“Sen Posta, — Cevad seni telefonda bir kadın is- ç ili adam seyrettiği resimli mecmua- lardan başını kaldırarak annesine baktı: — Bir kadın?.. “Gözünün önünden birkaç çebre gel'p geçmişti. Ağır ve keyifli bir hareketle doğruldu. Telefonu eline aldı: — Alet... Tanıdığı bir ses derinlerden ona sordu: — Cevad sız misiniz? — Evet fakar siz... Bu sesi tanıyorum, fakat kim olduğunuzu hatırlıyamadım. — Hakkın var Cevad... Ben İffet, nın Hikâyesi Artık çok ge Yazan: ni ve sebebini doktorların bile kat'i ola- rak tayin edemediği bu hastalık beni ol- dukça değ ştirdi. — Herhülde kendine bakmadın. — Bilmem. Fakat artık çok konuştuk. Halbuki ben sana Allaha ısmarladık de- yip telefonu kapıyacaktım. Artik ara- “İmızdaki bağların hepsi kopmuş bile olsa belki bir daha buraya düönemiyeceğim Için sana veda etmek istemiştim. — Neler söylüyorsun İffet bütün öm- rünü orada mı göreceksin? — Yaşıyacak olsam herhakle orada yaşamam, Şimdi bunları söylerken bir — İltet sen misin? Genç adam şaşkın- | gün genin imtihanlarını iyi veremediğin- “hkla sarsıldı. Uzun bir yılın ağırlığı si-'den dolayı ölmek istediğini hatırlıyorum. una görülmüş olen bu sesi işte Şimdi ge- rç gözümün önünden g'tmez, yalının ke Ene işitiyordu. Bir rüagör gibi hayatımdan | parımdaki mezarlığı göstererek: «Oraya p geçen bu genç kızın çehresi sanki te- gitmek istiyorum» demiştin. Faket be lefonun içinde imiş gibi bütün dikkatini | pimki böyle değil. Ben ölmek istemiyo- ons vermiş susuyordu. | © — Cevad şaşkınlıkla susuyorsun değil! mü? Seni tekrar arayacağım herhalde ha- ırına gelmemi — Hayır, bunu nasıl düşünebildin. Sen ufacık bir şey yüzünden bana darıldık- tan sonra bir daha yüzümü bile görmek isteinemiştin. — Bü eski şeylerden bahsetmiyelim, “tekrar onlara dönmiyelim Cevad! Kaba- in büyük veya küçük, bunları hatır- myalım. Genç adamın dudakları ılık bir tebes 'sümle açılmıştı. İçini yokladı, Acaba ©- i arayan ve geçenlerin hepsini unut - 1 görünen bu genç kızı tekrar bulmak “onu memnun ediyor muydu? Bir yaz akşsmının kızıl ışıkları içinde üms'yen bir çift koyu mavi göz, ye- İğiiliklerin orlasında ttriyen ince kum- bir hayal, ... küçük bir elin avuçla- "rındaki evcaklığı... Bunların hepsi top- ışlar ve sanki İffet taptaze pembe iresile canlanmıştı. © — Peki sen hasıl istersen öyle olsun İdi — Sana telefon etmemin sebebini 3or-| Orsun. peliğ — — Sebebi ne olursa olsun #u beni tarif İedemiyeceğim derecede sevindirdi. Ar- barıştık değil mi İffet? — Bü eski bahsi açmamanı söylemiş tim geliba... Sana veda etmek için tele- fon ediyorum. © — Veda etmek için mi Ne demek, na- pi — Avrupaya gidiyorum. İyi olmak © — Ne hasta mısın? Genç adamın sesi titriyordu. rum, fakat... — Of sus İffet yetişir. Seni gitmeden önce görmeliyim. — Buns hiç lüzum yok Cevad. Haydi Allahs ısmarladık. —Dur İffet hayır dur, bir dakika ayak üstü olsun seni görmeliyim, — Bu neye yarar? — Sadece bir arzu. — Sen bilirsin. Gara beni teşyle gelir- sen son defa görüşmüş oluruz, baltaya gidiyorum. * Sıkı bir dost ve arkadaş kalabalığı - çinde İffet şaşkın bir halde duruyor, ko- nuşmak arzusuna rağmen susuyordu. Karşısında ona gülümseyn erkekli, ka- dınlı bu dost çehreleri belki bir daha görmiyecekti. Belki bir daha dönmemek üzere doğduğu, büyüdüğü yurtlundan ayrılıyordu. Ve kim bilir bir gün bütün bunlardan uzek karlı dağlar arasında veya yüksek yeşil bir sahilde bilmediği, tanımadığı bir yerde son... Bu mevzu Üzerinde fazla düşünemedi. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Onu her- gün bir parça daha ölüme yaklaşaran sinir hastalığının bu seyahat neticesinde geçeceğinde hiç ümidi yoktu. Ölüme gi- diyordu. ölecekti, O halde niçin bu de- rin acıya bir de ayrılık ve gurbet sızıları karıştırılıyondu, Fakat onu kimse dinle- miyordu. Annesinin ve dolitorlarn : bü seyahatin iyi bir tesir yapacağına kuv- vetli kanaatleri vardı. Fakat İffet bili- yordu. Şimdi onu ezen, öldüren #cının memleket ve hava değiştirmekle alâkası yoktu. Ne kadar yabancı ve başka mu- hitlere gitseler ö içindeki hatıralar yığı- nın: hep beraber sürüklüyor, ketdis'le : — Evet, epeyce zayıfladım, Mahiyeti- beraber taşıyordu. Onlari yok etmek için — Sevindi: l Teşekkür ederim, kardeşim.. ben de &n senden bunu bekliyordum. Öyle fa, Tuğrulcuğum dururken başka dosta 7 Üracaat eder mi Ha,, yalnız unut- , Pazartesi günü nikâh tam sâat ön- artık o gün erkenden inersin değil Hai mümkünse ilk vapurlarin de apartımana gel. Annem filin o sâ- hep apartımanda olacaklar. Bazi arım da gelecek, Hâsılı apartımanda nır, sonra hep birden kalkar, nikâh nurluğuna gideriz. Zannederim, yedi tiz otomobil olacağız. 1 düğünlerde kız almağa gider gi- sabah sabah otomobillerle yola koyu- ak olan nikâh kafilesi gözlerimin ö- gelince gülümsedim ve hiç güörgü- olmadığı halde bu kadar basit bir şeyi ü kadar büyülten dostumun bu ifrat deki heyecanına şaştım. Fakat esini kırmamak için bu düşüncemi o- söylemedim. Yalnız: — Aşk ne güzel şey! Dedim. Bu sözü, o gülümseyişim altında gizli ir hüzünle, b'raz da kendimi ve Sühey- iy düşünerek sövlemiştim, “ Suphi başını salladı: > Yazan: Halid Fahri Ozansoy — Doğru, dedi, çok doğru! Aşk olma- yınca höyat pek manasız bir şey olur! Suphinin bu sözü dudaklarımda ikinci bi? gülümseme uyandırdı, fakat bu se- fer içimdeki hüzün gibi acı bir gülümse- me! Bir sual dudaklarımı yakıyor, fakat soramıyordum. Sorabilseydim ona şunu diyecektim; «Madem ki aşk olmayınca ha. yat manasızlaşıyormuş, o hâlde sen şim- diye kadar bu mahrumiyete nasıl kaf- lardın?» Evet, nasıl katlanmıştı? Ya ben, nasıl katlanmıştım? Şimdi ise, onu bilmem, fakat kendim, aşkın ıztıra- bına nasıİ katlanacaktım, Suphi benimle biraz daha konuştuk- tan sonra kalktı: — Arirk bana müsaade et te gideyim, dedi, Nevin apartımanda yalnız. fazla beklelmiyeyim! İskeleye kadar ona refakat ettim. Yol- da hep Nevine olan sevgisinden bahsetti ve onun bu saadeti bir aralık içimde uyâ- nan kendime âid kederi uyuşturur gibi oldu. Vapur Kalkıp ta Suphiyi gözden kay- bedince, birdenbire bir boşlukta nereye uçacağını şaşıran bir doğ kuşu #'bi ka- nadlarımın kırıldığını duydum. Plâj ze- İnci yl Yİ . bu küçük kalbi göğsünden koparıp at- mak lâzımdı. — İteti... Başını çevirdi, Garın kalabalığı içinde Cevadm gözle- rini görmüştü. Onü çağırdığı için şimdi kendi kendine kızıyordu. Hattâ niçin © na İelefon etmişti, ne lüzum vardı? Bu- nu kendisi de bilmediği halde yapmıştı. — İffet Cevad onun yanı başına kadar gelmiş- ti. Genç kiz biraz evvel etrafını kuşatan arkadaş kalabalığının dağızmış olduğunu ve onların kompartimanı doldurduğunu farketti. Orada Cevadla yabancı bir ka- Jabalık arasında yalnız: kâlımışlardı. — Geleceğ'ni hiç ummuyordum Ce- vad. Genç ademın gözleri dargın bir bakış- la ona takılı kaldı. — Beni hiç shlamamışsin İffet, — Artık böyle Konuşmıyalım. Bu eski rubıtaya ald Ber söz beni sıkıyor, onları tekrar elmiyelim Cevad. Genç kiz başını önüne eğmiş, göz ka- paklarını indirmişti. Bütün iradesine rağmen zapledemediği göz yaşlarını kar- | şısındakine göstermek istemiyordu. Ha- yatını koram gururunu ayaklar atına &- lan bu erkeğin karşısında şiddet göster- mek isterken niçin ağlıyordu? Cevad o nun ruhimu anlamamıştı. Kalbinin en temiz hislerile #endisine bağlanan bu genç Kızı günün birnde modası geçmiş bir eşya gibi bir köşeye fırlatmıştı. Onun samimiyetini hafif ruhlu kadınların lâ- übaliliğinden ayıramamıştı. O halde niçin giderken ona veda et- İmekten keniini alamadım? Niçin onu tekrar aradım diye düşünüyetdu. Bu suailerin cevabını ancak göğsünde çırpınan kalbi verebilindi: Onu sevmişti, — Vakit geliyor nerelerdesin İffet? Annesinin sesile bu eski hatıraların a- gırlığından kurtulan İffet Cevada elini uzattı, — Allaha ısmarladık Cevad. Genç adam avuçlarında tuttuğu bu kü- İçücük elin titrediğini hissediyordu. Onu bu dakikaya kadar hiçbir zaman bütün inceliği, kaibinin bütün temizi'ğile oldu- ğu gibi öğrenememişti. İffet elini çekti ve ona başile selim verdikten sonra hızlı adımlarla uzaklaş- vücudün arkasından bakakalmıştı. Ona koşmak ve ikisini belki ebediyen ayıra- cak olan bu uğursuz trene binmesine mâni olmak istiyordu. Sendeliyen adım- larla koştu koştu. Tren kalkmıştı. İffet pencerenin önünde gözleri uzak bir manı geçmişti, Süheylâyı artık akşama görebilecektim. O zamana kadar vakit geçirmek lâzmdı. Şimdi, hergün dolaştı- ğım tepelere gitmeği hiç istemiyordum. Çemlıklar, b'hansa Âşıklar Yolu bugün bona çok azâb verecek”sanıyordum. Bu kararsızlıkla Maden tarafına doğru yü- rüdüm. Adanın o kısmına ne zamandir İhiç gitmemiştim. Böylelkle hem b'raz | Maden denizini seyeeder, hem de, vapu- run hareketinden evvel, Nevinle kendisi icin Madende küçük bir ev, yahud müna- sib iki oda aramamı rica eden Suphinin arzusunu yerine getirindim, Fakat mev- simin hayli ilerlediği ve en iyi evlerle vdsların kiralanmış olduğu bu zamanda bu yeni gelinle güveyiye yakışır bir yu- va bulabilecek mi idim? Bu düşünce ile yürürken, Allahtan 0- lacak, tellâllardan birine rastladım. Me- geleyi #öyleyince: — Bakalım, dedi, birkaç yer var, belki beğenirsiniz! Bu «belki» önce canımı sıktı. Fakat sonra düşündüm: başkalarını çıkarıp ta evlerini, odalarını zeptedemezdik ya... Nihayet Maden olmaz da Nizam olur, ya- hud otellerin birinde bir oda... Elverir ki gönüller bir olsun! Suphi de o sandeti el- de etm'ş, o halde bunun için üzülmek beyhude! Ben içimden bunları geçirirken, telli, Majenin başında, Belvüye giden asfalt yolun ortasında bir evin önünde dur- muştu: — Burada geçen gün iki boş oda var. dı. Kiralamadılarsa beğenirsiniz sanırım. Dedi. Fakat odalara bakmağa hacet kalmadı. Kapıyı açan küçük bir Rum kı- zı, her iki odanın da üç gün evvel tutul- duğunu söyledi. tı, Cevad trene doğru ilerliyen bu ince| edildi, bili (Baştarafı 8 uncu sayfada) dünyanın ilk pul kolleksiyonunu elde et- mek istemiş ve etmişti. x Pul ressamlarının ban (yanlışlıkları garib garıb neticeler veriyordu: Meselâ: 1925 te Vikinglerin Amerilaya ilk ayak basışlarını tes'id etmek üzere yapılan bir pulun üstünde yelkenlerini şişirmiş bir kadirga resmi görünüyordu. Fakat gemi suda yüzeceği yerde havada uçuyordu. Bir Fransiz puluna da res mın biri rüzgâra karşı tohum eken bir kadın zesmi yapıvermişti. * Posta pulu siyasete de mühim roller oynadı, 1902 de Amer'ka kongresi vasati Amer kada kanal açmayı münakaşı edi- yordu, Arka aYkaya hararetli celseler ya- pıldı. Çi aktedilecek mukavele mil kan.bir mesele idi. Azalar ara- sında da rekabet ve anlaşmamazlık vardı, Bunlardan Wilbumn; kanalın Panama- da açılmasını istiyordu, Nicarguada ka- nal yapmanın açıktan açığa çılgınlık ol- duğunu iddia ediyor: — Orası volkanik bir memlekettir. Bir volkanın patlayıvermes'le bütün işciler, mühendisler ve döktüğümüz para elden gider, diyordu. Buna: Followry adında bir aza şöyle itiraz ediyordu: — Panamyaı sarı hummenin nasıl ka- sıp kavurduğunu benim kadar siz de bi- tirsiniz. Hem Nicaraguada asırlardanbe- ri hiçbir :ndifa görülmediğine dair elim- yonlara | noktaya dikilmiş bakıyordu. — İftet!... Cevadın gesi duyuluyordu. Genç kız çılgın gibi gözlerini indirdi. Genç ada- mn henüz yeni kalktığı için ağır ağır gar dan çıkan trenle beraber yürüdüğünü gördü. — İffet g'tme! Bu, ikimiz için de fena olacak, daha inebilirsiniz, haydi çabukt. Koyu mavi gözleri Cevada çevrilmişti. Bundan sonra, yukarıda, aşağıda bü- tün sokaklara saptık. Bazan yokuşlara tırmandık. bazan sahile, İtfaiyenin yaki- nındâki sokaklara indik. Fakat hangi ka- pıyı çaldıksa, boş ev bülmak göyle dur-| sun, oda âramak için de Tutuldu» yahud «Peyini verdiler, yarın konturat! yapacağız. cevabını aldık. Çaresiz gene ustalta çıktık. Nihayet, bir köşebaşmda. yandın we! arkadan denize bakan bir evin ak kat» teki penceresinde dantelâ ören yaşlı bir| Rum madamı yukarı katta iki odasının| | boş olduğunu söyledi. Hemen görmek için içeriye girdik. Alt katta, araiık duran mutfak kapısı ile #okak tarafındaki odanın arasındaki taşlıkta, yirmi dört, yirmi beş yaşlarm- da, eninen boyuna senpilmiş mat benizli ve iri siyah gözlü çok güzel bir Rum ki- zi temizlik yapıyowlu. Bizi görünce, taş- ları sildiğ: bezlerle kovayı elinden birek- tı ve gülümsiyerek yanımıza geldi. Tel- lâl hemen yilığtı: — Nasılsın, matmazel Despina? dedi. Artık akşamları İskelye pek çıkmıyor- sun. Kızdan evvel anası söze atıldı: — Çıksın kale ne yapacak! O Oğlan- | larlan beraber korta yapacak. baska?.| Bizini Hr'sto soyledim, boyle koriçya zor koca bulur! Eğer paru varsa gelir damat kapu vurur. Kambur da, topal da, draho. ma varsa evlenirsin. Para olmazsa.. ne kadar istersen.. postoleni?.. nasıl derler? okumak bil, piyano bil, nasıl ki var büs- ka kızlar, onlar yibi kalirsin rafta! İyisi, otursun, dikiş diksin) Despina, anasının bu gevezeliğine si- nirlendi: — Titelis mitera? dedi. Kaloğriya o- Posta pulu nasıl icad r misiniz? de Nicaragun hükümet reisinin eşi beyannamesi var. 74 Beyanname mecliste tesirini gösteri. Fakat tam bu sıruda yabancı bir delika* li çkageldi. Acele Wilburnu görmek i# © #yordu. Wilburn genç adamın bir pul meraklısı olduğunu öğrenince koruşma" 2 yı kısa kesmek istedi, Fakat sonunda 03” sılsa birlikte Bir pul kolleksiyoncusunA kadar gitmeye razı oldu. Orada yabanci © ona Nlearaguaya aid bir pul gösterdi. © Üstündeki resim. tam kanalın açılması na karar verilen yerde ve indifa haliö” k de, bir volkan: gösteriyordu. k Wilburn bunlardan 96 tane aldı, Hef © birini mecliste bir azanın kürsüsüne yar © Pıştırdı. Altına da Şu izahatı koydu! «Nicaragun posta İdaresi taratındın Oğ binlerce kopyası neşred'len bu pul: Ni“ l caragua hükümet reisinin resmi beyan nâmesin! yalanlamaktadır. Doğru kara* İm vermekten herhalde artık şaşmazsını& Yaşasın Panama kanalı!» Bu sefer reyler kahir bir ekseriyeti © Panama üzerinde toplandı ve kanalın 4“ © çılmasma girişildi. Volkanlı pulu bulup © meydana çıkaranın, Panama projesile #* © lâkadar şirketin başimühendisi olduğu d& sonradan enlaşıldı. R Çeviren: K. Neyyir sirsrararasassana sanassrasare se sena susama aam maya HALK OPERETİ Bu akşam saat 9 da i ÜÇ YILDIZ yakında : Sesenin şan operet RADYOLIN ie LAGAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntzıman dişlerinizi fırçalayınız. Bu bakış sanki onun yolladığı son bif veda işaretinden ibaretti, ii — Çok geç ârtik. Cevad çek geç... si YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kübalı balıkçı Çeviren: Faik Bercmen lacağim? Manastır içinde ne erkek, m€ kadin görmiyeceğim?.. ertik öldum Yİ" bi... Oyle kapali kalacağım? O zaman di © ha nremnunsun? Yuzunda boyle siyah tul, ustunda siyah raso! a Kızının bu kata tutuşu üstüne kağ 4 büsbütün bayrakları açtı: . — Daha iyi kaloğriya ol! Yoksam gif gel, git gel sokak süpürge yibi... Beni kızdizma, yoksam era bago #tarım! To... ürane sfondili! (*J Na, bu beyler de of sun sahit! i İş böyle tehdide varınca münakaff © büsbütün uzayacağa benziyordu. He? adeta aile meclisinde hakem olmağa 48” ğırmıştı. Teli&la ikimiz, sanki, kızm bü” anda evde bulunmıyan babası Hristoni9 yerine geçmiştik! Maamafih böyle sah” nelere alışık olduğu anlaşılan tell asik davranarak hemen lâfı kapadı: iğ — Haydi madam, bunları sonra kıs” © nizla konuşursunuz, dedi, Bizim işimi$ var. Şu yukarıkl odaları beye göster Bi gidelim, M N , yukariya çıkabildik. Karşılık iki büyük oda. Birisi asfalta bakıyor, PF risi arkadan cenizö. Ortadaki geniş #7“ fanın pencereleri de deniz tarafında. H& iki odanın eğyası oldukça düzgün, Karyo”” lalar, Ada evlerinde nadir bulunan cin” ten, yani sormyalı! Gardrob, büfe, küçük ve büyük masa hepsi var. İskemleler lam. Koltuk ve sedirler rahat, Perdelefr beyaz tül üsrüne yeşil fonlu ve € desenli; belli ki son senelerde. yenile mil (Arkaşı var) İ (9) sGökyüzünü bu kadarcık, ufacık #8 rürsün!. türkeçdeki «batlatırsam £ şimşek çakar'e, «eşi boş gürürsün!, mü” dil gi 0. MODERN KIZLAR 5 j İ sanki madam bizi, oda göstermeğe değil «| sum men paz a... —-m suda e a m meg vü sow sy e . po DOT SUSLU ULAN -.