— Ne diyeyim sana, Kolumu dürttü: gey değil, hişt bana bak hiç değil! — Bay! © —Ha işte öyle söylel — Bay sana bir şey soracağım. © —Borne sorarsan amma kıse s0r. — Pekâlâ, ben buranın yabancısıyım. — Belli! — Neden anladın? — Buralı olsaydın, beni, şey. Hişt. Bana bek.. diye çağırmaz, monşer.. Helo.. Üstad. diye çağırırdın! — Senin ismin monşer, helo, üstad ha?. © — Değil amma, onun gibi bir şeyl — Hangi millettensin? — Türküm! — Tuhaf şey! — Neye? — Bu söylediğin isim, Türk ismine pek © Bensamiyor da. neydi o, monşer, hele, © Üstad... ç — Sen ne soracaktın bana? — Burası neresi? — Burası köprü. »— Peki bu direklerdekiler ne? — — Levha... © — a var, — Evet, elektrik kazalarından korun - mak çarelerini öğreten resimler. © o — Benim okumam biraz kıt, sen okuda © bana anlat! i — Benim işim var. hem onu okumak “işin yol üstünde durmak lâzım, gelen geçenlerin yollarını keseriz, — Gelen geçenlerin yollarını kesme - « dan okuyamaz mıyız? — İmkân yok. © — Demek okuyamıyacağız? © —Evet... — Öyleyse ne diye otaya asmışlar? © — Bilmem! . i — Dur dur, bir şey daha soracağım, ga ç görünen yangın yeri mi? - İngilizlerin sevdikleri şarab Keystone Burgondi şarabı İngilizlerin “en çok sevdiği bir içkidir. Bütün İngil - derede şimdiye kadar 10 milyon kilo Burgondi şarabı satılmıştır. Bu şarabla - hepsi bir araya toplansa içinde mo - Aptal verir, Kurnaz yer Bay «Sn & ğ © Mektubunuzu imza yerini kes» “mek şartile bir ihtiyar dostuma gös” 'terdim. Kaydedeyim (ki bu ihtiyar © — Ben olsaydım üstü kapalıbir | cevab verir. o «Aptal verir, naz yer,» derdim. Çocuklarına ve aflesine sadık kalmak şartile beğen” “diği gibi hareket etsin, dedi. Ben ise çocukluğumda sizin vazi * nize düşmüş bir ihtiyarı tanımış mu hatırindım. OO zamanlar o adami ne vakit karşılaşsam içim bir tiksinme duyardım. Dikkat ve et etmeğe değer bir nokta ola - #öyliyeyim, o adam beklediği te kavuşmadan bir kalb dur ” ından öldü. Kadın son yıllara şelineiye kadar, bunamış Oolmakla ber hayattaydı. Sanırım ki Üskü sahil kısmında hatırasını hatır - layanlar el'an bulunacaktır. Evet gençken öyle düşünüyordum, K im. Evvelki kadar kat'i bü - ERAKLI — Ne dersen de, amma benim adım, — Ne münasebet, Eminönü meydanı! — Bir şeye benzemiyor. — Ne dedin? — Bir şeye benzemiyor, delim. Ben bir şeye benzetebildin mi? — Burada eskiden binular vardı. — Ne oldu onlar? — Yıktırıldı. — Kim yıktırdı? — Belediye! — Sizin belediye aklına esince binala- rma yıktırır? — Aklına esines yıktırmaz. Prostun plânı böyle... — Dediğini pek anlamadım amma... — Yıkılan binalar evvelden yokmuş, sonradan yapılmış, onun için yıktılar. — Eskiden burası aynen böyle mi imiş? — Hayır, cami deniz kenarına daha çok yakınımş, — Cami kendi kendine geri mi çekil - miş? — Hayır. — Denizin suyu mu azalmış? LL Bunları bi'iyor mu idiniz?” | imdi biraz yaşlandım, tecrü * — O da değil! Denizi doldurmuşlar. — Denizin doldurulan kısmını da yı - kacaklar mı? — Zannetmem! — Öyleyse bu meydan eski hâline gel miyecek. — Belki! — Bu halde mi kalacak? — Zannetmem, bir hale yola koya - caklardır. — Ne vakit? — Her halde yakında! — Yakında ne demektir? — Yakın zaman demektir! — Yakm zaman kaç gün, kaç hafta, kaç ay, kaç sene sürer? İşte bunun cevabını veremedim: — Hele, dedim, beni bırak gideyim; çok işim var. — Yakın zamanda gene burada bulu - şalım! Dedi. Çok şükür yakamı kurtarabli - miştim. İsmet Hulüsi 40 santimetre boyunda bir papaz metli bir eda ile Hristiyanlığı tem sil etmektedir. Bo yu 40 santimetre olmasına rağmen önünde yüzlerce «ümlü olamıyorum. Amma ihtiyar dostumun tavsiyesine de iştirak ede- miyorum. Yalnız ihtirazi kaydında onunla beraberim: — Karna (ve çocuklarına sadık kali k » Ankara Bay (Gürmen) a: Bugünkü vaziyetiniz bu mesele ü- zerinde konus (aya müsald değildir. Serbest hayata atıldığınız zaman ba” na halırlatımız. , * Ankarada Bayan «8. T» ye Mektubunuzda «fftira» kelimesini kullanmışsınız. Olmıyacak şey de - ğildir. Fakat ateş olmıyan yerde du” man olmaz derildiğini de unutma - mak lâzım. Sorduğunuz sualin ce - vwabma gelince: Bence (tamamen mevsimsiz ve yersizdir. Evvelâ için- de bulunduğunuz bağlardan kurtu - Junuz, ondan sonra düşünürsünüz. Esasen ben gönül macerasında yil - larla çerçevelenen (— beliteme müd - detlerini hiç anlamam, 20 pci asır insamları arasında yıllarca evvel ve- rilmiş sözleri, değil, dünkü vâdleri unutanlar bile çoktur. TEYZE Kadın Köşesi Çocuk bakımı Annelere öğüdüm Çocuğun her kundağını çe bir pamuğu parafin yağına banarak boynuna, koltuk altlarına, ba Tümlerine sürünüz. Daha iyi olmak üzere çocuğun bezleri &en son çalkalama suyuna bir #vuç Bo- tax atınız. Bacak aralarının pişmesine mâni olur. * Çocuklara ayakkabı alırken şunları urutmama' Ayakkabı büyük olursa yürüdükçe çocuğun ayağını vurur. Bazan mühim ilhablara ve herhelde can acısına se - beb olur. Küçük olursa parmak biç lerini bo- zar, Baş parmak kemiğinin fırlamaşma | sebeb olur. Bunun için One büyük, ne kücük, tem karar olmatıdır. Taban derisi pek kaskatı olmamalı, yürüdükçe bükülmemelidir . Çocuğun rahat rahat yürüyebilmesi ve ayakla - rının biçimden çıkmaması için yalnız ayakkabının uygun olması kâfi dir. İster kısa, ister uzun herhalde ço rapları dn ayaklarına uvi dır. Ve sik sık vikanmalıdır. Çok basit görünen bu noktalar —belki de bu kadar ehemmi- vetsiz göründüklerinden— ekseriyetle ihmal edilirler. Halbuki çocuğun bu - günkü rahatı ve Yarınki kuruluşu bakı” mından bütün bunların ehemmiyeti bü- yüktür. * Sağlam bir çocuğa yemek yedirirken .daima iştihasını ölçü tutmalıdır. Çocu - Kun isleği varsa fazla yemek vermiş ol- maktan korkımuz olmasın. Masmafih mek verip vermemekte tereddüdünüz varsa şunu umumi bir kaide olarak hatırlayınız: İki üç yaşlarında, sıhhat - *e olan bir çocuk büyük (bir insanın üçde biri kadar yemelidir. Fakat bazı iştihalı çocuklar büyüklerin yediğinin yarısı kadar da yiyebilirler. Yemek bahsi: © Kurabiye tatlısı Bir kilo tereyağını yakmalı. Bu yan- mış yağ ılınınca içine (bir kilo un ve 750 gram su katarak yoğurmalı. İçine on yumurta kırıp tekrar yoğurmah. Hamuru kurabiye şeklinde kesip tep - siyi yağladıktan sonra dizmeli, fırına sokmalı, çıkarınca üzerine üç kilo eş - » İnan Maksuddur, t Hapishanenin duvarını delen İki mevkuf muhakeme edildiler Dinlenilen şahid iki katilin duvar delerek ve parmak- lıkları kırarak kaçarken yakalandıklarını söyledi Bundan bir müddet evvel (İstanbul| Suçlular, şahidin anlattıklarına iti » hapishanesinde vuku bulan bir firara| caz ederek: teşebbüs hadisesinin muhakemesine Al — Bizi diğer mahkümlardan ayır “ ğircezada dün bakılmıştır. mışlardı. Biz tecritten kurtulmak için, Hadisenin suçluları evvelce tevkif -| jandarmalar görsün diye, mahsus böy” haneden firar ederek, Adanada yaka “(1 k. Yoksa, maksadımız firar de” lanan Galata veznedarının katili Ab-| gildi, dem dullah ile, gene katilden suçlu bulu *| Muh: rı tetkikat icrası için, edilmi: Suçlular, idi a göre, bulundukları hücrenin pencere demirini kırmak ve duvar delmek suretile kaçmak istemiş” ler, fakat yakalandıklarından ( suçları! “Tevk'fhanede Hasan Kaptan, Yusuf, teşebbüs derecesinde kalmıştır. İ Rıfat, Mustafa arasmda (o geçen kanlı Dün mahkemede şahid olarak din *| boğuşmanın muhakemesine Sultanal” ilen marangoz Mazlum (bu firarİmed | inci sulh ceza Omehkemesinde vak'asını şöyle anlatmıştır: dün de devarı edilmiştir. Dünkü cek — Yaz mevsimindeydi. O vakit, ha-| sede ihtilâstan mevkuf eski adliye mur pishanede jandarma olarak, bulunu -İtemedi Emin şahid olarak, dinlen'lmiş, yordum. Bir sabah, saat 4,30 sularında! duruşma Kirkorun celbi için talik edile Te-kifhanedeki boğuşmanın muhakemesine devam edildi deği) - |kt yavrumuza muhtac olduğu kadar ve “| kalkmış, bahçeye çıkmıştım. Bir ara Wk düdük sesleri duyark, içeriye doğ” ru koştum. İçerden, gardiyanlar: «— Firar var, firar!» diye haykırı * yorlardı. Tekrar bahçeye döndüğüm - de, Maksud ile Abdullah nöbetçi ku - lübesinin biraz (gerisinde, İki buçuk metre yüksekliğinde bir duvar önün - de ellerini yukarı kaldırmış bir vwezi” yette durduklarını gördüm. Çünkü, nöbetçi jandarma silâhının namlusu - nu onlara çevirmişti, Bilâhsre mahzen duvarını bir demir parçasile (delerek dışarı çıktıklarını ve pencere demirini sk suretile de bahçeye atladıkla - Gümrüklerde : Gümrükler. Umum. Müdürünün Lordradan zvdeti bekleniyor ne istirak etmek üzere reçen ay içinde Londrava gitmiş olan Gümrükler U - mum Müdürü Mahmud Nedim Gün - düzalp bugünlerde şehrimize dönecek- tir. srasındi yapılacak höva nakliyatında gümrük işlerine aid mühim kararlar verilmiştir. G“mrükler Başmüdürü Ankaraya gitti Gümrükler Başmüdürü oMethi dün aksam Ankaraya hareket etmiştir. Baş müdür Ankarada bir hafta kadar ka - İaca. gümrüklere sid muhtelif işler hakkında Gümrük ve İnhisarlar Vekâ- Tetile temaslarda bulunacaktır. İş Barkası Umum Müdürü şehrimize geldi İs Bankası yeni Umum Müdürü Sa” İlâhaddin Çam dün sabah Ankaradan şehrimize gelmistir. Bevnelmile! hava türizmi kongresi" ş Beynelmilel kongrede memleketler siz miştir, Mahküm o'an bir hırsız sevinerek mahkemeden ayrıldı Tahmiste, Sular idaresi memurların dan İlyasın cebinden bir eldivenini ça lam sabıkalı Muammer adliyeye veri lerek, Sultanahmed linci sulh cezada yapılan duruşması sonunda (40 gün müddetle hapsine (ve tevkifine kara verilmiştir. Suçlu kararı öğrenince, dehşetli ser vinmiş ve mahkemede: — Bay hikim, hay ömrün uzun ol « sun, tuttuğun #ltm olsun diye duaya baslamıştır. Poliste: Garib bir şekilde kendi kendini yaralıyan adam Dün, zabıtaya vukubulan garib bir hadise ihbar edilmiştir. Kirkor oğlu Diran isminde bir Er « meni, müslüman olmağa karar vere * rek, jiletle kendi kendini osünmetet * meğe kalkışmış, fakat ağır şekilde ye lanmıştır. Hadise zabıtaya bildirilerek, yarak derhal Cerrahpaşa hastanesine nakle" dilmiş ve tedavi altına alınmıştır. Bir adam karısını jiletle yüzünden yaraladı Evvelki gece saat 3 sularında Bakır- köyünde Yeniyolda oturan Avrina ile, kocası Cano Nikiforoğlu kavga etmiş 4 ler, neticede Cano karısını jiletle yü « zünrden yaralamıştır. Kadının şikâyetçi olmasiyle hadise sdliyeye intikal etmiştir. Measlakta iki otomobil çarpıştı Evvelki gün Maslak caddesinde bir otomobil kazası atlatılmıştar. Sarıyerden gelen 960 numaralı An donun idaresindeki otomobil, Büyük “ Umum Müdür öğleden evvel İş Bar| dereye gitmekte olan şoför Âdemin 4 * kası İstanlmul şubesinde (bir müddet| garesindeki 761 numaralı otomobil çar mesgul olmuş, banka müdürü ve me *| pışarak, her ikisi de hasar& uğramış * ardan bazı izahat almıştır. Bu S1) lardır. Nüfusca zayiat olmamıştır. Balık yiyen bir kadın zehirlendi amur! rada Milli Reasürans Müdürü Refi Ba- kerden kaynatılmış tatlıyı (o dökmeli Yalnız hamur soğuksa tatlı sicak, ha- ğuk olmalı ve tadını mur ş'caksa tatli yar da Umura Müdürü ziyaret ederek| Cibglide Demirhon mahallesinde o kendisile bir müddet görüşmüştür. £ İtuan Rabia yediği balıktan zehirlene” İ Salâhaddin Çam bu bafts içinde An-|rek cankurtaranla Haseki hastane “ İkaraya dönecektir. !