5 Bafra ri —A Br zalim er İri Kesk. rübeden meg ve görgüsüz gelini öne hüly © “Son Posta,, mın Hikâyösi “MERmmRRmRın Rain i SEMEN SEMENİÇİN KAŞIĞI & EE EL ur ip, Çine Kardeşler, ben kurnaz, açıkgöz bir a-| damm, Yerin: ok insanları ka- fese koyabilirim. Çürük tahtaya bastı-| Fakat| Bum hemen hemen görülmemiş geçenlerde başıma öyle bir İş ayın!, Bir falcılık dalgasile , i yerine koydular. Bü falcılık yüzünden en eski arkada “larımdan birile aram açıldı. Oh kardeşler, şu falcılık denilen şey- nefret ediyorum, Kim ne der- se desin, şu falcılık denilen zırıltı, düpe- düz şarlatanlıklı. Bir falcıya bir tek ka- pik vereceğime bi » on ruble ver- ,.meği tercih ederim. Bu işlerin hepsi de bir kaşık yüzünden oldu. Kardeşler, ben tabif, fıkara bir ada mum, Gayri menkul malım hiç yok. O- damda duran komodine gelince, sakın ha onu benim malum zannetmeyiniz!, O ev sahibinindir; hani dursun diye benim ©- dama koydu. kendi odası biraz darca da... Menkul mallara gelince. yarın iki e- Jim yanıma gelecek, ne yalan söyliye- yim, Menkul mal olarak gümüş bir kaşı- ğun ver. Bü kaşığın maddi kıymetinden başka benim iç rıca bir de manevi annem bunu bana doğduğum gün etmiş. İşte kardeşler, bir gün odama geldiğim zaman kaşığımı yerinde bulamadım, Bu- günkü gibi hatırımdadır: Ben onu akşam- dan artakalan pilâvla beraber tabağın içinde bırakmıştım. Ge 'de ne göreyim: Pilâv yenmiş; tabak dev- rilmiş; kaşığın yerinda de yeller esiyor. Odanın altını üstüne getirdim; kaşık yok, yok, yok. Sanki yer açılmış ta kaşık ye- rin dibine girmişti. de iröstlerder n bi slmoviç isminde birisi İvan Geras'moyi daşımdı. Biz onunla beraber günlerce aç- lık çekmiş, baraber meyhane arkadaşlığ yapmıştık. Ben eve gelip te kaşığı doğru ev pa alâde iyi bira bulam. esinin odasına girdi yınca ğim zaman bir) e çalışan İvan Gera-| — Başıma gelenleri biliyor musunuz?, dedim. Kaşığım kaybolmuş. Ev sahibi kadın — Hiç aldırma, dedi ben bu ki tel, $ EY Bu benim « en ©5- Kerdisi zâama- ların. idir. Az bir park mukabilinde o a kaşığını kimin aşırdığını elif: elifi- ne habe Ev sahibi kadından bu haberi alır sindim, Derhal tarif ak edilen toe tim Kapkaranlık bir oda, Ma- sanım üstünde Insana aid bir kafatası du- ruyor; kim bilir gelenleri korkutmak için midir, nedir?, Odanın bir köşesinde de koskoca bir tekir kedi Falcı kadın, oldukça y: şoy.. biraz burnundan Koh: mağiyen de gözlerini kırpıştırıyor. hareketinden dolayı da, ralar hiç durmadan yere dökül Falcı kadına meseleyi anlattım. Kadın bir deste iskambil kâğıdı çıkararak, on. ları tuhaf bir tarzda ayır: Bir müddet sonra da bana « vet, dedi, fal da bunu gösteriyor" Sizin bir çay kaşığınız kaybolmuş. Hayır, dedim, kaybolan kaşık çay kaşığı değil, çorba kaşığıdır. Falcı karı çatındı: — Boşu boşuna sözümü dedi. Fal yalar si et, filhaki- ka kaybolan ka: ğıdır amma, arada sirada siz onunla çay da karıştırı- yormuşsunuz!. kesmeyiniz, İki elim yarıma gelecek; ne yalan söy- İliyeyim: — Evet, dedim, doğru çay da karıştırd. Falcı karı 2 r bir eda ile: — Madem ki söylediklerim doğrudur, şu halde çıkın beş rubleyi! Yalnız para- nın yırtık olmam sna. dikkat edin!, Kâ- ez. Beması “YILLIK SE Cüzdanımdaki en temiz beş lerden birini seçerek fal kâ İtüne koydum. Falcı karı $ Jeti | — Kaşığınızı esmer birisi çalmış, de Bazan onunla » olurdu ğıdlarının üs- züne devam H. Alaz hattâ muayyen bir para m 26 kaşığınızı çalanı şahsan : | ide hiçbir şey bir şey görmüyorum, dedim döndüğü- sordu. içindeki suyun r musunuz?, diye iniz zaman döni — E, madem ki suda hareket var; hiç merak etmeyiniz! Rahat rah diniz ve işin sonur Kadının sözünü tutarak evime geldim. düşünmeğe koy — Ulan, dedim kendi kend im ç esmer adam kim 1! gerek?. Sakın aziz dostumuz İvan Gera- simoviç olma Aradan birka kayım?, Sor ç gün geçti. bir de ne ba- dar bir sinek gibi İvan Geraslmotiç 1 bir adam olmuştu vakit dönüyor, içiyor, hattâ sinems- yordu. ta, bütün bu r bi ıyordu.. a bunların hiçbiri | adamakıllı içerleme- e bir gün öfkemi ye- kadaşım, rama yaptılar. Arkadaşım rünce m hayet kendin yağına kapandı B kif edin! diye başladı. Ben mü rını zimmetim, Ben ke bağı etımim. Devletin parala-| emağa Arkadaşım sualime hiçbir cevab medi. ver- (Devams 13 üncü sayfada” Güzelliklerinin aynası olan parlak dişlerinde birbirine karşı besledik- leri sevgiyi görüyorlar. Onların bahtiyarlığını ve saadetlerini Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde üç defa muntazaman kullandıkları RADYOLIN Yarattı, Çünkü RADYOLİN sadece dişleri temizlemekle kalmaz, diş etlerini ve dişleri kuvvetlendirir, ağıza giren mikropları öldürür, böylece hütü: baş, Diş, Nevralji, kırıklık ve bü ün vücudün sıhhatini temin eder. Nez'e, Grip, Romatizma, ağrılarınızı derhal keser. MAR A İcatında günle 3 kaşe alabilir. MN ON i “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 19 İstanbul - seyahat Esasen o asker vaktini apartımanında ve d geçireceği o için kozdaki çiftlikte sakin ve rahat bir ö- mür süreceksin, Kei'meler Mua! Line n kulaklarında uyordu. bir kâbus mu ge- Hayw sala a ii ve yet ağır bir tavırla yor ve e MEİN bi ile olan ha yakından api için bu sur mize indi tec- de haberdar e ii Naime amel elliğ genç kızın omu » zuna koydu: — Bu küçücük b Jar vardı di şünmek g dınlar gibş senin de Cevada âşık olma man kabil değildi. Maamafih sen Mü - £ zeyyeni taklid etme kızım. O çok ıztı- “bidon rab çekti? ni vermiyecel rum. Dışarıdan Jalenin sesi geldi: — Haz'r mısır, Mi Naime hanım cev di geliyoruz. en altında buz gis emki kocan sana kalr , sen de onü sevme yav Ve genç kızın rez sukutu hayale uğrattı- oğım için bana darılma yavrum. Bunu sen de Bey-| , Naime hanım işte! Nakleder : Biraz sukutu hayal mi? Zavallı Mu- allâ.. hülyaların ve ümidlerin nerede? Genç kız titrek bir sesle cevab ver — Hayır efendim. Bilâkis, oynıyacak “dım yol hakkımda beni evvelteden ten- vir ettiğiniz için size teşekkür ederim, Bu sözlerinizin benim evlenme hakkın. daki fik ncelerime pek uy » raf ediyorum. Eğer ceden bilseydim... Sözünü bitineme! vordu. Naime hanım bir şey söylemeden kapıyı açıp çıktı, Muallâ da onu takib etti. Kayınvalide ile gelin salona girdik- leri zaman hafif bir mırıltı ve hayret sesleri duyuldu. Cevad #rkadaşı Ah - med beyle konuşurken birdenbire sö - zünü keserek nişanlısına baktı.. O sade fakat güzel elbisesi içinde, solgun yü- zile nefis bir tablo kâdar güzeldi Ona | vaklaşarak elini öptü. - Ne öldu Muallâ? Elin büz gibi di ü iki dakika sonra babasile otomo- bile girmiş, nikâh dairesine doğru yol- sen kendin istedin. lanmışlardı. Muazzez Tahsin xx i » dudâkları titri-| ğu İ varıyordu. Yolda Nedim bey kızını bir saniye kendi düşüncelerile başbaşa bırakma- dı. Bir düziye damaddan, ail kızının geç sözlerle bahsedir M uykuda gibi belediye daire” sine girdi, etrafındaki davetlileri küçük od kaplıyan beyaz gülleri le görmedi. Başının içinden bin bir dü- ünce geçiyordu: N» yapayım” Ya kaynanamın söy kleri hep doğru ise? Ya bir iki da- xa sonra kendisine bağlanacağım a” âsm soğuk, alçak bir adamsa? Ya ha“ kikaten o fena bir koca ve fena bir ba- ba olursa? ve Bütün bunların doğru olmaması ka-| bil mivdi? Bu 4591 ve akıllı kadın ken - di oğlu aleyhine bu kadar yabancı ler söyliyecek kadar alçak ve âdi ola - biliş miydi? Esasen bütün sözleri Ce - vadın i hallerine uyuyordu. Daha ilk gördüğü gün ondan korkmamış miy- dı? Ya nişanlandıkları günkü soğuklu- ? Belki de tik karısının yaptığı gibi Muallânın da kendisini sevmesinden korkuyordu? Ya © alaycı tavırları? Ya gözlerindeki isimsiz ışık? Her şey.. her . hattâ dün akşamki hali bile,.. Ni- şanlılık esnasındaki soğuk ve kayıdsız tavırlarını - birdenbire bırakarak ona yaklaşmış, ilk defa olarak onun kalbin- de bir saadet ışığı yakmıştı. Başını kaldırmea karşısında onu gö- rerek titredi. Nikâh memüru şahidler yerlerine oturmuşlardı yı dolduran be; sını dönd şaşk; çöktüğünü duyuyordu. Karşısında ka- ranlık bir yol açılmış ve k zü kapal: olarak o yolda v amıştı. Kalbinin tâ derinliğinden yal gelmiş, Oda“ güllerin kokusu ba“ yor, beyninin içine doğru lığa, uy . Allahım... Ne yapa - > başlamıştı. Mu- allâ bir rüyada gibi onu dinliyor ve © İ vet vermemesi ihtimali kendisini ya benziyen bir ağırlık | disi de gör! | nun sözlerinden bir meded umuyordu. — Karınızı sevecek, ona hürmet ede ceksiniz. Muallâ bilâihtiyar başını kaldırarak Cavada baktı: Bu sakin ve mağrur yüz» İde en ufak bir beyecan bile görünmü- yordu. Mutlaka romancı, karşısında kendisine karısını sevmeği ve ona sâ * dık kalmayı tavsiye eden bu adamı ga rib bir tip gibi görmüş ve onu tedkike koyulmuştu — Siz de kızım kocanızı sevecek, o na itaat edeceksiniz. Sevmek, Hayır, şimdi artık buna cesaret ede" mezdi! Onun kend sırt bir etüd mevzyu olarak her zaman korkutacaktı. lemişti? Halbuki o bu yabancı ada“ İma bağlanmek, onu hoş görmek için Ne | büyük bir hüsnü niyetle çalışıyordu! Fakat simdi artık ne yapacağımı bilmi- vordu. Şüphe ve dehşet bütün varlığı ni kaplamıştı. Halbuki Naime hanim bir şey deme- seydi o yavaş yavaş kocasına itimad e- decek ve gayet tabii bir surette kalbi- ni ona verecekti. Kime inanmalı yarabbi! Kime inan- malı! — Ne oluyorsun Muallâ? Cevad eğilmiş, hayretle ona bakı * yordu. tı, Salondaki çiçeklerin, insanların, €ş- anın döndüğünü zannediyordu. Ni - vab verdiğini bir rüyada gibi duydu. hdi sıra ora gelmişti. Muallâ Nedim hanım, Cevad Kar jtal beyle evlenmeği kabul ediyor mu- sunuz? Ortalıkta çıt yoktu. Muallâ kalbinin seri sert çarptığını o duyuyordu. İçini dehşet bürümüg; eli ayağı titremeğe Kendisini toplıyarak etrahna bak-İ; » memurunun süaline Cevadın ce-!d m i korku ile nikâh memuruna dikti. Herkes bekliyor, Ce- vad ons bakıyordu. Bir saniye daha dursa herkes onun bu o tereddüdüne hayret edecekti, Boğuk, titrek bir sesle, kendisini Ce- vada bağlıyan kelimeyi mırıldandı: — Evet... Artık her şey bitmiş, onun karısı ol muştu. Cevad hürmetle eğilerek elini tuttu; bu el şimdi ateş gibi yanıyor ve titri « yordu. Nikâh dairesinden çıkarken herkes gelinin soluk yüzünü farketti; — Ne kadar sararmış. — Evet fakat ikisi de ne güzel! Bir | birine pek uygun bir çift, Allah birbir- lerine bağışlasın. Cevad a otomobile bindirip ve karısının le sardı. e dairesinden eve kadar olan kısa mesefede hir tek kelime bile ko- nusmad'Inr. Muallâ ısrarla kendisine bakan gözlerden kaçmak için pencere den di ını seyrediyor, onlardaki hayret ve merak' görmek istemiyordu. Fakat kalbi yerinden fırlıyacakmış gibi kuvvetle çarpıyordu. IX Eve döndükleri zaman ayni ıztırabı am etti ve etrafında an- babası kardeşleri mes'ud bir eçirmeğe hazırlanırlarken o oda- ek uzun zaman göz yaşı tatmasma imkân yoktu. Öğle yem ne gelin esvabile inmesi ve bunun için de vakif kaybetmeden giyinmesi lâ - 7 ve Jalenin yardım'a- duvağını taktıktan sonra avnmda- ki hâyaline bakarak &vı ac: gülümsedi. (Arkası var)