Yeni düşman kruvazörü Kendi kendimize de neden — bütün bir| Baat beklemek mecburiyetinde olduğu- muzu sormamıştık. Hattâ Lloyd'un ce- Tidesi hakkında bile hatırımıza hiç bir şey gelmemişti. Taharri zabiti belki emisinde bu cerideyi yoklamakta ve ma adlı bir gemi aramakta idi. Hal- buki böyle bir isim de o ceride de yok- ti Günlerdenberi güvertede — fırtınaya ve buzlu mıntakanın acı ve dondurü - yordum. Bu son yarım saat içinde ise ondan daha dağı daha üzüntülü ânlar geçirmiştim. V t yin tavazzuh eder gibi zamanda gözüme semâalar tekrar kara görünüyor, mi deki tütün lokması tekrar pis vazifesini yapmağa başlı - yordu. Küpeşteye dirseklerimi — dayayarak dürbünle Avender kruvazörünün ve - Teceği işareti gözlemeğe koyulmuştum. Eller: itriyordu, bir olan — düşman krı üç görüyordum!.. Niha - yet dürbünü Leüdemamn'a uzattım. O bakarken ben de işaret verilir veril - mez bunun mah hemen anlaya - bilmek için (Kud kitabı) elimde oldu- ğu halde küpeşteye dayanarak bekli - yordum. Bilmiyorum.. ne kadar zaman geç - mişti... On beç dakika mı, yoksa bir sa- at mi? Fakat geçen bu müddetin neti- cesinde işaret savlosunda üç filâmanın yükseldiği görüldü. Telâş —nedir bil - miyen arkadaş Leudemann, sükünetle dürbününü çevirdi ve nihayet hece - Tedi: —B-M-To. Kud kitabımı kaba kaba karıştırıyor- dum, bana b B. M. T harflerini asla bulamıyacağım gibi geliyordu. Fakat İşte bulmuştum. Manası — «seyyarer. Ne saçma çey.. eseyyare» nin bizimle münasebeti ne idi?. Tekrar okü baka - hm şu işareti. Bilmiyorum, o anda duymakta bu - lunduğum fartı heyecandan mı, yoksa karnımdaki 6 mahud tütün parçasın - dan mı nedir? Gittikçe vücudüm kesi- Jiyordu, kuvvetten — düşüyordum. Bu defa Leudemana şöyle okudu: —T.X-B. Sayfalar, sü'unlar gözlerimin önün - de dumanlarıyordu İşte nihayet bul - muştum. — Yolunuza devam ediniz! Şimdi ikalbimin bir yerinde iki valf olduğunu ve ikisinin de delice çalışmak ta bulunuyor gibi hissediyordum. Yı - Gılır gibi yere çöküvermiştim. Derin, derin nefes alıyordum. Mürettebatım, mütad vazifelerinin başlarına gidecek- leri yerde sevinçten Hindliler gibi ba- ğırmayı arzu ediyorlardı. Hello, bu da ne?. Yüz bin beygir kuv vetindeki mâkinelerin sürüp götürdü - ğü 15,000 tonluk Avender kruvazörü tam üÜzerimize geliyordu! Geminin üç bacasından müthiş dumanlar ve kıvıl- eımlar saçılıyor, k: larındaki tazyi - ikin ifratından emniyet süpapları kes « kin sesler husule getiriyordu. Bu ko - gaman tekne tam tepemize binmiş va- ziyette iken birdenbire dümen kırdı. Kıçtan bir sinyal yükseldi. Kud ki - tabına ihtiyacım yoktu, bu işareti ez- " berden biliyordum: — Mes'ud yolculuklar! Biz de karşılık vermiştik: — Teşekkürler! Ve Norveç bayrağımızı üç defa in - dirip kaldırarak düşman gemişsini se - lâmlamıştık. İngilizler bize karşı centilmence ha - reket etmişlerdi. Üzerimize — gelirken toplarını bize çevirmiş olmaları —zan- nederim— küçük bir lâtife idi ve bizi bir saat bekletmiş bulunmalarının se- bebi de —gene zannedersem— bizim, Alman kruvazörleri ve tahtelbahirleri hakkında verdiğimiz haber hakkında telsizle malümat edinmek maksadına iptima ediyordu. «Son Poesta» nım deniz romanı: Doğrusu taharri zabiti vazifesini çok | kibarca ve çok güzel yapmıştı. Hiç bir denizci yoktur ki başka bir denizciyi gülünç mevkie düşürmeğe çalışmış ol - sun! Biz öyle mükemmel bir kılık de - Biştir: ki onun bizden şüphelen - mesine imkân yoktu. Onun yerinde ben olsaydım, onun başına gelen bana da vaki olurdu, herhangi bir zabit bu va - ziyet karşısında aldatılmış bulunacak- tı.. Simdi Noaeli kutlamak sırası bize gel- mişti. — Haydi, çocuklar, dedim, Noeli kut lulayalım! Kereste hamulesini denize hediye et- tik, Güverteyi büyük ve kutsal bir gün için temizledik. Gemimizde bir de Nor el ağacı vardı. Bunu bilhassa evden ge tirtmiştim. Ağacı yerine diktik. Seesad- ler limanı terketmezden evvel Fraule- in Betha Krupn, her nefer için birer Noel hediyesi ihtiva eden kocaman bir sandık göndermişti. Onu meydana ko- yarak açtık; elbiseler, purolar, pipolar, sigara kutuları, çakılar, — likör vesair hafif içkiler ve müzik âletleri.. Hayatımızın en şen, en mes'ud noe- lini idrak ediyorduk. Yo-Hoyu taganni ederek ve bir çok rom şişelerini neş'e İle, sanadetle boşaltarak ve ekorsanlar» rolünü oynamak üzere cenuba tevec- cüh etmiş bulunuyorduk! XIV GLADYS ROYAL VE LUNNY İLANO GEMİLERİNİN ZAPTI — Bütün efrad güverteye! Çocuklarım, maymunlar gibi çar * mıhlara tırmanıyorlar, armalara çıkı - yorlar.. kıç güverteden bir kumanda yükseliyor: — Gabya prova yelkeni fora! — Alesta kaptan babal, — Açivelâ ve Stralya yelkenleri fo- ra! Yelkenler şimdi kasa iskota ediyor ve rüzgüârla dolarak şişiyorlardı. 'Gemimiz, rüzgür önüne düşmüş ve yan üstüne yatmış bir vaziyette olduğu halde Madeira istikametini tutmuştu. Biliyorduk ki Cebelüttarık açıkları bi- zim için mükemmel bir av sahası ola- bilirdi. Binaenaleyh gemimizi, Norveç maskelerinin bakayasını da bertaraf ederek bir kaç gün içinde, bir Alman muavin kruvazöründa bulunması lâ - zım gelen tertemiz bir duruma sokmuş ve her şeyi intizamına koymuş idik. Gemimizin adı artık İrma değildi. Fakat şimdi Seedler idi. Onun prova- sindaki -bize o kadar güzel hizmet ifa etmiş ve uğur getirmiş olan- ismin si- Hinmesinden dolayı manevi bir ıztırab ve acı duymamış değildim. (Gemimizin motörü üzerinde devamlı olarak çalışmak mecburiyeti de vardı. Bize verilen makine yağı, kalite itiba- rile en aşağı bir yağdı. Her türlü eşya ve malzeme gibi yağ da Almanyada nedret kesheden kıymetli bir madde olmuştu. Bizim teşebbüsümüz, bahriye nezarelinde yalnız bir kaç memurun sempatisine mazhar olmuş ve yardım görmekte bulunmuştu. Diğerleri ve ek- serisi ise bunu vahim akibete uğraması mukadder bir teşebbüs olarak telâkki ediyorlardı. Bundan dolayı da gemimize 1âyık olduğu masrafı ve fedakârlığı yapmak istemiyorlardı. Bunların arasında ! ne- zaretin yağ ve benzin gibi mevaddı mahruka !daresinin şefleri de vardı. Yelkenlerini şişirerek hareket eden bir gemi ekseriva bir tarafına yaslana rak seyreder. Bu takdirde yani böyle yaslanma vaziyeti motörün çalışmasına mâüni olur. Bizim bütün bu seferimiz esnasında ekser seyirlerimiz motörsüz olarak cereyan etmişti. (Gemimizde ikı top vardı ve bunları herhangi bir hasım aleyhine kullanmak icab ettiği zaman ikisini birden kullan- mak mümkün değildi. Bize verilen e- SON POSTA 57 Türkçeye çeviren: M. Süreyya Dilmen mirlere göre yalnız yelkenli gemilere taarruz edecek ve onları batıracak idik. Buharlı gemilere karşı bir yelkenli ile harekete geçmek gülünç bir iş yapma- kalkışmak demekti. Yelken gemile- rine taarruz elmek ve onları zapteyle- mek için alabandalarımızda — topların | bulunmasına ihtiyae yoktu. Topça nok- sanımızı, bu iki topu maharetle, dikkat ve sıhhatle kullanmak suretile telâfi etmeğe çalışıyorduk. Topçu ofradımız, fasılasız talimlerle, nişan alma ekzersizlerile meşgul olu- yor, icabında toplarımızın iki misli kuvvette bulunduğu hissini vererek di anı aldatabilmek için (sürat, ha- reket ve endaht) melekelerini iktisab ediyorlardı. Tarassud mahallerimizin mükemme- liyetine diyecek söz yoktu hani, Grandi | direğinin hemer: hemen tâ tepesinde (Karga yuvası) dediğimiz bir yer var- dı ki içinde yafnız bir adam rahatca ©- | turabilir ve etrafı gözetlerdi. İkinci bir | tarassud mahalli de prowa düreğ'nde | idi ki burada bir küçük zabil vazife görüyordu. Bu iki mutarassıddan herhangisi da- ha evvel bir geminin göründüğfü habe- rini verirse ona on İngiliz lirasile bir şişe şampanya mükâüâfat vereceğimi vadetmiştim, Binaenaleyh bu iki rasıd arasında bir tarassud yarışı başlamıştı. Her ikisinin içinde, bilhassa o şampan- ya şişesine malik olmak ihtirası yanıp tutuşuyordu. Bütün gün bir gemi gör- meğe müştak gözler ufukları tarayıp' duruyorlardı. İkincikânunun dokuzuncu günü, Ce- belüttarık açıklarında, tarassud ma - hallinden aşağı doğru bir haykırma işi- tildi: — He..yt.. İleride bir gemi var! İskele tarafımızda büyü bize doğru gelmekte idi. dıiramızı ucurarak onu karşılamak için roltamızı tebdil etmiştik. Gelen vapu- run ne bandırası, ne de adı vardı. Ü- zerlerinde bir isim olmadığı halde ge- mi dalaştıran yalmz İneflizlerdi. (Arkazı tar) Soldan sağa ve yukarıdan aşağı: 1 — Mamılı iş görmemek. 2 — Havvarım kocası - diğerleri. $ — Nazım olmyan - isim. 4 — Memurun büyüğü-fesad çıkaran. $— Yı. 6 — eldhkım baştan beşte ikisi - ilmin kKardeşi. ? — Tazmin eden-keder, 8— İsimlerden sıfat yapmak için istmle- rin gonlarına getirilen Jâhikalardan biri-dilek. 9 — Dost ve komşu bir. dervlet « çıktığı yerden geri dönen,. | 10 — Yels-göğüs. p 4678016 .-. - Evve Klüplerinden ayrılan talebe oyuncular neler düşünüyor ve söylüyorl! Mekteblilerin s#por toşkilâtına dahil ol- mamalarına dalr verilen kararım sporla meşgül olanlar üzerinde bıraktığı tesir devam etmektedir ve bu karar neticesin. de klüplerin haricinde kalan marut spore cular teessürlerini izhar etmektedirler. Bu meyanda görüştüğümüz sporcular di- yorlar ki: © Galatasaraydan Bülend: «Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü- nün verdiği kararı beni müleessir etti. Türkiyede futbolün ilerlemesi için daha ziyade çalışan talebelerdi. Bence bu ka- rar doğrudan değruya futbolun ilerle- mesine sekte vuracaklır. Karar yüksek mekteb talebelerine teşmil edilmemiş ol- saydı daha iyi olurdu sanırım. Biz mektebliler esasen futbolu şimdi- ye kadar zevkimiz için oynardık, Bizler futbol sahasından çekildikten sonra ta- !" İbiatile bu zevkli bir hareket olmaktan çıkacak, bir kazanç membat şeklini ala- caktir, 'Tabii bu karar, Türkiyede prufesyonel- Tiği doğuracaktır., Henüz daha istenen memlebeye çıka- mamış olan futbol, bizim memleketimize bir talebe oyunu olarak girmiştir ve öyle de devam edoecekti.. Kendimi bildiğimdenberi meşin topun arkasından koşan ben, yavaş yavaş iler- lemiş ve mensub olduğum klübün birin- ©i takımına kadar yükselmiştim. Büu müddet aşağı yukarı on seneyi bu- Tur zannederim. Kendimi alıştırdığım bu spordan ayrılışım beni müteessir etti. Kararın bir an evvel değişmesini bek- liyenlerdenim.» * € Galatasaraydan Salim: «Verilen kararın doğuracağı neticeyi düşünmeden yeni büdiselerle karşılaş- mak beni şaşırtmış oldu. Dün Taksimde hiç tanımadığlım bir zat bana büyük bir dostlukla selâm vendi. Şimdiye kadar hiç görmediğim bu zaf, nasılsınız demeden: «Mektebi bitirdiğin gün seni yanıma memur alacağım» dedi. Bu yabancı zatın koyu bir klüpcü, daha Goğruüsu futbol meraklısı olduğunu anla. makta tereddüd bile etmedim. «Henüz verilmiş bir kararım yok» de- yip ayrıldım. Galiba bu yolu tutacağız. Spora olan bağlılığım beni bir takım fedakârlıklara sevkediyordu. Şimdi bir takım kayıdlardan kurtulmuş olduğumu hissettiğimi söylersem inanın!.» * © Beşiktaştan Hakkı; «Bu karar tam randıman verecek genç oyuncuların badema «por yapmalarına ciddi bir mâni teşkil edeceğinden bizim gibileri müteessir etmiştir. Cezalı bir oyuncu gibi bu müddet zar- fında idman yapmayacağım için, bir müddet sonra nizami vaziyetimi kazan- yamn dığım zamanda kendimi toplamak güç, belki de mümkün olmıyaca$” Verilen kararın orta mekteble, " tatbiki, yüksek tahsilde olanlara mil olmaması lâzım gelirdi. ü Ben de herkes gibi vaziyetin i0*4*| bekliyeceğim.» i * © Vefa tahkımı merkez m Sulhi: «Bu karardan dolayı çok müt! dumi. Üniversiteye devam edi; kozda muallimim. $ Bu vaziyetten sonra ya Ünivet veyahud da klüpten ayrılmak (i cek ki her ikisi de benim için PŞ him bir karar olacaktır. Temenni |ki bu işin yanlışlığı çabuk aniaş*”) Aksi takdirde bugün içinde bi? ğumuz vaziyet karşısında Üni rin spor yapmasına maddeten yoktur. Uzun ve şerefli birer mat” klüplerimiz, memleketimizde m Pan ve birçok beynelmilel mü: |da bize şeref kazandıran bugün yeli senelerin uzun emek ve rımdan sonra ancak temin edeb dir. Üniversite gibi mevcudu binlef olan kalabalık bir muhitte orgat” yapmak çök güçtür ve hattâ mün Bildir. ; İstanbul bölgesi, yirmi klüp içiü | dört sahada üstüsle yaplığı müs?*” rı güçlükle idare ediyor. Üniversitenin bu karardan hark | kılmasını temenni ediyoruz.» Balkan 5000 metre biri”” Parise gidiyor — Romanyanın meşhur mukav€” ( şucularından ve Balkan 5000 İ şampiyonu Kristea, Kânunu 4 nunda Pariste yapşlacak bey? kros müsabakasına iştirak edelii Vevekeeekererereerenenen akeneen Köbetci eczane Bugzün nöbetci olan cezancltf dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarlın), Alemdaf0 zi Asım), Bayamdda: (Belktal yada: (Erotllos), Eminönünde" Necati), Eyübde: (CArif Beşir). F gf (Vital), Şehremininde: (Nâmm: debaşında: agü (Kemal), Küçükpa: kırköyünde: (HUAD, Beyoğlu cihetindekiler: İsliklâl cadüesinde: tada: tİsmet), Taksimde: (Nİ Kurtuluşta: (Nocdet), Yenişe runakyan), Bostanbaşıbda: ( Beşiktâşta: (A Rıza), Boğaziçi, Kudıköy ve li Üsküdarda: «Ömer Kenân), (Asaf), Kadıköyünde: (Sazdeh Hulüzi), Büyükadada: (Halk)- de: (Halk).