12 Sayfa SON POSTA U” “Son Posta,, nın Hikâyesi aait 'NDeazai ai mmmmıLE B 6 “Pastahanenin bir köşesinde kibar gi - yili, kibar duruşlu, yaşlı bir erkek, mah- zun, fakat çok yakışıklı bir delikanlıya: — İşte böyle yavrum, diyordu, vazi - yeti sen de bilmez değilsin. Adımız güya prens amma, cebimizde beş para yok. Baban olduğum için bunu itiraf etmek bile bana çok güç geliyor. Ne yapayım ki mecburum. Eğer akılsızlık eder de ko- ca milyarderin kızile evlenmiye razı ol- Mazsan, mühitteki bütün kredimizi kay- bedeziz. Anlamıyorum, ne diye tereddüd ediyorsun, Gül gibi, terrü taze bir kız... Senin için de ölüyor. İnsan ayağına ka- dar gelen nimeti teper mi? Genç adam doğrudan doğruya vermedi, yalnız — Ömründe hiç sevdin mi baba? diye sordu. « Çok... Aşkı icad eden sen değilsin ya, Herkes gençliğinde sever, soara u- nutur. Ha göreyim seni, yoksa bir kızı sevdinı unutamıyorum mu diyeceksin? bu bahsi babacığım. Sev- um bundan ne çıkar? İste - diğini yapacağım. O kızla evleneceğim. Baba oğul pastahaneden çıktıkları va- kit birbirlerinden ayrıldılar. Genç adam dalgın dalgiın hem yürüyor, hem düşü - nüyordu. Demek yarın, öbür gün evlene- cekti. Alacagı kız, yakımda ölen bir mil- yarderin tek kızı ve ik varisi 1dl. Tat- lı, höş bir kızdı da.. Fakat onun gözü hoş kızların hiç birini görmüyardu. Bir kaç adım atmıştı, önünde, ayakları. nin hemon dibinde lüks bir hususi oto - mobilin durduğunu, narin bir kadın kolu- nun açık pencereden uzandığımı gördü. Bir kadın sesinin: — Gelmez misiniz, gideceğiniz — yere kadar götüreyim, dediğini duydu. — Beni mi? Teşekkür ederim. Gidece- #Şim yer pek yakın. — Olsun. Buyurunuz da götürüvere - yim, Genç prens itiraz etmedi, Gülümsiye - rek otomobile girdi. Bu yabancı genç k dının yanına oturdu. Gözünün ucile o eski Yunan heykellerini andıran hariku- lâde profilini seyre başladı. — Mersi, hem nazik, hem pek cesur - muşsunuz doğrusu, cevab İfakat hanım gene söze müdahale etti. /—© — Bu oğlan hep şuyor.. — helecan galiba zihnine do- kundu. Saçma sa- öylüyor.. Diyecek — oldu. Fakat tam o an - da bakışları, To - riğin — tehdidkâr tazarlarile karşı - laşınca dili boğazına tıkıldı, sustu. To- tik cebinden para çıkarıp Takvora u - zatarak: — Kuzum ahpart! dedi; Çarşiya ka - dar zahmet ediver de, akşam için bize adamakıllı bir meze sofrası donat. İh - tiyat, anasonla ispirto da al da yarı yal- da kalmıyalım.Bugün iyicene kafayı kirişlemek arzu ediyorum, Misafir de çağırdım: kibarca ağırlamalıyım, — Peki Gidip, istediğini alayım, Ve lakin şu misafir dediğin kimdir? Ağna- yalım. — Patleoma! Görürsün. Ben de azı - cık odama çekileyim de istirahat ede - yim, 'Torik, hepsini birden merakta bıra - karak ayrıldı —38 — 'Topel bekçi, tahta bacağını tikırdata tıkırdata merdivenleri — çıktı, sofaya geldi. Toriği selâmladı — Efendi! Uküz geldi. — Buyursun! efendi, karısı, Takvor., bir - yüzüne taaccüble — baktılar. si, haber verdiği — ziyaretciyi alıp getirmeğe gidedursun, Gurabi efendi oğulluğuna sordu: — Evlâdım! — Anlayamadık. Gelen kim? K — Herif söyledi ya? Öküz! İhtiyar gülümsedi — Gerçi bazan öküz makulesi de tıp- &ı zişuur âdemler gibi hareket eder - — Erkekler güzel kadınların isted'kle- | rini ne cesaretlerinden, ne de nezaketle- Tinden dolayı yaparlar Mis? Hem bunun ceşaret neresinde? — Bir yabancının otomobiline binmi- ye razı oluvermekte... Nereye gideceği - Mmizi sanıyorsunuz prens? Bakınız, prens olduğunuzu biliyorum. Hattâ evinizden | ne vakit çıktığınız?, ne vakit pastahane » ye geldiğinizi de söyliyebilirim. İki saat- tir sizi takib ediyordum. Kim olduğumu, sizden ne istediğimi sormayınız, çünkü söylemem. — Klim olursanız olunuz, ne wsterseniz isteyiniz, sizin gibi melek yüzlü bir ka - dmdan insana fenalık gelmez. bi şeyi döndü. Muazzam Genç kadınla bir uşak ka- piyı açtı. Sessizce yol gösterdi. Girdikle- ri büyük salonda bir erkek bekliyozdu. | Daha kırkını bulmamış, fakat göbe! çenesinin altı kat kat bir adam. Genç ka dın bu yabancı erkeği prense <«ağabeyıma | şar. diye . Hakikaten de bi n dal gibi inceliğine, öbürünün kabalığına rağmen aralarında © anlatılmaz kardeş benzerliği yok değildi. Şişman adam cid- di bir tavırla elini uzattı. — Prens Rudolf, sizin r. Kardeşim getirdi. Bizi tanımazsınız Bon lyarder Carstairsin kızının muteme- | iyim. Babasının da en yakın arkadaşıy -| dım. Bu kız müutlaka sizinle evlenmeyi koymuş. Çünkü — teerübesizdir Tecrübesi olsa koca olmak için sizi seç - mezdi. Maamafih o ne derse desin bu iz- divaç olmuyacak, — Kimmiş meneden? — Ben... Eğer bu kızla evlenmiye kal-| karsanız, babasinı sahte bir çekle nasıl | dolandırdığınızı meydana veririm. Sözün burasında, geldiğindenberi ses - siz sessiz cturan genç kadın asabiyetle yerinden kalktı: görüşülecek bunun içti — Ben odama çıkıyorum. Kim olursa ) olsun bir irsanin bu kadar küçüldüğünü| görmek istemem, Prens #alaylı alaylı gülümsedi: — Müsterih olunuz Mis, biraz bekler- seniz küçülecek insanın hiç te ben olma- Tumuz ile köonu -|" ECE MACERASI ingilizceden Çeviren : Neyyir — Ammiz d ünüz. Demek mesele böyle, öyle mi mösvö? Beni buraya hemşireniz çağırdı geldim. Güzel bir kadının hatın- |m kırmadığıma pişman da değilim. Fa - n adenizle dolandırıcının kitr ol « una beraber karar verelim. Evet ben rsin sağlığında sahte bir çekle ban- bu bir dolandırıcılık değil, bir şaka « ibaretti. Carstairsle babam, dolayı - sile de ben iyi tanışırdık. Bir gün ona imzasının kolayca taklid edilebileceğini söyledim, inanmadı. Böyle bir tecrübe yaptık. Bunun elddi bir şey olmadığını isbat için milyarder el yazısile bana bir di. Evrakının arasına da buna L Bu kaydı siz her işinize böylesi ge- or, Bana iftira ek isterseniz yalan eki senedle derhal isbat sened vi ir. Fakat ben hakkınızda bir uyandırdıktan sonra ne ni « z kız, ne de muhitiniz bunu kafalarından silemezler. zde olsa gerçekten korkunc ola- bilecek bir insansınız. Fakat işin bu ka- darını da yapamıyacaksınız. Önce eski bir ikâye anlatayım da, sonra da... Genç kız bu sefer de yerinden kalkmış, na çekiliyordu. — Durunuz, dürünuz mis, galiba şını - di do ağabeyinizi küçülmüş görmemek için kaçıyorsunuz. Halbuki - anlatacağım ye sizi çok alâkadar edecektir. Beni kimsenin hikâyesi alâkadar et- mmez. — Eder mis, Çünkü: Bu hikâye ablanı- İris sapsarı kesildi ve sendeledi: — Yalan söylüyorsunuz. Benim ablam öleli on sene oldu. — Evet... On şene, üç ay, yedi gün... Nasıl günü gününe biliyorum değil mi? n yegâne kızdı. O da be- nca sevmişti. Tam evlencenğimiz da o otamobil kazasına kurban gitti. |Buraya gelirken bana yabancı bir oramo- | bile korkmadan nasıl bindiğimi sormuş- (Devamı 13 veü sayfada) SON POSTANIIN -EDERİ ROMANI Yapı işleri ilânı Nafıa Vekâletinden: 1 — Eksiltmeye konulan iş: Ankara Akköprü ile Orman çiftliği yolu üze * rinde yapılacak Tavukçuluk Enstitüsü binaları inşaatıdır. Keşif bedeli 48006 Hira 96 kuruştur. : 2 — Eksiltme 20/12/938 Salı günü saat 16 da Nafıa Vekâleti Yapı İşleri Eksilt” me Komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır. 3 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri evrak 245 kuruş bedel mukâbh linde Yapı İşleri Umum Müdürlüğünden almabilir. 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 3652 lra 28 kuruşluk muvakkât teminat vermeleri ve Nafıa Vekâletinden alınmış ehliyet vesikası göstermelefi lâzımdır. Bu vesika eksiltmenin yapilacağı günden en az sekiz gün evvel iS * teklilerin bir istida ile Nafıa Vekâletine müracaatları ve istidalarına en az DIf kalemde 25000 lira kıymetinde bu işe benzer iş yaptığına dair işi yaptır idarelerden alınmış vesika iliştirmeleri muktezidir. 5 — İstekliler teklif mektublarıni ihale günü olan 20/12/938 Salı günü satf 15 e kadar Yapı işleri Eksiltme Komisyonu Reisliğine makbuz mukahilinde 100 lim edeceklerdir. Postada olacak gecikmeler kabul edilm ez. «4943> — <B790> NEVROZİN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma”, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser: a - Kcabında günde 3 kaşe alınabilir. EENEE İstanbul İlbaylığından İstanbul 20 inci okula atanan Bursa merkez Kocaeli okulu öğretmenlerinde” Güzin Sönmez yapılan tebligata rağmen şimdiye kadar vazifesine başlamamışti”: Üç gün zarfında ödevine başlamadığı takdirde istifa etmiş sayılacağı ilân ol" nur. «BSAT> _____—_———/ İstanbul Jandarma satın alma komisyonundan Mikdarı 'Tahmin bedeli lik teminati Lira Ku. Lira Ku. eli — 600 Üç muhtelif boyda ambalaj sandığı — B10 00 60 a 1 — Cinsi, mikdarı, tahmin bedeli ve ilk teminatı yukarıda gösterilen e' ve evsafı şartnamesinde yazılı (600) ambalaj sandığı 17/12/938 P: günü saat Y1 de İstanbülda Gedikpaşadaki Jandarma satın alma yonunca açık eksiltme ile satın alınacaktır. 2 — Şartname hörgün adı geçen komisyonda görülebilir veya parasız aldırılar bilir. 3 — 2480 sayılı kanun şeraitini haiz isteklilerin ılk temmatlarile belli gün ** saatte komisyonda bulunmaları. — «8727a |sordular. Ne olduğunu bilmeden yabul ediverdim. Bir mukavele —i Cinsi zar günü yarıştan sonra, eğer kırmazsan (00 daha veririz, Üst tarafı malüm. Allahtan ki S £ Ytt dim. Orada, güreş meydanında duâ ettiğinizi! duyar duymaz deli Öİ. sevindim. Az kaldr, islak ve sıcak Pöf lerse de, — lâtifeyi bertaraf edelim de bize hakikati söyle. - Şimdi — gelir, görürsünüz. Sahi « den öküz. Bizim bu- günkü boğa. Ötekiler bir daha bakıştılar. — Gurabi efendi sordu: — ©O mürd olma * di mı? Torik- hiç cevab vermedi. Esasen ce- vab vermeğe vakit de kalmamıştı, Mer- divenden — yukarıya paldır küldür birisi çıkıyordu. Sahan - hkta görünür : gö « rünmez, her ağız - dan başka bir sayha fırladı: — A, a, âa! Geçdim olsun!. Sahiden — Vay kö su!, Nereden çıkmı - şın, zo? Hor'ladın?. Torik yerinden kalkıp, karşıladı. Elinden tutarak yanındaki iskemleye oturttu. yordu. Eskisine nisbetle çok — zayıfla - mıştı, Renginde hayra alâmet olmıyan bir uçukluk vardı. Nefesini |derinden alıyordu. 181 baktı, Bu bakışda: — Bitkinim! Bana ilişmel! ı emek isteyen, yalvar İva bir sigara t öksürmeğe içmek gulacak idi ki siga kaybetmişti. misafirini| Herkes susuyordu. M havereye ne «|ka ne malım var, ne mülküm. Onda da getirdi ve|reden başlanacağını hiç biri tayin ede-|ihtiyar anam oturuyor. Biraz para ka - Takvor| zanayım da öyle avdet edeyim, dedim. Delikanlı ziyadesile bitâb görünü -| çıktı. Elini Zormanın omuzuna daya -| Boks maçlarına iştirak etmek istedim; miyordu. İçlerinde en cesur yarak, sordu: — Burua sen de nereden düşdün, 720?| rurken bu İspanya hatırıma geldi. Ken- derinden | Macaristan neresi, Espanyâ neresi?|di kendime: «Şimdi orası karmakarı - Kendisine doğru, | Amma, deeceksin ki biz nasıl düşmü -|şık bir avantür memleketidir, nasıl ol- hasmâne bir tavırla ilerleyip tâ karşı- | şüz? Orası da öyle, Bu sivali sorsan ye-| sa bana bi” iş çıkar..» diye düşündüm. sınu dikilen Gurabi efendiye melül me-| rindedir. Frenklerin dediği gibi: «İn -|Evvelisi akşam buraya çıkdım. Bir iş| tan teklif ederse de, karar — Allahın -|aramak üzere belediyeye baş vurdum. | Değil mi be Takvor? dırl» Biz bu canabet yere gelmeyiçin | Bana: «Boğa rolü yapar — mısin?» diye attı. O, bunu | aldı, yakdı, bir nefes çe! r çekmez bo-/tüste döndüm. Hü yaşladı. Belli | kesti. Mem sı velce , it adını çoktan diklerini ödetmeğe kalkışacaklar. Hal- | saf” tekiyi Üüzerimden atıp boynunuza lacaktım, Torik: — Allah için, çok güzel olurdu! Dedikten sonra, önündeki den birini doldurup Zormana uz4! — Hayd? bakalım! Tokal, 1 — Âfiyet şeker olsun, ağa! — Bak, nasıl da düzgün kunl;:’; şimdi? O züppe züppe lâfları € hududundan bu yana ;zeqmedll:p,_ öyle İmana — gel de, Cenâl ör nacıl rızkmı verir adamın. .;d. İfakat hanım uzakta duruy(mm# bir, çaktı. n, — delikanlıya a. bakıyordu. bu bakış Toriğif zünden kaçmadı: # — Anne hanım! diye seslendi. N's.. kiz edip duruyorsun arkadaşı öyk? nepeliğine bakıp da vaktile M!'ı, ne düştüğünü mü düşünüyorsufi? , Dünya böyledir. İlkbaharın ırb";, dan yaz, sonra da güz gelir. Gül ivil her mevsimde bir teviye kalsa, bi olurdu. w* Gurabi efendi müdahale etmek tedi: — Evlâdım! Bu gibi sözler nl!#d; ğil mi? Başka bir mevzu üzerindt : rei kelâm eylemek bence dahâ fık, ı, — Haydi be, beybabacığım! ':;:0” baspi geç! Şunun şurasında ’J— muhabbel ediyoruz. Sana — çatf ö Biz kırk yıllık külhanbeyiyiz; SHDf lik raconunu bize sen mi öğrete0” (Arkası - arzuhal etmedik am- ma, O böyle takdir etti. Zorman, yorgun bir sesle: - Benimkisi —de öyle oldu. — dedi. Ben de buralara ka- derin sevkile — gel - dim. — Biliyorsunuz ki, Macaristanda zi- raat öğreniyordum. Torik sözünü kes-| di: — Yok, neme lâ - zım? Çiftçiliğin e - pey ileri. Ocağımıza incir dikmenle, bi - zim kocakarıyı ek - men yok mu? Değ - me çiftçinin kıvıra - ise! Sonra? — Biraz haşarılık ettim, iki sene üs- ümet — tahsisatımı buki Boğaziçinde bir yıkık yalıdan baş- kabul etmediler. Öteye beriye baş vu- Avucuma (50) peçeta sıkıştırdılar. :; d bir Pot dediler — | karşımi — |çıkan siz oldunuz da, top yoluna gü kadeblef " SEŞE v TT EECCESLİAİ / < LİNİ L LTEİ Ca - LAT EŞ S z nn ÇELE L ZLT FFj