Fey ae şii “Sen, Posta, nın Hikâyes ŞÖHRET PROJEKTÖRÜ EA LU in Çeziren: İbrahim Hoy Senelik muhammen kirası 36 tira olan Zeyrekte Zeyrek mahallesinde İbadet « hane sokağında 64 numaralı Zenbilli AHefendi mektebi teslim tarihinden itibaren 939, 940 yıh Mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konul - muştur. Şartnamesi levazım müdürlüğü nde görülebilir. İstekliler 2 Yira 70 ku- ruşluk ilk tenimat makbuz veya mektubi le beraber 28/3/939 Salı günü saat 14,30 7 ; zl Şöhret denilen Ankakuşu herkesin ba - şına konmaz. Bizim Friç te, işte bu şöbret belâsına tutulmasaydı, bugün gene o mü- tevazi kasab dükkânını işletecek, kırk yıllık müşterilerine buz gibi etlerini #a- tacaktı.. Fakat olmadı, Allah bir kere şa- şarttı onu,. Friçin Nevyorkun Üçüncü So- kağı ile Brand caddesinin birleştiği kö -| #ede arı gibi işliyen bir kasab dükkân! vardı. Dükkânın üstü de karısı ve oğlu birlikte yaşadığı eviydi; can, ciğer dosttu. Herkese kendisini sev- dirmişti. Dostları onu nasıl sevmesinler ki, iyi kalbli, uysal, güleç Priç sadık! müşterilerinden para aramaz, veresiye et verirdi. Akşamları dükkânını kapadıktan sonra, odasına çıkıp sokağa bakan pencerenin yanına oturarak düble ile bira içmek, ka - rısı ile hoş beş ederek sokağı seyretmek değme zevklerindendi. Karısını çok se - verdi. Ona sormadan, danışmadan 80 - kak kapısından dışarıya adım âtmaz, on para bile harcamazdı. İşde asıl patron karısı idi. Para nasil| kazanılır, nasıl tutulur?.. Müşterileri ne suretle elde etmek lâzımdır?.. Bütün bun- arı öğreten, yollarını gösteren biricik ka- rısı MiHi olmuştu. Milli o ince zekâsı ve tuğuru ile kocasının işini ilerletmişti, onu alelâde bir kasab olmaktan çıkardı. mu- © hitinde bürmetle anılır bir «et tüccar» yaptı. Bankadaki paralarının yekünu ka- bardıkça kabardı. Bizim Friç te karısının sayesinde milyonerler arasında sayılmıya başlandı. Buna mukabi) o ns yapsa beğe- nirsiniz? Bir. kabilinde başkasına devretti. İki... Karı - sını kapıdışarı etti, * Evet. Friçin başına yukarıda yazdığım gibi şöhret denilen Ankakuşu kondu. Konunca da Friçin hırsı arttı Kendisine © bir azamettir geldi.. gene doymadı. Bütün arzuşu, emeli herkesin kendisini tanı - © mesıydı., — Ahali benim kim olduğumu bilmi - yor. Halbuki #lem beni tanımalı... Ve ge- gerken de: — İşte bakınız Mister Friç geçiyor!. de. meli.. bunun için de ne lâzım?. Bilmiye. cek ne var?. Bir kadın... Milliden bam - başka yaradılışta, civa gibi oynak, ay gi- ç bi güzel; can, gönül çekici bir kadm TA - zım.. diyordu. Bu niyefle de Nevyork kazan, o kepçe, şehrin en lüks yerlerini dolaştı, durdu. Sanki satılık bir kasab dükkânı ararmış gibi hayalinde beslediği kadını âradı. Ve nihayet bir gece, bir toplantıda meşhur 'Trücsi Ladinle tanıştı, “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 24 — Çayı hazırlamanızı sizden rica & debilir miyim? Tabii, yorgun değilse - NİZ... — Hayır, yorgun değilim. Cidden maddeten zerre kâdar yor- — gunluk duymuyordu; fakat manen pek “bitkin bir halde idi. Bu evin havası ©- na o kadar ağır geliyordu ki... Bundan başka, nazik tavırları, kibar hallerile “ karsısında duran bu zengin adamın ba- “ kışlarından uzaklara, çok uzaklara kaç- “ mak istiyordu. Çayı verdikten sonra Zeynebi ka - muşturmak istedi. Boş bir zahmetti bu; “çünkü gocuk dilsi duruyor, bir şey sövlememekte ısrar ediyordu. Cevad karşıda oturmuş, dalgın göz - lerini ettafla dolaştırıyor, bazı bazı kö Tiğına ve kızına kayıdsızca bakıyor, on ları sörmüyormuş gibi tekrar uzakla şıyordu, Muallâ kendi kendine, onun muhteşem dekora çok uygun bir ha- Xi olduğunu itirafta mecbur oldu, Ken- i, sade seyahat esvabı, çekingen tas vırlarile kimbilir onun yanında ne ga“ ib görünüyordu. komşuları ile; İşini büyük bir para mu-| inin iri, siyah gözleri; ok gibi kir. pikleri vardı. Durup dinlenmeden kah « kahalar atıyordu. Konuşması garibdi, tu- haftı, Erkeklerin burunlarından yakala- masını bilen bir mahlüktu, Baygın baygın bakışları, göz süzüşleri, göğsünü kaldı - İrıp indirişi, en ciddi, temkinli erkekleri baştan çıkarırdı. Friç, Triksiyi görür görmez âşık oldu. Triksi de, sabık kasabın milyonlarına vu- ruldu. Çoktandır, böyle bir av yakala - mamıştı. Hemen «iş e girişti Ka sabın ağzından girdi, burnundan çıktı Nazlı nazlı; sevdim. Sevmek ne güzel şev cicim?. te - ranesini tutturdu. Friç bütün bunlara inandı, ve Triksinin gölgesini bile âlemden kıskanmıya baş- İadı. Karısı Millinin karşısına çıkacak yüzü kalmamıştı, Avukatını yolladı. Mil $i, oğlu ile kendisini geçindirecek kadar nafaka istedi, Friç, garib bir vicdan azabı- na tutuldu. Kendisini yükselten karısına fazla para vermek arzusunda bulundu, fakat Milli kabul etmedi. * Aradan çok geçmeden de Friçle Triksi jevlendiler. Gazeteler hâdiseyi karilerine | bildirdiler. Friçin keyfine diyecek yoktu., gazetelere geçrrişti artık. Bu, yavaş yavaş herkesin kendisini tanıdığına bir alâmet. ti. Fakat bir müddet sonra gazeteler, | kendisinden bahsetmez, türlü türlü poz. Jlarda alınmış resimlerini basmaz oldular.. Friçin fena halde canı sıkıldı. Meseleyi attı: — Hiç üzülme kocacığım, meshur ol - mak kolay değil. fakat bunun için bir ça. re var, O da benim tanıdığım bir neşri - yat acentasile temasa geçeriz. Sahibi, genc, güzel bir delikanlıdır... dedi Hemen o gün de neşriyat acentasının genç ve güzel bir delikanlı olan müdürü çağırıldı. Vaziyet kendisine anlatıldı. ğı. bir yukarı epeyce dolaştıktan sonra: — Kolay, diye cevab verdi. Karınızın, baş rolü oynıyacağı bir pivesi fınımse ©- diniz. Yani bütün masraflarını veriniz. diye cevab verdi. Neşriyat müdürü gittikten sonra karısına — Adamın söylediği fena değil, #akat ne kadar masraf gider acaba?. diye sor- du. 'Triksi çapkın çapkın gülümsedi: — Masraf mı?.. Cisim. hiç canım, E- hemmiyetsiz.. nm nakleden : Muazzez Tahsin xx Genç muharrir birdenbire sabrı tü- kenmiş gibi karısına baktı: — Şu abdal çocuğu bırakiniz... Benim yanımda onun âğzından iki kelime bile çekip çıkaramazsınız. Gülünç denecek kadar vahşi bir kızdır 0.. Bu sözlerden sonra yerinden kalkti ve çay İincanını masanın üzerine ko * yarak tekrar karısına döndü: — Müsaade ederseniz size tahsis et- tiğim daireyi göstereyim. Çünkü ondan sonra geri kalmış ve uzun zamandan - beri yazılamamış birçok mektublarım ve yazılarımla meşgul olmak mecburi* yetinde kalacağım. Muallâ hemen yerinden fırladı, Zey-| nebi elinden tutarak Cevadın arkasın” dan birinci kata çıktı. Genç kadın bu kadar müteessir ol - masa ve zihni başka şeylerle dolu ol - masa, etrafına bakacak, tâ merdiven - den başlıyarak yukarık! sofanın güzel liğini ve zarafetini görecekti (Hele içiçe üç odadan ibaret olan kendi dairesi cidden mükemmeldi. Mutlaka hayatımı burada geçireceği için olacak, İba üç odada yaz ve kış mevsimlerinde — Nasi oldu, ben de aninmadım. Seni| 'Triksiye açtı. Festan kadın hemen kesip | “denirdi. Pır pırıl yanan Limuzin otemo. Güzel delikanlı müdür, eli yatkın bir ğer teferrüatile de uğraşır... Göreceksin... Bu işten para kazanacağız para... Mü - düre yüzdelik filân vermektense, öna 10 bin doları gösterdin mihemen kabul eder. O vakit, canımın İçi, oyunun bütün hasi- latı sana kalır.. Tabii ilk önce biraz ser- maye yatırmak lâzım.: dedi. Friçin yularını bu müthiş kadına ter- ketmesi hiç te güç olmadı. Fettan Triks ne emrettiyse onu yaptı, ve delikanlı neş- riyat müdürüne de telif hakki olarak » biraz içi yana yana - 10 bin doları verdi. Oyun tam dokuz gün tutunabildi, Tu- tundu amma, sabik kasıbım bankadaki cari hesabının matlüb tarafı zayıfladık - ça zayıfladı. Triksi ise, kötü kötü düşün- mekten başağrısına tutulan şöhret bu - dalası kocasını, gazetelerden kesilen ti » yatro tenkidleri parçaları, #otoğraflar ve Hollywooddan yapılan bir teklif mektu- bu ile avuttu. Bir müddet sonra, Friç, ka- dere riza gösterdi. Eh., artık şöhret pro- jektörü, kendi istikşmetine doğru dön - meğe başlamıştı. Gazete fıkracıları sık sık kendisinden bahsedip duruyorlardı. Friç teklif mektubunu satıt satır okudu, tahlil etti. Sonunda da Triksiye bu teklifi kabul etmesi tavsiyesinde bulundu. Ve karı koca Hollywooda yollandılar. * Sinema ülkesinde kendilerini bir heyet karşiladı.. işte, âlemşümul şöhret buna bili ile otele vardılar. Otel müdürleri, gar sonları yerlere kadar eğilerek onları se - lâmladı. Friç meşhur olmuştu artık... Hususi dairelerine uzanan koridorda çocuk garsonlardan biri diğerlerinden da- ha fazla, ve daha hürmesle eğildi Friç neş'esinden kabına sığamaz bir hale gel- İdi. Çocuğun eline bir beş dolarlık sıkıştı. Müdür, kaşlarını çattı. Odada, bir aşâ-| yarak: — Beni tanıyorsun ha, evlâd?. sordu. Çocuk hürmetle cevab verdi: — Elbette efendim.. herkes sizi tanıyor diye Fikir, sabık kasaba pek mülâyim geldi, | <teDdim. Friç, sevincinden neredeyse zıp zıp zp- iyacaktı, Kurumla gülümsedi, ve ko - nuştuz — Ben kimin?.. Garson çocuk gayet cidâi bir sesle: — Siz, dedi.. siz meşhur Triksı Ladinin İkocasısınız!,, istirahatini temin edecek her şey vardı. İstanbuldan oldukça uzak olmasına rağmen kalorifer tesisatı, soğuk ve si * cak su tertibatı ihmal edilmemiş, oda lar birbirinden daha zarif bir şekilde tanzim edilmişti. Hele yatak odasının önündeki veranda, dünyada misli nadir bulunan güzel bir manzara karşısında idi Muhteşem bir yeşillik; gözün âla - kadör uzanan mavi bir deniz. sağda nadide çiçeklerle bezenmiş bü- yük bir bahçe, solda kat kat alçalan bir bağ... — Burası büyük annemin annesi Gü- zel Fatmanm dairesi imiş. Paşa bura- sını bilhassa onun için süslemiş; onun sevdiği şeylerle doldurmuş. Hattâ ta - vanda bile; dikkat ederseniz; onun is- da; aşağıdaki küçük salonda olduğu gi- bi; onun en çok sevdiği beyaz renk hâ- kim.. Maamafih burada yahud evin her * hüngi bip tarafında hoşunuza gitmiyen terseniz hiç çekinmeden söyleyiniz, Si- zin rahst ve müsterih bir ömür geçir- i menizi heş şeyden evvel istediğimi ve bi ının sizin eviniz olduğunu unul- mayın. Bundan daha fazla hürmetkâr olmak ve büyük bir bodbinliği bundan daha zarif bir perde arkasında saklamak cid- den imkânsızdı. Cevad uzaklaşınca, Muallâ rahat bir nefes aldı ve tekrar Zeynebi konuş *| turmağa çalıştı. Bu sefer çocuğun dili İbir parça açılmıştı. Cevad, çocuğun kendi karşısında dilsiz ve vahşi oldu - muharrirdir, Piyesi bize yazar. Üstelik di- | Tanınma ufku da açılmış sayılırdı.| Hollywood bile kendilerini çağırıyordu. | minin baş harfin; görürsünüz. Burada! ir şey varsa ve bunu değiştirmek is- ğ da Daimi Encümende bulunmalıdırlar, Aksaray yangın yerinde Balabânağı ma- hallesi 20 parsel No. arsa arkasında yüz- süz arsa Aksaray yangın yerinde Balabanağa ma- hallesinde 19 parsel No. İs arsa arkasın- da yüzsüz arsa, Ada hammen bedeli (1655) ik teminat Bir metresinin mu. Sahası No. Lira Kr. M.S. Murabbal Lira K. 5 3 0 49,50 u 4 8 3 00 55,00 ız 38 Yukarıda semti, mahalle ve sokağı, sa hası ve muhammen kiymetleri yazılı bulunan yüzsüz arsalar satılmak üzere, ayrı ayrı açık aritırmaya konulmuştur. Şartnameleri levazım müdürlüğünde görü lebilir. İstekliler hizalarında gösterilen ille teminat makbuz veya mektubile beraber 24-3-999 Cuma günü saat 14,30 da Daim! Encümende bulunmalıdırlar, (B) (1535) kat teminatı (7912) lira (50) kuruştur. Karaköy - Kemeraltı ALİ RIZA GEBZELİ Lâsli : atölyesi yeni getirdiği ıma- kinelerle en mükemmel bir atölye heline konulmaktadır. Pek yakın- da Amerikan sistemi ve tam gâ- rantili Rekauçuktaş (sırt geçirme) ameliyatlarına başlıyacaktır. İ ğunu söylemekle yanlış bir keşif yapmış olmuyordu. — Babana neden bir şey söylemiyor” sun şekerim? Zeynebin dudakları titredi, çok me - yus bir sesle ve masum bir tavırla: — Babanı beni sevmiyor... dedi. Bu anasız yavrunun. candan acısı, kalbi kendi kardeşlerine karşi sonsüz bir şefkatle çarpan Muallâyı can de - marından sarsınıştı. Çocuğu kucağına alarak kollarını boynuna doladı, — Sana bunu kim söyledi, bunu ne - reden biliyorsun yavrum? — Ben biliyorum, hem Frida da söy- ledi. — Frida kimdir? — Viyanslı matmazel... Hem o söy - lemese de ben bunu anlıyorum. Başka|* babalar hiç onun (gibi değil... Bizim kâhvanın her vakit kızını kucağına a - ıp sevdiğini pencereden (o görüyorum. Sonra, bazan matmazelle birlikte gez- köye doğru gittiğimiz vakit, aşa- ıştaki komşuları (o görüyorum. arasında o arkadaşlarım var. Hepsini babaları sevip okşuyor, onları gezdiriyor, berabe, vapura tanbula gidiyorlar. Bazan i va, tiyatroya n matmazelle geziyorum. — Ya sen babanı Zeyneb? hayet yavaş yavaş hıçkırmağa başladı. Muallâ, müşfik ve candan bu küçük kızı öldü fakat onun kesik kesik cümlele - İnhisarlar U, Müdürlüğünden : 1 — Şartnameleri mucibince (200,000) adet (100) kiloluk ve (50,000) adet (50) kiloluk tuz çuvalı kapalı zarf usulil e satın alınacaktır. 11 — (100) kiloluk çuvalın beherinin muhammen bedeli (46) kuruş, (50) kilo - Tuk çuvalın beherinin muhammen bedeli (27) kuruştan (105,500) Ura; muvak- NEVROZiN Baş, Di-, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser, ME) A İcabinöa günde 3 kaşe alınabilir. GEMMA) (EEE onları alıp! her ş götürüyor. Ben! nune ia da, vazifesini ikmal etmiş adde- MI — Eksiltme 12/4/9839 tarihinde Çar şamba günü saat 15,30 da Kabataşta Le- vazım ve mibayaat şubesindeki alım ko misyonunda yapılacaktır. IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden ve İzmir, Ankara başmüdür- Töklerinden (525) kuruş bedel mukabili nde alınabilir, VW — Eksiltmeye iştirak edecekler mühürlü teklif mektublarını kanuni ve - #alkle Se 7,55 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektublarını ihtiva edecek kapalı zarfların ihale sastinden bir sant evveline kadar komisyon baş - Kanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. (1845) VIKING Markah SÜT MAKİNESİ kullanmış olân daha başka marka almaz. Türk Avrupa Lid. Ş. Galata Perşembepazar 61 rinden, yavrucağın, kendi (zevkinden başka bir şey düşünmeyen o ve senede ancak birkaç gün, bir çok misafirlerle beraber çiftliğe gelip, torununu günde bir saat bile görmeyen modem bir bü- yük anne ile kayıdsız ve soğuk bir ba- ba arasında, şefkatten tamamile mah - rum bir ömür sürdüğünü, halbuki kız* cağızın kendi içinin sevgisini göster - meğe muhtaç oldulunu ve bu sebeb - ten babasının yanında daima çekingen ve korkak bir tavır takındığını anla * | mışta. Genç kadın, ömründe tatlı bip söz i- gitmemiş olan bu kızcağızı kolları ara « sında sıkarken: — Seni ben seveceğim yavrum... di- ye mırıldanmaktan kendisini alamadı. Cevad Kartal bir hafta Beykozda kaldı. Bu müddet zarfında o Muallâya ün çiftliği, bah , Ormanı gez * dirdi. civarda yerleşmiş ve ötedenberi Cevadım gilesile mitnasebette bulun - muş olen bir çok kimselerin ziyaretle - rini kabul etimek hüsusunda ona yâr - sını geni hayatı - için elinden gelen »tı ve bu bir haftanın so - İderek İstanbula, kendi muhitine, ken - seviyor musun)|di yasadığı yerlere avdet etti, Mualiâ& cesim çiftlikte, biraz şaşkın Çocuk evvelâ içini (o çekerek cevab | bi, vaziyette tek başına kalmıştı. Bere- vermedi; sonrâ başinı Muallânın omu -| ket versin ki Zeyneb yanında idi ve 0 zuna dayayarak bir saniye durdu, ni -İna tamamile alışmış, Kocas' gittikten , onu çok sevmişti. sonra — yaptığı ilk sözlerle | şey, küçük kızın matmazeline yol ver- teskin etmeğe muvaffak | mek oldu. (Arkan var)