SON POSTA Fenerbahçe klübünün Fenerliler | tarafından bilinmiyen tarihçesi Abdülhamide, Fenerbahçe stadının bulunduğu tarlayı bağışlatmak istedik, Razı olmadı. Bunun üzerine 30 sene müddetle kiraladık. Aramızda para toplıyarak stadyonu da yaptık. Fakat ümidimiz tahakkuk etmedi. Halk futboldan hoşlanmıyordu. Yerin kirasını bile çıkaramıyorduk (üzere, Halbuki bu spor, İngilterede umu- mi ve millf bir oyun halini almıştır. Fut bolun ırkın tekâmülü için de büyük fay- daları vardir. Onun için, Türkiyede de futbolun ilerlemesini arzu ediyorum.| Gençleriniz arasında futbola müstaid e- lemanların mevcud olduğunu da görüyo- rum. Bu itibarla Kadıköy cihetinde bir| stadyom yapalım. Hem halka Ki sevdirmiş, hem futbolu ilerletmiş oluruz ve hem de klübün müessisleri yeni biz- ler maddeten istifade ederiz!» Yanımızda Arif Hikmet Paşa vardı. (Eski bahriye nazırı olan zat) oda Mös- vö Vitolün mütaleasna iştirak etti. Böy- lece ertesi günü köşkte toplanıp mesele- yi müzakere kararını verdik. Toplantıda bulunan tatlar şunlardı: Arif Hikmet Paşa, Mösyö Vitol ve akra- basından birkaç İngiliz, Rifat Bey, (Şeh- remaneti e#bak umuru hukukiye müdür. lerindendir ve İngiliz lâksbile maruftur) | Servetpaşazade Ziya Bey. Müzakere emasında (tasavvurumuzu küvvedeh #ile çıkarmağı kararlaştırdık. Cemil Topuzlu: — Avrupa yolunda iken artık siyasetle meşgul olmamağa kat'i karar vermiştim, dedi. Nitekim bu kararımda da sebat ettim. Vaktimi şehircilik tetkiklerine, tıbbi e- tüdlere hasreyledim. İstirahat zamanla- rımda da, gençlik hatıralarının canlan-| ; masından mıdır nedir, sporla uğraştım. Sözümü yaplış anlamayın: Sporla uğraş tam, demekten maksadım sportmen ol dum demek değildir. Bu yaştan sonra, böyle bir hevese kapılmak, kel başa gim- gir tarak takmak kabilinden bir şey olur! Benim spora karşı duyduğura aldka, da- imi bir seyirci olmak hududunu aşmak- tan Ileri geçememiştir. Vakıâ, gençlikte, yani bizim memlekette futbolun daha a-| Ğı, sanı bile yok iken klüp tesis etmek! sevdasına düşmemiş değil idim! Hattâ o zaman futbol aşkı yüzünden vaktin pa- dişahı Abdülhamid TI nin bile karşısında atzı endam etmiştim! Cemil Topuzluya, bu tarihi spor hikâ- yesini anlatmasını rica etim. İşte söyle- dikleri: Fenerbahçe stadınıx bugünkü hali o âdet ve İngilterede gelin elbisesinde yeşil da güvey. mutlaka anası, babası ve i İskoçyada düğün günü gelin bardak, tabak kırarsa uğursuzluk il na İkin, kâne. M0 İzdivaçlarda garib itikadlar e renk bulundaralmaz, Yunanisi” arkadaşları tarafından traş edil ii Şimal İngilterede güveyi arkadaşların dan her birine bir kordelâ verir ve delikanlılar eve doğru bozarlar... — 1908 senesi Temmuzu idi. Meşruti- yet ilân edileli pek az olmuştu. Çifteha- vuzlardaki köşkümde bir gardenparti tertib etmeği düşündüm. Bu müsamere- nin hamlatını siyasi suçlarından dolayı menfaya gönderilen veya Avrupaya fi- rar eden ve şimdi geri dönmüş bulunan mağdur vatandaşlarımıza tevzi edecek idik. Köşküm, yerli ve ecnebi birçok şahıs- larla hıncakınç dolmuştu. Hattâ hürriyet kahramanlarından Niyazi Bey merhüm da meşhur geviğini beraber getirmişti. Bu geyik, adetâ bir nevi maskot idi. Hat- tâ, uğur yetirdiği için, Niyazi Beyin ta- buru ile beraber askeri yürüyüşlere de iştirak ediyordu. Bilâhare adliye nazırı olan Manyasiza- — Ne yanalım? Bu halimizle dürte « cek kimse bulamadık ki ilerliyelim, Sami Moila kaşlarını çattı. Tavrını ciddileştirerek: — Ben bugün senin tert'ini arzeder, mücibin! alırım. deği. — Allah, efendimize ömür berekâtı versin! Bunu vanarsanız, hac sevabi kazanırsınız. Alimallah, tki günden - beridir aş ve bilâcım, — Yemir. etme. Şu mecidiyeyi de al da cebine koy Kambur, yuvarlanır ibi atıldı, para- yı kantı, bir temenna daha etti, gerile yip gene dikildi: Molla bev: — Simdi de, dedi. benim senden bir isteğim var, — Elemrü emrüküm ( velinimetim. İrade büyurun. — Seni bir yere göndereceğim. Gi- der misin? — Cehenneme dahi giderim. — Bu gideceğin yerin cehennemle münasebeti yok. Bilâkis cennet. cen- neti Alâ! — İvi ya? Nürün Alânur! Emret sade. — Kıztaşını bilir misin? — Maşallah! — Taşın olduğu meydanlığı — Evet — Orava gelince, sağa bir sokak sa- par. Köşesinde aktar vardır. — Bildim. de Refik Bey merhum - Denizbank erkfir nından Raufi Manyasın babası - kürsü - ye çıktı, Hürriyet hakkında uzun boylu ve yer yer alkışlar ile kesilen bir nutuk irad etti, Hattâ, gardenpartide bulunanlar Re- fik Beyi omuzları üzerinde taşıdılar. Siyasi mağdurlar için de 900 altın gibi epeyce mühim bir para topladık ve bunu ertesi günü de tevzi ettik. Gardenpartiye gelenler arasında Mo- dada oturan zengin İngilizler ve ezeümle meşhur Mösyö Vitol de vardır. Bahçede gezinirken, Mösyö Vitol, bana” şunları söyledi: İ «— Paşa, çok şükür hürriyet ilân edi! di, Bundan sonra, gençlerin toplanması daha kolay mümkün olacak. Görüyorum | ki sizde futbol merakı henüz başlamak | “Ah ne Yl EWELKI iSTANBUL. yor musun? — Aslâ! Beni ya"* ratan, eğer insaflı ise, benim günahla: rma göz yumar. Ben bu bheyetimle ancak harama el w- zatabilirim. oOHelâl dediğin titiz olur. Ülfet ettiği kimse « lerin adam gibi ol - masını İster. Fefllâ yanına sokulmaz. — O halde, zügürtlüğünden, zarure- “Son Posta'nın Romanı :19 baygın ba Sami Molla kaşlarını çattı, tavrı ciddileştirdi İlk iş olarak stad olacak bir yer bulmak istedik, Ben, Yoğurteudaki hazinei has- saya ald tarlayı ileri sürdüm. (Şimdiki Fenerbahçe stadı). Arkadaşlar, teki. mi pek muvafık buldular, fakat: «— Orasını nasl elde ederiz”. dediler. Kendilerine: Almanyada evismecek kız kocamın tefrik ederken. — O benim bileceğim şey... Yarın sa- Birçok memleketlerde hâlâ evlenme raya gider, padişahtan tarlayı isterim, e & cevabını verdim. Yunanistan köylerinde güveyi " merasimi Merkezi Avrupanın bazı yainte” hususunda birçok garib itikadlar ve â-|da Perşembe ve Cuma günleri detler cari bulunmaktadır. Bunlardan) için hayırlıdır, derler, bir kısmını sırslıyalım: Meş'um gün sayılan Cumal Memleketlerin çoğunda izdivaçlar için «Cuma» meş'um bir gin sayılmaktadır. Bir İtalyan darbımeseli der ki: «Cuma ve Sah günleri ne evlen, ne de seyahate çıkt; Fıkat İskoçyada bilfkis evlenme için Cuma uğurlu bir gün sayılır. var, Stad yerini bulduktan sonra, sıra para bulmağa geliyordu. Mösyö Vitol: «— Yapılacak stadın etrafını tahta per. de ile çevirmek, zemini tesviye etmek, steadyom binası yapmak ve bunu tefriş etmek için en aşağı 2000 altına ihtiyaç vardır!» (Devamı 12 nci sayfada) Yazar: Sabih Alaçam İrlandada yılbaşından sonraki günü «evlenmez günüdür. Hindistanda « Avrupanın birçok ieketlerinde oldüğu gibi - yağımı” gün evlenme için uğurlu sayılmaz Hindistanda raehtabın son gö” evlenilmez, (Devamı 10 uncu say” mezhebi, ayni zamanda da zey mada bir kelbi mücerreb vasıta Deminden de denedin ya, velim Canımı' alırlar da, ağzundan w mazlar. Fasletmesine ederim oi zinhar münafıklığım, toşb yoktur. Fesale, insanlık : daima yer verirler, Fakat boşbal' taraftan müsteskal, menkul selâ, fesa'lığımı bile bile, beni çağırdın, bana sir tevdii, kıştın. Boşboğaz olsaydım, N aklına beni getirir mi idin?. ari deminki sözlerimi hoş gör d& , * evvel, dildadene kavuş, olur tanım? / Bütün bu izahatı haklı bul#”; Molla, birden, sesinin tonunü kışın — Ben haddimi bilirim. Çok şey bi- Hrim, ben! Beni u - fak, telek, kambur, zambur görüp te ap- tallığıma hükmet » mek doğru değil - dir. Feleğin sillesildi, enseme indikce ben | — Öyle ise, dedi; beni dinli $ ondan hisse almı -*| — Dinliyorum faziletmeabifi gımdır. Kamburu -| kesildim. mun içi hep o al - — Oraya git. Seniyeye söy, dığım o hisselere isi bu vakit, buraya bana ge dopdoludur sanki . |durl Burası bilmem olur muf fi Vurdukça akıllanı »| — Neden olmasın? Burası sö, rım, dairesidir. Buraya dul, öksü$ tunlar hergün, gelip itmiş Benli Seniye de erbabı hacet ” da pekâlâ bulunabilir. O d kulu değil mi? — O halde, haydi.. git bakayım? l tinden şikâyet etme: Kadına para vere- biliyorsun. — Kat'a! Beni oralara efendim gibi- ler, alıp, maelyetlerinde (o götürürler, — Yağma yok! Boşboğazlık edeyim de, nimet kapılarını yüzüme kapattıra- yım mı? Kiminle gittimse gittim. — Söylemezsen işini yapmam, amma, — Oraya varacak, o sokağı girecek- sin, Riraz ilerive gittin mi idi, soluna bir ufak mezarlık gelir. — Malüm! Ben onları eğlendiririm; güldürürüm.| — Yaparsın! Artık yapmamazlık e — Onu geçeceksin. Orlar da, lütfen bana vuslat tasadduk İlinden gelmez. — Geçtim! ederler. — Ay! Sebeb? — On adım kadar yürü. tekrar sağa İyi vahahi! İşini uydurmuşsun! — Fakire şı anda muhtec bulumu - sap.. — Ne yapayım? Kul, Halikten, ba -|yorsun. — Saptım. Benli Seniyenin evine mizan daha münsif, daha merhametli o-| - — Acsin! Sana ne rmihtac olacağım? gidiyorum, yoksa” luyor. — Muhtacsm! İhtiyacın olmasaydı, —'Tâ kendisi! Neraden bildin, herif?| — Molla! Seni, oradaki (o halinlela benim faziletli efendim, beni yanına — A, benim efendim! Bu tarif bu - yurduğun yol, adamı başka nereye u- laşlırır? Oradan hacca gidilmez a? — Kah, kah, kah! Vay mel'un, vay! görmek. isterdim! — Buyur. birlikte gidelim.. bir sa- daka da sen himmet et — Şimdiye kadar kimlerle çağırır da bu mertebe Ut'fata garke - der mi idin? Merhaba deyip de hatım- mu bile sual etmezdin, alimallah! gittin, | — Sen, çok haddini bilmez bir be - Beberühi temenna etti. — Kovarsın, velinimetim.. kovarsın! Ben kovulmağa alışığım. Lâkin, yarın, belki de birazdan gene çağırır, iltifat edersin. Zira. pek güzel anlıyorum ki, gördürecek bir işin vardır. O işi de Be- berühi Molladan başkası göremez. — Neden göremiyecekmiş? İt, kö - pek çook! — Âmenna, faziletmeabım! Lâkin her köpeğe: «Aporib diyemezsin. Babı vâlâyı meşihatpenahi kassam muavini, İstanbul payeli faziletlâ Sami Molla bey Ef. hazretleri, herhangi bir hatuna gönül kaptırdı mı idi, ona ancek bu abdidâi gibi ketum, becerikli, geniş — Akşam, sular Kararı Efendim katiyen merak bi bil — Al, sana iki mecidiye orada masraf etmek icab b — Allah ömürler versin! ri de Wfedersiniz, değil mi ME va'dü keddeyn. 8 — Merak etme, Birazdan “ yanına gideceğim zaten. Beberühi temennayı ç#' çıkmıya hazırlandı. Tam rağ ne gelince durdu, döndü. eda İle; Velirimetim! dedi; maruzalta daha bulunayım” — Ne var? Söyle! vi