakat hiç bir yer - den çağırılmamıştı. Bir yolun kenarında bir si- ra gördü. Biraz oturup din - lenmek için oraya gitti ve 0 - turdu, düşünmiye başladı. Civcibin çiftlikte cam sıkılıyordu. Çiftlik sahi « bini ilcide bir şehre gider- ken görür; — Ah, ben de şehre git- sem; biraz eğlensem diye düşünürdü. Günün birinde kararını verdi. Ve şehrin yolunu tuttu, neriydi: Etrafına bakınırken bir lokanta gördü. — Karımı doyuracağım bir yer! Dedi, Camekânına baktı, Camekan - da gördüğü şeyler onu ürkütmüştü. Civcivin teyzeleri, umcalar, kesilmiş, yolunmuş bir halde camekânda duru - yorlardı. Tavukçu dükkânını gördüğü zaman korkudan az kalsın yüreği kopacaktı. nınca sırtı camlara camlar kırıldı, Şehri beğenmişti. Şeh- re girdiği zaman ilk gör » düğü şey, bir sokak je - — Yangın kulesi dedik» leri bu olsa gerek! Dye düşündü. O sırada otururken şişman bir adam gelmiş oturmuştu. Şişman adam arkasına daya - çarptı, Fakat; — Vang vang! Diye bir ses duyunca neye uğradığını şaşırdı, Kendini yolun kenarına zor attı, Erken davranma maş olsaydı, az kalsın bir otomobilin altında kâla « cak, ezilip gidecekti, Bir bakkala gitti Bakkaldan yiye - cek istiyecekti. Bakkalın camekânna baktığı zaman da ne görsün? Kutular içinde piliç konserveleri, yur murta ile yapılmış çörekler civciv ça » resiz bakaldan da uzaklaştı. Civciv koşa koşa çiftliğe gitti ve bir. daha şehre inmiye tövbe etti. eği Şişman adam iyi kalbli idi. Fakir camcıya kırdığı camlâ - rın parasını ödedi. Camcı da ogün 0 paradan çocuklarına yiyecek aldı.