GE Lİ ĞİBATTAL GAZİ İİ Yazan: ZİYA ŞAKİR Bizans halkının intikamı Fakat uzağa gitmedi. Oradaki mey - danda, toplman ve saraydaki meclisin neticesini anlamak için sabırsızlanan halk kümelerine göz gezdirdi. En ka - labalik olan insan kütlesinin içine dal- dı. Âbid ve zahid bir keşiş tavrı takr- narak ellerini semaya kaldırdı: — Ey din kardeşleri.. ey, kilisemizin sadık evlâdları!,.. Burada böyle ne dü- ruyorsunuz.. ne bekliyorsunuz?.. Din - siz ve hain imparator, mukaddes mez * hebimizi bir emirname ile ortadan kal dırdı, Bu zalim (hükümdar, şimdi de mübarek petriğimizin (gözlerine mil çektiriyor... Dine karşı yapılan bu iha- nete, Allah razı olamaz... Hücum.. sa - raya hücum... Diye, bağırdı. Halk, esasen imparatordan nefret &- diyordu. On altı yaşında iken < Bizans tahtına çıkmış olan bu adamın seneler- denberi devam eden hırsı, vahşeti, zat limane hereketleri, halkı azab içinde yaşatıyordu. Bilhassa (son senelerde, bu hükümdarın aleyhindeki nefret o kadar artmıştı ki şehir, adeta bir yanar dağ gibi için için kaynıyordu. Batta! Gazinin birkaç sözü, bu va “ nardağı patlatmaya kâfi gelmişti, Mey- dan; dolduran insan kütleleri, derhal birleşmişti. Her taraftan: — Hücum.. hücum.. saraya hücum... Sesleri yükselmişti, Halktan bazıları bağırıyordu: — Silâh.. silâh.. silâbımız yok. İhtilâicilerin önünde (koşan Battal Gâzi, koltuğunun altmdaki kılıcı çeke rek cevab verdi: — Ben, muhafızları devireceğim. Siz, | onların silâhlarını alın... İhtilâl, o kadar birdenbire patlamıştı ki, sarayın avlusunu (dolduran zırhlı muhafızlar, şaşırmışlardı. Kapıları ka- pamaya bile vakit bulamamışlardı. Battal Gesi, bütün şiddeti ile ileri atılmış, başının Üzerinde savurduğu kı- hcını, muhafızların başlarına indirmi- ye başlamıştı, Her darbenin altında, bir muhafız cen veriyorudu, Ve bunların silâhları, ihtilâleilerin eline geçiyordu. Avludaki kanlı mücadele, uzun sür“ medi, Battal, kendisini takib eder ihti- Milcilerie, Kubbeli salona girdi. Koca salon, Kasırgaya uğramış gibi, bir #nda altüst oluverdi Peskoposlarla maiyetlerindeki pa - paslar şaşırmışlardı. Henüz peden İleri geldiğini anlıysmadıkları 'bu ihtilâl karşısında korkudan titreyerek bir kö- şeve toplanmışlar.. hep bir ağızdan: Yarab!. Bize merhamet et... Diye, bir dun okumıya başlamışlardı. İmparatorun hassa muhafızları ileri atılmışlar, ellerindeki mızrakları ileri üzaterek ihtilâleiler; karşılamışlardı. Fakat, korkunç bir deniz dalgası gibi çarpan ihtilâlellerin kafrşısında daya - namamışlar.. imparatorun tahtının ö- nüne doğru, adım adım geri çekilmiye mecbur kalmışlardı. Gürültüden, birbirine çarpan demir seslerinden, salonun yaldızlı kubbeleri inim inim inliyordu. Yaralıların fer - yadı. tüyleri ürpertiyordu. Battal Gazi, yıldırım gibi savurduğu kılıcı ile mütemadiyen yol açıyor, ih - tilâlciler de onu takib ediyordu. İmparator kendine mahsus olan ar- ka kapıdan kaçmıştı. Hükümet erkün: ile saray memurları, bir köşeye toplan- mışlar, üstüste yığılmışlardı. İhtflâletlerin biri, korkunç bir sesle: — İşte. Kayserin zulüm ve istibdad vasitaları... Bunlardan milletin intika- mını almah... Diye bağırdı... O zaman 6 kanlı ih- 1041 dalgası, bütün şiddetile o köşeye çarptı. Boğuk feryadlar, rengârenk mo- zajklerle süslü olan duvarları serstt. Hükümet erkânı fle saray ricali, iht# Micilerin kılıç ve mızraklarile bir an- da parçalanmıştı. Simdi; her taraftan; — Kayser. Kayser... O nerede?. Sesleri yükseliyordu. Canlarını kur- tarak kaygusuna düşen,-hassa muha- fızlarından bazıları, parmaklarının uç- larile salonun ( İmparator kapısı )nı gösteriyorlardı. artık onlar da ihtilâ)- lerle birleşiyorlardı. İhtilâlciler, her tarafında altın yal * dızlar parlıyan bu kapıya hücum etmiş- ler; kapının tunç kanadlarını yıkıp de- virmişler.. önüne geçilmez bir sed ha“ linde geçip gitmişlerdi... Salonda, üst- üste yığılan kanlı cesedlerle, daha hâlâ dua okuyan pesköposlar kalmıştı... Ve biy de, Battal Gazi, İhtilâlciler, Kayserin dairesine hü - cum ederlerken, Battal Gazi bir kena- ra çekilmiş.. neş'eli bir gülümseme ile: — Yapacağımı, yaptım. Bu kadarı kâfi, Demişti... Sonra, büyük bir soğuk- kanlılıkla yere eğilmiş. kılıcının kan- larını, orada biruh olarak (yatan bir hassa muhafız zabitinin ipekli harma- nisine silerek temizlemiş.. koltuğunun altına yerleştirip, cübbesini sımsıkı kavuşturarak, sessizce sarayı terket * mişti. * Battal Gazi; o gece bir köşeye çekil- di. İstirahat etti. Ertesi sabah erken - den dişarı çıkarak her tarafta dolaşmı-| va başladı. Ve bir hayli havadis topla- dı. Aldığı malümal, çok mühimdi. İhti- Jâlgiler, imparatoru (o sarayın harem dairesinde yakalamışlar, burnunu kes- mişlerdi. Ve onu tahttan indirerek ye- rine (Leontiyos) isminde birini geçir - mişlerdi. Fakat, akıllı uslu bir çok kimseler, yeni Kayseri de beğenmiyorlardı. — Yakında, mutlaka yeni bir ibtilâl daha çıkacak.. bu Imparator da tahttan indirilecek. Diyorlardı. Aldığı havadislerin bundan sonrası, Battalı güldürüyordu. İbtilâleiler her tarafta kendisini arıyorlar: — Ah. o keşiş, acaba nerede? Bizi, bu zdlim ve müstebid herifin elinden © kurtardı. Eğer o, ileri atılmasaydı, biz bu harekete cesaret edemiyecek idik. Kayseri, tahtmdan indiremiyecektik... O keşişi bulalım, Kendimize (patrik) yapalım, Divorlardı. Fakat, bütün #raştırma - larına rağmen bulamıyorlardı. Onun için şimdi Battal Gaziye manevi bir s1“ fat veriyorlar: — Anlaşıldı... O, bir insan değildi. Hiç şüphesiz, Cenabıhak tarafından gönderilmiş olan bir (aziz)di. Bizim ö- nümüze erek vazifesini ila etti. Tekrar ya çekildi Diye; hir çok şevler söylüyorlardı. (Arkası var) Emniyet Umum Mi Dahiliye Vekâleti Emniyet Umum mü ücretli kâğıd, mürekkeb, madeni ve kâ vâkıf mütehassıs bir kimyager mühendis alelümum banka işlerinden anlar bir ek ücretli bir kuyumculuk makine, tesviye gibi sınai kısımlarından anlıvan eksper Taliblerin Türk olmak suretile Hhtisusi müdürlüğü üçüncü şube müdürlüğüne İnönü Kız Lises! Satın Lisemiz için resım ve şartnamesine gö ürlüğünden: dürlüğünde çalıştırılmak üzere 200 lira ğıd para imaline ve buna benzer işlere ile döviz , kliring, p'yass, borsa ve onomi ve finans mütehassısı ve 100 lira cik ve benzeri olan elektro galvanize almacaktır. 0 ve evrak: müsbitelerile Emniyet Umum müracaatları. © (1966) alma Komisycn nan: re yaptırılacak olan ve 950 lira bedel Son Posta'nın tefrikası: 68 lerin fena muamelelerinde Biraz sonra ben de değirmene vâsıl ol- dum. Nehre düşmüş şeyleri kancalarla toplamak teşebbüsünde idiler. Fakat ih- tiyar arkadaşımı beyhude yere arayıp duruyordum, Kendisinden ümid keserek fena halde müteessir bulunduğum sırada, sesi kulağıma geldi. Beni teskin etmeğe çalışıyordü, Buz parçalarının üzerinde yalniz başı arabanın kapısından dışarı çı- kabilmişti. Sığ bir noxtaya tesadüf ettiği için oraya ilişip kalmıştı. Ufacık bir ha- reket kendisini sürüklemeğe kifayet ede- bilirdi. Nihayet ona muavenet edebilecek ka - dar bahtiyar oldum; suya düşenlerin hep- sini taplıyabildim. Sonra, onları soğuktan ölmek tehlikesinden kurtarmak icab etti. Filhak'ka don hepsinin esvablarını o ka- dar kaskatı bir hale sokmuştu ki büyük bir ateş yakıp onun harareti ile kumaş - ları yumuşatmadan kendilerini soymağa imkân olmadı. Değirmencilrin gayreti kâfi geleceğini anlayınca, arahacımla biriikte benim a - rabayı idare eden adamı getirmeğe koş- tum, Kar onu tedavi etmişti. Yanına var- dığımız zaman, attığım çukurdan çık - mağa çalıştığını gör . Değirmendeki tatlı ateş onu bötün bütün rahat ettirdi, Değirmene girerken bütün eşyamın su- dan kurtarılmış olduğunu görerek mem- nun oldum. Ahvalin icab ettiği bütün yeni muave - imden geldi kadar temin et - tim, z sonra, arkadaşımın pek fazla hassasiyetini müşahede imkânını bul « dum. Bu zat, gavet büyük bir tehlike at- latmış olduğu halde, yalnız benim his - setmiş olduğum üzünlü ve endişeden bahsedivordu. Esvabları kurutmak, arabaları düzelt mek ve heyetin yiyecğini temin etmek İiç n sarfedilen vakit hasebile ancak erte- İsi sabah oradan müfarakat edebildik. O- raya kadar, takib ettiğimiz yeni yolun netleri tahmin eğilen 10 sded dolabın İstanbul Beyoğlu İstiklâ) caddes: 349 numarada- memnun olacak bir tarafını görmemiş - ki Liseler Muhasebeciliğınde toplanan o nü saat 14 de açık ek$'İtme suretile iha kul komisyonunda 3/4/988 Pazartesi gü- 'esi yapılacaktır. İlk leminat 71 lira 25 tim. Biraz sonra Botonehan'a vâsıl olmak ömidi bulunmasaıvdı. tesndüf ettiğimiz kuruştur, Bu işe gireceklerin bu nevi doğrama işi yaptıklarını dair resmi daire. | kötü yollar ben! bütün bü'ün pişman e « kerden aldıkları vesaikls ve saatte Komisyona ve şartnameyi #iğr idaresine müracaat eylemeleri lâzımdır. irlikte Ticaret Odasının yeri sene ves'kasile belli gün | enmek için de Kabataştaki (1705) okulumuz Bütün göğüs hastalıkla- rına yol açabilir, Fakat bir tek GRiPİN Baş, diş, adale ağrılarile diğer ağrıları en kısa bir zamanda ve en kat'i şekilde dindirir. Nezleye, soğuk algınlığına, gripe ve emsali hastalıklara karşı bilhassa müessirdir. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklid ve benzeri vardır. GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. İLLA Eceklerdi, Buğdanın en mühim şehirlerinden birl olan Botouchan'ın bir arzı mev'ud oldu- ğunu temin etmişlerdi. Yolumuzun mü» İdebaki kısmı için mevcud bütün ihtiyaç- larımızı orada temin etmek kabil olacak- İt. Şehr girdiğimiz vekit henüz gündüz- dü, Fakat şehri tamamen terkedilmiş bir halde bulduk. Açık evler, en çok göze çar pan evin içine girmemize imkân verdi - ler Kılavuz bu evin bir Boyara (3) ald olduğunu söyledi. Bu vaziyet bize hiç müsald değildi. Maamafih, kılavuzumuzu civar bir ma- nastırı giderek oranın başrahibinden be- nim namıma bazı şeyler İstemeğe me - mur ettim. Avdetin; sabırsızlıkla bekle- diğim sırada, gvluya altı atlı bir araba - nın girdiğini gördüm, Bu ev sahibi idi. İçeri geldiği zaman, yolladığım adamdan kendi evini ikametgâh olarak intihab et- ##imizi ve bir takım şeylere ihtiyacımız bulunduğunu haber alınca, bunları temin şerefini kimseye bırakmamak için bizzat | koştuğunu söyledi. Bu kadar nazikâne bir başlangıç ma - nevi kuvvetimizi artırdı Yiyeceklerin gelmesi de bizi üzüntüden kurtardı. Bi - zim ev şah! ne kadar mühim adam ©- hursa olsun, her halde kendisile konuşur. ken anladım ki öyle pek kıvmetli bir şey değildi. Karakteri zayıf olduğu için her söze kapılacak takımdandı. Bundan do - Yayı yanına en son kim gelmişse o haklı idi. Binaenleyh, Boyarların evlerin terkeğilmemesine mümansat gösterme - mek, hatti onlara bizzat örnek teşkil et- mek suretile pok hata ettiklerini kendi- #ine isbat etmek benim için zor bir iş ol- madı. Şehrin yedi sekiz bine varan bütün halkının barı Sipahflerin fena muamele - lerinden ve yağmagerifklerinden korka- (3) Buğdan asiizadesine Boyar derler. Baron de Tott'un hâlıraları Buğdan halkı Şehrin yedi sekiz bine varan bütün halkının bazı sipahi» ve sipahiler n ve yağmagerliklerinden korkarak manastıra iltica ettiklerini söylüyorlardı Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın rak manastıra iltica ettiklerini bana ha ber vermişti, Alelâde halk kadar korkak olan Boysrlardan bazıları da neticelerini tahmin etmeden bu kargaşalıklara iştirak ediyorlardı. Bunları söyledikten sonra ilâve etti: — Ben de o meyanda idim, Fakat siz be nim gözlerimi açtınız. Rica ederim, ar kadaşlaruma karşı da ayni lütfü yapınız, Hiç bir tecavüz tehdidi altında bulun- mıyan bu zavallıları evlerine kavuştur » mak zevki bu teşebbüsün arzedebileceği tehlikeyi düşünmeme mâni oldu. EV sa“ hibini yatmağa alakoydum. Yolum mâ « nastırın önünden geçmeğe bizi mecbur ettiği için, kadın ve çocukların feryadla- rı, bir araya sıkışmış bir kalabalığın vol velesi ve etraftaki selaletin manzarası, bizim Boyarın arkası sıra yürümeğe beni teşvik etti, Kalabalık arasında bir yol açmak için bana yardım etti. Bir merdivene kadar ilerliyebildik. Arkadaşları omerdivenin başında beni karşıladılar ve toplandık « ları bir salona soktular, Ev sahibimin ü « zerinde öyle bir tesir yapmıştım ki, de- bi ve mütalealarımın hâlâ nüfusu altın. da bulunduğu için. arkadaşlarının fikir « lerini değiştirmeğe kalktı. Fakat, iptida, bir takım tahkirlerle sözlermi kestiler, İBu hâdise bende onun bir şef olmadığı kanaatini takviye etti. pu sözleri (Arkası var) eeeseseareser some sanamasa Bir doktorun günlük notlarından Veremli Ailelerde çocuk Veremli sielerde çocukların hastalar - dan uzak bulundurulması hakkında ey- velce birkaç söz söylemiştik. Verem si rayeti meselesinde bu nokta son derece $. ehemmiyoli bulsdir. Hasta annelerden doğan çocuklar evlerinde başka veremli hasta bulunan evlerdeki yavrular verem mikrobu olan koh basllini kopmağa © kadar müstalddirler ki bunu âile reis - Teri aile tabibleri dalma nazarı dikkate almağa mecburdurlar, Şehirlerde verem Salgınlarının sinsi sinsi felâketlere sebe- biyet vermesi, durmadan kurban vermesi- nin biricik sebebi bu meseledir, denile - bilir. Çünkü pek büyüklerde & sirsyet o kadar süratli değildir. Hattâ barı büyük yet de pek vaki değildir. Halbuki küçük- Jerde tamamen aksidir. Sokaklarda tükü- genlerin arasında birçok veremlilerin bu- lunduğunu derhatır etmek lâzımdır. Bv- velee veremlilerin Ikamei ettikleri evle- Ti dezenfekte etmeden İşgal etmek asia eaiz değildir. Bu iş besi; bir badana Ve , Oduların ayrı ayrı kususi mayiat ile çok dikkatli olarak dezenfekte edilmesi ve ondan sonra evlere naklet « mek lâzımdır. Çotukları herkesin sevme. si, öpmesi asla caiz değildir. Nöbetçi eczaneler | Buzün ve bu gece nöbetçi olan ceza” neler şunlardır: Fenere (Emliyadi), Kocamustafapa. #ada (Ridvan), Bdirmekapıda O(Arif),| Aksarayda (Ziya Nur), Şehremininde (Hamdi), Baraçbanebaşında o (İbrahim Halil), Eyübde (Arif), Bakırköyünde (İs- tanbul). Beyoğlu cihetindekiler: Beşiktaşta (Vidin), Kuledibinde (Hay- reddin), Karaköyde (Karsköy), Tophâ- nede (İttihad), Tepebaşında CKinyoli), Yenişehirde (Yenişehir), İstiklâl cadde-İ sinde (Kemal Rebii). Boğariçi, Kadiköy ve Adalardakiler: Kadıköyünde (İskele, Namık, Nejad), Üsküdarda (İmrahor), Ahmediye), Bü- yükadada (Halk), Heybelide (Halk).