Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda darağacı altında biten memuriyet hayatı: 142 Musul kız rüşdiyesine 16 yaşında bir muallime geldi. Fakat onun da matluba muvafık olmadığı anlaşıldı. Çünkü Halebdenberi ayni kervanla gelen ve ud çalan bir delikanlı ile yolda sevişmişti Dominiken mektebi bu kadar uzun senelerdenberi gayrimüslim cemaat - feri tenvir etmekle beraber bu mek - tebde tahsil eden kız ve erkek gayri - Müsimlerin hocalıkları ile Gildani, Süryani katolik, Süryani ortodoks, Ya- kubi, Yakobi) ve musevi mektebleri ve alelhusus yerli kadınlar tarafından ida- re olunan ana mektebleri cidden gıbta- yya lâyık idi. Dominiken kız mektebinin imtihan- larında bulundum. İmtihan edilen ve ayni kıyafette bu- Junan kızlardan bir kaçının müslüman olduklarını, rahiblerin ve bu sebeble mektebin Fransız tabiiyetinden dolayı ev sahibi gibi hareket eden Fransız konsolosu söylemiş idi. Ön yedi, on se- kiz yaşlarında sarişın ve müslüman gü- zel bir kız için: — Bu kız, bu havali mahlükatına hiç betgemez Adetâ bir Normandiya güzeli, demişti.! Son senelerde nasılsa hatıra gelerek Müsulda açılmış olan kız rüşdiyesi, hocasının, dahs: Musula varmadan işit- tiğim ve (Musul yolunda) başlıklı ma- kalemde yazdığım maceralarından do- layı kapanmıştı. Bu yüzden, kızlarını rahib ve rahibelerin tedris ve terbiye- lerine tevdi etmiş oldukları için müs- lümarların ileri gelenlerini muahaze ye dilim varmadı. Yetmiş yaşlarında tahmin olunan va- tinin bu hoca hanımla gayri meşru mü- nasebeti gizli, kapalı değil, pek âleni olduğundan infisalimden sonra tahtı - revanına alarak İstanbula götürmemiş olsa da artık onun hocalık edeceği bir mektebe kızlarını göndermeğe kimse - nin razı olmıyacağı tabil idi. Zaten öyle olmuş, hoca hanımın bekâr vali bey efendiye yalnızlık kasaveti çektirme - mekten başka bir vazifesi kalmamıştı. Musul surü haricinde, belediyeye aid ve epeyce geniş bahçesi de bulunduğu için hastane veya sanayi mektebi itti - hazına etverisli olan bir binanın niçin askeri cephanclik yapıldığını bilmüna- sebe nakib Hasan efendiden sörmuş - tum. Nakib efendi; — Vahi, eli, eteği, dili pis bir zat idi. dedikten sonra keyfiyeti şöylece izah etti: «Bir gün hükümet konağı avlu - sunda aşar müzayede ediliyordu. 'Tabit bütün idare meclisi âzası, mültezimler we bir çok ahal' oraya toplanmıştı. Rüş- diye mektebi hocalığında bulunan genç hanım şemsiyesi elinde tıkır tıkır bu cemaat arasından geçerek harem daire- si kapısından içeriye girdi. Harem dai- resinde banım değil, hizmetci bir kadım bile yoktu. Bumu görünce 'vali sabırsız- landı. Beş on dakika sonra kalkıp ha- rem dairesine gitti. Bütün halk havret- le, nefretle birbirine bakıştılar. Dâlniz artık orada durmmıyarak namaz baha- nesile savuştum. Valı bey bu hareketin çirkinliğini sonradan takdir etmiş olmalı ki hoca hanım harem bahçesinin arka kanısın- dan velip gitmeğe başlamış. Fakat bunda da başka bir mahzur çıkmış. Bahçe kapısının karşısında askeri cep hanelik vardı. Bunun — muhafazasına memur aşkerler, bu çirkinı macerayı duymuş olduklarından oradan geçme- mesi. geçerse miümanaat edeceklerini hoca hanıma sövlemişler. Bunun üzerine vali bey bir gün idare meclisinde: — Ackorl cephanelikler, datma şehir- lerden uzakta yapılır. Buradaki cepha- nelik harem bahçesine pek yakın ol - Gduğundan bunun tehlikesi bazı kimse- lerin uykusunu kaçırıyor. Şahsi endi- geden başka bü v üzlüğü ve tehli - keyi .bile izden dola yı bir ka: cümlemiz ağır bir mes'u Ben - | aleyh cepha n resmi, hususi bina- lardan uzak ve belediyeye ald olan bi- | naya olur. Ne dersiniz? » diyerek evvelce bazırlatlığı karar müsveddesini okut - tu. Bir aralık yanıma gelen meclis baş - Kkâtibi yavaşca ve Arabca: — Vali bey, muallimenin arka kapı- dan gelip gitmesine mümanaata kalk- şan askerleri, oradan uzaklaştırmak is- tiyor, dedi. Vali yazdırdığı kararı her- kesten evvel kendisi imza etti ve son- ra da kadıya, defterdara, mektubcuya ve diğer âzaya imzalattı. Müfti ile ben tereddüd ettikse de ekseriyet hasil ol- duktan sonra bizim muhalefetimizle bir fayda hasıl olamıyacağından ister istemez biz de birer imza koyduk. Birinci muallime macerası böyle ol- makla beraber, kimbilir hangi paşanın emekdar cariyelerinden olan ve kız Tüşdiyesine «muallimei saniye» diye İstanbuldan gönderilen bir zenciyenin de Musula varışımdan pek az sonra sarhoş bir halde polis memurlarına kar- şı sılâh istimaline cür'et etmesinden dolayı aleyhinde kanunl takibat icrası için komiser tarafından resmi bir tak- rir verilmesin mi? Ecnebi ve gayrimüslim mektebleri - nin gıbta ettiğim İntizam ve hüsnühal- lerine karşı, bizim rüşdiyenin ârı mu - cib olan birinci muallimesinin mace- rasına ilâveten; polise atan sar - hoş kara hocanın mahkemelerde teşhi- Ti hiç de muvafık olmıyacağından, onu, bir gün sonra Bağdada. giden keleğe koyarak teb'id etmeğe mecbur oldum. Emniyet ve rağbeti mucib olur dü- şüncesile Dominiken mektebinde oku- muş müslümar. kız ve kadınlardan mu- allimeler tayin ederek kız rüşdiyesini tekrar açtım. Bu hocalara kimsenin di yeceği olmadığından Dominiken mek - teblerine devam ettirilen kızların bir | çoğu bizim mektebe gönderildiler. Fa - kat bu hoca hanımlar Türkceyi okuta- madıklarından yalnız Türkce okutmak üzere maarif nezarelinden bir mualli- me istedim. Rüşdiye mektebleri müdü- rü Celâl beye de mufassal bir mektub yazarak herhalde yaşlı ve akıllı. uslu bis hanımın mümkün olan sür'atle gön- derilmesini rica ettim. Altı ay sonra on sekiz yaşında bir hanım geldi. Lâkin öntm da matlüba muvafık olmıyan yalnız gençliği değil- di Bu kız Halebden beri ayni kervanla pelen ve ud çalan Musullu 'bir delikan- J İle yolda sevişerek daimi ihtilâta ve- sile olmak üzere ondan ud öğrenmeğe başladışı anlaşıldı. Alışveriş için daima çarşıda dolaş - masından dolayı Musu! — esnafının (Mekteb anası) adını taktıkları ihtiyar validesini hükümete çağırarak kızının bu yoldaki maceralarına dair şayi plan rivayetleri fililen ve hâlen tokzib ede- çek surette hareket etmesini ve aksi takdirde İstanbula dönüşlerinde har - cirah da vezilmiyeceği için garib ol - duklarını uzak bir yerde sefalete düşe- ceklerin; ihtar ettim. Gençlik ve aşk her türlü tehlikeyi ig- tihfaf ettirdiği için hoca hanım «ud ustamdır» diyerek genç dostunu mek- tebdeki odasına kabule başlamış! Atatürkün hatıratı (Baş tarafı 9 uncu sayfada) tülü Idi. Herkes, ancak pek zaruri ihti - yaçları için evlerinden çıkabiliyor, so « kaklarda hatır ve hayale gelmiyen ha- karetlere uğramamak için caddeler?: var - diplerinden büzülerek, eğilere! korkarak yürüyebiliyorlardı. Bütün ih - tiyatlara rağınen gene bin türlü feci te- cavüz sahneleri eksik değildi. Koskoca İstanbul ve koskoca İstanbulun yüz bin- ” İlerce halkı sesleri kısılmış bir halde idi, |İstanbul ufuklarında — yükselen - şeyler, yalnız düşman sesleri, düşman hakaret- leri, düşman bayrak ve süngüleri idi. Şayanı hayrettir, artık adi bir men - caldırılması her cihetle muvafık |dil gibi ayak altında çiğnenen bu mu - hitte hâlâ bir saktanat, bir varlık farze- denler vardı. Ç(Arkası var) Denizci gözü ile son günlerde İimanımıza gelen harb gemileri (Baş tarafı 9 uncu sayfada) den kruvazörleri vardı. Bu gemi İngiliz tücaretine bir çok zararlar verdirdikten sonra gene bir İngiliz kruvazörü tarafın- dan (Kokoz) adalarında batırılmıştır. E- sasşen bu ikinci Emden © eski Emdenin hatırasını ihya maksadile yapılmıştır. Geminin vasıfları şunlardır: Ağrlık 5400 ton Top (8) tane 15 santimetrelik, 8 tane B.8 santimetrelik (tayyare İçin), (4) ta- ne makineli top. 'Torpil 4 aded (diğer kruvazörlerin torpillerinden küçüktür.) Boy 158 metre. Arz 15 metre Su kesimi 5,.8 metre. Sürat 29 miL Bir defa yüklediği mazotla gittiği me - safe 5200 mil (diğer kruvazörlerde 2500 mildir). Gemin'n en iyi vasfı bir defaki mazot yükü ile gittiği mesafedir. Bu mesafe di - ğer kruvazörlere nazaran iki mizlidir. Kruvazörlerde bu mikdar çok mühim - dir. Çünkü kruvazör( bu mesafenin çok- İuğu nisbetinde, Lmanına dönmeksizin uzun zaman denizlerde kalır ve çok iş gö- rür. Büyük harbde Alman kruvazör! nin aylarca denizde kaldığı vakidir. Moskova (Rus) 1936 senesinde, inşa edilip, hizmete gi- ren bt gemi 2900 ton cesametindedir. Şu halde bu gemiyi, muhriblerden büyük ve kruvazörlerden ük olması dolayısile, Franmsızların Contretorpilleurs smıfına da hil etmek icab eder. Yani bu gemi muhrib vazifesinden ziyade, muhriblerin hü - cumunu himaye edecek veya düşman muhriblerinin hücumumt defe çalışacak |bir tiptir. Zira 2900 ton cesametindeki bir geminin, geceleyin, görülmeden sal- urmasına İmkân yoktur. Geminin 35 mil sürati vardır. Bu sürat |Karadenizde filosu olan memleketlerin gemilerine uygün yoldur. Ancak harb gemileri katolokları bizim muhribleri - mizin süratlerini daha fazla göstermek - tedir. | Gemide (5) tane 13 santimetrelik, 4 ta- | ne (3,7) santinctrelik, top ve 6 tane de torpll kovanı vardır. Bundan başka ge - minin mayin vazifesi de alabileceği urmu- | lur. Hidera (Yunan) 1932 senesinde İtalyada yaptırılmıştır. Bu geminin İtalyan ğonunması arasında, bir çok eşleri vardır. Dünya deniz tek - nikçileri bu gemilere idea) muhrib diye bakmaktadırlar. Gemi 1329 ton cesame - tinde 32 mil süratinde ve (4) tane 12 san. timetrelik topa malik bulunmaktadır. Gemi, bir defa yüklediği mazot fle, 5800 mil mesafe katetmekte ve bu suretle u - zun müddet denizde kalmaktadır. Yunanistanda bu smıftan 4 tane gemi bulunmaktadır. Gemilerden beheri 40 mayin almaktadır. Bu, (4) gemiden mü- rekkeb filonun 160 mayinlik bir vazife alabileceğini ifade eder. Her hdlde —bu gemiler, dünyada mevcud eşleri arasın - da iyi bir mevkie maliktirler. Regine Maria (Romanya) 1929 da, Napolide kâin, İtalyan tez -| gâhlarında inşa edilmiş 1850 ton cesa - metinde bir gemidir. Romanyanın bu sı- nıftan iki gemisi vardır. Gemiler 38 mil süratindedir. Şu halde bu vasıfları ile gemiler, Karadeniz için mükemmel ad- dedilebilir. Bundan dolayı gemilerin nı- sıf kutur seyirleri 3000 mil olarak, az tu- tulmuştur. Çünkü 3000 mil Karadeniz için kâfi denecek bir mesaledir. Buna mukabil geminin silâhlarındaki çokluk göze çarpmaktadır. Regine Maira da (5) tane 12 santimetrelik, (1) tane 7.6 santimetrelik, (2) tane 4 santimetre - lik top olduğu gibi 2 tane de makineli top vardır. Bu suretle bu gemiler hem eşle- rine nazaran üstün kuvvette ve hem de hava hücumlarına karşı mükemmel bir durum arzetmektedirler. Gemide (6) tane kovan bulunmakta ve| gemi ayrıca (50) tane de mayin alabil « mektedir. 4 T Etibba odasında bir toplantı Perşembe günü 18,.30 da Btibba Odası kön- ferana salonunda Türk Mikrobiyoloji Ca - miyett tarafından bir toplanlı yapılacaktır, 'Toplantıda tetanoz komunmasi hakkında mesleki konuşmalara devam olunacaktır. — | Alman - İtalyan Japon askeri ittifakı tahakkuk ederse General H. Münih anlaşmasına, daha o vakit «mü- tareke» adını koyarken bugünkü netice- leri az çok görüyorduk. Her mütarekeyi mutlak barış takib etmez. Mücadele ve- ya muharebe tekrar başlıyabilir. Münih- ten sonra barışın mutlak surette kurul- ması için birçok çartlar eksik, taleb ve ihtirasların teskin edilmesi lâzım idi. Almanyanın yalnız Çeköslovakya ile iktifa etmiyeceği zaten belli idi. Onun koca bir «müstemlekeler meselesi» vardı. Hitler müstemleke işini yalnız bir pres- tij meselesi telâkki etmiyor, bütün Al. manlar eski müstemlekelerin iadesini ik. tısaden dahi lâzım ve zarur! görüyorlar. «Velüâ bir millet genişliyecek toprak is- ter» nazariyesine bağlanıyorlar ve hülâ- sa müstemleke sahibi olmayı hayati bir zaruret addediyorlar. Büyük Almanya- nın kurucusu Hitler mutlak cihangir bir Almanya yapmak istivar ve ona nazaran bu hedef ancak ve en aşağı Fransa kadar müstemleke sahibi olmakla mümkündür, fikrine saplanıyar. İşte Münihten sonra dünyayı yeniden bulandıracak çetin bir mesele, Bunu bi- len İngilizlerle Fransırlar bir taraftan bir takım politika dolabları çevirmekle beraber di; raftan silâhlanmaya ger- mi verdiler, İngiltere evvelâ adaları ko- ruyacak büyük bir hava kuvveti edin- mekle beraber icabında Avrupada kul- lanabileceği kara kuvvetlerin! arttırma- Ba çalışıyor, ayni zamanda 1542 donan- masının Inşasına büyük bir hız veriyor. Fransa da kendisini her şeyden evvel iktısadi sahada toparlamağa çalışıyor ve geniş bir teslihat işine hazırlamıyor. E- ğer Fransa kendisini toplar ve İngiltere- ye adım uydurarak her iki müttefik teş- Nhat noksanlarını ikmale ve büyük hava ve deniz donanmalârını İnşaya muvaffak eolurlarsa Almanyanın müstemleke vesa- ir taleblerine veda etmesi iktiza eder. Onun için Hitlerin Orta Avrupa mese- lelerini tesviye eder etmez müstemleke işine sarılması ve bunda acele etmesi hem politika ve hem de askerlikçe lâ- zımdır. Hitler İspanya harbi müzminleşmiş ol- duğundan onun neticesini bekliyemezdi. Fakat Japonya Haitu jle Kantonu aldık- tan ve Çin orduları enkazını gerilere at- tıktan sonra artık yeni maksadlar için harekete gelebilirdi. Onun için sayın okuyucular dünkü Son Postada üç totalfter devletin yakında imzalamaları muhtemel siyasi ve askeri bir anlaşmanın tahmın oluman metnini okudukları zaman hayret etmemişlerdir sanırım. Bilâkis bunun tam zamanında yapıldığına kanaat getirmişlertlir. Her- haâlde ilkbahara doğru dünyanın yeniden tehlikeli bir surette ikarışmasını bekleme- Hiyiz. Almanya, Japonya ve İtalya arasında siyas! ve askerf tesanitd asasen yeni bir şey değildir. Habeş harbinde İngiltere İtatyaya hücum etmediyse bunda hiç| çi şübhesiz yalnız Almanyanın yardımı de- Ell, ayni zamanda uzak doğu denizlerin- deki Japon donanmasının tesiri olmuş- fur. Çönkü Büyük Britanyanın deniz kuvvetleri Akdenizde harbe girişir giriş- mez Pasifik Okyanustaki ve hattâ Hind denizindeki İngilir müstemlekeleri tehlikeye girecekti, Kezalik Japonyanın serbest serbest Çine hücumunu ve bü- tün şimalden cenuba doğu Çinli istilâ et- mesini temin eden Avrupadaki Berlin - Roma mihveri değil midir? Batıda Al- manya tarafından tehdid olunan Rusya doğuya karşı bir şey yapamaz, İngiliz donanması da Urzakşarka gitmek için Avrupa sularından ayrılamazdı. Eğer Almanya, İtalya e Japonyanın — askeri yardımlarına güvenmeseydi ne Avustur- yanm Jlhakında, ve ne de Çekoslovakya meselesinin hallinde o müthiş rolünü oy- nıyamazdı. Fransız - Rus - Çek askerf ittifakımı sıfıra düşüren Amillerden biri uzak do- gudaki Japon kuvvetleri değil midir? Totuliter öç devlet arasında zaten mevcud bir anlaşma ve bir tesanüdün bugün yeniden kuvvetlendirilmesi ve — YAZAN Emir Erkilet canlandırılması söze mevzu oluyor. Buf” da belki biraz da nümayiş var. Fakat ciddiyetine ve çetin tesirlerine hiç etmemelidir. Yeni anlaşma tahakkuk ederse İngik tereyi pek çok düşündürecektir. Çünkü icabında velev Fransaya yardım için ol Avrupada Almanya veya İtalyaya taâf” ruz ettiği takdirde Alman hava lerinin Londrayı bir cehennem getirmelerinden sarfınazar, derhal J4 ponya onun büyük Okyanusla Hind Ok jyanusundaki müstemlekelerinden beğel” diğine ve bilhassa Avustralyaya taarri” zunu bekliyebilir. İngiliz donanması de olduğu gibi henüz bugün de hem A” rupa ve hem uzak doğuda ayni zamandi bir harbi idare edebilecek madd! bir KUY” vette değildir. Fransaya gelince: Bu ittifakın en çok onun Afrika müstemler kelerini istihdaf ettiği sezilmektedir. Hülâsa Japonya Çinde işine rahatçf devam edebilmek için Rusya fle İngiltt” reyi Avrupada bağlıyacak müttefikler? muhtaçtır. Amerikanın büyük Okyanili” ta harekete geçmesi beklenemez. Bu V# ziyetten istifade etmeği düşünen |için İtalyanın da müzaheretini temin €V tiği takdirde artık harekete geçmi bir mâni kalmaz. Görülüyor ki yeni Mi” laşma Japonya ile Almanyanın rinin elde edilmesini kolaylı dır. Ancak İtalyanın yeni - he: neler olabileceği meraka değer, Bi bir kısmı şübhesiz Şimali Afrikadadır Vf anlaşmanın umum! hedefi gene F tek başına bırakmaktır. Herhalde bal hakkında daha kat'i neticeler çıkâf” mak için biraz daha vazıh malüâmat beklemeliyiz. General H. Emir Erkilet . Bugünkü Çin (Baştarafı 7 mci sayfada) radan yalnız yolunu, yolundaki tehlikeleri araştrmaz, deniz ve hirlerin göze görünmez eruh> larını GA gözetler. Onları memnun bırakmak içip denize açılmadan evvel ya biraz piriff dağıtır. ya da bir horoz kurban eder- Çin köylüsü her şeyde iyi ve fena ların tesirini arar, Eedadının ruhu ci sınıfa dahildir. Onlardan iyilik Teveccühünü kazanmıya çalışır. Fenb ruhlardan kurtulmak için de bir Wu_ çareye baş vurur. Kapısının üstüne ©? leri koruyan ev perisinin resimlerini #” sar, kötü ruhlar, yuvasına yal diye eşiğinin önüne eğri büğrü yarıklâft izler kazar. Mutfağında daima mutfak risinin resmini bulundurur. Bu 2 bir gün cennete döneceğine ve o mif fakta iyilik mi, fenalık mı yapıldığını B” ber vereceğine inanır, Günü gelip te 1ek mi kaldıracağı vakte kadar, cennette iyiliğinden bahsetsin için perinin her gün bir parça bal dokundurur. T laştırabilirler. Çin şehir ve köyl falkcı; işi en çok olan insandır. alır, çarşıda, mabed önünde, yol kenâ rında oturur. Para ile her istiyenin $4 lna bakar. Ona her çeşid müşteri SÜ O sene mahsulün bol olup (çi merak eden çiftçiler, tasarladığı işil gidip gitmiyeceğini endişe eden hastalar, yola gidecekler, hattâ ölüsünü gömdürecekler... Vi bir gün keştirilemediği için bi aylarca, hattâ yıllarca toprağa ö a mekbadlü yapıbiıy busst e de saklandığı çok vakidir. Bu falcılar yarın, okuyan neslin U'; tutunamıyacaktır. Fakat bugün cabil lünün her hareketine onlar hâkim- Hir İşte Çin böyle bir unsurdan moderü devlet yaratmıya çabalıyar, Bu işt uygun bir talim ve terbiye, bütün Jekete yayılacak geniş bir tedrisat mi ve hepsinden evvel uzağı- göreli 5 sevk ve idare kudreti sayesinde labilir. Â . î îaâ& Â V <$ Tüpütz membalirnıın çe K. Neyyir e x sreo -rLprve 7 rBgP » H & d © Y c © B z M y