.— ey Li görüşü ile İ vaziyet | erriamazanneanasamasamreaaemmmar Geçirdiğimiz her dakika bütün Balkanlılarla beraber Dorhal yapılacak bir Balkan devletleri askeri ittifakına terediğd etme Romanya, Yugos'avya ve pek çabuk Bü'g: Bulgaristan hiç den girmelidir Yunanistandan sonra sıra r.stana gelebilir. Bu takdirde kom- şumuz tes'im olmaktan başka ne yapabilecektir? Yazan: Emekli General H. Emir Erkilet ünkü yazımızda, Arnavudluk- taki yeni vaziyet dolayısile, ta- savvuru mümkün en fena bir ihtimal 0 larak, Yugoslavyanın parçalanması ve Yüflânistanın büyük kuvvetler önünde eğilmesi halinde dahi, şimal cenahı histana ve gerisi Sovyet Rusyaya daya- Ban bir Rumen - Bulgar - Türk tedafüt cephesinin bile, değil yalnız Balkanları müdafaaya hatlâ Avrupanın doğusunda barışı temine yetebileceğini tebarüz et. tirmiştik, Bundan maksadımız, ayrı ayrı zayıf olmalarına rağmen, tam bir ittihad ve bir ittifak halinde, Balkanlıla” rm toptan ne yaman bir müdafaâ ve ba- rış kuvveti tejkil edebileceklerini gös- termekti, Artık bir hayal değil, bugün müstacel * bir zaruret olan Balkan itihadı veya ix») girisan anlaşmanın dışında (kaldıkça, herhangi bir Balkan Antantının bir, he defi daima Bulgaristana karşı korunma olarak. kalacaktır. Bu sebeble Bulgaris- tanın Balkan Antantına katışması, yalnız Balkanların içinde kalmış tehlikeli bir gediği kapatmak ve Balkana yeni bir kuvvet eklemekle kalmaz, aynı zamanda an Birliğinin biran evvel tahakku- kuna yardım eder. Görülüyor ki Bulgaristanın gerek Bai- kan anlaşmasında ve gerek Balkan Bir- dekj yeri mühimdir. Faka olması onun komşuları y bir takım aykırı ve kabul olunmaz tâleb- lerle vakit geçirmesini icab bi ettirmez; pek dardır ve geçen her dakika bü. Balkanlılarla berabsr Bulgaristan da aleyhine işlemektedir. Onun için, fik- tam bir Balkan asker! ittifakı hemen ba- | rimizce, Bulgaristanın makul bazı milli takdirde, bu bi vvel ve nok: rilebilsin! Bu mü Şarılabildiğ maz; yeter ki, geç kalmış sayıla. ad veya ittifak msız tahakkuk etti. eadan bugünkü, Bul gar şmasının Balkan ları kusursuz bir müdafaaya ve Avrupa nın cenub doğusunda mutlak bir barış teminine kifayet o edemiyeceği çıkarılabilir ki bu, maalesef doğrudur. Gene suklanamaz bir hakikattir ki, Bul. sız, Balkan — Teşekkür ederim, İltifatımızdan, hassis oldum. hanımefendi! min olun, pek müte - cima muhalif olma olurdum. Zira siz de gerçekten harikulâde bir güzelliğe ma- İiksiniz, — Derek, mizacınız sevmekten höş- lanmaz, övle mi? Sevilmekten de haz - zetmez misiniz? — Denemedim. Esasen tek tarafk âşk ta sıkıntılı bir şey olsa gerektir. — Bazı aşklar o kadar fazla olur ki her iki tarafa da yetişir. Öyle midir, dersi — Şüphe e Füruzan, konuşmasının tonunu de - iştirdi. — Siz ne tuhafemız, Hürmüz hanım! — Ben mi? Nem tuhaf geliyor size? — Demindenböri beni karşınıza al - miş, bir çocuk gibi kandırmağa çalışı- yorsunuz. Söhret şayianızı bilip de, ön- ceden ihtiydikâr davranmağa azmet - miş bulunmasam, bir yandan o ilâh! güğelliğinizle, emsalsiz cazibenize, bir yandan da sözlerinize kapıp, nerede ise ben de şaşkın pervaneler gibi alevi- nize yanacağım. sa ben de size âşık ? — Yanmamak isteseniz de, yanmıyak |” cağınıza emin misiniz, Füruzan bey? Oh! Orası muhakkak! Hiç benden öyle zâf beklemeyin. Bir defa, aşk de- nilen şeye İnanan adam değilim. — Öyle mi zannediyorsunuz? değil. kanai.. iman, ruzan bey! — Nercden F rsunuz aldan- dığıma” — Siz, hos bir kadının size karşı duyacağı aşka lâkayid kalamaz - $ınız, elbette mukabele edersiniz. — Neler söylüyorsunuz? — Ben de kendi kansatimi söylüye- rum. Gencim amma, hayat beni adam sarrafı etti. — Sarraf da bazan tarttığı altının a- yarında âldanabilir. — Ben g.uanmam., Siz, eğer çapkın neticesi | tsleb ve menfsatlerini temin edebileceği isininkile beraber Balkanlıların âl ve hürriyetle m muhafaza. kiymetli yardımlarının dokunabile: | müsald bir. zamandayız. Kardeş komşu devlet, eğer bu güzel fırsattan İs. tifade etmesini bilirse tarih onun bu hu- sta vereceği büyük kararları şerefli sayfalar saklıyacaktır. Bulgaristan, Balkanların ortasında bu- Son Posta'nın Romanı : “Ah ne bay bir erkek olsaydınız, kadınlarla ültetiniz daha sıkı olsaydı, hakkınızdaki hük - müm belki de başka rlü olurdu. Fakat değil mi ki aşka, ka- dna ehemmiyet i vermemeyi bir mezi. yet (o sanıyorsunuz, değil mi ki kendi - rize fazla güveni - yorsunuz, SİZ gü - pün birinde, hiç um- madığınız bir alevin tesirile kanadları « n yandığını gör» meğe mahkümsu - nuz. Füruzan müsteh - ziyane güldü: — Ondan korkum yok, hamdolsun! Beni yakacak ateşin henüz kibriti bile çakılmadı. — Siz öyle sanırsınız.. sizin gibilerin zâfı oradadır zaten: Gözlerini gaflet © «dar bürümüştür ki ateşin saçağı ar- dığmı farkedemez olurlar. — Ne demek itiyorsusunuz?? Ken- diniz için mi konuşoyorsdonuz yoksa? Haniya, kendimde öyle bir liyakatin ademi meycurliyetini bilmesem düpe- düz bana İlân aşk ettiğinize zahib olak cağım, Hürwüz gene güler bir tavır takındı: — Etsem he olur sanki? Red mi eder- siniz? — Estağfurullah! Düşünürüm biraz. — Gördünüz mü? Reddederim diye- Sofyaaan İlunduğu için. çevresindeki devletlerin, onsuz, biribirlerile irtibatı ve dolayıs'le biribirlerine askeri yardımlarda bulun- maları işi her vakit teknik büyük müş- küllere uğrıyabilir. Bunun için de Bul garistanım Balkan Antantına girmesine datma lüzum görülür. Kezalik, icabında tâ Vangölünün kıyı. Yarından Balkanlara süratle kuvve ye- tiştirebilecek olan yeni Türk demiryolla- rının büyük stratejik kıymetlerinden, bir istifade temini için Bulgaristanın Antanta katılması lâzımdır. Hülâsa her- hangi cihetten bakılırsa bakılsın, Bulgu. İristanın Balkan anlaşması İ a girmesi, ay- ni zamandu kendi mevcudiyetinin ko İrunması bakımından da, zaruri görün mektedir, Niçin mi? İzah edelim: Filvaki Balkar» lara şimal, batı ve cenub batıdan gele cek 'darbelere karşı tabiatile Obi. rer kenar Bakan devleti Romanya, Genç adam güzelliğile göz kamaştıran mahlükten nazarlarım ayıramıyordu miyorsunuz. Diliniz varmıyor. Siz bu- nu kendi nezaketinize atfetmek ister- siniz amma, mesele öyle değil, Bilfarz ben size ilânı âşk etsem, onu reddettir- miyon sizin gönlünüzdür. — Affedersiniz amma, siz kendi nil- fuzunuza ne kadar güveniyorsunuz? — Benim hiçbir şeyime güvendiğim yok. Sizin içinizi okuyorum, o kadair! — Kiıraetiniz çok zayif. — Değildir... hâşa! Gözleriniz, şu da- kikada bana karşı JAkayld olmadığını- zı söylüyor. — Yanlış. — Yanlış olsa, burada bu kadar uzun oturmaz, giderdiniz. — Beni kovuyor musunuz? 5 Bulgaristanında zararınadır bir manzara Yugoslavya ve Yunanistan ilk safta bu lunmakta ve Bulgaristan ortada ve içer- de olduğu için ilk hamlede tehlikeye maruz bulunmamaktadır. Fakat kenar devletler, Türkiye ile Bulgaristanın mü- essir ve seri yardımları olmaksızın, zayıf kalacaklarından birer birer avlanabilir. ler ve sıra nihayet, zannolunduğundan pek çabuk, Bulgaristana gelebilir. Bu takdirde, sayın komşumuz, yalnız başina | kalmakta musir kalması halinde acaba, Balkanların barttt müdafaasında, azami| teslim olmaktan başka ne yapabilecek: | tr! Halbuki buna mukabil, Bulgaristanla beraber beş Balkan devletinin teşkil €- debilecekleri 60 küsur milyon nüfuslu bir mliletler birliğini tasavvur ediniz ve onun şimal yanının dost bir Lahistana ve İgerisinin de gene dost bir Sovyet Rusya- ya ve ayrıca da Sadabali misakı devlet. lerine ne güzel yaslanmış olduğunu bir kere gözönüne getiriniz; o zaman mu- (Devamı 10 uncu sayfada) 101 ın Dak var, Milli bir edebiyat yaratabilir miyiz? Nusret Safa Coşkun neslimizin en v€* 1d yazıcılarından birleşir. İlköpee Ve kit, Açıksöz, Son Telgraf . sütünlarındi gördüğümüz bu arkadaş, gayet kısa if zamanda okurlera kendisini tanıttı, seW* Girdi. Yepyeni, orijinal romanlar" tefrikâ etti, hikâyeler yazdı, ki bu hikâyeleri9 bir çoğunu her nedense beğenmez. «# bundan sonra, daha olgunlaştığım 78“ man İstediğim hikâyelerimi yazabilec€"* ğim> der. Bu kemaat, bizce hikâyecinin kaydedilecek en büyük meziye gerdir. Zira kemale erdiğim san'atkâr, san'atında du '. dır. Artık ondan yaratıcılık, Myemeyiz. Nice İsti ar, hattâ dehe midleri bu yüzden daha gon unutulma çukuruna yuvarlar * Nüsret Safa Coşkunun ö rib bir mizaç çeşnisi En ciddi mef zuları işlerken bile, bu çeşniyi tadıyoruğ Aktüel teşbihlerle retiklendirdiği yazılâ* rını okurken dudüklarımızı kaplıyan 1 bessim muharrire uygun bir not vermi9* mizin, onu sevinemizin tam bir saikiği Muharrirliği, romancılığının yan bir de gittikçe ilerliyen gazetecilik cef* hesi bulunan Nusret Safa Coşkun, geçeği lerde kapı kapı dolaşarak ( ediblerimii kalbur üstü muharrirlerimizi ziyaret miş ve onlara: «Milli bir edebiyat yor& tabilir miyiz?» diye sormuştu. Aldığı cfğ vabları, zeki görüşleri, nükteli teşbibi#” ri ile sösliyen muharrir, son günlerde enketleri bir kitab halinde neşretmiş bü Tunuyor. Ruşen Eşrefin (diyorlar ki.)'dğ ile açtığı bu edebiyat meseleleri çığıf | Hikmet Feridunun (Bugün de diyorl ki) 'si ile daha genişlemişti. Ayni yolu usta bir takibcisi olan Nusret Safa COĞR kun, (Milli bir edebiyat yaratabilir yiz?) anketi ile, bu çığıra başka bir r6i ahenk vermektedir. Kalbur üstü muhf$i rirlerin, otorite sahibi diye telâkki edi | €diblerin yaşâdıkları devri gözünün vi tarak, bazan da şahsi hislerinin tercümöğ m: olarak ortaya sürdükleri fikirler, un 1 bik kabiliyetleri az ve kısır da olsa ge bir kıymet ifade eder, İleride, 20 inci esir ortelarındaki ni ediblerinin, san'at düşüncelerini aray” i (Devami 12 nci sayfada) bey! Önüne gelene vurulmaz. Eğer #58 kımın bir cevher olduğuna kani buluğ masaydını onu size arzeylemezdim. — Güzel. taşekkür ederim, amın hakkımdaki bu kiymetli duygunuf karşılıksız kalacağından korkarım. a — Bende öyle bir korku yok, Fürü zan bey! Biraz evvel de söyledim yorum, Bazı aşklar kendi kendilei ifayet edecek kadar büyük olu” Jehinei inanği B is ği| Sonra... adamı İstiskal eder mi? — Sevdiğiniz a - dam.. ben miyim? — Tabif değil mi? Demindenberi kim - den bahsediyoruz ? — Bir kadın hiç tanımadığı bir er -| keğe bu kadar çâ - buk gönül verebilir mi? — Aşk, nide o - Tursa aşktır, Ötekine alışkanlık derler. — Aşk. aşk. bu kelimenin size ya - bancı olmam icab eder. bey? Pek çoker kekler tanıdığım için mi? İşte, daha iyi ya! Demek ki, yüzlercenin içerisinde, hayalimde yaşıyan ve sevgime lâyık gördüğüm şahsa en yakın sizi bul - muşum. Hakir gördüğünüz bizlerin duy gularmız daha samimi olur; buna iti - mad edin. Zira bizim gibiler ömrümü-| heri? zü hep sahte duygular arasında geçir- diğimiz için hakiki duygulara daha çok kıymet veririz. Füruzan işi şakaya boğmak istedi: — Şimdi öyle ise, beni seviyorsu - auz?. Âlâ! Benim için büyük bir şeref. — Niçin, Füruzan — Sizin de, arzettim a, bana biğ Ki olmadığınızdan eminim. Al Füruzan gülünç bir tawr aldı: ii — Hiç sizin gibisine yasiçelmeliği Hürmüz hanım! Beni zorla âşık edi siniz. — Hayır! Zorla değil, Hiç kim: hükmü, tesiri, nüfuzu altınd girmi bir şey varsa o da aşktır. Siz beni k© kendinize sevdiniz, Çünkü beni mi nıza, zevkinize uygun buldunuz, larmız kaynaştı. — Sizi tekzib etmek istemem, bâl efendi. Lâkin vaziyet zannettiğiniz bi değil. — Teferrüatta yanılıyorum bel Bu kadarı olabilir. — Aslında da hatanız var. Hürmüz ayağa kalktı, odadan çif yormuş gibi yaptı. Füruzan, sordu: — Nereye gidiyorsunuz? Konuşü! duk işte. — Üzerinde smlaşamıyacağımı! mevzuu uzatmakta ne mana var? deyim, bakayım: Seher davranabil gibi ise, yanımıza onu göndereyim — Oturun, efendim! Ne yapayı” i i iğ | l l | 1 di ; | iğ ğ | i i il i 2 Kadın kapının önünde durdu: — Seheri mi ne yapacaksınız? yeğ landığınız kadın o değil mi? BU buraya onun için gelmediniz mi? — Geldim amma; şimdi sizinle ruyorduk.. hem Seher hanım mad Lâkin bü ana kadar ben kaçıncı oluyo-| hasta imiş.. ne diye rahaisız edeli rum, Mtfen onu da söyler misiniz? Hürmüz suratını astı: — Benim gönlüm kibardır, Füruzan Hürmüz, geriye döndü, tekrar” yerine gelip oturdu (Arkası ço)