Yazan: ZİYA ŞAKİR Bizans sarayına hücum - — Ah. bu haris, bu müstebid Kay * 'serden ne beklenir?. Onun tek bir ma- rifeti varsa, düşmanlar için hazırlanün muzrakları, kılıçları, vatandaşların gö- günlerine çevirmektir. — Ya, bu meselede de silâh ve kır - baç kuvveline müracaat eder, bize de zorla putları kabul ettirirse,, 9 zamn ne yapacağız? — Baksana şu xırhlı muhafızlara. bunların (o karşısında me yapabiliriz? Hiç... Yüz yetmiş peskopos birer gölge giki sinerek mubhafızların parlak mızrakla- yı arasından geçip sarayın ( Kubbeli salon) denilen büyük binasına doğru ilerliyorlardı, Ve büyük ruhanileri, maiyetlerindeki keşişler takib ediyor Jardı, Bsital, derhal kararını verdi, Bu ke- şişlerin arasına karışarak o da saraya girdi. Ellerini eübbesinin geniş yenle- rinin içine sokup, başımı da önüne eğe rek o kadar tabii bir vaziyet #imıştı ki; onun bir yabancı olduğumu, hiç kimse farkedememişti.. (Arollüs) denilen kubbeli salon, par- lak ve muhteşem elbiseler giymiş olan saray erkânı ile dolmuştu. Yüz yetmiş peskopos, altın yaldızlı kürsüler üze - rinde oturuyordu. Üç av4k basamak ile çıkılan Bizans tahtının altın ve elmas işlemeleri, göz- leri kamaştırıyordu. İmparator gelme- diği için, tahtın karşımdaki altın işle- meli yüksek bir kürsüde oturan (yat rik, Kallinikos), derin derin düşünü - yordu. Bati#), bir mermer direğin arkasına çekilmişti. Büyük bir dikkatle ağır ağır her tarafa göz gezdiriyor, adefa, her * kesin kalbindeki esrarı öğrenmiye ça- kşıyordu. Birderibire, boru ve 3İl sesleri işitil- di. Salonun (#mparalor kapısı) ardına kadar açılarak, baş mabeyincinin sesi yükseldi: — Haşmetlü, Kayser Jüstinyanos hazretleri geliyor. Herkes, yerlere kadar eğildi. imina - rator, başında altın tolga, sırtında er - güvan renginde geniş bir harmani ol - duğu hâlde çatkın bir çehre ile içeri girdi. İmparatoru, (hassa askeri başku - mandanı) ile sarayın en büyük ricali takib ediyordu. Fakat (obunların gö? kamaştıran parlak elbiseleri arasında, (sarayın yeminli cellâdı, Karavasil) in kıpkızıl esvabı göze çarpıyordu. (1) İmparator, tahtma geçti, yerleşti. Başlarını önlerine eğmiş olan patrik i- Je peskoposlara, azametle göz gezdirdi. Sonra elindeki emirnameyi, saray na - Sİ verdi, Sert ve tebdidkâr bir ses- — Okul... Dedi. İmparator bu emirnamesinde patrik, ve peskoposlara fena halde çatıyordu: (Kavser Hrakliyos'a (o cebren kabul ettirdiğiniz mezhep, batıldır. Siz, mez- Deb icad ederek hıristiyanlığı parçalı - yorsunuz, Ayni zamanda, Romadaki Papa hazretlerini de gücendiriyorsu - muz. (Hazreti İsa) oya, hem (Allah), hem de (insan) diyorsunuz. (2) Bu, ne demektir?.. Bugünden #tibaren, bu mezhebi kaldırıyorum, o Ve hepinize, (Roma) ya itant etmenizi emrediyo - rum. Bu emre itaat etmiyenler derhat zindanlara atılacak.. aslanlara, kaplan- Yara, yırtıcı sırtlanlara yeni olscak - ter.) Diyordu. Emirname, sifköt (fle dinlendi. Bu mezhebin başında bulunan patriğin ren gi sapsarı kesilmiş, başını önüne eğ - mişti. Diğer peskaposlar da ayni vazi - (1) Hükümetin yürlerce cellâdından baş- Ha, sarayın ds ayrıca bir cellâdı ve onun da yamakları vardı, Bu cellid, imparatorun emrettiği idam osanlarımı (o hilesizce #atbik edeceğine, İmparatorun (o husurunda yemin #lerdi. Onun için buna (yeminli öellâd) de» miitrdi. 8 Monotolletm mezhebi, Sön Posta'nın tefrikası" 67 Tott'un hâtıraları e iğ in e ne yn ei Atlatı'an tehlike Nehri geçerken arabaların ikisi devrildi ve sular buz parçalarile beraber her şeyi alıp gölürmeğe başladı Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın Biraz sert bir surette: — Ne istiyorsunuz? diye sordü, — Müorimin affını, dedim. — Bu adama neden alâka gösterebilir. siniz? hatsızlığı hascbile avdette bir Türk ara « bası istedi. Bunun içinde rahat rahat ya» tabiliyordu. ğ Yaşının ilerlemiş bulunması ve nazik hali ile pek hürmete şayan olan bu zata . «ölerdi... Yalnız, arksi sıralardan, ak sakallı ihtiyar bir peskoposun, hafif ve titrek sesi, şöylece yükseldi: — Haşme:meab!. Bizi buraya, müza- kereye mi davet ettiniz.. yoksa, emir - namenizi dinletmeye mi?. İmparstor, cür'et ve küstahlığını gös teren bir azametle, cevab verdi: — Nasıl düşünüyorsanız, öyle ol - ML. Iraparatorun bu cevabını, derin ve korkunç bir süküt takib etti. Jüstinyanos, sort bakışlarını, şimdi de patriğe çevirdi. Sert ve müstehzi bir sesle: — Muhterem pederi, Bir arzum da- b# var... Güzel bir çeşme yaptırmayı düşünüyorum. Ve bunun da, (Marya; kilisesi) nin yerinde yapılmasını istiyo” rü. Bü kiliseyi yıktıracağım. Buna ne dersiniz?... De Patrik, artık dayanamiyargk yerin - den *ırladı. Ellerini semaya doğru kak dırd — Haşmetmeab!.. kedinize, daha : Cenab'hak sizin ilhamlar versin... Bilmiyorum, bu fikirler size nereden geliyor. Hani sinlerin ve din düşman larmın teşvikine mağlüb oluyorsunuz? Ah Allahım! Ah, isel'mesih!, Aya Mar- n iv, Caranmasız Amiral, sevmediği hanedanın naibi, şayanı dikkat bir şef (Boştarafı 7 inci sayfada) Mücurlar, bu dare şeklini memleket! Ie” için muvakkat bir devre sayıyorlar. | nafih geçici de olsa ondan memnun! ıyorlar, Herty; iki sene evvel, İlkkânunda bir #iriki «kral, da oldu, amma krallığı iki günden çok sürmedi. Macar nasyonal sosyalist partisinin Debreczen toplantı - sır "9 onu'eKral N'eolass diye ilân eden- ler #srhal tevkif edildiler. Çünkü: Tam o sırada Ayan movlisi aza. | İarından biri, Macaristana krallık mese. ! İesini sokmak istiyenlerin o «memlekete hayırlı bir insan olmadığı» fikrini teri sürmüştü. € Yazan; Cloud Golding Çeviren: Neyyir Kemal miras sensen s008 ELA UEUN KAKARMEEUNEAEA AMAN Yalova İcra Memurluğundan: İstarkulda Minyas Karahheyana borchr ve ikımetgölü meçhul Ali Kazagın mahçui| 801 metre mahtelif manifaturasmın Yalo- vada pazar yerinde 25-3-939 tarihinde lk ve 1-4-529 Larihinde ikinci arttırması ya « pılacağının kendisine tebliğ makamına ka. im olmak üzere Din olunur, 08-64 İmparator, çatkın bir çehre üle içeri girdi ya kilisesinin yıkılmasını sen bana gös” Diye, bağırdı. İmparator, yumruklarını dizlerine dayadı. Küstahlık ve şımarıklığının de- recesini gösteren bir kahkaha ötti. — Muhterem peder!.. Cenabıhak, bu duanızı derhal kabul etmiştir... Aya Marya kilisesinin yıkıldığını görmiye- ceksiniz. Dedikten sonra, başını çevirerek ar - kasında duran cellâd Karavasile baktı; — Çabuk.. bu adarm götürünüz. Göz” lerine mil çekiniz. Diye, bağırdı. Trallüs sarayının, altın yaldızh kub- besinde akseden bu (ses o kadar kor - kunç idi k!, hiç kimse buna en küçük bir i#irazde bulunamadı. Bu vehşiyane emri, hiç kimse bir tek sözle karşıla - yamad:. Ve, Cellâd Karavasilden baş - a, kiç kimse yerinden kımıldanama - dı. Yalnız Battal Gazi. odudaklarında manah bir gülümseme ile dayandığı di- reğin arkasından dolaştı. Salondan çık» tı, Başı önünde ve elleri yenlerinin £ * çinde olarak, #vludaki zırhlı muhafız - ların arusmdan sessizce geçti, Sarayı terketti. (Arkas var) Ankara borsası Acılış- kapanış fiatları 24 - 3-939 ÇEKLER Acı; 5.3 46.58 Bü (576 45 5 4.106 pa Ke» 5.4 16.58 1.8bl8 54 :B..5 6.195 60.106 dl 14920 10326 106 1,6 Tensil edilmeiniş 1,9 60 28820 o 28.872 4365 4976 0.9050 0.00 205 S462 30,57 43.025 4.9075 LK 40,67 let demiryolları ve limanları işletmesi Umum idaresi ilânları Mwhammen bedeli 5193 lira 85 kuruş yük üstunç takımı ile muhtelif cins eb'e şemlr pünü sent (15) on beşte Haydarpa, yonu larofından kapalı zarf usulü ile sa Bu işe girmek istiyenlerin kanunun ta me xkket teminatlerile tekliflerini muh on dörüc kadar komisyona vermeleri lâ Bu işe aid şartnameler Haydarpaşada parasız olarak dağıtılmaktadır. — (1572) olan 225 takım küçük ve 5 takım da bü. d ve miktarda cerrahi alet 6/4/39 Per. şada gar binasındaki satınalma komiz- tın alınacaktır, yin ettiği vesalk ve 484 Jira 84 kuruşluk tevi zarfların eksiltme günü saat (14) zımğır. gar binasındaki komisyon (tarafından — Hiç. Size itaet etmemiş bir adamla| böyle bir istirahat temin edebilmeğe pek ben hiç alâkadar olamam. Ben yalnız sizi | ehemmiyet vermiştim. Baska bt araba düşünüyorum, size ehemmiyet veriyo -| arkamızdan eşyamızı ve birkaç hizmet rum. Bir an pek sert davranırsanız çok! çimizi taşıyordu. Biraz daha uzun İse de geçmeden zalim olursunuz. Etrafınıza daimi surette korku ve hürmet telkin et- mek için iyi kalbli ve merhametH olmak- tan vazgeçmeğe ihtiyacınız yoktur. Gülümsedi, Elin! bana bıraktı, öptüm, gidip onun tarafından mücrimin affını haber verdim. Bu affın sebeb olduğu neş'e aşikârdı, ol dukça güldürücü bir Türk komedyası tertib edildi. Bu oyun oynandığı si- rada, Krim Gueray bahsini işitmiş oldü- ğu Moliöre tiyatrosu hakkında bana pek çok sualler sordu. Dram kaidelerine ve tiyatromuzda mü- şahede edilen nezaket adabına dair ver - diğim izahat Türklerin oyunlarına karşı onda istihfaf uyandırdı. Tar tuffe'in Oo Pourccaugnac'u Ofak ol duğunu kendiliğinden hissetti, Fa- kat kanunlar tarafından değişmez su - rette muhtelif bir takım sınıflar tesis e- dilmiş olan bir sosyetede Bourgeois Geu- tilhomme'in mevzuunun mevcud olabil- mesine akıl erdiremedi, Bizim kargaşa « lıklarımızın levhasını ona arzederek şâi- rin haklı olduğunu isbat etmektense hak- sız mevkide göstermeyi tercih ettim. Kam hiç kimse kendisinin nesebi hakkın- da başkalarını aldatamazsa da karakteri hakkında iyi bir fikir telkin edebileceğini ilâve ederek şu sözleri söyledi: — Her memleketin Tartuffeleri var - dır. Tataristanın da vardır. Bu eseri ba- na tercüme ettirmenizi isterim. (1) Bizim muhsyyelemiz bu kadar sulh - perverane projeler peşinde koşarken, Le- histan konfederelerinin bir murahhası se. ferin açılmasını Kam (le birlikte müza - kere için Kaouchan'a geldi Kam yeni «Servie» ye bir akınla işe başlamayı pa- dişaha vAdetmişti, Lehistan idaresindeki Ukranya bundan müteessir olabilirdi. Onun için bazı iptidal müzakerelere ih - tiyaç vardı. Lehli murahhasların salâki, yetleri bu babda kâN görülmedi. Halbuki zaman işi tacil ediyordu. Krim Gueray benim Kotchim'e giderek oraya iltica etmiş olan konfedere şeflerle ken- İdi namına müzakereye girişmemi arzu İetti. Fakat prensin gösterdiği itimadden “İl pek müftehir olduman da yanımda bir Tatar arkadaş bulunmadan bu vazifeyi deruhde etmek istemedim, Bu Tatar mu- rahhas derhal tayin edildi ve kendisine geniş şslâhiyetler verildi, Sefaretimiz Yüksten ziyade sürate Mh - tiyaç gösteriyordu. Ertesi akşam Buğdan topraklarında yatıyorduk. Harbden evvel burada gayet müthiş tahribat vukua gel- mişti, Bir takım kuvvetlerin akın etme- eri yüzünden halkın düştüğü korku bu felâkete sebeb olmuştu. Köylerin boşal- ması, her türMi ziraatin yüzüstü bırakıl. ması Osmanlı ordusundan Tuna civarında toplamayı pek tabif surette fmld ettiği yiyecek bolluğu Ümidini uzaklaştırmıştı. Fakat, arkadaşıma tebliğ ettiğim bu düşünceler onu pek alâkadar etmiyorlar. dı. O daha ziyade Dankouvitz'aya (2) ka- dar tahammül etmek mecburiyetinde kaldığımız kıtlığa ehemmiyet veriyordu. Burada, Kont Crazinski #le Kont Potoski bizi temsil ettiğimiz hükümdara lâyık bir htiramla kabul ettiler Fakat Tatar sefi. rinin daha ziyade hoşuna giden şey ken- idisine Ikram olunan nefis Tockal şarabı olmuştur Bunu arabamda getirmiştim. Paket yüksek bir yerde oturmanın ra - (4) Kralın Versayda mütereim kâtibi olan; M. Ressin bu işe memur oldu. Eğer ahval ve vakayi bu işle iştizaline imkân bıraksalardı eserin ruhu Tatarlardan sevki selimin teme- Mini tesis ederdi. (2) Kotehim Rurüünde bir köy. Harb Dân sildikten sone, Bonledeteler buraya çekli- mişlerdi. : daha iyi olduğu temin edilen bir voldan işte bu suretle gidiyorduk. Mebzul kar. ları pek şiddetli bir soğuk takib etmişti. Gudle-Pruth'u g çreek için bu soğuktan istifade etmek Jâzımdı. Çünkü ufak bir erime hâdisesi suları kabartırdı. Yanımıza aldığımız bir kılavuzun yar dımile bu nehrin kıyısına vardık. Akıntı büyük bir hızla bir takım buz parçalarını sürüklüyordu. Suların derinliğ'ni bilmi « yordum. Çok zahmet çekeceğimizden koru kuyordum. Fakat kılavuz en önde yürü- yen arabamın önüne geçerek beni tatmin etti, Arabaya altı kuvvetli beygir koşulu idi, Akıntıya mukavemet edecek kadar da ağırlığı vardı. Filhakika, karşı kıyı. ya salimen vâsıl oldu. Hafiflikleri base « bile beni endişeye düşüren diğer iki rabayı seyretmek için arabamdan inim, Bunlar henüz nehrin üçte birini geç « miş bulunuyorlardı. Sular arabaları Kal dırmağa başlamışlardı. Durmaları için bağırdım, Fakat arabacılar sözlerim! din. lemek şöyle dursun, bilâkis hayvanlara vuruyorlardı. Arabaların f#kisi de devril- di. Nehir buz parçaları ile beraber her şeyi karma karışık alıp götürmeğe baş - Jadı, Hemen arabamı idare eden adamın ya» nma koşarak hayvanları derhal çözme « sini ve Tatar murahhası ile adamlarının Amdadıma gitmesini söylemek (istedim. Arabacıyı yerde soğuktan donar bir halde buldum. Civarda bir hendeğin ya- nına onu sürükledim Kendisini buraya atarak üzerin! karla öritüm. Benim ars- bacım ise nehrin mecrasını takib ederek bir değirmene kadar gitmiş, orada bağıra bağıra değirmencilerin dikkatini tahrik etmişti, (Arkası var) Çektiği ıztırabların mes'ulü kendisidir. Bütün ızurabları dindirir, baş ve diş ağrıları ile üşütmekten müte- vellid ağrı, sırı ve sancılara karşı bilhassa müessirdir. BE Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz emme er