Gizetecilerle görüşmelerini bitirdikten sonra toplantıdan çıkıyor SON POSTA eruzun parlak günleri Halk daha Peruz sahnede görünür görünmez ondan iki meşhur kantoyu isterdi: “ Mısırımı kavururken.. ,, ve “ Na, sana söylemesi —6— Dünkü kısmın hülâsası (Dünkü sayımısâa Naşld, Nalme Sultanın meşhur sünnet düğününün hikâyesine de - vam elmişti. Kavuklu Hamdinin şahsiyetini, tulüatin piri olduğunu anlatmıştı. Bugün de bir zamanlar dillere destan olan Peruru ©- kuyacaksınız | (Yazı devam ediyor) Bu devirde yetişen meşhur tulüatçılar, İmam Hakkı, Arif, Atıf, Sezai, Çolak İb- rahim, Saffet, Ali Rıza, elin Dümbüllü İsmail ile beraber oynıyan Kemal Baba pın ağabeysi karagöz Mekmeddir. Bun - Jarın içinde Ai Rıza en iyilerinden biri « dir. Fakat garibdir ki, bu san'atkârlardan biç biri tek başına firma sahibi olama - muışlardır. İmam Hakkı, üzerinde durula- cak bir tiptir. Size kendisinin Haseki tek- kesinin şeyhi, Hekimoğlu Alipaşa ca - misinin hatibi olduğunu söylersem şaş- maz mısınız?.. Bu kadar dn değil. üzerin- de bir kaç cihet daha varmış.. komik Ab- di İmam Hakkının dergâhına mensub. İmam Hakkı Abdinin tiyatrosuna gide gele tiyatroya karşı merak sarıyor. Ba merak ve heves © derece fazla ki, tiyat- ro yüzünden şeyhliği, hatibliği, imamlığı fedaya bile razı oluyor. Abdiye, bu heves ve arzusundan bah- seltikçe, merhum bunu şaka, belki de san'at karşı bir sempati addeder. güler, geçermiş. Fakat bir gün şeyh efendi mü- rid ı karşısına dikiliyor: — Abdi, oğlum! Ben dayanamıyaca » ğım artık. beni de sahneye çıkar. Abdi kulaklarına inanamıyor, şaşır» yor zavallı; — Ne diyorsunuz, diye kekeliyor. Ben sizin arkanızda namaz kıldım. İlminizin ve fazlınızın hürmetkârıyım. Nasıl olur da ben sizi sahneye çıkarabilirim. Abâi bu teklifi şiddetle reddediyor, kat'iyşen onun bu İsteğini yapmağa ya - naşmıyor. Lâkin şeyh Hakkı Efendi ka » rarını vermiştir. Kürkünü, kavuğunu çi- ka , ayağına beyaz komik donunu, başıma püskülsüz fesi peçirecek, şeyhlik yerine ibiş rolüne çıkacaktır. Abdi imam Wükkıdaki bu ısrar Üzerine çarnaçar onu sahneye çıkarmağa mecbur oluyor, Bun- dan sonra piyasa, Şeyh Hakkı Efendinin şahsında bir tulüatçı buluyor. İmam Hak. kı uzun zaman muhtelif kumpanyalarda oynadı, Küçük İsmafl Abdinin pişekâri *di. Abdi mabeyne alınınca İmam Hakkı Küçük İsmaille oynamağa başladı. Zawallının çok feci bir akibeti vardir. Sefil bir vaziyette, acınacak şartlar için- Je son günlerini geçirdi ve böylece öldü, gitti Artık, hazır ismi geçmişken Küçük İsmallden bahsedebiliriz. Küçük İsmail 4e, hâyalei Hacı Yorginin yardağı imiş. sonradan orta oyununa ve tulünta inti- sab etmiş, Hamdi Efendinin meşhur pişe- kârı olmuştur. Küçük İsmallin tiyatro - muza çok mühim hizmetleri dokunmuş - 'ur, Operetin banisi gibidir. Maskotu #7 Vân oynamıştır, eserleri vardır. Başlı ba- zına Edirnekapısında Hamdi ile temsiller vermiştir. Yenibahçede Kehalin bağı de- len yerde mühim dramlar oynardı. O Hüseyin isminde bir komiği sardı. Zavallının âkibeti de bir çok tu » fatçılardan farkh değildir; Darülâceze- te ölmüştür. Küçük İsmail, Hüseyinden onra komik olarak yanına Hâmdiyi al - ıştır. Küçük İsmail Abdi ile de uzun müddet çalışmıştır. Beraber de bir hayli ıynadık, Anadolunun, Rumelinin gezmediği yer- 'eri kalmamıştır, O, ayni zamanda iyi bir iirektördü. Kumpanyasını iyi idare eder- “; idaroelliği san'atı kadar yüksekti. Bir aralık Hamdi ile beraber Edirne - kapıda temsillerine devam ediyorlar. Meşhur kantocu Peruz da kumpanyaya ishil.. Peruzun adı geçince eskiyi hatır - lıyanlar, bir çök hatıralarının canlandı - Küçük İsmail, Kavuklu Borazan Tevfik ğını duyacaklardır. Bu kadın, o zaman bütün İstanbulu yakmıştır. Uğruna va - rını yoğunu, haliâ canını vernler az de - ğildi. Kendisi de, sesi de çok güzeldi. Tu- Iüat Uyatrozunda yetişen kadın san'at - kârlarm en yükseğidir, Hepsine de ho - calık etmiştir. Lisanı bir Türk derece - sinde muntazamdı. Kantonun mucidi de Peruzdur. Ben son zamanlarına yetiştim. Yani Abdi, o, ve ben oynarken, Peruz parlak devirlerinin son devresindeydi. Peruz mükemmel nota bilirdi. Ayni za- manda çok titiz ve asabi idi. Ona şarkı çalmak kolay iş değildi. Peruzun sırası gelince mızıkacılar terlemeğe başlarlardı. Biri küçük bir falso yapsa, şarkısını ko- ser, şiddetle ihtar eder, rezil eylerdi a « damcağızı.. Bir defa tramboncu meşhur Kirkora: — Varbet o si be rol olacak! Yanlış çalıyorsun, diye bir çıkışmış. Adamcağız herkesin içinde rezil olmuş. İşte o devrin yegâne kadın yıldızı Pe - dna Hamdi ve Küçük İsmailin kum - panyasında çalışıyor. Bir aralık hastalan- mış. Peruz Hanım sahnede gözükmeyince Hamdi ile Küçük İsmail sinek avlimağa başlamışlar. İş fena halde bozulmuş. Ne yapsınlar, koşmüşlar Perura.. Ne yap, ne et gel, demişler. Bunun üzerine Peruzun tiyatroya (o sarsılmamak için tahtıreven gibi bir şeyle gelmesi kararlaştırılmış... fakat kadının şartı da ağır hani, hem böyle Hind mihracesi gib: gelecek, hem de yalnız iki kantocuk söyliyecek, piye- 80 çıkmıyacak, üstelik te iki İngiliz lirası alacak!.. Peruz, tahtırevanıma binmiş, kemali a- guk, na sana guguk!.. ,, u ururlardı Ali ve kambur Sadık zametle ve bir imparatorıçe. etrannaaki lere mütebessimane selâmlar vererek ti- yatroyu teşrif etmiş. onun iki meşhur kantosu vardı, Halk daha Peruz'sah « nede gözükür gözükmez, bu kantoları is ter, tepinirdi. Biri. Mısırımı kavurur - ken... diğeri de «Na sana guguk, na sa- na guguk!» şarkısı idi, Peruz birinciyi söylemiş ikinciye baş- lamiş.. karışlarını açıp burnuna gölüre - rek: — Na sana guguk, na sana guguk! Diye şarkısını bitirirken Hamdı mer * hum, kuliste Küçük İsmaile: — İsmail bu kente bize. bizim ik: İn« giliz gidiyor, guzuğun biri sana, biri de bana! diyor, Peruz parasını almak için Hamdi Efen- şikrdı ki, hasılat mükemme şında ise işler kötü gitmiş den ruz Hamdinin fesini başında, kendisini düşünceli görünce: — Bugün de mi iş yok?. Ne düşünü- yorsun? Tiyatro ağzına kadar dolu?. Hamdi cevab vermiş; — Şerefsizim işler fena gidiyor. Aya - ğıma daha pabuç alamadım. Peruz gül - müş: — Ne küdar da çok ayakkabı eskitiyor. sun Hamdi Efendiciğim. Hamdi dehşetli içerlemiş, Peruzun öte- |ki ile beriki ile fazla düşüp kalkmasını telmih ederek şu karşılığı vermi: — Bizimkiler her gün yerde. seninki « İer gibi havada değil ki.. Yazan; Nusret Safa Coşkun TE m — —