Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
” ÇN i dq ida onları takib etmişti. ç Sıı Posta , — dâken almıştı. K. J. Z. imzasını taşıyan bu mektublarla kendisinden 20 bin dolar is- '-“İften.iliyor. Bunu vermediği takdirde ka- yisile oğlunun kaçırılacağı bildiriliyordu. -Bütün gangster mektublarında âdet olduğu gibi ayrıca kendisine polise ha- — ber vermemesi ihbar ediliyor. Aksi tak- Â '_'dirde başına büyük bir felâket getirile- — eeği söyleniliyordu. Fakat bu ihtara karısı Betty kulak as- ' maımş ve daha ilk gününden polise ha- l iste- Tai, 'ber vermiş ve polisin himayesini mişti. Polisin himayesi sayesinde guksa daha gangsterler faaliyete geçmek © istemediklerinden midir nedir?. —Nev- A.yorkta hayatları korkulu fakat hâdisesiz Heeenişti. - Filadelfiyada hazırladıkları ev tekmil olımca. oraya gidecekleri zaman Betty — büyük bir korkuya düşmüştü. Babasının — Nevyorkta oturduğu Pack Avenneyi mu- — hafaza etmekle, Filadelfiyada bilmem ne 'mkağmın bilmem kaç numaralı evinin, — yirmi dokuzuncu katındaki bir daireyi — Mmuhafaza etmek hiç bir olur muydu? -— susi bir muhafıza ihtiyaç hissetti. Bunun için Betty polisten başka da hu- Sen .FM.riçte tanıdığı bir buzlu hokey üstadı- Çölm M ona, 'Nevyorkta rasgeldi. Bu sportu son - girdiği maçta hiddetlenmiş, dört beş ra- Hbîm tanınmıyacak bir hale getirmiş olan “devasa bir adamdı. Muvakkaten diskalif- ye edilmiş olduğu için bir sene içinde de hiçhır işi olmıyacağı için boşta idi. Betty bunu bir fırsat bildi, kocasının: — — Ben asıl o adamdan korkarım. |- Diye itirazlarına rağmen, Latour is- — mindeki bu muhafızı yanına almadan Fi- | İadelfiyaya gitti. Tahminleri yanlış çik- — Mamıştı. Tehdid mektubları Filadelfiya- * " Filadelfiyaya geldikten sonra bir gün o — BHallo!... ” — Hiç beklemediği " bu keşif —pu şaşırttığı için olacak, Iıatour de öğleden sonra şöyle bir dolaş- mğa çıkmıştı ve aldığı izinden memnun, îahat rahat yollarda dolaşırken arkasın- îaan bir seş İşitmişti: Latour!... Nasılsın? Ne zamandanberi en ufak bir hareket- |te elini tabancasına götürmeği itiyad e- dîm'mş olduğu ıçın hemen ehni cebme #Son Posta ,, Nin Edebi Romanı: 13 nın Hıkâyesı vonamn BIR GANGSTER HIKAYESI EONAMEBA B LEZEA. Tezcümne eden : - FPreddy Webster ilk tehdid mektubunu |soktu ve arkasını döndü. — dâaha Nevyorkta kaynanasınım yanında Karşısındaki insanı tanımıyordu. — Affedersiniz, dedi. Sizi tanıyama- dım. — Tanıyamadın mı?... Beni Zaketti gangster çetesindeki arkadaşın Hallabiza Willi unuttun demek. — Will sen misin?.. Amma sana ne ol- du böyle, yüzün değişmiş, bambaşka bir adamsın, — Çehremi değiştirtmek için öoperas- yon yaptırdım. Diye korkunç kıyafetli adam övündü. — Benim zamanımda böyle lüksleri- miz yoktu!. — Senin zamanında zaten Zaket’tı çe- tesi de fena bir halde idi. Amma şimdi en zengin çetelerden biri oldu, Çok banka- lar soyduk. Çok milyonerler kaçırdık, şimdi kocaman yazıhanelerimiz var, işle- rimizin intizamı için... Bugünlerde Üüç yeni memur almak istiyoruz. — Aferin!... — Ya sen şimdi ne yapıyorsun? — Beni bir aile muhafız olarak aldı. Gangsterlerden tehdid mektubları alı- yorlar, ben de onları muhafaza ediyo- rum., Bu suretle aylardanberi hem aylık ahyorum. Hem gül gibi yiyip içip otu- Tuyorum, — Âlâ... Doğrusu seni muhafız olarak alacak ailenin cesaretine hayranım... Canlarina kasidleri var galiba. Bu aile- nin ismi nedir? — Webster!. — Amma yaptın han!.. Bir bu eksikti. Onlara tehdid mektublarını ben yazıyo- rum. Zaketti çetesi namına bu işi ben ü- zerime aldım. ÂAÂman seni gördüğüm ne iyi oldu. Bize bu hususta yardımın doku- nur. — İmkânı yok. Sonbahardanberi benim şiarım şudur: «Latour arltık gangsterlik yapmıyacak.» hem de kazancın yüzde ellisini... — İmkânı yok... — Bin dolar... Latour bir müddet sustu. Mütereddid bir tavırla düşündü ve: — İki bin dolar ve yüzde ondan aşağı bu namussuzluğu kabul edemem, dedi. | Nakleden : o- sesinde giz “ lemege müktedir olamadığı bir hay - ı'Etle sordu: — — Sizin İzmitten hiç ayrılmadığını- ğzan'ıedwordum Muallâ hanım, hal- iki çok malümatlı gibi görünüyorsu - nuz. — — Orta mektebi bitirdim., On beş aşıma kadar evde bir Fransız matma- gel vardı. Bana yalnız lisan öğretmek- |le kalmadı ayni, zamanda dünyadaki A"I' ' güzel şeyleri anlatlı, bana büyük bir kumak sevgisi aşıladı. Boş vakitleri- hep Türkce ve Fransızca eserler o- kumakla geçiriyorum; fakat maalesef — bu vakitleri pek nadiren bulmak ka - _ .“hîl. - Söylemeğe bir defa başladıktan son- m sonuna kadar devamı etmek istiye - Ö rek ilâve etti: — Maamafih bende, İstanbulda bü - /— yümüş modern bir genç kızın bildiği şeyleıı bulacağınızı ümid etmeyiniz. - Bunu söylerken hafifce kızararak gülümsemiş ve bu hal yüzüne çok saf '_ ir sevimlilik vermişti. Cevad biraz telâşla cevab verdi: — Bu bilsiye fikrimce hiç lüzum k Bugün mekteblerde kızlarımıza | bir çok lüzumsuz şeyler öğretiliyor ki ğ bir kaç sene sonra onlarda bunun bir | eseri bile kalmıyor. — Bu suretle konuşarak bahçenin ileri- /| sindeki ağaçlığa gelmişlerdi. Buranın T YARİ İi Muazzez Tahsin — manzarası o kadar güzeldi ki insan bilâihtiyar — durmağa luyor ve bir saniye nefes bile almaktan çekinerek hayran hayran burasını seyre dalıyordu. Cevad da bir ağaca dayanarak karlarla örtülü çam “ lıklara, ovalara, evlere ve tâ ilerideki muhteşem denize uzun uzun baktı. Sol- gun bir güneş çam dallarının arasında, | ovanın bembeyaz örtüsü üzerinde oy- naşıvor, gümüşlü bir ışık ortalığı kap - hıyordu. Cevad Muallâya baktı: — Burası manzara itibarile harikulâ- de bir yer fakat biraz fazla sessiz. Bu - radaki hayatınız çok neş'esiz geçiyor değil mi? — Bunun farkında olacak vakit bi- le bulamadım. Maamafih ben İzmitte 'büyüdüğüm için kış ve yaz burasını pek severim. Esasen ben köyde yaşa- maktan hoöşlanıyorum. — ©O halde Beykozdaki çiftlikte ya- şamaktan memnün kalacaksınız. Çift- lik çok modern ve yenidir. Beykoza bir çeyreklik mesafededir. Etraf bütün ye- şillikler ve ormanlıklarla örtülüdür. Maamafih pek sıkılırsanız otomobille Beykoza da inebilirsiniz; orada bir çok tanıdıklarımız vardır. Bu sözlerden sonra hiç btr mukadde- meye lüzum görmeksizin, birdenbire sordu: — Salon hayatı yaşamak, monden bir hayat sürmek havesinde misiniz? — BSen deli misin?.. Pir defalık bundan | vazgeç, sana hem beş yüz dolar veririz, | 'dı. Çocuğun yüzü müthiş Het ce Hatib Amıu.'g Will sokağın tâ öteki köşesine tüküre- rek: — İşte dedi. Bugün ilk defa makul bir söz söyledin... Ver elini! Kabull... — Âlâ,, * Freddy: — Bu akşam sinemaya benimle gelir misin, «Tuna dalgaları» filmi oynanıyor- muş dediği zaman Betty: — Mümkün mü Freddy dedi. Cumartesi, bütün hizmetçiler izinli, ben küçük John'u nasıl yalnız bırakırım. Küçük John on yaşlarında kadar, çilli suratlı, ukalâ, arsız, yüzsüz, şımarık bir çocuktu. Fakat ne denir kuzguna yavru- su hoş görünür!.. Betty bu çocuğunun delisi idi. Kocası: — ©O halde Allaha ısmarladık yavrum. — Allaha ısmarladık kocacığım çalındı. Betty bir ceylân gibi güzel bir yürüyüşle kapıya gitti. Evvelâ, kapının Üstündeki küçük delikten dışarı baktı.. Sonra geleni görünce kapıyı açtı. Biraz azarlıyan bir sesle: — Âferin Latour dedi. Nerelerde kal- dınız? Biliyorsunuz bugün Cumartesidir. Evin bütün adamları izinli. Tam bu dakikada Latour'ün arkasından içeri girmiş olan Will'in kirli ve kocaman eli ağzını kapadı ve onu hemen yere at- tılar. Tam bu sırada da Latour onun başına bir el havlusu sardı. Kadıncağızın elini, ayağını da bağladılar. Onu bir dolabın içine kapadılar. Ondan sonra Will: avlıyalım. Fakat eve girmişken evvelâ yükte hafif, pahada ağır ne varsa arıya- tım, girdiler. Yazıhanenin çekmeceleri kapalı idi. Onu açmağa beyhude yere çabalıyor- lardı. Tam bu sırada odanın kapısı açıl- can sıkıntısı ifade ediyordu: — ©O ballo!.. Latour!... Babamın yazı masasını mı topluyorsun? mecbur o -| (Devamı 13 üncü sayfada) Genç kız da hıç düşünmeden cevab verdi: — Hayır, kat'iyen o hususta tama - mile cahil olmakla beraber kulağıma kadar gelen dedikodulardan ve okudu- ğum şeyletden bu hayatın pek arzu e- dilecek bir hayat olmadığını anlıyo - rum, Ben rahat bir ömür sürmek ve faydalı şeylerle uğraşmaktan zevk du- yarını. Cevad göz ucile ona baktı. İnce çiz - gili güzel yüzü, sade bir şekilde ense - sine topladığı ve kış güneşi altında al- tın dalgalarla parlayan saçları ile genç kız tidden nefis bir tablo idi. — Hakkınız var efendim. Bu sözle - |riniz o kadar doğrudur ki size hak ver- mekten kendimi alamıyorum. Görüyo- rum ki küçük kızım Zeyneb iyi ellere düşecek, Şimdiye kadar ona tam mana- sile bakan bir kimse yoktu sanırım. Bu «sanırım: kelimesi Muallâya çok tuhaf göründüğü için çekingen bir ta - vırla sordu: — Küçük beni iyi karşılayacak mı acaba? Ahlâkı nasıldır? — Bu hususta hiç bir fikrim olmadı- ğrnı itiraf ediyorum. Onu tanımıyorum gihi bir şey... Bu sebebden size fazla malümat veremiyeceğim. — Maamafih annemden işittiğime göre, pek zayıf o- lan sıhhatinden dolayı — Zeyneb biraz hırçınmış. Fakat söz dinlermiş ve ha - şari değilmiş, Muallâ karşısındaki mağrur yüze baktı: — Demek onu hemen hemen hiç gör müyorsunuz? — Beykoöza av için gittiğfim zaman - lar onu görürüm fakat onunlar meşgul olmam. Şimdiye kadar ona mürebbiye bulmak vazifesile annem uğraşıyordu; Fakat benimle evlenmeğe razı olduğu- nuz cihetle, bundan böyle onu sizin e- linize tevdi edeceğim. Cevadın sözleri ve sesi pek soğuktu. Bir bebanın çocuğuna karşı böyle lâ - Bugün| Kocası gittikten biraz sonra evin kapısı | — Haydi dedi, şimdi de küçük Websteri | İki gangster Freidy'in yazı odasına| kayd kalmasını havsalasına sığdıramı-| ASP emin olmak için lütfen sına dikkat ediniz. Çünkü ASPIRIN senerer- denberi her türlü soğukali gınlıklarına ve aarılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu isbat etmiştir. İR İ Nin tesirinden marka- .: BAYE ie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra günde 3 defa muntazaman dişlerinizi fırçalayını İstanbul Ziraat mektebi satınalma komisyonundan Mektebin ihtiyacı olan 663 lira muhammen bedelli 1700 kilo kuüzü eti açık eksiltmeye konulmuştur. Eksilltme Beyoğlunda Singer apartımanındaki Liseler Muhasebeciliğinde toplanan komısyonda 28/3/939 Salı günü saat 11 de yapıla- caktır. İsteklilerin belli saatten evvel Liseler Muhasebeciliğine yatıracakları 40 Lra 72 kuruşluk ilk teminat makbuz ve diğer kanuni vesikalarla birlikte eksilt- me saatinde komisyona müracaatları ve şartnameyi hergün adı geçen Muhâsebe- cilikten görüp öğrenmeleri, . — (1620) yan Muallâ vücudünün buz kesıldığmi hissetti. Belki de Cevad sözlerinin o - nun üzerinde yaptığı tesiri farketmiş- ti. Lâkin bir şey söylemeğe, bu tesiri| azaltacak bir hareket yapmağa tenez- zül etmedi ve sözü değiştirmek için o- nun parmağında pırıl pırıl parlayan nişan yüzüğüne bakarak bunu beğenip beğenmediğini sordu: — Yüzüğünüz hoşunuza gitti mi? O- nu kendi zevkime göre seçmiştim, şa- yed beğenmemişseniz rica ederim söy- leyiniz, derhal değiştiririz. — Hayır, hayir, bu pırlanta hoşuma gitti. Esasen ben müceyherden pek an-|' lamam. Bu sözleri söylerken kendi kendine: «Başka mühim meseleler, yorucu ve ü- zücü işlere nazaran bunlar öyle ehem- miyetsiz ki...» diye — düşünüyor, ya - nındaki soğuk tavırlı adama — bunları söylemek istiyordu. — Mücevheri sever misiniz Muallâ hanım? — Tabit. Fakat «Bir yüzüğüm veya bileziğim olsal» diye hiç düşünmem. — Size bir çok şeyler alacağım fa - kat neyi sevdiğinizi bilmek istiyorum. — Alacağınız elmasları kendiniz se- çiniz rica ederim, Cevad, bunları sırf nezaketen söy - lemiş bir adam tavrile: — Peki... dedi. Fakat hakikatte o - nun bu cevabını beğenmişti. Karısına almağa mecbur olduğu elmasları bir - likte seçmek bir işkence olacaktı. Yavaş yavaş yürüyerek eve yaklaş - mışlardı. Nedinı bey Jale ile birlikte nişanlıları karşıladılar ve hep beraber yemek odasına girdiler. İçeriye girer girmez Muallâ hemen| mutfağa koştu. İhtiyar dadının her şe- yi hazırlayıp hazırlamadığını görmek istiyordu. Saldtaları yapmak için be - line geniş bir önlük bağlarken Hatice kalfa ocağa doğru eğdiği başını kal - dırarak ona baktı: — Bu güzel ve zengin İstanbullu ile övlenmekle hata edıyorsun kızım. O, sana göre bir koca değil. Muallâ gülümsemeğe çalıştı: — Nereden biliyorsun dadı? — Göz var iz'an var yavrum., Yüzü- ne bakarsan bir çok kızların akillefrini çelecek kadar güzel; fakat sana göre değil, Sana daha ciddi, daha! ağır başlı bir koca lâzım, Varsın milyonları ken dinin olsun, parasını sokaklara dök - sün. Sana dirlik ve rahatlık verecek o- nun parası değildir. —Sen bununla da avlanamazsın. Parmağile Muallânın elinde parla - yan pırlanta yüzüğü gösterdi: — Bütün bunlar benim kızıma göre şeyler değil. Seni sevecek, sana rahat ettirecek bir koca bulsan daha iyi eder- sin. Onunla anlaşamıyacağınızal elim- den sened veririm. — Fenaya yorma dadı. İnşaallah hak kımda hayırlı olur. Hatice kalfa mırıldanarak başını ta- vasına eğdi. Nedim ve karısı onun için hep «şam ağızlır derlerdi. Fakat bu se- fer Muallâ dadısına hak — vermekten kendini alamıyordu. Cevadın kibar ve terbiveli tavırları altında o da kendi - sine çok uzak gelen ve arkasına buzlu sülar döküyorlarmış — gibi onu üşüten bir soğukluk gizli idi. Hakikaten Cevad soğuk bir nişanlı idi Yemekte bilhassa Nedim beyle İz- tanbul eğlencelerinden, tiyatrodan, at yarışlarından, Beykozdaki çiftliğinde tertib ettiği avlardan konuştu. Bunlar nişanlısından ziyade müstakbel kayın- pederini alâkadar eden mevzulardı. Maamafih Muallâ da uzun bir musa- habeye dalacak vaziyette değildi. Bir- düzüve servisle meşgul oluyor, günde- likle gelen kıza emirler veriyor, ilk de fa evlerinde yemek yiyen nişanlısına karşı mahçub olmamalkk için elinden ge leni yapıyordu,