Aslı birbirinden tamamen ayrı 3ırkın İki kutlu devri biribirine vasl SON POSTA devlet halinde birleştiği memleket Sulhperver İsviçre gee senecanAcAnAAsERALLARALALALELAKASARARALALAELERALALAAAN. fAvrupı yolunu şaşırmış, korkunun, şübhenin hududları içinde bocalayıp duruyor, dünya bizi fikir selâmetine eriştirecek bir el bekliyor, İsviç- renin sulh yolunda verdiği örnek, şübhe yok ki, en doğru İsviçrede bir gezme, yorguna kuvvet olur. Çıngırak sesleri duyulan yeğil dağ- lamı insana Avrupanın fırlınalarını unut- tüerur. Onda hattâ daha fazla bir şey var: Demokrat memleketlerin istikbalini kara Bören, buradan umudla döner. Bu memlekette birkaç ay kalıp ayrıla- nin edindiği en kuvvetli intıba şudur: İs- Viçre federasyonu halkı, küçük yurdları- Hin temeli olan demokrasinin muhafaza- #ma hiçbir vakit bu kadar küyvetle saril- Mamışlar, hürriyet mefhumuna bu ka- Gar bağlanmamışlardır. İsviçre hiçbir za- Man kendinden bugünkü kadar emin, bu- Bünkü gibi en kuvvetli manada vatanse- Ver olmamış, ecdadınım Bıraktığını korü- Maya bu kadar canla başla karar verme- Mişti. O kadar ki: Almanca konuşan ve kududları Pancermanizm dalgalarile dö: :üı?n kısımdan bile endişe etmemek lâ- fim, Bu gene milli bayram memleketin her Gi fesinde ayni heyecanla kutlandı. O gün St Eall'in ufak bir kasabasında gördükle- Fimi aslan unutamıyacağım. Karanlık ba- Sihca yerli ve turist tekmil halk Rathaus ndeki geniş meydana Güzüldü. Mey- y ahun ortasında çam ağaçlarından yapı!- Dü iğreti bir sahnede, bundan allı yüz îı"_&ıoe. üç «orman kantonü» mümessi- “hin bir araya gelip, (1291 ağustosunda)- Umumi birleşmeye yol açan — «ebedi tgl!. 1 imzalayışlarını tasvir eden bir "nsil verildi. xaş'"'“'"' İsviçre kanunu esasfsine kmülın demokrasi prensiplerini uklör- du, ağzından hayran hayran dinliyor- Ldîu Müsamere, yalnız ecnebileri aıl- inde &decek bir şey değildi. Kalabalığın toprı kaplıca ahbablarımızla, otelci, fo- &İci, dükkâncı birçok yerli tanıdık- görüyorduk. Hepsi de ayni hay- H Bar. ::hk içinde idi. Küçük çocuklar ellerin- e CH Sulhperver İsviçrenin İçre bayrakları tulüyorlardı. Bu tklar elektrik altında kırmizili, “be- dalgalamıp duruyordu. lerin yazdıklarına göre, İsviçree fayrı diller konuşan köşeleri, o ='ğu KŞi heyecan da, birbirinden hiç Tiği, lmamıştı. Bizim kasabanın şen- *ul;nmm yapılanların son haddini W'l: bir örneği idi. Kadımların çoğu M 'Yafete girmişlerdi. Yalnız mağa- Kcilerile köylüler değil... Seçkin alle .% 'arı da... Bizim kaplıca doktorunun kat k!’yemeıe kendi kantonunun, arkası Yükte ık,.ı;zurı enterisini giymiş, geldi. Bu eat Sin aşmı İsviçre milli bayramlarının 'irinde yerli kıyafetinin böyle bir İsviçre ordusuna mensub dağ askerleri ” ruğbet gördüğünü hatırlamıyorum. İsviçre, bitaraf politikasını muhafaza- ya her zamandan daha büyük bir ısrarla azmetmiş bulunuyor. Üç büyük Avrupa devleti arasında bulunduğu için zaten bundan başka bir siyaset gyütmesine de İzikân yoktur, Fakat bu merd ve asker ataların nesli, bitaraf politikaya korkak- ça sığınmış değil... Sessiz sessiz müda- faa hazırlıklarile uğraşıyor, silâhlanıyor, hududlarına yeni yollar yapıyor. Milif bayram hudud dışında kalan İs- viçrelilerin, kendi tâbirlerince evatandan va4k vatandaşların» maddi ve manevi saadetlerine hasredilmişti. kuranların umde bildikleri «ferd kütle içindir, kütle ferd için» sözü, İsviçrede HALA altı yüz yıl önceki kudretile hüküm | sürüyor. Journal de Genöve İsviçre «<em- peryalizm» ini şöyle izah ediyordu: «Biz kolonilerimizden polilikaya ület clmalarını, askeri esaslara göre teşkilât. Tanmalarını istemiyoruz. Yalnız milli ide- ale sulha, hürriyete, karşılıklı müsamz- haya ve ferde saygıya sadık kalacakları- mı umuyoruz. Bugünün istibdad, nasio- nalizm ve ırk mücadeleleri içinde bize düşen şey, memleketimizin ve dünya sul- hünün temeli olan prensiplerimizi müda- faa etmektir.» Almanca basılan gazetelerde — milli prensiplerin muhafazamı bahsinde ayni şiddetli lisamı kullanmakta idiler, İsviçnenin verdiği bu derse, Avrupa hiçbir vakit bugünkü kadar muhtaç ol- mamıştı. Bu memleket dört yüz yıldır lu gösteriyor ı ağaçlı, çiçekli bir köşesi: Montröden bir görünüş ekalliyet meselesile Karşı karşıyadır. Uy- le iken aslı birbirinden tamâmen ayrı üç ırkın pekâlâ bir devlet halinde birleşebi- leceğinde, ayni federasyonun sadık va- tandaşları olabileceğinde bize örnek olu- yor. İsviçreden öğrenecceklerimiz yalnız ırk meselesi değildir. Nazi rejimi takdirkâr- ları, Her Hitlerin en çok sınıf farkını or- tadan kaldırmasına hayrandırlar. Hal- buki İsviçre bu müşkülü daha modern Almanya doğmadan çok evvel hallet- mişti. Bence yeryüzünde sınıf farkına İsviç. de kadar az ehemmiyet veren pek az memleket vardır. İsviçrede fakir zengin- le bir mektebe gider, - milli bir milis teş- kilâtı olan - orduda yanyana çalışır. Ba demir miğferli, yeşil gri üniformalı, çi- vili çizmeli ordu, geçen sene yıllık ma- nevrasını yaparken mitralyözleri, katır- lerile geçtiği her yurd köşesinde ayni sı- cak şefkatle karşılanmıştı, İsviçreyi görüp te bu halkın yüz yıldır gelişen; genişliyen medeniyetine hayran kalmıyan yoktur. Bütün yaz hiçbir di- lenci görmedik. Zürih, Bern gibi büyük şehirlerde ne bir kirli insana, ne de ba- kımsiz bir bahçeye rastladık. On hafta içinde gördüğümüz üstü başı dağınık ço- cuk sayısı Üçü, dördü geçmedi. Tertemiz sokaklarda oynuyan, kız, oğlan renk renk öllükler giyinmiş, gül gibi İsviçre çocuk- larına bakmak insana adetâ bir zevk. Şe- kirlerde mahsus o kadar meyhane aradık, gonunda boşuna yorulduğumuzu anlad:k. Her ev çiçek gibi her pencere önü çiçek- le dolu. Zaten İsviçrenin her yanı çiçekle süslü... Son günü «Milletler Cemiyeti> nin Ce- pevredeki binasında geçirmiştik. Büyük toplantı odasının duvarları son Mmiting için hazırlanıyordu. Odaya tam girilecek yerde Eriç Gül'in oyduğu, — yere uzan - mış ve ellerini, sisler arasından gözüken «mukaddes ruh> un eline doğru üzatmış bir insan görünmekte idi. Altında şu söz- ler yazılıydı; «Ölülerin, dirilerin Allahı! Nihayet sana eriştiğimi duyuyorum.» Avrupa, yolunu şaşırmış, korkunun, şübhenin bulutları içinde bocalayıp du- ruyor. Hepimiz bizi fikir selâmetine eriş- tirecek bir el bekliyoruz. İsviçrenin sulh yolunda verdiği örenk, şübhe yok bu bekleyiş anında en doğru yolu gösteriyor. eden kıymetli zincirin ana halkası (Baştarafı 1 inci sayfada) hiç bir geyle bu acısını unutturmanın mümkün olmadığım biliyoruz. Çünkü zayi olan varlığın telâfi kabul eder şey- lerden olmadığına mutlak inancımız var- dır. İşin şükredilmiye lâyık tarafı - şudur Ki milletinin hizmetini Haya hazır bulun. muş bir İsmet İnönüne tam zamanında malik bulunduk. Atatürk gibi onun me- zayası hakkında söylenecek şeyleri belki malümu ilâm kabilinden sayanlar bulu- nabilir. Fakat güzel ve yerinde tekrardan her zaman için fayda hâsıl olacağını hatır- lıyacak olursak, malüm bir şeyin üze - rinde ısrarla duruşumuzun hikmeti daha kolay anlaşılmış olur. Feleğin reva gör- düğü bu zulme, yalnız biz değil, bütün bir cihan kan ağlıyor. Dünya matbuatı - nın neşriyatı gözlerimizin önündedir, Şa- yanı hayret bir fikir beraberliği içinde birinin yazdığını bir diğerinin âdeta ayni kelime ve cümlelerle teyid ettiğini gör - düğümüz bu her biri ayrı dil ve mili Bgazetelerinin ifadesini tek bir cümlede hülâsa etmek mümkündür: Türk milletile beraber bütün dünya büyük bir insan kaybetmiş ve İsmet İnö- Atatürkün ölümile halefinin seçilmesi arasında geçen pek kısa zaman içinde da olsa, devlet gemisini büyük bir sükün va vikar ile yürüten Celâl Bayar hükümetie nin bu hususteki yüksek Ve dirayetli me- Faisi de ne derece takdir ile anilsa azdır. Biri terki dünya eden, diğeri onun va « rife ve mes'uliyetini deruhde eden —If yüksek şahsiyetin yanında ve onlarıl! mektebinde yetiştiği şübhesiz bulunart Celâl Bayarı, ben, bir vedlanın hakikf lâyikına devir ve teslim edilmesi forma « Htesini hazırlamaktan —azim bir hazn manevi duyan yüksek feragatli, derya dilli asil emanetçilere benzetiyorum. Als tatürkün sön bükümet başkanı Celâl Bae yar, İsmet İnönünün fik kabine refs! se « çilmek suretile Iki kutlu devri birbirine vâsleden kıymetli bir zincirin yüksek kıe tatta bir ana halkası oluyor. Büyük Şefik nin kaybı karşısında harab olan bu in « sanın, memleketine iyi misal vermek için kalb acısile kamburlaşan belini nasıl doğrultmuya çal ve İnönüne doğrur yükseltilen emaneti bir fahr ile seyrettiğini görenlerden biri olmak sıfa- üle, Celâl Bayarın önünde nihayetsiz bir nünün şahsında, mensub olduğu millet, | saygı ile eğiliyor ve bu eğilmeyi kendim hizmete müheyya eşsiz bir evlâd bul muştur. *İiçin bir borç biliyorum. Selim Ragıp Emeç Atatürkün hatıratı (Baştarafı 2 inci sayfada) Dedim ki: — Ben vaziyeti hiç te sizin gördüğü- nüz gibi gürmüyorum. Vaziyeti umumi- yemizin sizin izah ettiğiniz gibi olması- nı çok temenni ederdim. Fakat ben en çetin ve en müşkül netice alınabilen bir harb sahasından ve © sahânın kumanda- v olarak İstarbula geliyorum. Eğer lüt- feder de beni bir saniye dinlerseniz min- nettar olurum. — Lütfen efendim, buyurdular, Devam ettim: — Beyefendi, vaziyet sizin gördüğünüz gibi parlak değildir. Siz ki devletin ida- resi mes'uliyetlerinden bir kısmını üze- rinize almış bir zatsmız, eğer şanun bu- nun ifadesine itimad ederek siyaset kul- lanmakta devam ederseniz, mevcud teh- like umum? tahminin de fevkinde olur. Cevab verdi: — Beyefendi, (ve bunu telâffuz edem ken pek ciddi bir âmir tavrı takındı) ne demek istediğinizi anlıyamadı Mütevazı bir lisanla izah etti İ — Memleket ve her çey mahv Ü zeredir, Siz bunu henüz farketmediğinizi söylüyorsumuz. Estağfurullah böyle due miyeyim, siz her şeyi biliyorsunuz da be. ni yabancı ve acemi bir adam telâkki ©« derek, bu aet hakikatler üÜzerinde benime le açık konuşmaktan tevakki ediyorsu- nuz. Muktedir bir nazıra yaraşan da bu- dur, Fakat ben o adamım ki benimle her şey konuşulur, müsaade buyurunuz, te- ati edeceğimiz fikirler aramızda kalam caktır, sizi diğer bir noktada tenvir ede« yim: Hakikâati konuşmaktan korkmayıs niz. Hakikat sizin dedikleriniz değil, bes (Arkası var) Hoşunuza gidecek |Ankara ve izmirde de iki model gençlik bugün and aa ilçecek,acılarını dökecek (Baştarafı 1 inci sayfada) yapılmıştır. Evvelâ profesörler söz almişe lar, Atatürkün Türk gençliğine kazandıne dığı muvaffakiyetleri tebarüz ettirmişlere dir. Bundan sonra talebeden bir kaçı 5öt almış ve Atatürkün arziz hatırasına hüre meten üç dakika ayakta durmuşlardır. Yarın sant on dörtte Siyasi bilgilen - |Harbiye, Wıkuk, Yüksek Ziraat. Dil va © |Tarih Fakülteleri, Gazi Terbiye Enstitile sü talebeleri Ulüt meydanında toplana « rak, ebedi Şefe bağlılıklarını haykıracake lar, duygularını anlatacaklardır. Mitingde Başvekil ve Parti genel sek« reteri hazır bulunacaktır. Muhtelif şehirlerden gelecek olan he « yetlere tahsiş edilmek üzere Ankaradaki ilk okul mektebleri de tatil edilmiştir. İzmir gençlerinin metingi Ankara 15 (Hususi) — İzmir gençliği de yarın İzmirde bir miting yapacaktır. Cenaze töreninde bulunmak üzere İzmlm Belediye reisi doktor Behçet Uz da İzmle beyetinin başında şehrimize gelecektir. — Vezirköprüde Halkevi çalışmaları Vezirköprü (Hususi) — Vezirköprü Halkevi, muhitine azam! fayda temin ete mek için çalışmaktadır. Sık sık verilem Solda. Lâciverd yünlü rob. Plise- konferanslar büyük bir alâka uyandır « H beyaz bir plastron'u, benekli kumaş- tan büzgülü, fiyongalı bir sentürü var. Bu sentürün kumaşından yakaya fi - yonga konulmuş. Eteğinin plileri nervürlüdür. Yarı - «Milletler Cemiyeti» ni yaratan ve yaşa-| dan itibaren açılıyorlar. tan prensipler ergeç muzaffer olacaktır. Sağda: Abiyye rob, Kumaşı ince | kısmen plili. Göğüs iki sıra plili v maktadır. Sahne bulunamaması yüzün e den temsil veremiyen Halkevi, beled'yos ce yaptırılan sahnede son defa bi bir temsil vermiş ve bu temsilde yurddaş bulunmuştur. larının üstü de buna benzetilmiş Y.: Amma belki biz yaşayıp göüremiyeceğiz, yünlü veya ipakli krep olabilir. Eteği-|lanla süslüdür. Omuzlarının — robayg j (İngiliz gazetelerinden) |nin önünde plili bir parçası var, Kol -| benzeyen yerleri de pliden ibarettir, | üüi