12 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

12 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

san Posta) bin macera romanı SA Ge AN A e Kenan Pasa Zade Sarafim A A, m e SON'POSTA Yazan: ZIYA ŞAKIR İşlediğim ilk cinayet Bütün yemek müddetince devam €- “den bu müzakereden sonra, şuna karar verildi: — Mademki, ben bir evde oturuyor. dum.. oraya bir aylık veriyor, yemek İçin de bir masraf ediyordum. Bu pa - Talari, teyzeme verecektim. Ve, evin İki odasından birini işgal (edecektim. Oda kirasına sayılacak para; Elisavi - hin hizmetçilikten alacağı paraya te - kabül edecekti. Ve artık'onun hizmet - çilik yapmasına da lüzum görülmiye - cekti. Bu karardan, üçümüz de son derece. de memnun kalmıştık. Ve o hafta için- de, yeni ikametgâhıma nakletmeyi ka- Tarlaştırmıştık. , Teyzem, herhalde büyük bir neza - ket göstermişti. Belli başlı ne işle meş Bul olduğuma dair uzun suallere giriş medi: — İşte. şöyle böyle, ayak işleri görü. Yorum. İyi kötü geçinip gidiyorum. Diye, işim hakkında (kısa kestiğim sözleri derinleştirmek istememişti. Eğer Elsavinin meselesi ortaya çık - Masaydı, bu mesele üzerinde fazlaca durmaya lizum görmiyecektim. Hat - İA, veni eniştem All beye giderek! o | — Azişim!. Ben, ağır cezaları mu. <İb olacak işlerden kaçan bir adamım. Kasa da, senin olsun. İçindeki paralar da... Ben, bu işi yapamıyacağım. Diyecektim. Fakat, Elisavi.. o, kafamın içini al - tüst etmişti. Şimdi, onu delice bir aşk ile sevdiği- Mi hissediyordum. Artık onu hizmet - — Ele reçecek paranın yarısını. — Yaptım, 'Tepemin tası, attı. Derhal, şiddetle — E, anlat bakalım. 27 Son Posta'nın tofrikası: Doğum şenlikleri Çocuk doğunca, kızlarağası çocuk ile beraber haremden çıktı. Bu bir prensesti. Kızlar ağası bunu büyük zabitlere gösterdi. Onlar da vi.âdet kâğıdını ve cinsiyetini yazdılar — Canım., o, sizi alâkadar etmez. — Hayır. yani... çorbada, bizim de maydanozumuz bulunsun. Malüm 'ya.. tabii, bizim de hissemiz olacak. Ablam da işi şakaya vuruyor: — Ya bana. bana yok mu?. Eğer ben, sana tesadüf etmesevdim.. ve © - nişten ile birleştirmeseydim, bu iş Ol - mazdı, Bize ne var, bakalım?.. (Ahlâk) mefhumunu tamamile kay- betmiş.. bütün varlığı simsiyah çamur kesilmiş bir adam olduğum halde, eniş- demin ve ablamın bu arsızca, bu haya - sa pazarlığa girişmeleri beni tiksin « diriyordu. Maamafib, işi bozmamak İçin sükü - netle hareket ettim. Pazarlığa giriştim. — Siz söyleyin. Ne istiyorsunuz? Alacakları hisseyi, evvelden arala - rında kararlaştırmış olacaklar ki, #kisl birden cevab verdiler: itiraz ettim: — Nasıl olur?.. — Ne demek nasıl olur . Hakca tak- sim. buna derler, — Evet amma.. sokakta bir para cüz“ danı bulup ta taksim (etmiyoruz ki. İ Düşünmüyorsunuz. Kasa hırsızlığı, yal mız. yapılamaz. Çünkü, bir kasa, yalnız başına kırılamaz... o Yardımcı olarak, yanıma fki kişi alacağım. Bunlar, his - İse istemezler mi?.. Eğer alacağım his - seden onlara da ayırır verirsem, bana ne kalır?.. Hem, siz burada rahat rahat oturup, paraları bekliyeceksiniz. Biz ise, kelle. Huğumuzun altına alarak eve girevei Orada, okkalaria ter döke - ceğiz... Bir de, şeytanın $ir aksiliğine uğrıyarak ele geçeceğimizi düşünün. (Arkası var) e e a İnsan güzel san'atları Severse, (Baştarafı 12 inci sayfada ) Yarım saat sonra da Delya geldi. Genç İ kadının seğ eli bağlı id. Uzaktan bakı - hınca, şekilsiz bir paçavra ve sargı yığını halinde görülüyordu. Mutad selâmlaşmadan sonra Co sordu: — Hayrola, eline ne oldu? Delya, pek de neş'eli olmıyan bir gü - Tüşle gülümsedi: — Klemantin salçak bir tavşan yeme- Bi ikram etmek hevesine kapıldı. Şu Kis Siliğe mecbur etmemek. istediği gibi mantin hakikaten tuhaf bir kız. Saat beş- Biydirip kuşatarak memnun , ©debil “İşe salçalı tavşan yemek, bu görülmüş bir alm mai a a © “İşey midir General.de orada idi Adefa m KARŞIN kadi için, KEN * ewde hizmetçi yokmuş . gibi onun nasl ala kâfi derecede kuvvet ve cür'et | pizmet ettiğini bir görseni, Fakat şu Kle- yordum. mantin hiç te sıhhatli bir kıza benzemi - Ablamla tekrar buluştuğumdan. tey | yor. Çok sinirli bir şey.. Bize ikram eder- 2eme hiç bahsetmemiştim. Ve, bahset*| ken, kaynar salça ile elimi ve bileğim! Mek fikrinde de değildim. o Onün için | haşladı. Müthiş ağrıdı. Zavallı kız buna bütün işlerimi büyük bir ketumiyet i -İo kadar müteessir oldu ki.. Ya Genersli Şinde yürütecektim. Ve şeyet, o kasa -| görseydin!.. Biliyor musun, Co. İhtiyar &- Yı kırmağa muvaffak olup ta o büyük|deta aklını kaçıracaktı.. Hemen aşağı koş #erveti ele geçirirsem; teyzeme ve bil -İtu ve hizmetçilerden birini sargı ve bağ ssa Elisaviye hiç bir şey sezdirmiye- | almak üzere eczaneye gönderdi. Şimdi ar- cek; tık o kadar fazla ağrımıyor, — Vaktile her naslsa elime birl Co, ihtiyatla karısının kolundan tuta - (Şark şimendifer yolları) hisse sene -|rak, ve sargıların altından beyaz bir ta - Reçmişti. Bu senedin omumarasına, haze isabet etmiş. Elisavinin tali - UN Diyecektim... Hattâ paraları, Elisa - YİYİ, teyzemi alarak doğruca Giride gi- "ktim. Orada, sevgilim ile evlene - Yek artık hayatımın bakiyesini sakin alma bir saadet içinde geçirecek - * o akşam, ortalık karardıktan sonra «b'amm evine gittim. Rakı masasınm nda, neş'eli kahkahalar atan eniş - Ali beye: >— Azizim! Düşündüm, taşındım. O İşe karar verdim. Bir hafta sonra, ha - Kiran, Dedim, Deste, bu kararıma (çok sevindi. ai hal içki zevkine fasıla vererek be - an? götürdü. soyacağımız evi gös - İk: katlı bir binadan baret olan eve, Mittemin söylediği kadar kolay giri - İemiyecekti, Binayı iyice tetkik ederek, *asl: bir plân hazırlamak elzemdi. Bin için eniştemi eve gönderdim. tey »* €vin karşısında, karanlık bir kö - ke çekildim. Binayı, büyük bir dik « © Bözden geçirdim. Tehlikeli iş gör Me igin, kapıdan © girmeğe karar aş damın evine döndüğüm zaman onu duy, iğtemi de eskisinden neş'eli bul - “ Çarçabuk sofrayı genişletmişler, A N için de rakı ve yeni mezeler hâ- Epe ilerdi. İştem, avuçlarını birbirine sürtüp Bözlerimin içine bakarak soruyordu: kimi iplikler çekerek sordu! — Bunlar ne? Delya cevab verdi: — Bunlar yağlı. yumuşak bir şeyler.. Masanın üzerindeki paraları (o görünce ilâve etti: — Ah, Co. Gene bir etü1 mü sattın? Co, dalgın bir eda Me: — Sattım mı, dedi?. H, evet. İstersen Peoria'hı müşteriye sor. O bugün, ısmar - ladığı istasyonu aldı. Bundan başka par - kın manzarasile Hüdson manzarasma ih- tiyacı olduğunu söyledi. Delya. sen bugün kaçta elini yaktın? Delya şikâyetci bir sesle — Galiba saat beşe geliyordu, Ütü... Şey yani salça tam bu saatte o hazır ol « muştu.. O anda generalin vaziyetini gör- seydin Co... Co: — Delya, dedi, şöyle yanıma otursana!,. Karısını, oturmakta olduğu kanapeye, yanına oturttu. Elini karısınm omuzları na atarak sordu: — Delya, sen bu iki hafta içinde hangi işle meşgul oldun? Ne yaptm? No iş gör- dün. Nerde çalıştın? bir dakika için Delya, birkaç saniye için kendini tuta- bildi, Sevgi ve inad dolu bakışlarla ko » casına baktı... Ayni zamandı manaları pek de anlaşılamıyan generale aid birkaç söz mırıldandı... Fakat nihayet başını eğ di. Gözlerinden yaşlar skmağa başladı; bu yaşlarla bereber bütün hakika; te or- taya döküldü: — Ben bir türlü ders o bulamamıştım Co, diye ilirafa girişti. Resim sahasında- İki meşguliyetinden vazgeçmeni de aklım bir sürlü almıyordu. Nihayet yirmi dör » İdüncü caddedeki büyük o çamaşırhaneye | girmeğe ve gömlek ütü ği yapmağa mecbur oldum. General (ohikâyesile kızı Klemantin hikâyesini iyi uydurdum, de- gil mi Co? Bugün, oradaki kızlardan biri! İğtü ile elimi yakınca, eve gelirken yolda. bu tavşan salçası masalını uydurdum. Ba na darılmadın. değil mi Co?, Şayet bu ça I maşırcı dükkânına girmeseydim, etüğle - İrini şu Peoria'lı adama (o satamıyacaktın; değil mi Co? Co:, yavaşca — O Peorislı değil, dedi, — Nereli olursa olsun, orâsı ehemmi - İyeti haiz bir nokta değil kı. Sen ne ka - dar zeki, ne kadar akıllısın Col, Öp ba - kayım beni, Co!, Benım Klemantine piya no dersi vermediğimi nasıl tahmin ettin? — Bu akşama kadar ben hiç bir şey - den şüphe etmiyordum. Hattâ bu aksın da snlamayacaktım. Faka: şu senin elin- deki yumuşak yağlı bezlerle şu yağı, vu- karıda, ütü ile elini yakan bir kız için ben göndermiştim. İkinci haftadır ki ben e bu çamaşirhanenin makine (o dalresinde yağcı olarak çalışıyorum. — Demek ki sen... — Benim Peorinlı müşterimle senin ge neralin, resim veyahnd müzik diyemiyes ceğimiz ayni bir san'atin mahsulüdürler.. Her ikisi de güldüler. Ce — Bir insan güzel san'atları severse ona hiç bir iş... Demek istedi. Fakat Delya, avucile ko Casının ağzını kapayarak: — Öyle değil, Co, dedi, şöyle: «Bir in- san severse, ona hiç bir iş ağır gelmez!» Baş, Diş, Nezle, 'NEVROZİN Grip, Romatizma o” baber evlâd?.. Keşfini yap *İ Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. BE EEE İcebinda günde 3 kaşe alınabilir. GENE) O GENEMİ: Muhakkak olan bir şey varsa, oda bu hamamların fazla istimalı nihayet mess- meleri pek fazla açtığı ve gözlerle görü- lür bir hale soktuğudur. Elyafın bu ka- dar mecburi surette genişlemeleri şekil- leri bozarak ihtiyarlıktan evvel çökmeyi insaç ediyor. Şehrin bütün mahallelerine gayet çok miktarda yapılmış olan umumi hamar- lara erkekler de giderlet. Fakat kadinla” ra tahsis edilmiş saatlerden ayrı zaman- larda oraya girebilirler. Kadınlar içerde olduğu dikkat oraya girmeğe cüret ede- cek bir erkek tas (1). nalın (2) ve ıslak peştemal * (3) darb-leieden kerdismi kurtardbilse bile hareketinden o dolayı şiddetle cezaya uğrar. Bir erkeğin cüreti kendisini tahkir etmekten başka bir ga- yeye matuf olmadığı zaman Türk kadın- ları pek şiddetli ve İnsafsız davranırlar, #skat bazı kere kendilerini ne körükörü- ne hallere terkettikleri ve bundan ne fe- na neticeler çıktıkları düşünülünce tit- rememek kabil değildir. Güzellikleri çok kere para ile satılan kadınlardan bahsetmiyorum, İstanbul ci- yarında bazan bunların parça parça edil- miş cesedlerine tesadüf ettim. Para ver-| mek külfetinden. yahud gehre geri götü- rüp te tevkif edilmek tehlikesinden kur- tulmak için onları öldüren erkeklerin za» limliği hasisliğin yahud korkunun izah edebileceği yırıcılıklardan biridir. Fa- kat ben daha yüksek mevkideki kadın. lardan bahsediyorum, Bunlara önüne ge- çılmez bir kuvvet hâkim oluyor, mahpes- lerinden gizlice kaçıyorlar. Bu talihsiz. ler dalma elmaslarını da beraber alıyor- lar, Kendilerini kabul edecek, yanma &- lacak erkeğe ne verseler az görüyorlar. Onların gözlerini kör eden meş'um te- mayül bu servetin onları mahv için bir sebeb teşkil ettiğini takdir edemiyorlar. Gidip buluştukları ahlâksız herifler bir kaç gün sonra onları cüretkârlıklarından dolayı cezaya uğratmaklan geri kâlmı- yorlar; en menfur bir cinayetle onların eşyalarını benimsiyorlar. Hükümet te bu gibi adamlara karşı hiçbir şey yapmıyor. Çok kere bu zavallı kadınların çıplak vücudlerinin kapının içinde, katillerinin pencerelerinin altında serilmiş oldukları görülür, Kadınları korkutabilecek mahi- İservi korusunun Içine tabiye edilmişlem dir. Bu koruya pek doğru olmüyarak sas ray bahçesi diyorlar. Saraya dis duvar hizmetini gören Bizans surları dışarıdan pek pek kötü de toplarla mücehhezdirler.. Bunlar limanın öbür tarafında Tophan& nin toplarile karşılaşırlar. Çocuk doğunca, kızlarağası çocuk fle idi, Kızlar ağası bunu büyük zabitlere siyetini yazdılar, Sonra, sofa toplsrı yay- İım ateş ettiler. Bu ancak yokuşun ortâs isındaki bataryadan işitilebilirdi. Odada bu yaylım ateşi tekrar etti. Arkasında İ Sarayburnu bataryası ve Tophane b» İtaryası ateş ettiler, Bu muhtelif yaylıma lafa gümrüğün, limanın ve Kızkulesi» nin (5) ateşleri de inzimam eylediler. 'Tellâlar derhal vak'ayı ilân ettiler, Doğan sultana Hibetullah adı verildi. Ay« ni zamanda şenlik icrası de emredildi. Bunlar karada yedi gün, deniz üzerinde üç gün devam edecekti. Böyle bir şey İrimda yapılırdı. Fakat akim kalmıs iki devirden sonra dünyaya gelmiş bir ço» cuğu böyle karşılamak münasib görül dü. (Arkası var) tan ziyade Üsküdara yakın bir mevkide kâs in olan bu kuleye Türkler Kızkulesi derle, Bunun bir Rum prensesine uzun müddej mahpes hizmetini gördüğünü iddia ederler, Avrupalıların kuleye verdikleri isim ise vak» tile onun kahraman ikametgihi telâkki 64 Aldiği sannını veriyor. Fakat bu türlü tah- minlerde gülünç hattâ manasız bir mevkig düşmemek için gayet basiret göstermek Jâ« zumdır. Bazı seyyahlar Karadenizin modhas Mine bir Pompef sütunu koymuşlardır. Haş buki bu meşhur Romalı hiçbir şaman buram lara gelmemiştir. İskenderiyede görülen baş* ka bir sütuns da ayni ismi vermişlerdi Muhakkak ki Pompeâ bunu hiçbir zaman rekzetmemiştir. İstanbul civarına gelince, Karadeniz sahillerinde ayni tarzda bir ta“ kım küleler harabesi arasında eski bir kule” görülür ki bunlar bina (edilmişlerdir. isahillerinde (o şekavetlerinden (korktukları Kazak gemilerini haber vermeğe hizmet ©“ bir sıra üzerinde yetteki bu müthiş örnekler onları ne|derlerdi. Bu cehalet ve barbarlık memleke- haşyet içinde bırakıyor, ne ahlâklarını tashih ediyor. Hükümet bu yolsuz hareketlerin resmi bayramlar ve umumi şenlikler esnasında çoğalmaması içindir ki kadınların sokak. lara çıkmalarını meneder. Saraydan haber verilen gebelik artık son günlerine yaklaşıyordu. Şenliğin bü- tün hazırlıkları itmam olunmuştu, Artık şenliğe başlamak için hükümetten emir bekleniyordu. Bir çocuk dünyaya geldiği zaman, sa- rayda neler yapıldığını ancak Türklerle ahbablık peyda ettikten sonra öğrendim. Bu tafsilâtı burada hikâye ederek bir da. ha artık bu bahse temas etmiyeceğim. İlk ağrılar başlar başlamaz, sadrazam, müftü, devlet ricali ve askeri kuvvetler şefleri, sofa salonunda tevellüdü bekle- mek Üzere, saraya davet olunurlar. Sa- rayın Harem tesmiye edilen kısmını pa- dişahın maiyeti ile birlikte işgal ettiği sair binalardan ayıran mütevaasıt odaya bu ad verilir (4). Bir eguarteron> çapında on iki küçük top - ki bunlara sofa topları denir - de- nize nazır olan bu odaya dizilmşilerdir. İsveç toplarından mürekkeb bir batarya da vardır. Bunlar yokuşun ortasında, (i) Bu Sürkçe kelimenin telâffuzu ve ma- Bas: tümamen Franasızdır. (2) Sandal. Bu kelimenin Hsanımıla mü- Bâsebeti aynidir. Bu ağaçtan bir tabandır. Ayak kendisini kucaklıyan bir kayış vasıta- 8ile bunu giyer. Fakat şu fark le ki Türki. yede sandallar beş âlti #pouces yüksekliğin- de Iki tahta ayak Üzerine oturtulmuşlardır. (3) Peştemenl ipekten yahud pamuktan bir kumaş parçasıdır ki hamamlarda haya sevkile örtünülür. (4) Bu salona hususi evlerde mabeyin o- derle:. Harfi harfine tercümesi. orta- oda demextir. tinde bu münferld kulenin ismi yoktu. Her şeyi bilmek ve İzah etmek iletine müptelâ olan bizim Avrupalılar ise bu kuleye Tong neianne anil ©'Oride arını vermişlerdir. ŞEHİR TİYATROSU |/ Dram Tepebaşı l Gündür 5, 15,50 | Ge & V. Gündüz 5, 15 © 5. 0, ni Yanlışlıklar ve Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBUL resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize giddir, ABONE FİATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu : 741 İstanbul Telgraf : Son Posta Telefon : 20203 erseneasesesus0sse0sapyan 191 AANAed beraber haremden çıktı. Bu bir prenses. gösterdi. Onlar da vilâdet kâğıdını ve çine i şimdiye kadar yalnız şehzade doğumla (5) İstanbulun karşısında, faka$ payitaht; © Vaktile o Karadeniz

Bu sayıdan diğer sayfalar: