2 Sayfa SON POSTA Birincikânun 22 Hergün İşlerde devam Ve payidarlık Yazan: Muhittin Birgen ünkü gazetelerde bir havadis o« Kxudum: İstanbulun yeni beledi- yıma.eıumompmpmmı kik ederken, bunların tarihini münasib görmüş. Hattâ, eğer gazetelerin yazdık- ları doğru ise, Lütfi Kırdar, evvelce Di- reklerarasında yapılması kararlaştırılmış olan konservatuvar ve tiyatro binasının orada yapılmasını münasib görmemiş, bu binalar için başka bir yer aramıya karar vermiş. Hattâ, belediye reisimizin gaze « tecilere vaki beyanatından anladığımiza göre, bu bmanın plânlarımı ikmal eden Bay Arif Hikmet te - meğerse! - bu bi « naların orada yapılmalarını muvafık gör- Mmüyormuş. Halbuki, eski belediye reisi Üstündağ zamanında bu işler halledilip bitmişti. Kendisile arada sıtada konuştukça Üs - tündağ, bu meselenin cemaziyülevvelin- den başlar, cemaziyülâhirine kadar iza - hat verir, nihayet istimlâk işlerine baş- landığından, istimlâk yapıldığından ve- &sire vesajreden uzun uzadıya bahseder- di. Demek oluyor ki şimdi bu proje dura- cak, bu plân değişecek ve istimlâk edilen yer de bir başka işe tahais edilecek. Henüz kat'i surette kararlaşmış hir şev olmadığına göre, belki de yapılacak tet- kiklerden sonra gene eski yende karar kilmak mümkündür. Fakat, iş burada değil Belk: Üstündağ çok haklıydı, belki de Lütfi Kırdar daha çok haklıdır. © eslâ, bir başkasına sorulsa, henüz muhtaç hastalarım yatırıp tedavi edecek hasta - neleri tamam olimıyan bir şehirde pir kan- Beryatuvar ve tiyatro binası - yapmıya kalkmanın doğru olmadığı cevabım al - mak ta kabildir. Hattâ, üuhası var: Meselâ, bir gün be- nı belediye reisi yapsalar, ben bu binayı ve binaları Okmeydamında yapmayı bile düşünebilirim ve «kendimce» bunun için bir bayli sebeb gösterebilirim. * Evet, mesele burada değil, bizim — iş görme usulümüzdedir. Bir belediye ret- &İ şehrin bir meselesini halletmek üzere Benelerce zihnini meşgul etmiş. Pr feler, plânlar yaptırmış. Belediye makinesi bu İş Üzerinde uzun uzun işlemiş, bu iş için falan ve filân Almanyaya gönderilip tet. kikler yaptırılmış, nihayet kat'i >larak mel atılmadan o reis değişmiş. yerina bir kik ederken evvelkinin fikrini hos bul pılan işler geri döner, mesele yeniden ele alınır ve yeniden bir bayli tetkikat yapılarak, belediye makinesi çalıştırı!a- rak yeni bir proje meydana gelirilir. B - ğer belediyenin reisi bu arada değişme- miş olursa bu defa proje tatbik olunur ve eser meydana gelir. Fakat, arada bir değişme vukua gelirse, bütün o iki defa yapılmış olan ameliyatın bir kere daha tekrar edilmesi kadar tabil bir şey ola - maz. Niçin? Pek tabil bir sebeb için: Bizde belediyeler yoktur; belediye reiş - leri vardır. Bunlar değiştikçe belediye « rüşleri de değişir. Bütün Osmanlı bmpa- ratorluğunun devamınca, bu memlekette fmran namıma hiç bir şey yapılamamış olmasını kolaylıkla izah eden bu gayet tabii sebeb ortadan büsbütün kalkmadıkça belediyeler vücüde gelip belediye resle- Ti yalnız bir isim, bir merasim ve bir ma- nevi sahsivet ve bir şehir otoritesi şeklimi Aalmadıkça bu hal devam edecektir. Bu meselevi, hakiki çehresile böyle izah faa etmek, ne de iş başına yeni gelen ve bütün hulüsüle çalışan Lütfi KırSarın fik- rinDe itiraz etmek maksadile hareket etl- miyorum. Bu vesileden istifade derek mü- him bir msllf meselemiz üzerine dıkkali eelbetmek arzu ettim. * Beni bu arzuya sevkeden de bir dostum oldu. Dün tramvayda beni yakalıvyan bu dostum diyordu ki: e— İstanbulun asil bir küflesile mes - kün olan bir sahayı bırakıp da bu bina « ları Taksime götürmenin ne manası var? Oraları kâfi derecede mamurdur. Birnz da bu eski İstanbulu şenlendirmek ve n Üniversite mahallesini imar etmek fe- 1 mı oluyordu? Allah aşkına, bunu yaz!» Ben de ena dedim ki: (Devamı 10 uncu sayfade) Resimli Makale: Açıklık yasağına |- Karşı tedbirleri Vaşington üniversitesi rektörlüğü, ta- lebe balosunda genç kızların, bele kodar bir şeye karar verilmiş. Fakat, 0 1şe te-| diğeri gelmiş. Yeni re's, bu meseleyi tet-| .| mış, bu açık dekolte tuvalet giymelerin! ınenetti ginden, talebe cemiyetinin açıkgöz ve zeki kâtibesi, resimde gördüğünür gibi, erkek askısından bir atkı vücude getire- rek, genç kiızların gene istedikleri tuva- letle baloya gidebilmelerini teniin eyle- icad karşısında rektörlüğün ağzı mamış clursa bütün o zamana kadar ya- | "Tit kalmıştır. Oğluna güzel görünmek isteyen bir ana Laondra hastanelerinden birinde yatan bir kadın, uzaklarda bulunan oğlunun kondisini ziyarete geleceğini haber alır almaz, hastabakıcısına, allık ve pudra aldırtmış, sürünmüştür. Sebebini soran- hara: «— Oflhuma çirkin ve pörsük — suratla görünmek istemiyorum» demiştir. lerin fikirleri, hesabları, zevkleri ve gö-| — Lord Roçildin vasiyeti İngilterede yerleşmiş olan Roçiki aile- $inin reisi Lord Roçild, İngilterede Tring parktaki malikânesi ile 300 dönümlük a- rarisini, Biritiş Müzeuma bağışlamıştır. Malikânede 2 milyan tane eşlerine na- dir rastlanan kelebek ve diğer böcekler. şimdi nesli münkariz bulmuş, yahan eşe- Bi cinsıinden kuvaga hayvanı vardır. Ro- çild silesinin şgimdi tek bir evı kalmıştır. ederken ne Üstündağın projesini müda - Onda da kendileri oturmaktadıriar, çi Garzetelerin söylediklerine bakılacak dediyesi Taksimden Harbıyeye kadar uzanan boş sahayı ko- Yaylıkla imar edilmiye müsald bulmuş Kendisile tamamen hemfikiriz. Saha evvelâ hükümetin elindedir, sonra da şehrin en parlak semti sayılır, parıltısı kolaylıkla arttırılabilir. Yalnız bu vasıtaların mahiyeti üzerinde biraz durmak lâzımdır. Gene gazetelerin verdikleri malümata bakılacak oluzsa belediye konservatuvarı, tiyatroyu vesair eğlence ve umumi fayda kaynaklarını Taksimde yapmayı ları Taksimde yapmayı Taksimin imarı için kolay bir ve. sıta olarak telâkki ediyormuş. Bizim bildiğimize göre könservatıvar İstanbul semtinde İSTER Maddi kıymetlerde ölçü terazi, manevi kıymetlerde istif- İNAN, İ â Galatasaray - Slavya İ maçı ji — Bizim meşhur futbolculardan biri: j : KSN ş Hergün bir fıkra ! | nin karıst meşhur jfutbolcunum daima ; futboldan bahsetmesinden çok müyş- İ tekidir. Geçende gene meşhür futbul- cu; futboldan, maçtan — bahsederken | hiddetlenmiş: ; düşünmez, bir şey bilmezsin; demişti. Eminim ki evlendiğimiz tarihi- bile bilmiyorsundur. ğ Meşbur futbolcu bir an düşünmüş- j " | — Neye bilmiyeceğim, dedi, gayet ti biliyorum. O gün Slavya takımi- le, Galatasaray takıma Taksim stad. saray Slavyayı üçe karşı beş golle yenmişti. alereiiz | - v Garib bir ağaç Bundan yirmi beş sene — evvel, bir ağaca başka bir aşı aşılanmış, vebu —ağat, re- simde gördüğü - nüz şekilde bü - yümüştür. Len - drada ziraat mü - esseselerinden bik dinde teşhir edil - |mektedir. Bu a- ğacın boyu 2 met — ve 20 santimdir. Yaprakları defne- yi andırmakta « | dır. Ve yaz yeşi « fidir. Şimdi, ayni ağaçtan elde edil- mek için yeniden bazı ağaçlara aşı y apı lmaktadır. Ancak aşı tesirini azun — senelerden ada ö nnn büyüdüğü cihet - le ayni fidandan birkaç tane daha e MWiçin? Neden? & ham işaretidir. niçin ve neden yaptığını sor. SÖZ ARASINDA Kadınların v | İngiliz ve Alman Bankaları müdürleri Bir arada Ajanslar Almanya bankası müdürü 'ı yormunda bir maç yapmışlar, Galata- | Dr. Şahtın, İngiltere bankası müdürü ve (Esrarengiz direktör) lâkabı ile maruf lan Mister Montagünün daveti üzerine Londraya gittiğini, orada bir hafta kal- dığını haber verdiler. Resmimiz maliye âleminin iki büyük simasını bir arada ve dostça konuşurken gösteriyor. Kadın hem denize, hem de denizçiye benzermiş! İngiliz amirallerinden Gardon Cam- pel, Londrada mödern kızlar cemiye - tinde yaptığı bir müsahabede şöyle de- miştir: «— Bir denizci, bir tayfa ile bir penç kız arasında müşterek vasıflar bulu - ruz. Bu genç kız ister asri olsun, ister eski kafalı olmum, bu vasıflar her za - man için kendisini gösterir. Bir kadın veya bir tayfa, yahud bir denizci kararsızdır. Ekseriya da man - tıksız, densiz olur. Sonra kadın ile deniz — de birbirine benzer. Zira her ikisi de miltemadiyen değişir. Bakaraınız ti, kadın bir an | - çin uysal, iyidir. Derken, tıpkı deniz gibi gittikçe sertleşir, sertleşir, sonun - da müthiş bir fırtma, kasırga kesilir - ler.> mek icab edecektir. Aşı ilk — yapıldığı elde etmek için uzun müddet bekle -| tathik edilmişti. ISTER olursa İstanbul be- zarlıklar yapılmıştı, İNANMA! yapılacaktı, bu maksadla bir çok yerler satım alınmıştı, ha- bütün bunlar yapılırken de esasen kâfi derecede hayat merkezi olan Beyoğlu semtine mukabil da- a kullanılacak | edilmişti. kunabilir, yalnız biz düşünüyor ve bun- parlatmanın doğra cu sen: lNAN. 1ISTER Seçilen yer, beğenilen mıntaka fena olabilir, somtinde, hattâ Beyoğlu semtinde bir diğeri, daha iyısi bu. ha kesif bir Türk kütlesile meskün olan İstanbul semtinde ikindi bir hayat merkezinin yaratılması düşüncesi takib İstanbul elirnizde ikinci bir hayat merkezi, irfan merkezi, eğlence merkezi yaratmak imkânı varken, esasen kendiliğinden parlamakta olan, bir mıntakayı daha ziyade olduğuna inanmıyoruz. fakat ey okuyu- İNANMAI! Her hangi bir işe karar vermeden önce, kendi kendine | l Osmanlı devrinde, bu memlekette bt Sözün Kısası Gayriresmi Elçiler Ç E Tüb B eynelmilel münasebatta ıki türlü mümessil vardır: Biri, devletler arasında cari olan resmi münasabatı tali" zim, idare ve idameye memur, resmi iti madnameyi haiz elçilerle diplomtalar, dİ- ğeri ise, mensub bulundukları milletif sosyal, ekonomik, endüstriyel ve kültü- rel propagandasını yapmak, o milleti sevdirmek, piyasadaki rakiblerine kar$şi muvaffakiyetini, üstünlüğünü ter ey* lemekle mükellef bulunan kimselerdir. Zengin, ekonomisi ve ndüstfisi Herle- miş milletler için, kendi memleketlerin" de muattal kalmağa mahküm önemli sefe mayelere, içeride sürüm bulamıyan veyâ fazla gelen mamulât ve masnuata, baçkâ yerlerde mahreç aramak bir zarurettir. Bu mahrec! ararken, onu aramağs mo* mur edilen kimsclerin, gidecekleri yer* lerde kendilerini antipatik göstermiyeceik hattâ bilâkis sevdirecek, kendilerime kaf” şı itimad telkin edecek evsafı haiz bulut maları şarttır. Her memlekat az — çoke kendi arazisinde iş görmeğ gelen yabaüti sermayeye hüsnükabul gösterir. O şart” la ki bu sermaye makul bir şekilde intifâ etmekle beraber, işlemeğe geldiği yurdü istismara değil, imara, ve o yurdun efrü* dmna her manasile hizmet etmek maksir dina tahsis edilmiş olsun. Biz, bu evsafı haiz yabancı sermayey$ daima hürmet göstermiş, dürüst bır mib letiz. Lâkin, bize gelen her yabancı s€f”* mayenin de bize ayni dürüstlükle mukâr bele etmiş olduğunu iddia eylemek birağ güçtür. Bununm da sebebi, o sermayedâf” Jarın bize gönderdikleri gayri resmi elçi* leri seçmek hususunda Tâyıkile tiliz daV” ranmamış olmalarıdır. Filhakika bu mü* messillerin çoğu, yeni Türkiyedeki deği” Şikliklerin farkında olmaksızın, hâlü kas pitülâsyon devrinin devam etmekte OF duğunu zümederek, buraya, bir müstem- lekeye gelir gibi gelmekte, Türk efkâri umumiyeasini, Türk nizamlarını Türk varlığını (kabili ihmal bir kemmiyet ç kantite hegl'Jabi) addederek ış görmeğt yeltenmektedirler. Halbuki bizim yepy&” ni zihniyetimiz anlaşılmadıkça ve OnA bilâkayıd ve şart hürmet gösterilmedik” çe, bizimle iş görmeğe imkân yoktur. Bi bizzat ciddiyeti ve dürüstlüğü her şeydtf üstün tuttuğumuzdan, karşımızcakilef” den de ciddiyet ve dürüstlük hususundâ ayni hassasiyeti bekleriz. ki dalavere çevirmek, kaşkariko Oyfö” mak mümkündü. Türkiye Cümhuriytti bu kelimeleri de, medlüllerini de, o köf” pe ve kokmuş devirle birlikte — tarihö gömdü. Şimdi, bunları tekrardan yaşat” mağa kalkışanları bihakkım ihanetle İt ham ve kendilerini aramızdan — isti ediyoruz. Şimdi, istediğimiz, bu hali hazır zihn* yetimizin hariçte Tâyikile idrak olunmü” sıdır, İşte o zaman, bizimle iş görmel İf tiyen yabancı sermayenin bize gönd ceği gayri resmi elçilerini daha ve daha itinakâr olması lüzumu anlaş'li” Böyleleri, Türkiye Cümhuriyeti —37 kadar makamlarının hüsnükabulünütf* ciddiyetinden, — dürüstlüğünden daltii meranun kalmışlardır ve onun içindir ber taraftan, hükümetimize, kredi x£ teklifleri vaki olmaktadır. Her millet, seyyanen burada iş YAP * mağa gelebilir. Fakat mümessillerin” çerken, modern, Kemalist Türkiyeyi i|hakkım aunlamış, onun prensiplerime met etmeyi şiar edinmiş Insanları t (Devamı 14 üncü sayfada) — —e OU TAKVIM BİRİNCİKÂNUN