— «Ormandaki düm, havalar wınmadı, diye mode Çıkarnuyor. demle söcü bemmeyi bilirler Çay, kah » #ahve ne kadar Kerler; ağızları yı sıcak olursa olsun, * Kömür kaçes, sabuk çıkarırlar, * İnsanın Bözüne Sa MU gâyet Eski elbiselerden yenisini imal eder), * ler, Tam zamanında ağlarlar, * BI ir şi akıkları *3Yayı değiş, geri Vermekiş ş Mahirdirler, ğe ald oşya ye e si tal Şi Halbuki İl Ni ii “a : Yetini hiraz gülünç bala çi yek * Hediye seçm 7 k onlara vergidir, çıplaklar», tablosunu hir tör bitireme lm üstündeki (o ceketi Tren, vapur tarifelerine bakıp trenin Yapurun hareket saatini tayin etmeyi bil mezler, * Köocaları için bir şişe rakı veya bir şişe şarap alnmyı bilmezler. * Kalabalık caddede tramvayların, oto- mobillerin biraz tenhalaştığı zamanı kol- ayıp karşıdan karşıya geçmeyi bilmez- * ş Bir vidayı sıkıştırmak için sağa mi çe.) | Virmek lâzemdir. sola mı; bilmezler. * Bir şişenin mantarını açamazlar. n Rüzgürli havada şemsiyeyi nasıl tuta- caklarını bilmezler, Yürü, iş yen trenin vagonunda dosdoğru Yürümeyi bitmezler, * Bir sinemada, bir tiyatroda şapkaları- ni çıkarmayı bilmezler, Hasta — Birdenbire neye şaşırdınız hemşire... e Doktor beni muayene ederken hastalanınerdi, bem yataktan çık- tım, yatağa onu yatırdım. | Karikatürlü fıkralar | Bir Nisan şakası — Kaç gündür sevincimden gözüme uyku girmiyor ba yan. — Niçin, sevine- cek ne vardı ki? — Bana beni sev iğinizi söylemiş- iz. di A tı Ne vakit? y Tam on gün evvel, Büyük muvaffakiyet Ya! — Evet, fakat benim için.. on gün geç- tiği halde size bir Nisan şakası yaptığı: mın farkına varamadınız da, Kaba'at kendinde — Kocası bir sıvacı, zavallıyı hergün mala ile dövüyor-- — Kabahat ken- dinde. — Neye? »- Yüzüne o ka- dar pudra sürüyor ki, kocası onu görür görmez, bir duvar görmüş gibi oluyor. Bildiğim için İki abbab bedestende karşılaştılar: — Ikide bir be- “ destene uğrarım. — Evet, insan bildiğim için uğramıyorum ya, bizim komşu bayan Hatice kocasma burada raslamış ta evlenmişler.. Lâzım olursa — Artık aramızda her şey bitti. Nişan yüzüğümü bana i- ade ediniz. Ben de bana (o yazdığınız İmektubları size ade ediyorum. — Mektubları is ade etmenize İğ zum yok, duha evvel başkasının iade et- tiklerinden kopya etmiştim. Onlar bende duruyor, lâzım olursa gene onlara bâkıp yazarım, Belki Çirkin erkek, güzel kadına ilânı aşk e- — Sizi çok, se « viyorum. — Ya çirkin ok * Misafirlikte bir kere oturdular rm, bir) Güzel kadın, cevab verdi: * * yaylalarda mektublar. ya ii Bir çakmağı çıkamazlar, ün bu satyal hiz Mat * mişlerdir. alarda hiçbir $€Y deme.) Bir mektubu postaya veremezler. * v * —Evdeki Mirumsuz eşyayı atmak lâzım ie kleri zaman şi iğ sekdiğini bilmezler. “eman zayıflarlar, Ke e Zi Eilerini mürekkeblemeden bir dolma! diyordu: ea kalemi doldurmayı bilmezler. imi. 58dn yer beğenin; * i oluz kişiyi rahatgız e kadar| Tramvayda kapıyı açamazlar, N * iyii * Bir taş atamazlar, likleri arm bütün bir günde iste yanırlar. |daha kalkmayı bilmezler. Kadın, len Man kaybed, » erkeğin pa koştuğu ga. kadınlığından, er, Kadan, Bevdiği “ pa manda, devildiği sa, Men da güzeldir. Kadın“ çoğ, İ ni, “ — İ v Toka? düşüş m o larekeğ eder Ni diz — Paltomun deve tüyünden yapıldığını , herkesin ganlaman için bu şekilde dil» Sevmiyen, sevilmi. — Ben de sizi belki sevecektim amma, Kk ydamazi Vecizeler # XX İbiraz gözel olsa; Vecizeler bir şeytandır. * Rüzgâr estiği gibi karmlamah, çünkü değiştiremezsiniz, ka dım olduğu gibi kas bul etmeli, çünkü © nu da değiştiremezsi- niz. * Bir kadını idare 6- debilen, bir devleti dz idare edebilir, * Kadın o mütekâmil rek, ayrılışı için de sabık patronunun müesseselere başvurd hadın memur istiyoru Hatla bazıları kadının koştuklarını Dün işsiz bir günümdü, Kendi kendi-| me lâstikli bir rehavetle iş ararken gözü” | me gaz ötedenberi bu iş İlânlarının. bazı kimse lerce «iş» edinildiği kanaatindeyim. Bu kanaati benim kafama benim, yahud baş- İkammın başından geçmiş vak'alar değil İbizzat ilânların muhteviyatı (yerleştir. miştir. Demek istemiyorum ki, bu iş ilân- bu iş ilânını verebilmek için müessese lerinde «iş» icad edenler bile vardır. An- cak bu ilârlar o kadar maksadlıdır ki, âdeta yazılış tarrlarile, şartları zorla sizi ifsad eder, çünkü aranılan daima kadın- dır. Bu kadarla da kalmaz, Yalnız kadm olmak meziyeti kâfi değildir. Genç ve güzel olmak ta lâzımdır, Sebeb? Bunun muhtelif sebebleri vardır, anlatayım. Dün hem merakımı yenmke, hem ğe İşsiz saatlerime eğlenceli ve fakat ibretli bir «iş» bulmak için, güya, iş arıyormu- Şum gibi, ilân sahiblerinin yazıhaneleri- Bi, müesseselerini dolaştım. Netice bana hak verdirdi. İlk uğradığım yer, şu ilânın sahibi idi: «Bir müessesenin muhasebe (işlerinde çalışmak üzere, en az orta tahsil görmüş bir genç aranıyor, Askerlikle alâkası ol- maması şarttır. Ehliyetine göre maaş ve- rilecektir. Lise mezunları ve lisan bilen- ler tercih olunur. Müracaat...» Yen'postane ociyarında (dapdaracık, kapkaranlık, bir hanın merdivenlerini desturla tırmandım. Yirmi; ayak merdi- venin beni bıraktığı küçük antrede, mu- hasebe memur arayan müesses6- nin ism yordu. Kapıda da bekli- Merlerken — Daha henüz gelmemişler, kimse yok, dedi.. yemeğe gitmişler. Bekiemeğe başladık. Tabif o sramızda ayni kimseyi, ayni yerde, ayni şartlar İ- çirde beklemekten mütevellid bir ahbab- lik hâsıl oldu. Muhatabım da gazetede ilân edilen iş için gelmişi. Yarım saaf sonra merdivenler gıcırda- dh. Uzun boylu, zayıf, Fransız bıyıklı bir adam, elindeki gürdenla dişini karıştıra» İrak antreye geldi. Cebinden çıkardığı â- nahtarla, kapıyı açarken bize niçin bek- lediğimizi soran bir yüzle bakıyordu. Ben konuştum: — Gazetede IMnınızı gördük. Muhase- be işlerinde çalışmak üzere bir memur arıyormuşsunuz, Beni dinlerken gözleri genç kadını sü- rüyordu. Ağzından gürdanı çıkararak: — Evet, cevabımı verdi, arıyorum, fa- Hib misiniz?. Hep beraber içeri girdik. Külüstür bir masa, somyaları pestilleşmiş ili kanape, her taraf toz toprek içinde, muhasebe işleri için memur erayan müessesenin direktörü özametle koltuğa" oturdu. Ba- yana yer 'gösterdi. Bana «oturun!» bile demedi. Evvelâ bayana tahsilini, nerelerde ça- aştığını, evli ohup olmadığını sordu, Ra- kibim orta tahsil görmüştü, Bir avukat yanında kâtiblik etmiş, yürü pembeleşe- birazcık çapkın olduğunu sebeb gösterdi, Evli olup olmadığı sualine de bir geyler İyen bir kadın görülüyordu. Ben kapıya l Sayfa 7 İL Şayanı dikkat bir röportaj “| “ İş arıyorum!,, İş vereceklerin! gazetelerle ilân eden bütün um: hepsinden “© Biz z ,, cevabını verdiler. güzel olmasını da şart söylediler ! Yazan: Nusret Safa Coşkun bel patronumun hiş yüzü gülmedi: — Peki, dedi. Daktilo bilmezsiniz t& telerdeki «iş» ilânları iliği, Ben (bil Halbuki bayan... Bayan: — Ben bilmem makine kullanmasını! Karşılığını verdi. — Ben mükemmel yazarım! Dedim? Hoş ortalıklarda makine filân da yok- ları yalandır. Ne münasebet! Bilâkis sırf| tu yal... Beni atlatmak için ortaya atılan bu bahane de boş çıkmıştı. Patron ensesini kaşıdı. Bu sefer de: — Yaş meselesi mevruubahs! buyurdu. İşlerim ağır olacak, yeni bir takım işlere girişiyorum. Mümkün mem” rum çalışmağa dayanıklı olmal... Yaş meselesinden de bayanı yarı yol da bırakacağım belli idi, Rakibim, yağın- dan ne kadar tenzilât yaparsa yapan, benden büyük olduğu görülüyordu. — Yirmi sekiz yaşındayım! Diye karşılık verdi sualine.. ka bir bahane de bulumadığı için bana: — Adresinizi bırakınız, dedi. Ben sizi ararım. Uydurma bir adres bıraktım ve çile tam. * İkinci olarak şu ilânı tekfb ettim. «Gişemizde çalışmak üzere bir adama ihtiyac vardır. Yazısı güzel, hesabı kuv- vet5i olması şarttır. Talib olanların...» Bu ikinci sınıf bir piyango gişesi id, Sahibini buldum. — Sizi almamıza imkân yok! cevabını verdi. Çünkü bu işi ancak bir kız göre- bilir. Şayed akrabanız, tanıdığınız #flân varsa, güzel olmak çartile, hemen gön deriniz, Benim kendisine hayretle bakmam ü zerine ilâve etti: — Gişeye gürel bir geng kız oturtmalı ki müşteri gelsin!. Hakkı yok değildi. Sordum: — Peki böyle genç ve güzel bir mem ra ne kadar maaş vereceksiniz? — Yirmi Hral... Hayret etmekten kendimi alamadım. Yirmi Uraya genç ve güzel memur. * Üçüncü müracaatim bir müesseseye oldu: Bu milessese bütün yevmi gazetelere servisleri için birkaş memura ihtiyacı ok duğuna dair ilân vermişti Maaşta a değil. Tam yetmiş beş İlrel.. Mükellef döşenmiş, içinde birkaç me- mur çalışan bürodan geçerek, milessese sahibinin maroken ktltuklu, ceviz yazi İ haneli odasına girdim. Beni dikkatle dinledikten sonra: — Çok güzel, deği Ancak bize kadır memur Mzımdır. Bütün vesıflarım onların şartlarına uymuştu amma, Icadın olmayışım işi bo- zuyordu, Cinsimi de değiştiremezdim yal — Peki, diye sordum, Niçin ilânda ka dın aradığınızı tasrih etmiyorsunuz? Ciddfleşti: — Herkes bizim namuslu insan oldu- mırıldandı amma, dışarda yeri, göğü sar. sarak geçen dolma Tâstikli bir kamyonun gürühüsünden duyamadım. Sıra buna gelmişti. Fakat patronun on parmağımda yirmi hünerim olsa, ağzım- la kuş değil, tayyare tutsam gene beni almıyacağı bAlA bayandan görlerini ayı ramadığı için malimda Uydurduri: — Lise mezunuyum, Şimdiye kadar birçok müesseselerde çalıştım, Bonservis. lerim var, Askerifk için işimden uzaklaş muştim. Yerime başkasını ahmışlar. Usu- Hi muhasebe ve defteriye aşinayım Ne verirseniz kabul ederim. Ben söylediklerime göre her eihetçe yen kadın olmaz, bayan rakibime fefktim. Pukat müstak- ğumuzu nereden bilecek. Türlü şekilde şüpheye dilşebilirler, bunu fena tefsir et meğe kalkarlar. Bu yüzden ancsk müra catlardı bu kaydı ileri sürmöğe mecbuş kalıyoruz. * Şu ilân en muvafıkı idi. Bakalım bw sefer de ne diyeceklerdi? «Bir kâtib aranıyor — Sabahleyin 8 den akşam beşe kadar çelişmak üzere, eski yazıyı bilir bir kâtibe ihtiyaç vardır. Ar. zu edenler...» Burası bir erAlâk komüsyoncusunun ya züvenesi idi. Muhatebım, dahs ben, ilâ nımzi okudum.. demeden, cevabı yapış ardı: (Devamı 12 nei sayfada)