8 Sayfa | 64 sene sonra alevlenen tarihi münakaşa | | Abdülâzizin katledild iddiaları doğru mudur? Hüseyin Avni Paşa artık bütün kudret ve kuvveti eline geçirmiş, eskiden fikir arkadaşı olan serdar ekrem Çırpanlı Abdi Paşayı serasker kaymakamı yapmıştı —20— Kâmil Paşanın bu menfi cevabı. Hüse- yin Avni Paşa il yor. Derhal » tebdili mes- bir lâ» aralık padişah ca iltifat ediyor. As k teveccühler Garib bir tesadü sadrazamaâ sıkça s landıran Tâyihayı da, yazdığını ağzından Mithat kaçınyar, Paşanın ittifak isü de, suya düş Selân'ğe sürüyor... parçalanmış.. hal müş ol Fakat Hüseyin Avni Paşa, işin.arkasını bırakmıyor. Sultan Azizin zayıf damarını yakalıyor. Sad Rüştü Paşanm, ve. muhabere vej. erhal sada - çıkarıyor. Rüştü Paşayı da ne gönderiyor. Rüştü Paşa, hiç ummadığı bu darbe al tında o kadar sarsılıyor ki, güçlükle Hi - caza gidebiliyor. Ve (Taif) e varır Var - mar, vefat ediyor Hüseyin Avni Paşa, artık bütün kud - Tet ve kuvveti eline geçirm'ş olduğu hal- de, yalnız kalıyor. Eskidenberi fikir ar » kadaşı olan (serdarı ekrem, Çırpanlı Ab- m mn u mektub, Mansur paşa yalı sında yıldırım gibi bir tesir yaptı. İrfan bu satırları okur okumaz evvelâ Cavidanı yakalayıp bir temiz dövdü. Ve sebebini de aile erkânından hiç kimseye söylemeğe lüzum görme - di. Sonra da, kadiktı, gitti, Macidi bul - du Ondan, daha ziyade izahat istedi. Lâkin Macid, hakikati gizliyerek, an - cak bir iki defa, Hürmüzle Cavidanı s0- kakta rastladığını, Cavidanı bittabi ta- nımadığı cih kim olduğunu merak edip sorduğunda Mansur paşanın to - runu olduğunu söylediklerini beyan ile iktifa etti. İrfan bunun üzeine, Rânâdan inti - kam almayı, onun, kendi tabirile; cünr- na okumayı kurdu: Bu İrfan, o devrin bir çok delikanlı” ları gibi külhanbeyi ve kabadayı geçi” hirdi. Başında sivri tepeli, vapur dumanı renginde bir fes, ayağında bol baçstı bir pantalon, yumurta ökçeli ve yandan düğmeli, sivri uçlu potinler, sırtında gene yandan ilikli siyah bir mintan, yenleri kıvrık bir çapraz ceket onun ne mizaçta bir genç olduğunu beiN ederdi. Yürürken de, otururken de, ceketinin içinde taşıdığı saldırma güya kendisine ağırlık veriyormuş gibi, sol amuzu dü- şük dururdu, Üstü başı aransa, küçük bir silâh deposu nümunesi ortaya çıkar- dı. İpek, Tarablus kuşağının her kıvrı- mında başka başka çeşidlerde bıçaklar, pantalonunun arka cebinde topuzlu ve sedef kabzalı bir Kolt tabancası taşırdı. Bütün bunlara rağmen efendiliği elden birakmaz, her yerde ağrır başlı ve tem- kinli dururdu. Son derece kuvvetli idi. Nasırlaşmış yumruğunu vurduğu gibi, gazino ma - salarının mermer satıhlarını fkiye bö lerdi, Bazan, ahbablarınm ricaldrını kabul ederek, hareket halinde bulu - nn tek atlı bir arabayı, arka tekerlek: lerinden birini tek elle katramak sure- tile durdurduğu olurdu. *İapansız İstanbula iniverdi. Hüsey di Paşa) yı serasker kaymakamı yapıyor. Böylece, kendisine mühim bir kuvvet te- m yor. Bunun üzerine Abdi Paşa tatbik'ne girişiyor. lik (suikasd) teşebbüsü, (Alemdağı) n-| da vukua geliyor. Çünkü burası tenha - dır. Ve yapılacak her şey, gizli kalacak - . İtar, Alemdağında, küçük bir sarı Padişah, arasıra buraya geliy beş gün kaliyor... İşte, padişah buraya geldiği aman, aradan bir iki gün geçer üvari kıt'asile sa- rdır, On, on| , | mukevemet gi kılıçtan geçirecek... Abdi Paşa bu iş aşırken, Avni Paşa da. vellahd Murad Efendiyi alıp “Topkapı sarayına götüre - İcek.. ve tahta geçirecek, Bu plân o kadar kuvvetli idi ki, Sultan | Aziz daha © zaman mahvolmuş sayıla - İbilirdi. Çünkü; Alamdağı gibi tenha b r| yerde, malyetindeki 80-100 kişi ile, Abdi| Paşa gibi azim ve kudret sahibi bir ku- mandanın elinden kurtulması, imkân ve ihtimal haricinde idi.. Fakat, -kim bilir İnasıl bir tesadüf - veyahud manevi bir |ilham - eseridir ki, bir hafta kalmak üze- Te Alemdağı kasrma gelen padişah, er - tesi gün birdenbire fikrini değiştirerek, Avni ın bu plâni da tatbik edilemedi. (1)! at bu muvaffakiyetsizlik, Hüseyin Avni paşanın azmini sarsı Yeniden bbüşlere başladı. Padişahın kilerci- başısını elde etti, Onun vasıtasile Sultan | Azizi zehirletmek Için teşebbüse g | Fakat bu teşebibtis de, müsbet netice ver- medi, (2) (1) Mer'atı hakikat « Cild 1: Sayfa 109. (2) Türk tarih encümeni mecmuası mara (9-90). Sayfa 190. nadı, Nu. İrfan okumamış - tu, Bu harikulâde kuvvetine rağmen, annesi: «Evlâdım hırpalanmasın.. has- talanmasın.» o diye jonu Totidaiden son ra bir daha mektebe göndermemişti. Bu suretle kendi terbi - yesini gene kendi yaomış, bir takım hususi telâkkiler e - dinmişti. Dünyada en çok ehemmiyet verdiği şey namus - tv. Hem sade ken - dilerinin d. bancıların da namu- sile alâkadar olur - du, Meselâ komşu - nun kızı biraz açık | saçık gezse ihtar eder, hattâ bazan tek- dire kadar varırdı. Bir hususiyeti de küçükleri, âcizleri himaye, siyanet et- O, herkes için «İrfan ağabeyadi. Kimi bazusunun kuvvetinden korka - rak, kimi de meziyetlerini takdir ede - rek, ona saygı gösteriyordu. Eniştesinin nüfuzile, kahtar idare - e kâtib olmuştu. Lâkin oraya devam etmiyordu. Bütün günlerini yalıda koç beslemek, olta bükmek, zoka parlat - ağ tamir etmek ve silâhlarını yağ- lamakiz geçirirdi. Kantar Waresinden, ödacının çıktıkça ayağına getirdiği 230 kuruş aylıktan başka, ablasından aldr ğı harçlıki? tütününü, nargilesini, el - bise ve ayakkablarim tedarik ve basit le beraber, tasarladığı irtikam plânının | A j Sultan Azizin nazarı dikkatini SON POSTA aym Hüseyin Avni Paşa, birbirini takib e - den bu muvaffakiyetsizliklerden, yılım « yordu, (Mahremi esrar) larından olan sırlı Prens Mustsfa Fazıl Paşaya: n ondan (yani Sultan o Azizden) rtikam almadıkça, Allah canımı alma - sın, Diyordu. (3) ncü su'kand teşebbü zam Hüseyin Avni Paşa, adliye Sadra - nazırı bulunan Akif Paşa ile de anluştı. Padi » şahı öldürmek için, bir Arnavud buldu - rulmasını söyledi... Bahriye Nazırı Kay- Ahmed Paşa ile (Mat) hı Celâl Pa şa vasıtasile, evvelce getirilen bir Ar - navud fedaisi ile sulkasd teşebbüsü kan- Wi bir şekilde hitama erecekti. Lâkin bu de garib bir tesadüf işe karıştı. O Arnavud fedaisi, başka bir cürümden do- layı zabıta tarafından yakalandı. İstan - buldan çıkarıldı. Üçüncü teşebbüs te bu üretle akim kaldı. (4) Hiç şüphesiz ki bu teş: edip gidecekti. Fakat, birdenbire Hüse - seyin Avni Paşa ezledildi. Bu sefer de Aydın valiliğine gönderildi. Hastalığın - dan bahsederek tedavi için Avrupaya a&- zimetine müsaade istedi. Doğruca İngil - reye gitti. İngiltere hükümet erkânı 4- le gizlice temaslara girişti. Sultan Azi - #in hal'i hakkındaki tasavvurlarını izah etti, İngilizler, #ilen yandım edemiye - ceklerini söylediler. Fakat, —Çar hükü- metinin elinde oyuncak olan— padişahın hal'i takdirinde, çok memnun olacakla - rını bildirdiler, Hüseyin Avni o Paşa, ayni maksadla, diğer Avrupa siyaset merkezlerini de do- laşmak istedi, Fakat onun bu — seyahati, celbetti. (Arkas var) serili bbüsler, tevali (3) Ayni mecmua, Sayfa 190. (4) Ayni mecmuanın ayni sayfası, Son Posta'nın Romanı : Macidin mektubunu heceliye heceli ye okuyunca, İrfan ifrit kesilmişti zevklerini temin ederek pek güzel ge - çinip gidiyordu. Kendi gibi kabadayılara hayranlık beslediği için on ikilerden bazılarile 4hbab olmuştu, Ayda yılda bir İstan - bula indikçe mutlaka Aksaraya kadar sarkar, Yeşiltulumba kahvelerinde on- larla buluşarak hoş beş ederdi. Macidin mektubunu heceliye hece * Hye okuyunca, İrfan ifrit kesilmişti. Adı geçen Rânânın ne mal olduğu âlâ- dan Âlâ malümu idi. Cavidana dayak attıktan sonra o geceyi uykusuz, buh - ran içerisinde geçirdi. Yatağında, ikide bir, zıp zıp sıçrayor, öfkesini kimden ve nasıl çıkaracağını kestiremiyordu. Rânâ, Mansur paşanın harimine el Mart 26 İtfaiye efradı enka 5 kaldırıyorlar RT Pacia kurbanlarının ERCÜMEND yaz şemsiyeli!,, uzatmak oOcür'etini hereden bulmuştu ? Kaltak, bunun ne demdek olduğunu bilmiyor mu idi ? Masum bir genç kı” zı baştan çıkarmak isterken kendi ken- dini ateşe attığını farkedecek (o kadar aklı kalmamış m idi? Hayır! İrfan bu caniyane cür'eti, imkânı yok, affede- mezdi. - Namusunu korumak, ona toz kondurmamak için harem ağalığını, ço- marlığını ettiği bu aileye kem bakmak küstahlığında bulu - nan gözü mutlaka kör edecekti. Bu kepazeliği ancak kan temizlerdi. Ve şayed Cavidan bu yola kendi rızasile sapmış idi ise, oda bu hareketini pek pahalı ödeyecekti, Sabahı güç etti. Ortalık ağarır ağar maz, selâmlıktan harem tarafınd geçe- rek, Cavidajı çağırttı, onunla bir odaya kapandı, sorguya çekti: — Sen nereden tanıdın bu Rânâ de- nflen karıyı, b#kayım Zavallı kizcağız akşam yediği daya” ğın yadı ile, korkarak cevsb verdi: — Ustanın evinde. Kızı da ondan ka- nun meşkediyor. — Evine kaç defa gittin? — Bir defa, topu topu. aileleri efradı — Doğru sö seni sonra! — İnan olsun ki doğru söylüyorum, dayı bey! Gözlerim kör olsun ki yalnız bir kere gittim. — Dadın olacak kaltak beraber mi idi? — Hayır. O gün onun acık işi vardı. 'Tezveren dedeye mum #lamıştı da, o- Bu gölürdü idi.. ben, şöylece, bir tente örneği almak için Hürmüze uğrayı * vardım. — Hay, bacağın kırılaydıl. Ayağın kobaydı, edebsiz! Dur, ben o dadının da canına okuyacağım. Mum #damayı öğ * im ona! Bu Hürmüz dediğin de kim oluyor? — O hanımın &ızı işte! — Gittiğin o gün, evde daha kimler vardı? Kimi gördün? Cavidan birdenbire hatırlayamadı: — Hiç kimse yoktu. dedi. — Yalma söylüyorsun! Üzerine doğru yürür gibi bir hareket yapan dayısının bü halinden pek ziya- de ürken biçare kızcağız hafızasını 20r- Jadı.. — Ha, evetl Aşağı odada, Rânâ ha!“ nım bir bey ile konuşuyordu. — O herif seni gördü mü? — Gördü. — Ne münasebetle göründün yaban cı bir adama? — Ben avluda beklerken hanım bana seslendi. Yukarıys, kızının yanına çık edi, O kadar. aya yalnız mi g idin? Hürmüzün annesile. le! Vallahi kebertirim — Tuul Yüzüne tükürülmekle izzeti nefsi yarslanan biçare kiz, hıçkırıklarını 20? zaptederek odadan çıktı. İrfan istediği malümatı almış, içi nisbeten rahat et* mişti, Yeğeni hej çamurlara bulan mamıştı. Bunu öğrenmekle bahtiyardı. Fakat ne de olsa, Rânânın büşına çorab örmeğe undı vardı. Onu behemehal ce” zalandıracaktı; hem de çok acı bir tarz da. (Arkas var)