8 Sayfa SON POSTA CENUB HUDUDUMUZUN ÖTESİNDE Filistinin mukadderatına hâkim olan adam İlk isyan bayrağını açan Arif Abdürrezak bugün Filistinin kahramanıdır ve 15 bin kişilik seyyar bir orduya kumanda etmektedir Filistin şentrlerinde Kudüs, 25 (Hususi muhabirimiz yazı- yor) — Kimdir bu adam? İki senedenberi Filistin mukadderatı üzerinde hâkim olan, İngiltere gibi büyük bir devleti, nihayet siyasetinde geri dönmeğe mecbur eden, Filistini başı ği halde gene arkasından bütün bir mem- leketin müttehiden yürüdüğü görülen a- dam kimdir? Adı Arif Abdürrezaktır. Küçük yapılı, topuz bünyeli, sert ve keskin bakışlı, ya- nık yüzlü, o, sanki bir enerji kutusu, bir akkümülâtördür. Bugün değil, daha çok- tanberi onu Kudüste ve hattâ bütün FT tinde tanımıyan pek azdır.Bugün, o, asket topluyor, vergi tarhediyor, bir kayanın dibinde veya bir ağacın gölgesinde mah- keme kurup nun neşrediyor, idam kararı veriyor baskınlar yapıyor, bankalar soyup evleri ve bağları harab ediyor. Fakat, bugünl gelmezden e de o ayni adamdı. İn,; lizlere ve Yahudilere karşı mücadele bay- rağını son isyanın başlangıcı olan 936 dan evvel açmış, altışar ay mahkümyietle üç defa hapishaneye girmiş ve her defasında çıktıkça işe yeniden başlamıştı. İnadeı, yorulmaz, enerjik ve vatanperver bir dam. Sert bir nasyonalist! Henüz kırk y nda ve kaç senedir mü- cadele hde bulunan ram kazası dahilinde Tayibe köyünde, eş- raftan ve toprak sahibi Abdürrezakın oğ- ludur. Şamın askeri mektebinde tahsil ve | €ihan harbine Osmanlı ordusile iştirak et- ve miş ve sonra babasının malikânesine çe- kilerek çiftçiliğe başlamış bir Os- manlı ordusunda nasyonalizm öğrenmiş, dövüşme zevki almış ve fakat, Arab nas- yonalistlerile birleşerek son dakikada on- | lar gibi hiyanet hareketlerine iştirak ey- lememiş merd bir Arabdı. Günün birinde İngiliz tedkik heyeti, Baş Müftüye sordu: «— Nasıl bir idare Istersiniz?» © da meşhur cevabını veri e— Bize Osmanlı idaresi başka bir şey istemeyiz!» Arif Abdürrezak bermutad b yanında (di. Bu cevab onu f: ecana getirmişti. verilir!» diyordu. İşte bu adam, bugün da- vasının dörtte üçünü kazanmı bülunan bu Filist ade ediniz; Vaziyette ların bi n—,m.w,nm ve Yahudilerin Arab! ftanbaşa bir harabeye çevirdi- , hüküm veriyor, emir ve ka« | bu adam, Tul Ka-| sokakların hali topraklarından sürülüp çıkarılmalarım 1s- |tiyordu. Herkes, fahiş fiatlarla Yahudilere !lrvprak satarken o «<«Yahudiye bir avuç toprak veren insan vatan hainidir!» diye dolaşıp dururdu. Babasından kalan toprak Üstünde, spor yaparak, avcık - Ba, yücülüğe merak ederek çalışan bir çiftçi olduğu müddetçe, İkide bir Ku- düse gelir, orada siyasetle meşgül - olur, nasyonalist fikirler neşreder, herkese ken- disini sevdirir ve bilhassa Baş Müftünün yanından ayrılmazdı. Baş Müftü onun n dünyanın en akıllı adamı idi. «Gök- te Allah, yerde de Baş Müftü!» derdi. Arif babasının on üç evlâdından biri idi. Rivayet ediliyor ki, babası, oğlunda Arablığa, insanlığa, dine ve toprağa kar- İşı olan sadakat duygularına baktıkça, Oonu pek sever ve dermiş: Bu çocuk, günün birinde büyük bi adam olacak!'a İşte, bugün, Filistinin ve belki de bü- tün Arablığın en büyük bir adamı olan bu kahraman, Kudüse gele gide ve ora- İda Elhaç Emin Elhüseyniyi tanıyıp —©- nunla ve taraftarlarile konuşa konuşa, nihayet gün gelince, nasyonalizm hare- ketinin başkumandanlığım ele almış bu- lunuyor. Ondan evvel, mücadele teşkilâ. . İtının diği zaman, Baş Müftünün en büyük mu- temedi olduğu teşkilâtın idaresini Arife devretti ve Arif te yavaş yavaş bu. |günkü vaziyeti vücude getirdi. Burada dır. Filistin hükümi Arifi üç defa hap- $. fakat her defasında, çıktıktan İsonra ona yetler teklif eylemiştir. İngilterenin gi t politika ajanları, iril! ufaklı Levrence- leri Arife pek çok İngiliz liraları arzet- mişler. Fakat, bu sert rasşyonalist, bu pa- ralara hakaretle bakmış ve daima reddet- miş. Bugün Filistinde Arif, her kimden isterse parayı güzellikle veya zorla ah- ©r ve kendisine mahsus bir Filistin ma- Si yapıyor. Fakat, ki haiz. !u-ın hareketine başlayış da kahra- ır, İngilizler, taksim kararını ilân İve aa e ” Te vit başladıkları man, günün birinde Tayibeye za- gelerek başında bizim Osmanlı zabitlerin- | den Fevzi Kavukci vardı; o, Iraka çekil-| herkesin ağzımda dolaşan hikâyeler var- | se onun hak-| : «Parayı kendisi için | g| du; fakat, bu çekiliş sırasında orada bı- | Paris itilâfı Suriyeyi altüst etti! Şam, 25 (Husust muhabirimiz yazı- yor) — Nihayet, ramazanın son gnnı-— rinde Pariste akdedilen yeni ttilâf Suri- yeyi altüst eden bir vakıa oldu. Fransa ile Suriye arasında akdedilmiş olan is- tiklâl ve ittifak muahedesini Fransanın mer'iyet mevkiine koymak için ileri sür- düğü bütün şartları, Suriye başveklli kabul etmiş bulunuyor. Bu sâyede Su- riye latiklâline kavuşacak amma, bu İs- tiklâl o kadar şartlara bağlı ve Suriye devletinin en basıt baklarını o derecede hükümsüz bırakan ahkâm içinde tahak- kuk ediyor ki artık buna istiklâl namını vermeğe imkân kalmıyor. Bu vaziyeti gören hükümet muhalif- leri, Paristen gelen ilk haberler üzerine mühim bir hareket yapmaya karar ver- diler. Doktor Abdurrahman Şehbender muhalefet namına büyük bir beyanname neşrederek bunda hükümetin yaptığı son itilâfi giddetle tenkid eyledi. Fakat, iş sade tenkid ile kalmadı. Da- ha ileri gitti ve camilerde vüzlar, sokak- larda nümayişler başladı. Yapılan itilâf mucibince, Suriye dahilindeki bütün mezheblerin himayesi bakımından Fran- saya bir takım haklar verilmiş olduğu görülüyor. Bu şart, Şamda mebrul din ülemasının büyük bir kısmını heyecana gefirdi. de artık frenklere mi kaldı?» dedikodu ve hareket meydana çıktı. Bu- nun üzerine vüizlerden bazıları camiler- de muahede, Fransa ve hükümet aley- hinde tenkidlerde bulundular. Hükümet rabıtam, bu gibi tenkidleri. susturmak Pa £ BŞ Suriye Başvekili Cemil Bey için camilere girdiler, vâizleri tevkif edip götürdüler. Ayni zamanda genç'ik te siyast nüma- yişlere girişti. Muhalefetin yaptığı nü- | İidir. mayişlere mukabele etmek üzere Vata- nf bloku.da faaliyete geçti. Hülâsa, Pa- riste Cemil Beyin yaptığlı itilâf Suriyenin Çaltını üstüne getirdi. Alınan tedbirlerle şimdilik sükünet avdet etmişse de bu | vaziyet muvakkattir. Herkes Cemil Be- yin avdetini bekliyor. İtilâfin esasları ve |teferrüdatı tamamen malüm olduktan sonra münakaşa tekrar başlıyacaktır, ——— ——— —— Arifin akrabasından Selim Bey Errah- manı tevkif ettiler ve Şeriaya götürüp hapse attılar. Arif Abdürrezak onu kur- tarmak için yemin etti ve etrafına birkaç kişi alıp Şeria üzerine yürüdü. İngiliz- lere karşı ilk kurşunu orada attı ve ye- Minini yerine getirerek Selimi kurtardı. O gündenberi Arif, Filistinin kahrama- nıdır. Önce memleketin her tarafında çe- teler dolaştırdı. Bugün mükemmel bir askeri talim ve terbiye ile mücehhez on |beş bin kişilik seyyar bir ordunun baş- kumandanıdır. Bu suretle, Osmanlı or- düsü Filistinden çekileli yirmi sene ol- rakılmış olan Osmanlı mavzerleri ve Os- manlı mühimmatı, kâmilen Arifin eline geçmiş, işlemekte bulunuyor. İşte, Filistin kahramanı Arif Abdür- rezak böyle bir adamdır! «Vay, müslümanlığın himayesi | Fransızların Parely tiyatroyu sinemadan «Sinemada para kazanmak, tiyatroda açlıktan ölmek iste- Tim!» Bunu — söyliyen genç ve güzel Fran- |sız san'atkârı Mat « mazel Mila Parely - dir. | Matmazel Mila Parely henüz yirmi bir yaşındadır. On beş yaşında İ- ken tiyatroya ve bundan altı ay ev -« vel de sinemaya in- tisab eylemiştir. Şimdiye — kadar dört filmde yol al - mıştır, En güzel rol- lerini meşhur Fran- &z muharriri Sacha Gultry'nin «Remon -« tons les Champe Elystes» — filminde ve soön çevirmiş ol - duğu (Une Yava) filminde göstermiş » diye bir tir. Bu güzel san'atkâr hayatın? şöylece anlatmaktadır: — Ben küçükten beri dans ile meş - gül bulunmakta idim. Mektebime de devam ediyordum. On beş yaşına var - dığım sırada ailemin vaziyeti çok fe - nalaştı. Vaktinden evvel san'at haya - tına atılmam icab etti. Tamamile tec - rübesız olarak tiyatroya intisap ettim. Bir çok piyeslerde rol yaptım. Bundan iki sene kadar evvel Nev - yorka gittim. Orada tiyatrolarda tem- sil verdim. Bir sinema mektebine de - vam ettim. Sonra Fransaya avdet et - tim. Film çevirdim. Ben hayatı seviyorum. Hayatı anlı- yârak yaşamak istiyorum. Mesleğime candan bağlıyım. Beğendiğim roll yaşatmaktan bü - yük bir zevk duyarım. Bir rolü yaşat- mak başlıca zevkimdir. —Ben tiyatro san'atkârlarını lüzım geldiği kadar o - kumuş bulmuyorum. San'atkârın çekirdekten — yetişmesi lâzım gelmektedir. San'atkâr tam ma - nasile san'atkâr olabilmek içtn henüz genç iken işe başlamahdır. Hattâ içe figüranlıktan başlamalıdır. Perde ar - kasmda sahne vizınm yanında İnsan neler öğrenmez ki... Bir san'atkâr dm şöhrete vasıl olun- cc © mevkti muhafaza eylemeği bilme- kçahımn devresinin yıldızlarından biri Rita Hayworth Holivudda başlayan yeni altı aylık | yeni ve genç bir yıldızı: Mila Parely 15 yaşında tiyatro ile temsil san'atına başlıyan Mil yüksek buluyor: "SıneM” para kazanmak, tiyatroda açlıktan ölmek isteriml,, diydf Mila Parely Sinema hakkındakt fikrim şudifi | Ben sessiz sinemada san' ..y mak isterdim, Şimdi sinemada ";,y kâr tekniğin esiridir. İşte bundan ,y | yadır ki tiyatroyu sinemadan çok sek bulmaktayım. | U Sinemada para kazanmak, fak4 yatroda açlıktan ölmek isterim.> Sinema san'atkârlarınıl şahıslarına göre müzik tarlı’ Nat W, Finston Holivud'un b'h h şahsiyellerinden biridir. Yirmi “fj denberi lerin müzik — kısımlt tanzim eder. Bu müzisyene göre ca san'atkı ra müşabehetleri nan kadın ve erkeklerın ne gibi tarzlarından hi Jemek mün h Meselâ an Crawford tipi: to ve operalardan hoşlanır. Myrna Lay tipi: Folklare şark romanslardan hoşlanır. William Powrell tipi: Operetl hoşlanır. g ğ Robert Montgomery tipi: Şef kılardan hoşlanır. Clark Gable tipi: Hisst şarkt W hoşlanır. Eleanor Powell tipi: Sürükl eyidi |kılardan hoşlanır. Spencer Tracy tipi: Ağır mım*" Holıvudun yeni bir yıldız! g i bu yildiz hı!hî»**'auıı” angaje © tik .filmlerde — muvaffak |dı Rita Hayworte'dur. Kolombiyanın | tadır.,