e a 12 Bayi “Son Pesta,, SA N nın Hikâyes Yazan : Muazzez A ACIYORUM Tahsin Berkand e maine le Karşılarında Marmaranın güneşte gö - © müşlenen mavi suları, altlarında plâjm © güneşle altınlaşan ince kumları... Bu plâ. in tenha bir köşesinde, bronz vücudlü iki genç uzanmış: Kadının dirseği - kumlara ayahı, gözleri etrafla, etraftakilerle pek “meşgul; erkek yalnız yanındaki kadma bakıyor ve konuşuyor, çök konuşuyor; “kadan kısa cümlelerle cevab veriyor, fa - “kat vakit vakit sarı bukleli saçları ara - osanda parlıyan mavi bakışlarını erkeğin ? özlerinde şefkatle, merhametle gezdiri B topraklar üzerinde, bizim aramızda ya « şamakta olduğuna hayret ederdim. Tam altı ay seni böyle uzaktan seyrettim; sa- na yaklaşmak imkânıni bile âramağı ta - hayyül edemeden, seni başka bir âlem- den bizim yıldızımıza düşmüş fevkalbe- şer bir mahlük gibf görerek uzaktan $a- na taptım. O günleri hatırlıyor musun Semra? — Evet... — Bazı günler sana klübde rastlardım. -İ Arkadaşlarım beraber oynamamızı teklif ederler, beni seninle karşı karşıya bulun- © sının dönük olmasından istifade ederek| ği Beni bugün dütyanın en mes'ud ada. | durmak isterlerdi; fakat ben, sen oynar - nı yaptın Semra; bir senedenberi tanış-| ken dışarıda kalmağı, senin her raket sal- “ağımız, altı aydanberi seviştiğimiz halde | layışında kalbimin büyük bir heyecanla “ilk defa olarık beriimle plâja gelmeğe ra-| çarptığım ve beklediğini duymağı tercih ik i oldun; sana ne kadar teşekkür etsem ederdim. Ben de raketimi alıp oyuna İş - zdır. tirak edersem, kendimle meşgul olacağı- © — Hayır, hiç teşekkür etme! mı ve senin oynadığını seyretmek zevkin- © — Niçin? Bunun benim için ne büyük|den mahrum kalacağımı düşünmek bile| ve erişilmez saydığım bir sandet oldu - benim için bir işkence idi. Sen koşar, yü. ğunu anlamıyor musun Semra Düşün | rür, bazan elinle saçlarımı düzeltir, bazan ” bir kere, tâ geçen sene tenis kurdunda sa! gayri şuurt bir hareketle beyaz yün blu- £ Ba rastladığım gündenberi seninle bera -| zunun düğmelerile oynardın. Bu hareket. ber denize girmeği, sulara gömülerek lerinde öyle bir hususiyet vardı ki bir sa- Seninle (yanyana Oyürmeği (O haya- niye bile gözlerimi senden ayırmak, ken- © aman en büyük bir emeli olarak görüyor-! dimi büyük bir zevkten uzaklaştırmak de. “dum; mekti, O zamanlar benim seni çılgınca © Gehç kız, dalgın gözlerini biraz ileride ' sevmeğe başladığımı anlamış mıydın sen © kumlara uzanmış olan ve Ferdinin arka. Semra? Genç kız. uzaktaki yanık vücudlü deli- © kendisini dikkatle süzen yanık vücudiü| kanlıya tebessüm ederek Ferdiye cevab “bir gence dikerek lâkaydane sordu: verdi: — Beraber denize girmek bu kadar bü-| — Tabii... - yük bir şey mi senin için? — Hain; bunu anladığın halde neden — Ne diyorsun Semra! Yoksa sen, bir.| gene bana karşı o kadar soğuk ve kayıd- i birini seven iki gencin elele verip sulara | $ız tavırlar takınırdın? Niçin benim mev. u koşmasını, sonra da yarı çıplak bir | cudiyetimden haberdar değilmişsin gibi belde açık havada ve kumlar üzerinde u-| yüzüme bile bakmadan yanımdan geçe» zanıp yatmasını az bir şey mi sanıyorsun. | giderdin? © —Bilmem... —.. Genç kızın sesi dalgın ve mütereddid-| — Cevab vermiyorsun; fakat ben senin “di. Dinlediği sözlerin ve verdiği cevabın | dudaklarındaki bu muammalı tebessüm- “pek farkında olmadığı belli idi; fakat a - |den ne demek istediğini anlıyorum. O za. “teşli âşıkın heyecanı her saniye arttığı | man bana karşı büsbütün lâkayd görüne- “için bunu görmesine imkân yoktu, O, da.|rek ben! kendine bağlamak Istiyordun ha ziyade kendi zevki içinde ve kendi san. | değil mi? “det dünyasında yaşıyor gibiydi. Genç kızın hülyalı gözlerinden bir bu. © — Seni tenis oynarken uzaktan seyre-| lut, sonra da bir şimşek geçti. Yanındaki der ve yanina yaklaşmağa cesaret ede -|romantik âşıkını dinlemediği görülüyor- o mezdim; o kadar mağrur, o kadar başkaldu. dünyadan gelen bir kız idin ki senin bu “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 6 ve o'dakikada gözleri mâsanin üzerin- 'deki resme ilişti, Cevad, Belkısın göz- lerinden meraka, tecessüse benziyen “bir ışığın geçtiğini görerek gülümsedi “ve çök hürmetkâr bir tavırla: © — Bilâkis; ziyaretinizden pek müte- hassis oldum Belkıs hanim.. bu akşam o Perapalastaki baloya gelecek misiniz? » — Tabii. Size bir dans ayırayım mı? — Minmettarınız olurum; ancak ben geç geleceğim, haberiniz olsun. © —Ziyanı yok. Kaçta gelirseniz gelin. Şimdi sizden başka bir şey istiyece - © ğim: Bana vazonuzdaki bu güzel çi - “çeklerden bir tane verir misiniz? Bey- — kozdaki bahçıvanınızın böyle nadide ve emsalsiz çiçek yetiştirmesine hay - nn. © Cevad elini uzatarak masasının Üze o rindeki kıymettar vazodan iri bir sarı karanfil alıp Belkisa uzattı. Genç ka- .dın göğsündeki viyolet buketini hemen “ çıkararak yerine karanfili iliştirdi. Bu “çiçek biraz sonra arkadaşlarını ks - kandirmağa vesile olacak, ondan son. ra da bir kitabın yaprakları arasında amuklar içinde f#tina ile kurutulacak İstanbulda büyüyen bu monden ve “kibar. yirminci asır kadını vakit vakit o çiçeği gizlice öpüp koklıyacak... Sarı karanfili ceketinin yakasına iliş“ irken bir defa daha durup masanın öndeki resme dikkatle baktı, > Cevad Belkisi kapıya kadar geçir - Ga — Bugün bunu itiraf etmek senin için retti. — Halı tavrı kibar bir kıza benziyor. Bu, bana kâfidir. Eksik olan şeylerini de kendi istediğim gibi o tamamlarım. Asıl mesele onun kâfi derecede itaatli ve akıllı olmasında, Masa üzerinde, Belkisin kasden ve - ya unutarak bıraktığı viyoletler duru- yordu. Cevad bunları oalıp köpeğine fırlattı: — A), bunlarla eğlen Cin. Koltuğuna gömülerek bir iki dakika Cinin çiçekleri halı üzerine yaymasını ve didiklemesini alaycı bir gülüşle sey- rettikten sonra uşağını çağırdı. — Şunları topla ve şoföre arabayı hazırlamasını söyle. * Ayni saatte Cevadın annesi Naime hanım Müfid beylerin evinin kapısını çalıyordu. Naile hanım müz'iç bir baş olduğundan misafiri ağrısile yatakta Müfid hey kabul etti. — Naile hanımın dün akşam Sedad beylere gelmemesini pek merak ettim ve onu sormağa geldim. MüfiA bey bir taraftan teşekkür e - derken diğer taraftan kendi kendine: «Bizden ne istiyor acaba?» diye soru - yordu. Çünkü güzel olduğu kadar s0 - ğuk olan Naime hanımın başkası için böyle sebebsizce rahatsız olması sık sık tesadüf edilen şeylerden değildi. sonra Nsime hanım birdenbire sordu: Muszzez Tahsin m Kürk kapmı alarak yerinden kalktı | dikten sonra odasına geldiği vakit res- mi tekrar eline alarak uzun uzun sey- o SON POSTA biraz güç değil mi? Peki, cevab verme yavrum; esasen buna ne lüzum var? Se- nin gibi bir kızın bugün benimle bu plâ- ja gelmeğe muvafakat etmesi bütün bu suallerin cevabını vermiyor mu? Seninle ne kadar mes'ud olacağız bil » sen Semra! Evlenir evlenmez seni alp bu muhitten uzaklara, senin yalnız bana aid olacağın bir yere götüreceğim. Orada kimse seni tenis oynarken görmiyecek; kimse senin denize girdikten sonra vü - cudünde yıldızlar gibi parlıyan su tane- lerini seyredemiyesek... Orada sen muhi- $inin değil, benim yalnız benim olacaksın. Semranın gözleri hayret ve istihza ile açılmıştı. Delikanlı bu bakışlarda büyük bir alâka canlandığını zannederek devam etti. — Senin benimle yalnızca plâja gelme. ği kabul etmenle hayatımızı da birleştir. meğe razı olacağını anladığına için banka müdürlüğüne müracaat ederek beni Ana. doludaki şubelerden birine nakletmeleri- ni rica ettim, Orada seninle sekin, mün - zevi ve mes'ud bir ömür geçiririz. Ge- çen gün sana ne kadar kıskanç olduğumu ve her hangi bir erkeğin sana fazlaca bir dikkatle baktığına tahammül edemiyece- ğimi söylememiş miydim? Genç kız, uzaktaki adamın işaretlerini anlamak için bütün dikkatini sarfediyor. du, Gayri şuur! bir hareketle Ferdinin saçlarını okşıyarak cevab verdi: — Evet... — İşte sevgilim, bugün e sözlerimi bir defa daha tekrar ediyorum, Ben çok, pek çok kıskane bir adamım? Evlendikten sonra benden başka bir erkekle görüşmi- yeceğine bana şimdiden söz vermelisin! Genç kız, uzaktaki adamla anlaşmış, 0- nunla buluşacağı günü kararlaştırmıştı. Bunun için Ferdinin son sözlerini işite - bildi ve birdenbire bir kahkaha kopara - rarâk sordu: — Evlendikten sonra mı? O da ne de - mek? Seninle evleneceğimi söylemiş miy dim ben? — Fakat. sen.. buraya beraber gelin. ce... — Buraya gelmekten ne çıkarmış” Plâj herkesin gittiği yer değil mi? — Evet, amma sen benimle geldin... » Şuradan buradan biraz Gülin — Kuzum Müfid, siz de Naile de taş ralarda pek çok gezmişsinizdir. Ahbab- larınızın kızları arasında, iyi bir zevce ve İyi bir ana olabilecek ciddi ve sade bir kız tanıyor musunuz? Müfid beyin göz kapakları gözlük - lerinin arkasından titredi, — İyi bir zevce ve iyi bir ana olabi- lecek kızlar mı? Hamdolsun tanıdıkla rım arasında bu ehliyette pek çok kız var, — Evet amma burada hususi bir me- sele var, Cevad tekrar evlenmek iste- diğini. söyledi. Fakat bu sefer kendi- dine zavallı Müzeyyenden büsbütün başka türlü bir kadın Vâzım. Cevadı ta- nıyorsunuz ve bir kadının ona kendi- sini sevdirmeğe çalışmasının lüzumsuz bir zahmet olacağını biliyorsunuz. O, sadece kızına bir ana bulmak ve ayni zamanda sizin de çocuğunuz olmadığı için - kendisile birlikte kaybolacak «Kartal» ismini devam ettirmek için evlenmek istiyor. Binaenaleyh kendisi- ne ne salonlarda eğlenmeği seven hop- pa bir kız, ne de üniversiteyi ikmal et- miş âlim bir karı lâzım. nefret eder, maz. olacak. Güzel olsun mu? göz ucile yengesine bakıyordu. — Biliyorum. Bu gibilerden Cevad — O genç kızın bütün ömrünü Bey- koz civarındaki çiftlikte geçirmeğe, kü- çük kıza bakmağa, kocasının serbestli- ğine engel olmamağa razı olması lâ - zımdır. Fakat onun kâfi derecede akıllı olması da şarttır. Çünkü Cevad abdal bir kızla evlenmeğe kat'iyen razı ol * — Anlıyorum. Vasat derecede zeki Bu suali sorarken Müfid beyin göz“ lerinde gizli bir istihza ışığı parlıyor ve Bir kaç defa büyük anne olmasma rağmen hâlâ genç ve güzel kalmış olan Naime hanımın ince dudakları hafifce | kendi haline bırakırsam Cevadih İlk © Edebiyat: Zevksizlik (Baştarafı 8 inci sayfada) çıbanı pekâlâ şiir mevzuu olabilir! Neti- cede, vücude getirdikleri, hep zevsizliğin ve basitliğin hümüneleridir. 4 — Hayretten parmak asırtıcı tenkidler. Bunlar da, gösteriş şiirler gibi gös- teriş için yazılmış tenkid makalecikleri- dir: Herkesin beğendiği (herkesten mak- sadım, hakiki zevk ve kültür sahibleri- dir) eserleri beğenmiyenlerin tenkid.e- ri... Bu münekkidler için, başta «göste- riş şairleri» ilk methedilecek çehrelerdir. Bitlerini ayıklıyan dilenciden bahseden şairi ene mükemmel!» diye göklere çıka- rırlar, Hattâ Emil Zola'ya taş çıkartacak realizmi şiirde de höş görebilirler. Mese- lâ, gösteriş şairlerinden birisi şöyle bir kaç beyit yazdı diyelim" Mahmud baba düşürdü takkesini oumbadan, Fatma kız su çekerdi bahçede tulumbadan. Havada kel leylekler boyanmıştı kızıla, Beğenmiyen bu şiiri gidip çöpçü yamla! İşte bunu okur okumaz, «hayretten par- mak isırtıcı münekkid; in yazacağı ilk satır da şudur: — Ne şaheser! Aşkolsun şairel Gördü- büz mü yehi şüri! , Artık eski Romalı Seneka gibi felsefe- lerini koyacak çerçeve bulamayıp bir pi- yes içine sıkıştıran yeni temaşa müellifi, kitabının kabı üstüne kübik şekillerle çizgiler ve karmakarışık boyalar tabetti- ren orijinal muharrir, hikâyesinin nok- talarile taaccüb işaretlerini doldurmak için mürettiphanedeki kasanın muhtevi- yatı yetişmiyen fütürist hikâyeci, nükte diye eşek hikâyeleri anlatan fıkracı veya mizahcı, mecmuasının içine, dışına, hi. sılı her sayfasına münasebet düşsün düş mesin bir sürü karipostaldan alınma ka dın resmi dolduran asri mecmuacı, bütün bunlar ayrı ayrı zevksizliğin yapılmasına sebeb olan ârnillerdir ve pek tabif olarak, yüksek san'at mefhumunun önüne diki. len bu sedieri yıkmadıkça asil ve derin zevki hâkim kılmığa imkân yoktur. Bu. nun için de bir tek çare şudur: Zevksizliğe hücum! Halid Fahri Ozansoy 'RADYOLIN ie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız — Yani. benimle yalnız geldin... Uzaktaki adama işittirmek maksadile sert, şakrak ve hain bir kahkaha... Fer- dinin kaşları çatılmıştı. Rengi soldu, hid- detle karışık bir teessürle doğrularık Semranın yüzüne baktı ve birdenbire rü- yadan uyanıp hakikati gören bir adam ciddiyetile sordu: — Beni sevmiyorsun öyle mi? Hayır, cevab verme; bunu pek iyi anladım şim- di... Yalnız senden bir sualime cevab ver. meni istiyorum; Altı aydanberi niçin bü- tün hallerinle, sözlerinle ve hareketle - rinle bana yakın olduğunu anlatmak is- titredi ve heyecanlı bir sesle cevab ver- di: — Hayir hayır, kat'iyen güzel olma- sın. Çünkü güzel bir kadın Cevadın ü- zerinde müessir olmak hevesine kapı * lacak ve şımarıklıklarile oğlumu öfke lendirecek. Maamafih, büsbütün surat- sız bir şey de olmasın. Bu son cümlenin söylenişinde biraz üzüntü ve tevekkül seziliyordu. Müfid beyin yüzündeki istihza biraz daha de- rinleşti. — Tabit... Gelin hanım pek çirkin o- lursa Cevedla aralarında tezad müthiş olur. Sizin, daha doğrusu Cevadın işine gelecek genç kızı şimdi iyice anlıyorum ve karıma da bu şekilde anlatacağım. Fakat size Cevadın da bu meseleyi ba- na açtığını ve kendisine taşrada tanı" dığım bir hanımı tavsiye ettiğimi söy- lemeği bir vazife biliyorum. Naime hanım telâş'a sordu: — Sahi mi? Kimmiş bu kız? Müfid bey bir gece evvel Muallâ hakkında Cevada söylediği sözleri tek- rarladı. Naime hanım, beli etmek is- temediği bir telâş ve alâka ile onu din- liyordu, O bitirince sordu: — Siz de bir resmi var mı? — Bu sabah Cevada yolladım. Maa- mafih dört sene evveline aid bir fotog- rafı idi. — Zararı yok. Herhalde bir fikir e dinebilirdim. — O halde oğlunuzdan isteyiniz yen- ge. Naime hanımın gözlerini bir dakika için bir gölge kapadı ve güç bir iş ya- pıyormnuş gibi sıkılarak cevab verdi: — Cevad kendi işine kimsenin karış- masın: istemez. Hattâ kendisine bir ka- ri aramak vazifesini bile bana yükle - mediği için benim size bu müracaatim- den onu haberdar etmemenizi çok Tica ederim, Fakat anasız kalan küçük Zey» neb için onu evlendirmek İstiyorum tedin; niçin beni seviyor gibi göründün? Genç kızın yüzü karıştı, ayağa kalktı ve gözlerini büyük bir merhametle Fer - diye dikerek, bir senedenberi ilk defa o- na hakiki duygusunu söyledi: — Sana acıyorum Ferdi. Yarınki nüshamızda: Kirli yakalık Yazan: Leonid Lenç Çeviren: H. 4laz karısı Müzeyyen gibi birisini seçme” sinden korkuyorum. Etrafında öyle kurnaz ve hoppa kadınlar dolaşıyor ki... Meselâ Belkıs gibileri. Söz ara * mızda onun oğluma karşı olan düşkün lüğü ortalıkta epey dedikodulara da sebebiyet veriyor. Müfte bey gülümsedi: — Müsterih olunuz yenge... Oğlunu: öyle hoppa ve köket kadınlara tutula cak insan değildir. Kadın entrika ve manevralarının onun ciddi ve ne yap- tığını bilen his ve fikirlerine dokunma” dan geçtiğini hergün görüyor ve işiti- yoruz. O zavallı Belkis hanım yalnız vaktini değil, ayni zamanda şeref ve hâysiyetini de Kaybediyor. Allaha şükretsin ki karşısındaki cidden kibât ve yüksek bir adamdır, yoksa hali ha rabdı önün. Ne kuş beyinli, ne şımarık kadın o, . Ben de Cevadın öyle birisile evlenmesine razı değilim doğrusu. Naime hanım gülerek yerinden kalk t — Kuş beyinli nd? Zannettiğiniz ka- dar değil... Cevada olan aşkını bir ta- rafa birakın, onun oğlumun servet ve şöhretinden istifade etmek te başlıca emelidir ve bunun için muntazam bir program takib ediyor. Düşününüz bi kere fakir bir dul kadının Cevad Kar talla evlenmesi ne boş bir hayal, Kapıya doğru yürürken tekrar du rup kayinbiraderine baktı: — Sizin taşralı kızcağız için de bu hayal çok harikulâde bir şey olacak azizim. — Evet, zavallı kızcağız için hakika- ten umulmadık bir saadet... Maamafih onunla evlenmek Cevad için de büyük bir değişiklik olacak... Kimbilir, belki de yavrucak giyinmesini, salonlarda görünmesini bile bilmez. — Bunun ehemmiyeti yok. Nasıl ok ben... Hem., sizden niçin da isa çiftlikte yaşıyacak. (Arkas var) İkizi