Hergün Suriyeyi umacı ile Tutmak siyaseti N.... Yazan Muhittin Birgen übnan ve Suriye müstemleke - lerini yeniden müstemleke ha- ine getirmek. vazifesile mükellet olarak Suriyeye gönderilmiş olan Yüksek Ko - miser Bay Puaux Beruta gelir gelmez, evvelâ Lübnanlılara, sonra da Suriyelile. re hitaben birer messaj “meşrelli. Bu messujları okuyunca şunları anlarız: «Fransa, Allahütaalâ tarafın. küçük milletlerin refah ve saadetlerni temin yazifesile halkedilmiş bir devlettir. 918 muzafferiyetinden sonra, bü devret, Su- riye ıle Lübnam himayesi altına almış ve bu iki memleketi mes'ud, mürefieh ve müstakil bir devietle teçhiz eylemeğe ahdeylemiştir. Âlicensb Fransa, bu va - zifesini ifa edecek ve bu memleketleri bir gun gelip müstakil hale getirecektir. Bu- günün ne zaman geleceğ belli değildir;! © zamana kadar her iki memleket te sabretmelidirler.» Güzel. Eğer her iki memleket te bu masalı dinler ve rahat rahat gözlerin. ka- payıp uykuya dalacak olurlarsa buna bis rim diyecek hiç bir sözümüz yoktur. Ya- hud, sadece şumu söyleriz: «Bunu istedi. ler, bunu buldular!» Böyle #eğil de, ma- sal ve martaval yerine hürriyet ve istik- 11 isterlerse o zaman da «Allah yumruk- Jarına kuvvet versin!» deriz. Birinci şıkta iş Suriyelilerin ve ikinci şıkta da Fran - sızların bilecekleri bir şeydir. Ne halleri varsa görsünler! * Ancak bizim ehemmiyetle alâkadar ol duğumuz bir nokta var ki bunu kaydet - meğe ve hattâ evvelce de muhtelif vesi- Jelerle kaydetmiş olduğumuz için, bu de. İa sekrarlamıya lüzum görürüz. Bu nok- ta da şudur: Bir zamandanberi musurran hürriyet ve istiklâlini istiyen Şam hükümetine karşı bin vâdden sonra ahiren üçüncü defa 8ö- zünden dönen Fransa hükümetinin Su - riyeyi yeniden müstemleke yapmıya me- mur ettiği Bay Komiser, bu memleket halkını korkutmak için, oshsettiğimiz messajda, sarahaten şunu (söylemiştir: «Eğer Fransa, Suriyeye istiklâl verecek olursa, enternasyonal vaziyetin bugünkü haline nazaran, memleket istilâya uğr - yacak ve kendisini müdafaaya muvaffak olamıyacaktır.» Diplomat lisanile söylenen be sözün manası çok açık olmakla beraber, belki anlarmyan bulunur endişesile, komiserli- ğın organ'afından biri olân Or ent göze- tesi derhâl bu fikri tefsir ve izah ediyor. «Bu ist'lâ da ye Türk olacak. yahud Al man ölecik, yahud da İtelyan olacak!» diyor. Bu esas hakkındaki fikrimizi söyle - mezden evvel burada Orient gazetesinin bir terbiyesizliğine dikkati velbedelim:| Almanların Suriyeyi istilâ etm tek bir yol vardır ki o da Türki çer Şu halde Almanya, ya evvelâ Tür- kiyeyi istilâ edecek ve ondan sonra Su » riyeye gececek, yahud da Türkiyey; ken- di emri altına alıp onu kendi namına harekete sevkeyliyecek demek olur. Tir. kiyeyi Kamerun veya Madagaskar farzet. mekten başka manası olmıyan bu küstat. hkt-n dolayı hayret etmeyiz. Cünkü O - rient gezrtesini bu tarzda sövleten rh, şeref ve kaysiyet denilen şeyden haberi olmıyan bir ruhtur, * Bahsin esasına gelince, mesele aşikâr - dir: Fransız müstemlekecileri Suriveyi yarım bir istiklâl ile dahi sevindirmek is. temiyorlar. Ellerini bu memleket üzerine bütün ağırlığile tekrar oturtmak o için kendilerine bir bahane lâzımdır. Bu ba- haneyi, Türkiyeyi bir umacı şeklinde göstermekte buluyorlar, «Fransa Suri - yeye istiklâlini verecek olursa Türk isti. JAsı hazırdır. diye Suriyelileri korkut - mak, boş bir silâh kullanmış o'makla be- raber, bu silâhı kullanan eller anon'ım kaldıkça, yahud gayri mes'ul ellerden ibaret bulundukça gene bir şey söyle - meğe lüzum görmeyiz. Fakat, bu pro - paganda en yüksek bir mevkide bulunan resmi bir ağızla söylendiği zaman, biz Or'ent gazetesi gibi terbiyesiz olmadığı - mız için, hayret ederiz. Kaldı ki kullamlan bahane de mana - sızdır: Fransanın Suriyeye vereceğ: is - #iklâl, mahud mukaveleye ve onun zeyil. erine göre, Suriyeyi müdafaasız bıraka. İkendisinı bundan menedebilecek vaziyet. | Jerini. fakat baş- SON POSTA Es Baba nasihatleri. Resimli Makale: Bir hâdisenin bakikat olduğuna mutlak surette kanaat getirmedikçe bir adam kakkında fena söyleme, hâdisenin hakikat olduğunu anıadıktan sonra da bunu niçin ve ne meksadla söyiiyeceğini kendi kendine düşün, Bir insan muayyen bir zaman zarfmda yüz cümle söyler, yüz mütalen izhar eder, yüz hüküm verirse, kısa bir müd - det içinde bu söz, mütalea ve hükümler arasında nadim ol- madıklarının sayısının srcak yüzde birden ibaret olduğu nu görür. Mükâfatını karısının Elinden alan Prens e e Kalabalık caddelerde Hergün bir fıkra (| #ahafça dolaşmanın Çaresi Nikbinlik Nikbin adamın cebinde parası yok- tu. En mükellef lokantalardan birme $ girdi. Bir masaya oturdu; garsona: — Sizde istridye var m? Dedi. Garson cevab verdi: —- Evet bay, var. — Öyleyse bana en pahalımnaan Yemek ve içki getir; yalnız bir tabak istridye getirmeyi de ihmal etme. G tadenilesi irmine git NE ğe Londra caddelerinde seyrüsefer siyah — İçkiyi içer, yemeği yerim, > bilyelmin biriadem mezi eray a hiriçbar me dei mek diyemi) ci çıkar, onunla da borcumu öderim, ?| lü bir İngiliz gayet kalabalık olan yolda İİ rahatça yürüyebilmek için kullandığı m mmm rnnznmeei | bastonunu, tıpkı seyrüsefer memurları- z nın deynekleri gibi siyab beyaza boyat- Çemberlaynin miş ve bu suretle caddelerden kemasi hu- şemsiyesi cak olursa, bir çok tanmmış artistlerin zurla geçmeğe başlamıştır. pek yakında pabuçları dama atılacaktır.| İngiliz başvekili Zira yeni ve ümid dolu yıldızlar meyda-| Çemberlaynden Şi Ba çıkmıştır. | mali İtalyada Stre- — ———— e câk değildir. Fransanın bu memleketteki | sada açılan şemsi- vaziyeti ve alâkası bu muahede ile pek yeler (o sergisinde az, hattâ ismen değişmiş olacaktır. Diğer) teşhir edüümek ü- taraftan, Orlent gazetesi de, onun arkö-|, ,,.. mii smda Gurünler' da bilirler ki Türkiye Sur |“ Değhlr yem riyeyi isulâ etmek istiyecek olsa, Fransa | #İYOSİNİ rica ettik- 00000010000 pasaaarene0, saman senses ; Holanda kraliçesinin kızı Prenses Jüli- ananın kocası Prens Bernhard Holanda hosar alayının manlah at yarışlarında, müsabakanın sonuna kadar yarışın bi- rincişile çetin bir çekişmeden sonra bir talihsizlik eseri olarak üçüncü gelmiş, ve mükâfatını bizzat karısının elinden al mıştır, / Eskiyen yıldız'ar Hollvwoodda dönen şayialara inanıla- Hastabakıcılar mutlaka güzel olacak Kardif hastaneleri, yeni bir karar ver- mişlerdir. Bundan böyle, hastabakıcıla - rın hepsinin güzel olması, ve daima has- talarını meieklere yakışacak bir tebes - sümle karşılamaları şart koşulmuş, onla- rın sofra hizmetlerine bakmaları, odâ - larma her sabah birer fincan çay götü - rülmesi kabul olunmuştur. Serseri sokak köpekleri yurdu İngilterede sahibsiz sokak köpekle » rine mahsus bir yurd açılmıştır. Bura- da sokakta bulunan serseri köpekler beslenmekte, ve cinslerine göre ayrı ayrı höcerelerde muhafaza edilmek - tedir. te değildir. kevilin: » «Şemsi- Sözlerimizi bitirmek için Suriyelilere| yem teşhir edi bir kere daha şunu söyleriz: Türkiyenin “Wi nm Suriye topraklarında hiç bir gözü yoktur. “ a 7 Biz bu memleketin hür, müstakil o ve|79©* >. m3s'ud olmasını İsteriz ve eğer böyls ol| dir» diyerek imti- mak için bizim kendisine yapabileceği -İnada bulunduğu- miz hir iyilik varsa ve o da bunu isterse nu ajanslar yazdı yapmaktan çekinmeyiz. İşin bu taraftaki Hiz hakikati bundan ibaret. e yam Müstemlekecilere de şunu söyliyelim; | berlaynin meşhur Swr'yenin gönlünü kazanmak isterseniz, | Münih mülâkatın. onu muhayyel umacılarla korkutmak yo-|da yanında taşıdı. lundan gitmeyiniz. Bunun yerine evvelâ, | ğı şemsiyesini gö- Fransızların karınlarını Suriyenin ekme- rüyorsunuz. o Fi ğe doyurmaktan vagzeçip bu ezilmiş in- hakika x0 sanlara hak, hürriyet ve istiklâl veriniz. Annelik yüzüğü Avrupada kadınlar nişan halkası, düğün yüzüğü, talak yüzüğü taktıkla- Tı gibi şimdi de «annelik yüzüğü» kul- lanmağa başlamışlardır. Bir kadın ço- cuk doğurduğu zaman, Kız olursa ya- Sözün Kısası | Kışı takili E Ta slen nikbin olan, veyahuğ öyle görünmek istiyen eski 'Türk şami: «Mihneti kendüye zevk de hüner «Gamü şâdi Felek böyle gehir, b Dem'ş. Nisbelen epey fırtınalı ss ömrümde, bu sözleri kulağımı küp! ©Ş mediğime vakit vakit pişman olu; Lâkın, düşünecek olursam kabahat pek bende değil Öyle bir devrin al ğuyum ki, hayalımın ep mühim sene bana bu gikbinliği verecek, bu felsefi benimsetecek vasıtalardan mahrum gef) Meselâ, çocukluğumda ve gençiliğimöl şu kış mevsimini, karlı, tipili günleri. “© ins korku ile, endişe ile karşılan onlardan kocunmağa alıştım. Geçen yazımda da ikrar eylediğim gibi kışı KESİ dime bir düşman belledim. Karla, goze Ha temastan ürktüm.. kış, bizim ço ğBumuzda kıtlık, hastalık, ölüm me ir id: ve o vakitki dekor, âdetler, ssl ki bu korkayu, ruhumuzdaki kötü r devam ettirecek, artıracak mahiyeti& sö Tandır, yahud ki mangal başındâ. “ i kenden yakılan petrol lâmbalarının i gün ışığı altında, peneerelerimizi asi layan fırtınanın yaman sesini dahâ duyardık. Dişarıda uçuşan lâpa lâps iri ” lar #anki kendi içimize yağıyor gibi Sırtımıza zorla giydirilen kat kat fi i ların, pamuklu hırkaların, uba api | irin, pazen çamaşırların gene evi İşm katil nefeslerinden koruy: : | ni sanırdık. w Çocukluğun heyecana im y zaen, bodrumdaki merdiveni şaliâ edip te, mahallenin buz tutan da kızak kaymağa gitsek tekdir dik. Mesum kar topu oyunu bile nimizin h'ddetini tahrik ederdi. yö Arka arkaya, böyle birçok kışlar, gi ku içinde, «kış gününün yalama mangal başında kestane kavusmak, patlatmak. maneviyatı perişan eden W musalları dinlemekle geçti, gitti. i Azıcık sivrildikten, mürekkeb 7 ta okuduğumuzu anlamağa baş sonra edebiyatımızın kışı tasvif " parçaları içimizdeki melâl mayasıni ha da kabarttı, Cenabı, Pikreti, okudukça kıştan, kardan büsbütün ret ettik, Gönüllerimizde bir damlâ binlik kalmış idi ise, o edebiyatın luğu ile büsbütün dondu. anasi Kışın güzelliğini, #aydasmı i zevkini hakkile çıkarmak, onun # daki yanlış kanaatleri yıkma, bug” nesle nasib olacakmış! gi Tabiati, yeni bir bahara henri/ Için, mecburi bir dinlenmeğe sev” bu mevs'm, zamanımızın gençliği rında eski korkunçluğunu tamamil? betmiştir. Bilâkis, onu şimdi dört 85 bekliyenler, olanca şiddetile vakit, sevinçle karşılıyanlar var. * nün hıfzıssıhhası beşikteki çocuğu ” kışın öldürücü nefeslerinden çarelerini buldu; ve beşeriyet, kışı” Şısına cesurane çıkıp ta meydan O” kumaz, biz eskilerin kulaklarımız ran korkunç iddiaların birer ef: ibaret bulunduğu tezahür etti Bu inkilâbin ve bu telâkki deği nin en büyük âmili, şüphesiz ki Suları donmuş, daracık bir saha? yanın marifetlerini sığdıran patinti raklısından, dere, gl kut, erkek olursa zümrüd taşlı yüzük| çıya kadar, kış sporlarının sebatk” Sonra da, başımızdaki gaileler yetişir, |9Y0İ şemsiyesi ile takmakta, ve bunu ekseriyetle işaret|ları, yukarda bahsettiğim sarın bir de Türke sataşmıya kalkmayınız! O|Romaya gitmiş parmağının daki parmağa geçi ; iğim şair, ; Muhittin Birgen İtir. Lepği my i ri Devamı 10 uncu sayfadil, TAKVİM 4 INANMAT!T makinesi istiyenler de gümrük resmini vererek bu arzula- rmın icablarına katlansınlar.. Düşünceye itiraz edilemez. Yapılacak şey bir an evvel tatbik mevkiine girmesini temenni etmekten ibarettir ve bize öyle geliyor ki komisyonun bu meseleyi yarım sastlik tek bir celsede halletmesi mümkündür, Bu kanaatle biz ko. misyonun meselâ; — Maliyet fiatı 25 lirayı geçmeden her radyo makinesi, İstanbulda szami 30 liraya satılmak şartile bilümum râ - sumdan maaftır, şeklinde Dir madde ile işin içinden çıkıla- bileceğine inanıyoruz. Fekat ey okuyucu sen: ISTER İNANMA! İSTER İNAN İSTER Halka mahsus bir radyo tip! bulup tesbit etmek Üzere İstanbulda mütehassıs b'r komisyon toplandı. Bu komisyon halka mahsus, 25, 30 liraya satılabilecek radyo tip'ni bulup tesbit ettikten sonra bu cins radyolar üzerinden gümrük ve saire TÜsumu kaldırılacak, halk tipi haricinde kalacaz rad- yo makineleri ise bugün olduğu gibi gümrük vesaire resim- lerine tâbi olmak suretile serbestçe satılacaktır. 'Takib edilen maksadı takdir etmemek kabil değildir: İstiyoruz ki, bütçeleri pek dar olanlar dahi birer radyo makinesi alabilsinler. Bunun için ucuz radyo makineleri gümrük resmine tâbi tululmasınlar, mümkün olduğu ka - dar ucuz satılsınlar. Fakat buna mukabil lüks bir radyo İSTER İNAN,