SÖTETEKI ON POST /Ona aid ATANIN SÖZLERİ Hatıralar ürkün haysiyet ve izzeti ne-|teşkil edip muharebeye devam eder. Ya-| .Geçen yılın ağustosunda Ezzincan köy fsi ve kabiliyeti çok yüksek|nındaki cüzütamın çekilmeğe mecbur ol-/eğitmeni yetiştirme kursundan dönüyor- duğunu gören cüzütamlar, ona tâbi Ol- | dum. Srvasa gelince lise binasını görmek L Japonyada Manevi Seferberlik | Yeni elbise giyilmiyecek, K ti « y FE F. e büyüktür. Böyle bir millet emr yaşa- — Maktansa mahvolsun evlâdır! * Yalnız mitingler ve tezahtirat büyük Bayeleri hiçbir vakit kurtaramaz. Kuvayi milliyeyi âmil, ve idarei mil - liyeyi hâkim kılmak esastır. * Millet berhayat oldukça ve teşebbüsatı fedakâranesine devam eyledikçe ademi Mmuvaffakiyet mevzuu bahsolamaz. * 'et ve merhamet dilenmek gibi bir yoktur. Türk milleti, Türkiyenin bunu bir an hatır. lar, * Milletime şunu tavsiye ederim ki: Si- başının üstüne ka- viodanındaki i çok iyi tahlil etmek dikka- n feragat etmesin. * Hat müdafaa yoktur, sathı müdafaa Fardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış to vatandaşın kanile 1- © hanmadıkça samaz. Onun için kü- © fük, büyük am, ilk durabildiği doktada, * mana karşı cebhe maz. Bulunduğu mevkide nihayete ka- dar sebat ve mukavemete mecburdur. * Küudret — ve kabiliyetten mahrum o - lanlara iltifat olunmaz. İnsanlık, adalet ve mürüvvet icabatını, bütün bu evsafı haiz olduğunu gösterenler taleb edebilir. * Bu eser Türk milletinin hürriyet ve istiklâl! fikrinim lâyemut abidesile, bu eseri vücude getiren bir milletin evlâdi, bir ordunun başkumandanı olduğumdan iLelebed mes'ud ve bahtiyarım. N Biz, Türkler bütün tarihf hayatımızca |hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz. | * Türkiye Cümhuriyeti cihanda işgi ettiği mevkie lâyık olduğunu asarile iş |bat edecektir. | * Bizim çehremiz her zaman temiz pâk Idi ve datma temiz ve pâk kalacaktır. b * Ey Türk gençliği birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cümhuriyetini 1lelebed muha! ve müdafaa etmektir. İ İsmet Hulâsi b B — Bunla Asırlardanberi bozulmıyan bir orman yolu | Malılar tarafır bir Bu yapılmış vardır. kadar — mıştir ki o zan © danberi bir C eksilmiş, ne de yerinden oynamıştır. Vat * Kulağı delik bir hayyan: Yarasa Kulağı delik | vanların — yyarasaları mak doğru olur. Y salar ulak lerin kanad başında İyi koca, aile babası, Zümrüdanka kuşu.. ' «— Bir çocukluk arkadaşımla sevi- Wyorduk, evlenmek üzere ıdik, derken araya aile dedikoduları, menfaat en- dişeleri karıştı, ayrıldık, 0 zaman yaâş- z olgun, fakat servetçe daha , mevki itibarile daha görde landım. Birinciyi u- huturum, ikinci, 'e başlarım, Banıyordum, &mma hakikat öyle çık- madı, birinci elân kalbimde, ıkinci ise bana gittikçe soğuk gelmekte, Biraz daha be m, diyordum. Yalrız İzdivaç günü yaklaştı, şaşırmış bir va- tiyette kaldım.> * Bomonti taraflarında bir yerde otu- «P. K.» böyle derd yanıyor, biraz hodbinane bir nasihat ini duyuyorum. sevi adamla evlenirsen, ç kişiyi bed. neisi kendin- n nişanlın, üçün- yakarak, gemileri tutuşturarak, Afri- kadan İspanyol toprağına geçmiş olan Arab kahramanına benzemeyi tavsiye etmem işlerinde avantür geçen a ntik hayatına - belki T rın T y — — n biliyor mu idiniz? — | Kuş yuvası şeklindeki garib şapkalar Almanyadaki Karaorman munta- kasında — bir za- manlar kuş yuva- sı şeklindeki şap kalar çok moda idi. Bu — modanın bu günlerde Av - rupada — yeniden başgöstermesini bekliyebilirsiniz. n l4 ş * Dev adam Karnera bir dakliloya gönül vermiş Eski ağır siklet boks şampiyonların - dan, şimdi de İtalyanın gözde — sinema yıldızlarından olan dev adam - Karnera, posta daktilolarından — birine âşık ol » muş, onunla behemehal evlenmek iste - yakışırdı, 20 nei asrın buhranlı dün- yasında belki bir şey olmaz düşünce- sile uçuruma atılmaya benziyor. O halde yapacağın şey gudur: Eski nişanlını bul, onun da sana kar- gt eski muhabbetle bağlı kalıp kalma- mış olduğunu öğren, müsbet cevab &a. hrsan, aile dedikodularını, menfaat eni- dişelerini bir kenara bırakarak, artık ikinet bir nişanlılık devresine uğra- madan derhal evlenmenin mümkün olup olmıyacağını öğren, mutlak bir kanaat edinirsen, ancak o zaman bu- günkü nişanlına vaziyeti dostça anla- tarak ondan özür dile ve sevdiğin ile evlen. Aksi takdirde, birçok genç kız- lar müstesna şartları nefsinde topla- miş erkeklerin zümrüdanka kuşu ha- line geldiğini iddia ediyorlı Böyle masa bile aile babası olabilecek ko. caların tümen tümen sokakları doldur- madıkları meydandadır. Bugün elinde bulunan erkeği bırakma. Nişanlı iken sevmiyorum diyorsun, karısı olduktan sonra fikrini değiştirmekliğin de müm- kündür, Hatırdan çıkarma. 4 Manisada Bay «B. Ş.» ye: Sizin yerinizde, ve bir erkek olsay- dım ne yapardım bilmiyorum, düşün- düm, tayin edemedim. Binaenaleyh #ize müsbet veya menfi hiçbir tavsiye- de bulunmıyacağım. Allah yardımcı- nız olaun. TEYZE in doğruca oraya İnmiştim. Bu binada bir talebe olarak vaktiyle benim de ha- tıralarım vardı. Fakat düşünüyordum. |Burada, bizden sonra okuyanlar ne ka- dar ta'ihli idiler. Koca bir kurtuluş har- bini ve yeni bir devletin kuruluşunu, bü- |tün dünyanın gözlerini kamaştıracak bir başarı ile sona erd'ren Atatürk, bu bina- |da ne heyecanlı günler geçirmişti. Etra- fında toplanan ilk talebelerinia dersane- böyük vatanperverlik idenlojisin! neş- şladığı kürsü, içinde milletinin kur- arladığı yatak odası, |re ba; tuluş plânlarını tade ve basit eşyası ile burada olduğu gibi duruyordu. İnsan o günlere ve ken- di içine dönerek koridorlarda sessiz do- İlasırken, şanlı bir kurtuluş tarihinin ilk sayfalarını bizzat yaşatan ve teneffüs et- #ren bir hava ve bir muhit içinde oldu- | ğunu hissediyor. Yanım sıra yürüyen memur, tarihe malolan bu eşyanın her parçasını buraya ! bir, bir gösterek he- Onun hayatı sanki bu- a bitecekti. Hekkı on dokuz yıl evvel, rada başlamış, bu Bundan t bu binada, Atatürkün yanında ve hizme- tinde bulunmuştu. Atatürkün burada uy-| vardı. kusuz biten gecelerini, larının bile getirdikleri müşkülât |Bümlerini çözmek için nasıl uğrı bizzat görmüş ve yaşamıştı. Ataürkün yazılarını saklıyacak kadar itimadını ka- rzanmeak, onun için ne büyük bir mükâ- fatı ikat bu derece bağlılığından, aile- si ve babası endişe etmiye başlamıştı. Şehirde fena haberler dolaşıyordu. hayet bir gün, babası dayanamamış, pgiz: İce onu görmiye gelr a topladık-| dü- | | şti — Oğluüm etme, eyleme, bırak evine İget, bugün, yarın şehir basılacak ve bu- İradakiler yakalanacak deniyor Mustafa | Kemal her şeyi göze almış. Sen kendini İve aileni düşün! diye yalvarıyordu. He- yecanla sözünü keserek: | — Babanızın bu teklifine karşı ne yap- tınız? diye sorı — Babam, sözünlü tutmam için birkaç defa daha gelip beni taxyike devam etti. Atatürk bu vaziyeti sezmiş olacak ki bir gün beni çağırdı ve sik sık yanıma gele- nın kim olduğunu sordu: — Babam efendim, dedim. — Peki dedi. Biraz sonra, beni, tekrar |Elini omuzuma koyarak: — BRizmetinden memnunum; fakat ba- |ba hakkı büyüktür git dedi. Git, fakat ba- bana söyle, ki vatan elden giderse ev!lâ. dın ne hükmü kalır.» Bu sözler bir hıçkırıkla düğümlenmiş- ti durmadan ağlıyordu. Bu n& manalı, ne insant bir ağlayıştı! İri gözlerinin pına- |rından dökülen yaşlar, Atası için muhab- |bet ve sadakatle çarpan kalbinin en celt bir Hadesi, o günlerin içinde birbirine akan ıztırab, sevinç ve hasret duyguları- nın tâ kendisiydi. gağırmıştı. Sadece sevinmesi Jâzım geleceğini hiş- settiren bir tonla: — Neden ağlıyorsunuz? dedim. | Kendini toplamağa çalıştı ve başını kaldırarak: — Fiç... dedi. Babam bugünleri göre- medi de ondan... * Bizi ölümden kurtaranın ölümüne inan- mak ne kadar güç! Fakat kaç gündür, bizi ağlatan gerçek bir ayrılık var, O günlerden sonrasını göremeden ve bu- günlerde bizimle ağlıyamadan aramızdan ayrılmıç olanlar için de yanalım ve ağlı- yalım, R. R. Elbise hırsızı mahkâüm oldu Kapalıçarşıda eibiseci Eşrefin düki kânından gömlek ve s#aire çalan Meh- med Ekspres, yakalanarak Adliyeye teslim olunmuştur. | Derhal Sultanahmed birincdi sulh ceza hâkiminin huzuruna çıkarılan | suçlu, yapılan duruşması sonunda 20 gün müddetle hapse mahküm edilmiş- tir. mekten kendini alamazdı. bina yapılmıyacak, hiçbir şekilde eğlenilmiyecek! aa aananmnma nnn ĞALA «Manevi Seferberlern in Tokyoda kuvvetli bir cemiyetleri Japon bayrağını kendilerine sembol yapan Bbu zümre cebhelerde dövüşen askere mümkün olduğu vardır. kadar uymağa, ömürlerini yarı Karanlık içinde geçirmeğe çalışıyorlar. eeet Tokyoda artık az rağ Eskiden Toklonun Ginzam tıpkı Pica- diliy sirkine benzerdi. Bu büyük eğlen- ce yerini gören herkes «işte Londral» de- Bugün bunlardan hiçbiri yok. Tokio yeniden loş, sönük sokaklar şehri oldu. Yarı karanlık yollarda ayağı rastgele bir taşa çarpan gezmenin aklına ilk şu gelir: «Acaba bu şehir bir hava hücumuna kar- ge mi bazırlanıyor?> (mlarının yalnız Çin şehirle- mahsüs bir korku olduğunu öğre- nince de «Tokio herhalde harb tazyiki a tında elektrikten ekonomi yapıyor» dü- güncesine kapılır. Halbuki ne o, ne de öteki. Japonyanın en sıkı bir ekonomi havası içinde yaşadı- ğında şübhe yok... Ve eğer muharebe u- zarsa - uzıyacağa da çok benziyor - Ja- pon ekonomisinin, İngilterenin dört U- zun harb yılı içinde bile tatmadığı, eski Atina kanunları kadar şiddetli bir hal alacağı da muhakkak... Fakat ne Ginza- yı, ne de ona benzer eğlence yerlerini böyle karanlığa gömen, normal bir eko- nomi kaygusu değildir. Çünkü: Bu mem- Jeketin en kolay ve en ucuz elde ettiği bir şey var sa o da elektriktir. Hayır, Tokiodaki ışık azlığının sebebi bambaşka... Burada yani cebhe gerisin- de rahat rahat yaşıyanlar, ömürlerini ki askere mümkün olduğu kadar uymak için göze alıyorlar ve bunun adına «ma- nevli seferberlik» diyorlar. «Manevi seferberler» in Tokioda kuv- vetli bir sosyeteleri var, Japon bayrağını kendilerine sembol yaptıkları, ve güya | Japon ruhunu nazariyelerine esas tuttuk- ları için, salâhiyetli mahfeller bunların hattâ en yersiz plânlarına karşı koymak- ta güçlük çekiyor. bet bulan bir sinema binam | Bu cereyan bir bakıma Japon halkını Vesaslı bir cebhesini, herkesle beraber ağr İlayıp beraber gülmeyi emreden birlik |hissini temsil ediyor. Cebhedekilere olati |sempatilerini isbat için bunlara herhangi İbir lüksten, bir zevkten vazgeçmelerini İsöyleyiniz, son derece sevinçle kabül & derler. Ancak manevt seferberler kafilesi bü pek tabif fedakârlık duygusunu en gür lünç, en dar bir hâale sokacak kadar ileri gidiyorlar, Hattâ bazan bu yüzden hükür metin aldığı ekonomi tedbirlerini tehlir keye düşürüyorlar. Japonyada ekond mik meselelerin en mühimmini, beynek milel ticaret müvazenesinin mümkün o duğu kadar az Çinliyi işsiz bırakacak ge" kilde halli, teşkil ediyor. Ham pamuk vt |yün ithalinin sıkı surette tahdidi esaseli |çoklarını işsiz bırakmıştı. Şimdi bunü İüâveten bir de manevt seferberler, halki yeni elbise giymemeye, yeni ev yaptır” mamaya, hiçbir eğlenceye gitmemeyâı İkravat takmamaya, permanant — yaptır mamaya, her türlü rahatlıktan nattâ ihs 'ıhvıçun fedaklırlığa teşvik etmekle dahâ nicelerinin Işsiz güçsüz kalmasına sebel oluyorlar, Bunlar, hele geçenlerde hükümetteö resmi daire, lokanta, büyük apartımal gibi umumt yerlerdeki soğuk hava tesi !ıahnm kaldırılmasını isterken ifratlartt İyarı karanlık içinde geçirmeyi, cebhede- /» ,on derecesine vardılar. İleri gürdül” leri sebeb şu idi: Bu tesisatta kullanılafi kimyevi bir madde hariçten getiriliyof” du, bu yüzden memleketten dışarı parf çıkıyordu. Fakat alâkadarlar, alınan iy/ neticeye nisbetle bu paranın hiç mesâ" besinde olduğunu isbat ederek orlayı #” tılan mantıkı çürütüverdiler. Büyük bir lokanta sahibi, tesisat kak dırılır kaldırılmaz dükkânının da kapafi* (Devama M ünetl sayfada) [ !negol Çocuk Esirgeme Kurumunun çalışmaları ) İ İnegöl, (Hususf) — İnegöl Çocuk Esir geme Kurumu büyük bir hırla çalışmak” M li d ae | tadır. Kurum başkanı maarif mamuru Faik ve arkadaşlarının teşebbüsile v0f | defa 130 fakir ve kimsesiz yavru baştan tırnağa kadar yepyeni elhiselerle giydi” Ürilmiştiz. Yukardaki resim sevımndirilan çocukları göstermektedir.