“ SON POSTA Ni — Tarihten Sayfalar — | Karılarından kaçan krallar İ Sarayların kirli çamaşırlarını ortaya i döken iki gülünç izdivacın hikâyesi üzete ve mecmualarda çıkan tâ- TİRİ yazılar arasında en çok ©- Osmanlı hükümdarlarının hu - larda alınmış meraklı aşk sayfalarıdır. Siz de bilirsiniz Kalin binlerce cariye arasında Osman oğulları hemen ekseri - i Vk İM ziddına olarak kadından ve bil- arından kaçan iki Avrupa hü- Earib ve meraklı hayâtın - İletir istiyorum. İzdivsc hayat- tuhaf taraflarını iikâye ettiğim birincisi: Rusyanın en bü- ri kocası üçüncü Pi- İse Fransanın en meşhur kra- on üçüncü Lüjdir. N Katerinanın izdivacı | 1: yi Yilin 21 ağustos sabahı büyük kilisesinin çanları Rusya veliahdi * de Holstein ie Katerina Alek - tdini alan Anbalt - Zerbst düşesi nikâhlarklıklarını ilân ediyordu. "Yalı prenses alnında kızıl çizgiler âğır ve kıymettar tacını çıkarıp ey, asma girdiği zaman büyük hül- artık tahakkuk ettiğine kansat tık, sm fazla kadına düşkün! defih insanlardı. Bu yazımda on-| . Gene çok ağladım. İmparatoriçe! gözlerimin kızartısını görüp kocasını sev- miyen kadınların böyle dalma hıçkıra - caklarnı söyledi, Ah hani annem kotama karşı nefret duymıyacağımı temin et - mişti? Mademki vardım, o halde göz yaşlarımı kurutmalıyım!» Mi Sirmalı okedifelerle gümüş rin süslediği bu oda Petrograd NR en muhteşem bir köşesiydi. Bu * onun pek hoşuna gitmekle be- Büruru sevincini izhar elmesine er, olüyor ve çok sakin görünüyordu. Mareşalı ile başmabeyinci yerlere aş <Eilip dışarı çıktıktan sonra Hos Yeni gelini soyarak gömleğini giy- .i VE Onu müzeyyen yatağına götürdü. ii sonra kocası müstakbel Rus- 1 üçüncü Piyer, kadın tu - am en farksız dantelli bir esvab için- Dürszamet, odaya gird. Onu gö - hi SÜtmez Katerina gayriihtiyari titre - İleri Anan Yarabbi! Bu çirkin adam, SE ü çıkardıktan sonra ne menfur pm Mütemadiyen gözlerini ? çiçek bozuğu, çiş suratı, ve Fredr'ğin Oo maymununa u, Mağrur kiz, bu iğreneç ger- ve *de ede vardığını bir kere da - en âcı bir şekilde hissetti. Bir SÖR tanıdıkları zaman biri on ya öteki de bir yaş büyük. Daha da da arı gün mel'un çocuk gizlice irıni çimdikliyerek karşısına #iRİmış, onun fena halde kalbini k ie hoyrat ve kaba bir ; Piyer, nişanlandıkları günden- e isen uzun zaman içinde bu mağ- ; iş yet lmez kalbi kazanacak biç ün ette bulunmadı. kına gecesinde mumunu sön- ie girmeden evvel Katerina-| defterine yazdığı şu sâtırlar| ai İle bu çirkin herife vardığını bi bir şekilde gösteriyor: «Kalbim | aş, YÜK Sazdetler vwâdetmiyor, beni Yalnız ihtirastır, ergeç Rusya tliğina nail olacağımı hissedi - * ertesi sabah gene tam bir ba- Yatağından kalktı. Ve bu hal müklet sürdü. Bir yatakta tağmen senelerce tam ma - koca olmadılar. Piyer her de İN karısına sürünmekten korkar ! pe büzülüp horluyor, sabah- Na rada kaçıyor, ve Katerina Mmül edilmez kokusunu duy- Tin başını yastıklar arasına s0- #yordu, i i içe olduktan sonra nice A - deger bu muhteris kadın, uzun dı mın #hmaline boyun eğerek! vi saray muhitinde etrafında | ie zlerce âşıka rağmen tam yedi Kızlık iffetini muhafaza etti, nar Ve-istihkar edilen ve ben - m NE Ya karşı kabaran bir kin ve a biraz daha çoğalıp de- İssediyor, hatıra defterine Yazıyordu: kadar gitmişti. Bu neticesiz izdivacdan bir şey anlamıyan Elizabet, nihayet Ka - terinin guvernantı Tchoglokoff'a şu emri verdi: — Bundan böyle grandüşes kocasının | arzularma daha fazla itsat ederek, Zev-| &elik-vazifesini daha hararetli bir şekilde | ifa etmelidir. Katerina bu emre karşı içini çekip şu cevabı vermişti: — Eğer grandük biraz sevilmek arzu etseydi, müşkülât #amamile ortadan kal- kacaktı, ben vazifemi daima ifaya hazı- rım. Grandükün budalalığını rağmen etra- fında sevilmek işteyen gençlerin sayısı her gün biraz daha artıyordu. Bilhassa içlerinde bir tanesi, muhakkak ki saray gençlerinin en güzeli, nihayet bu hüsran dolu Kalbi çelmiye muvaffak oldu. Bu, grandükün yeğeni ve &n yakın arkadaşı Serge Soltykolftu, Güzelliği tün saray kadınlarını teshir eden Serge! onu günlerce ve adım adım tek'b etti, | Etrafları © kadar kalabalıktı ki uzun Evet mesele imparstoriçenin kulağına | ile bö dinlendirirse memleketin hali nice olur- du, İhtiyar mujikler arasında «Veliahd- İsiz veliahd! Kisır Alman!» fısıltıları yük- seliyor ve bunu nefret dolu sözler tak'b İediyordu. Madam 'Tehoglokoff bir gün ons mühim meseleden bahsederek: — Sizinle açık konuşmak madam -iedi. lütfen beni dinleyiniz! Bütün Rusya sizden bir çocuk bekliyor. Arzularının geciktiğini gören balk sa - bırsızlanıyor. Katerina ona kocasının halini anlata - rak kendini müdafaa etti, Zaten Petro - nun ne mal olduğunu bilen ihtiyar sa - raylı bu sefer sesini biraz alçaltarak çu kelimeleri fısildadı: — Cür'etimi affediniz madam! Biraz kurnaz davranın, etrafınızda tercihe şa- yan bir çok gençler var, Meselâ; T.eon Naryehkine, Serge Soltykoff, pekâlâ ikin cisini tercih edebilirsiniz. Kâlerina şaşırmıştı. «Hayır imkânsız!» diye mırıldandı. Kendisine adeta na - mussuzluk teklif ediyorlardı. Birden im- paratoriçenin Serge olan alâkasını duya- rak kendisini iskandil ettirdiğini zannet - ti, Fakat biraz sonra karşısma başvekil çıkarak gene ayni meseleyi açınca büs - bülün Şaşırdı. «Ne yapıyorsunuz mösyö, sizi şikâyet edeceğim! diye haykırdı, İiyar tilki omuzlarım s'İkti! -—— Kime şikâyet edeceksiniz, beni bu » bu müddet yalnız kalmak imkânmı bulama: /raya gönderenlere mi? Ben Kant Solty « dılar. Katerina bir gün ormanda yapa - | Koflun yanınıza kabulü için müsasdenizi yalnız avlanırken arkasında bir çıtırtı | alrnnk emri ile geliyorum. duydu. Döndü, baktı: Sergel. Ne saray entrikası değil mi? Hükümet — Ah beni korkuttanuz! diye haykırdı, |bir veliahdin doğması için her şeyi göze Delikanlı cazib bir bakışla güldü: — Bu sefer artık benden kaçamıyacak- almıştı. Biraz sonra kulağına imparatoriçenin İsinız! Sizi büyük bir aşkla sevdiğimi bi- Ju sözleri çalındı: Jiyorsunuz. Niçin ağzımı ellerinizle ka - «Zeki bir kadın hiç bir zaman b'r ve İpıyorsunuz? Bırakınız sevdiğimi bir da-| Hahd doğurmadan ölmez! ha söyliyeyim. Bütün esrarınızı biliyo - Ondan resmen namussuzluk yapmasını Tum. Konuşunuz madam, cevab veriniz!, istiyorlardı.: Bir müğdet tereddüd etti. - Ne cür'et, ne cesaret bu! Belki be. | Fikirlerini &şıklarından sik değiştiren nm li başkasında! — Ah, hain olduğunuz kadar güzelsi » niz. : Katerinanın gözlerinde şeytani bir dü- şüncenin izleri vardı: — İstediğiniz gibi hayal kürabilirsiniz, buna da mâni olacak değilim yal. dedi, — Müsaadenize teşekkür ederim ma- dam, Emin olunuz aşk çok zevklidir. Göz lerime bakın, sözlerime razı olun! Be » nim bütün saraydakilerden üstün oldu - ğumu, beni tereih ettiğinizi itiraf edin. — Size karşı bir meylim yok değil! Fa- kat rica ederim gidiniz, — Hayır! Bana karşı kayıdsız olmadı. Bınızı kat'i şekilde öğrenmeden yanıniz- dan ayrılmıyacağım. Belki görülmek korkusu, belki de yeni doğan bir aşkın sevki ile Katerina, güzel delikanlının istediği cevabı verdi: — Evet hoşuma gidiyorsunuz! Evet do- dim ya, haydi gidiniz!,. * Fakat bütün Rusya sabırsızlıkla Ka « terinanın bir evlâd dünyaya getirmesini bekliyordu, Ramanof hanedanından kala kala bir Petro kalmıştı. Eğer o da kalıbı ksynanasının sözlerine itimad etmek iste- miyordu. Fakat intikam duygusu, sonra aşk arzusu ağır bastı. Ve o gece sevdiği adamla birlikte imparatoriçenin emrini yerine getirdi. * Budela Petro hâlâ kendi âleminde ya - şıyordu. Fakat Senge Solytkoffun düş - manları onun kulağını bükmekte gecik- ! mediler. Senelerden sonra Keterinanın ko cası olduğunu hatırladı. Zaten onu ko - cahiz vazifesinden alıkoyan #shht bir mazereti vardı. Şarkolı, eğlenceli bir sün- net düğünü ile bu mazereti bertaraf et - tiler. Nalamam izdivaç nfhayet sona er- Gi, Bir müddet sonra üçüncü Piyerin bir oğlu oldu: Birinci Pavle! | Lui XII ün evlenmesi | On üçüncü Lülinin izdivacı ise hemen tarihte emsaline az tesadüf edilecek de - recede garib ve biraz 'da gülünç bir hi- kâyedir: Dördüncü Hanrinin oğlu olan üçüncü Lüji tahta çıktığı zaman dokuz ya. şında bir çocuktu. Zayıf, hastalıklı, ke- keme ve mahcub bir çocuk!, Saltanatının (Devamı 10 uncu sayfada) Hindistanın hakiki imparatoru Halkı” bir tarafa bırakın, herkesle, her idare ile daima kavga çıkarmağa hazır hükümdar prenslerin bile i Gandhiden gelecek en ufak bir muahazeden deh- şetli ürktüklerini çok iyi biliyorum Yazan : ingiliz muharriri Richard Freund Hiç bir Mogol hükümdarı Hindistan- da Gandhiden daha büyük bir nüfuza sahib olmamıştır. Onun ne mevkii, ne rütbesi vardır, Fakat sakin sesi; vaiz - lere tapareasına beğlanmıya alışık bir halkin tâ gönlüne işlemektedir. Yetmiş yaşındadır. Bülün bu yaştaki iyi Hind- Üler gibi, faaliyet merkezlerinden çok uzakta yaşar. Ve köydeki o küçük ku- löbesinden, fani günahkârları tenkid eder, Bir memlekette bir parti dokuz parlemanter hükümeti idare ederse ve o memleket bu idare şekline henüz fki senedenberi girmiş bulunursa, şurada burada işler ters gitmiye yüz tutabilir. Bu mmtakada bir anlaşmamazlık, öbü- ründe bir sulistimal baş gösterebilir. Gandhi bunları haftalık mecmuasında, Censrenin ahlâk bakımından «Doğru - luk ve şiddet göstermemek» denilen yüksek prensipleri bırakıp ne geregi İasağılara düştüğünü yana yakıla gös - mesreder, Politikacılar;' İne zaman bir ihtilâf yatıştırması için, kendisine haş vursalar, bep siyaset Aleminden çekildiği cevabını verir. Halbuki ondan nadiren geri kalır. Çünkü: Hindlilerin kendisinden başka İtermek üzere, istiyorum | umumwi rehber savabilecekleri kimse - leri voktur. Eğer demokrasinin Hindisten için fe- na bir idare şekli olacağı korkusu şu son yil içinde geniş mikyasla ortadan kalktıvsa bu. muhakkak ki Gandhinin, kendine tarafdar olanların şuuru üs - tündeki nüfuzu sayesinde olmuştur. Onun, asağı halk tabakası üzerinde- ki kuvveti gercekten şaşılacak bir şey- dir. Geçenlerde bir İngiliz misyonesi anlatıyordu: Gandhiyi tanımayan bir tek Hindili bulabilmek için çok aramış taramıs,'ve ancak iptida! kabileler rasında bir ihtiyarın Gandhi ü sözünü bir yiyecek adı sandığını görebilmiş' Ben hükümda prenslerden bir coğu - nun muhtelif zamanlarda Gandhiden hususi bir ehemmiyet vererek bahset- tiklerini duvdum, «Siyasi departman» ile kavga çıkarmıya her an hazır bulu- nan bu adamların Mahatma Gandiden gelecek en ufak muvahazeden bile örk- tüklerini de biliyorum. Köylüye o gelince: lere her dolaşmaya çıktıkça hâ- diseler (olur. Oo Gandhi bugünler» de Simai garbi hudud eya lelinde yan! (o erkeklerinin Oboyu iki metreyi geçen, diş süren bebeklerin ellerine kemirsin diye hançer tutuş - turulan yerlerde dolaşıyor. O böyle köyden köye gezdikce, ziyarelcisini a- #ırlamak için halk birbirile dövüşür. Onu söyle bir görüvermek için yüzler ce çiftçi pünlerve .uzaklardan yürüye- rek gelir, Halbuki Gandhi iliklerine ka- dar Hindlidir, onlarsa koyu müslüman» dır... Ve Gandbi kavgayı erkeğin en nazik oyunu sayan bu kütleye şiddet- ten tevekkiyi öğretmiye gelmiştir. Netice şu oluyor: Bütün Hind köylü- sil tarihe geçmiye, binlerce yıllık köy, kast- sımf ve aile cüzütamlarının dr- şında bir dostluk duygusuna uymıya başlıyor. Orlaya benüz kararsız, dene- me kabilinden fakat esas çizgileri şim- diden belli bir Hind milleti çıkıyor. Bu milleti yaratan Gandhidir. Ganihi büyük insan mıdır? (Pax - Britannica'nın yolları, şimendiferleri, parleman ve matbuat ananelerile onun muvaffakiyetine zemin hazırladığı söy- lense bile, Gandbinin öz yurdundaki başarılarına diyecek yoktur. O belki bizim büyüklük telâkkimize uyacak ka dar basit değildir. Aziz saydabilmek için fazla akıllı, politikacıbk için fazla ruhanidir... İşin karışıklığı şurada olsa gerek: Gandhi lüzumundan ya pek faz- la, ya da çok az tahsil görmüştür. Ömrünün hikâyesini yeniden anlat- mıya pek de lüzum yok. Kathinuvarda doğdu. Orta sınıftan ve ortodoks olan ailesi, orada resmi yüksek bir makam tutuyordu, Onu on sekiz yaşında Lom draya hukuk tahisiline (yolladılar, Gandhi köy - G aâhi orada dört yıl et ve içki perht zine sıkı sıkı sadık kaldı. Hukuk kitab larının ve gazetelerin haricinde pek a; okudu. Karısile çocuğuna dönünce & vukatlık etmiye başlad. Aradan çol geçmeden onun hassas varlığında derin izler bırakan bir vak'a oldu. Bir gün bir İngiliz zabitile kendi kardeşinin a- rasını bulmak istiyordu. Zabit onu ka- pı dişarı attı. Gandhi duyduğu nefret içinde cenubi Afrikada bulunan bir ta- cirin davarırı memnuniyetle üstüne al- dı. Ve çıkıp gitti. Fakat orada da Hin “ distanda gördüğü hakaret ve tecavüz- den daha fenalarile karşılaştı. Artık milli duygusu uyanmıştı. Az zaman sonra onu insani haklar uğrunda mü - cadele eden bir Hind cemiyetinin ba- şında görüyoruz. Afrikada geçirditi yirmi sene içinde sivil İsyan teknik va- ni kanunu zorla tatbik ettirme veya kanuna ensel olma metodu şeklinde inkişaf ettirmişti. Ayni usulü daha sonra, daha senit olan Hindistanda muvaftakiyetle tatbik etti, O zamanlar İngiltereve henüz bir kin! yoktu. Bosr muharebesile Büyük Harbde eski isvanı telâfi mahiyetinde pek dokunaklı hitabelerde bulundu. Fakat «Asya kararnamesin nin feshi meselesinde de 'Transual ve Union hü- kümetlerile var kuvvetile mücadele etti: Tolstoyun «Allah, dçinizde saltanat sürer» ini okuyunca bu eserde Hindin Ahima yahud şiddet göstermemek na- zariyesini buldu. Ve oradan, yeni siya- set silâhı Salvagraha yani «Doğruluk ve yüh kuvvetine dayanan silâhsız mü» kavemetei çıkardı; Bu, kör kılıçla ilk büyük kavmasını # kararnamesi)ni 1914 de ortadan kaldırıldı. Gandhi artık ken « dine minnetle bağlanan farafdarlarının Mahatması olmuştu. Ve dünyanın iç kıt'asında, Avrupanın başına inmek ir; zere olan kıtal belâsına çare bulmuş, bir insan diye «öhret almıştı. , 1915 de vatanma döndü. Ve Hindis-' tanın hürriyete kavuşmasında en kısa yolun «Silâhsız mukavemet» olduğunu *elkine başladı. Bunda muvaffak olma- sma bence üç şeyin yardımı dokundu: (1) İleri sürdüğü nazariye, Hindista- nın her emıf halkına uyan bir mistisizm ve sadelik bolitası idi. (2) Aradan alt mış yil geçtiği halde hâlâ 6 eski isva - nın hatırasile titriven bir halka mües- sir yeni bir isyan umudu veriyordu. (3) Satyagraha (Silâhsız mukavemet); karakterinin bir hususiyeti icabı soğuk Kanlılıkla öldürmek elinden gelmiyen İneilizin elinden silâhını alacak şeyin ta kendisiydi. Gandhi ile İngiliz ida- reciler tam birbirlerini bulmuşlar, Hin- distan meselâ... Evet meselâ başka herhangi bir garb devleti (o tarafından idare olunsa idi bugün Gandhi büyük bir adam olmaz, çoktan ölmüş bulu - nurdu. (Devamı 13 üncü sayfada)