7 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

7 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e e B; ..—_.',.....' ÇÜOŞ MOÜE TP İN e KOY GÜ YAT SON POSTA “Son Posta,, nın Hikâyesi —emmsnamanucu-”u.u:nuauun: MuSKUL İTİRAF Yazan: Muazzez Tahsin Berkand — ggWMlllİr Nemide, Bu mektuba başlarken, on sene evvelki yorum. nişanlanıp nım_ bunu bir kapris olarak gi Nitekim, hemen — Muzaferle |mide... Acaba yanılmış mıyım? Acaba sen bana tamamile yabancı mı oldun kar- duygum, sana karşı olan derin sevgim | evlenmekle bunu kendin de isbat ettin. | deşim? Hayır değil mi? Sana içimin der- tekrar kabardı ve kâğıdın başına «Sev- ğ amak için kendi- belki sen hâlâ bana düş- — mansın, hâlâ on sene evvelki kin kalbini | or., fakat bilsen! n yazıyorum? Gen ricik dostu ve arkadaşı olduğun içli Yoksa, bütün kadın ahbablarım aruında' en duygulu olarak seni seçtiğim için mi? Hayır, ne biri, ne de öteki... Sana niçin jyazıyorum biliyor musun? Çünkü <0> nu tam manasile yalnız sen lanıyorsun ve Şimdi bilâihtiyar, eskileri, çok eskileri — düşünüyorum: İkimiz de ne şen, ne şak- Tak, ne canlı kızlardık, birbirimizi ne ka- dar çok sever ve anlardık! Dünyada bi- gim samimiyetimizi kırmak şöyle dur- — sun, biraz gölgeliyecek olan bir kuvvetin — “mevcud olabileceğini tasavvur bile ede- — Mezdik. T& mekteb sıralarında başlıyan — arkadaşlığımız, bütün manasile hakik! mişti. Beraber gezer, beraber eğlenir, be- Taber güler, beraber ağlardık. — Keşki o yaz annelerimize yalvarıp bir- - 1likte Fener yoluna gitmeseydik! Keşki — bütün bir mevsim komşuluk etmek, bir- “ birimizden hiç ayrılmamak hevesine düş- | meseydik) O zaman «0» nu tanımaz, sev- —mez ve o yüzden lekesiz ve candan dost- uğvın uzu öldürmerzdik. o vakittenberi on sene geçti Ne- sana ilk kavga ettiğimiz gün gibi ediyorum ki ben Sacidi sen- e bağlamak için hiçbir N unla görüşüp ko- nuşlugunna.n kat'lyen haberim yoktu ve — bunu bana söylediğin zaman artık iş onunla sevişmiş ve sözle Niçin benden hiçbir şeyini saklamadı- Ban halde Sacidle fHlört ettiğini, onunla | konuştuğunu gizlemek ihtiyacını muştun? düy- geçti Nemide; de senin Saci- İfakat hanım. Takvorun sözlerinde umimi o.mıdmı—* güya ispat için: rifin mnızesl - nin önünde put çıkarıyordumn.. u « zaktan gördüm. Takvor güldü ve cevab verdi: — Ona bakma! Onu etti isem, a lışkanlıktan iba - rettir. Nasıl ki başımı kaşoorsam, öyle de haç çıkartırım. — Ölümden korkmazsın, demek? — Bilâkis! Cenabından ziyade kor - rum. Zere, sen ölsen de tesellini bul mu:sundn Ben ise hiç olacağımı b çin hayatım kefini biraz daha ç- y ae d çayır yanacaksın. Barometreye bakmışın?. Yarın “güneş açoor? Yoksam Fatin hocadan tele, de adamı kaptanr, dört | Bense ondan ayrılsam ölürdüm. Sen udsun Nemide; bunu uzaktan |duyuyor, gi r, anlayorum ve bu den öyle seviniyorum kocanla bir saniye birbiri madınız; sen yabancı bi din, Muzaffer de senden dınla meşgul olmadı; eti b grupile çok neş'eli bir gece gi diniz. Senin gözlerin pırl pırıl yan du ve böyle kuvvetli bir ışığı arcak kal- binin taşkın saadetile yakabileceğ başka bir kimse anlamasa da ben, seni en çok tanıyan dostun, anlamıştım. Bilsen o dakikada nasıl sana kaşmak, incecik omuzlarını kollarımın arasına alıp seni göğsüm Üzerinde nasıl sıkmak iste- dim! Senin mes'ud olduğunu görmek içi- me derin, sonsuz bir sevinç ulaştırmış':. Fakat ben o gece yalnız bunu islemedim Nemide; başımı göğsüne dayayıp sana şu sözleri de söylemek arzusile yandım: — Güzel dostluğumuza yazık etmişiz Nemide; keşki ikimiz de kelebek gibi adamın geçici sevgisine aldanıp birbi mizden ayrılmasaydık! Keşki güzel y zü, sevimli halleri ile aklımızı başımı dan alan Sacide birbirimizi feda c seydik! ©O adam bizim gibi kadınların sevgisi- ne hiç lâyık değilmiş meğer.. Bilsen on senedenberi, onun yüzünden ne kadar |ıztırab çektim Nedime; bilsen ne kadar ağladım, ne kadar çırpındım! Geçen akşam baloda, on sene s defa olarak karşılaştığımız mün renksizliği, gözlerim genç vücudümdeki gevşe |luk sana bemim mes'ud olmadığımı lemedi mi? Halbuki bir ara gözlerini |rafındaki neş'eli adamlardan ayırsı zun ve derin bakışlarla beni süzr | görmüştüm. Göz bebeklerinde çok çok yakın bir dostluk vardı. İşte bana bu satırları yazmak, sana bu müşkül itirafı yapmak cesaretini veren | ik muş Nemide ve b öyliyebilirim değil mi? i o beğendiğimiz, sevdiğimiz yakı- genç var ya; © meğer öyle hatn, öyle alçak hir adammış ki... Beni bilsen ne kâ- kşam gözleri- ün vakitsiz çizgi saçlarımın arasındaki beyaz teller, yü- bikkın ve bezgin mana hep ©- | Nasıl olmuş ta, onun seninle konuşur | ve gezerken bana dönüp, beni elde etmek | in binbir hileye baş vurmasını o kadar | tabit ve meşru bir hareket gibi görmü i|şüm! O zaman ona kapılmak, ona in: mak için ne kadar toy ve gençmişim? | YA Hayır, onu ne kadar çok seviyormuşum! Pugün sevmiyor muyum artık? İşte buna cevab veremiyorum » de... Beni onun yanında tutan küç zım mı yoksa kendisi midir? Öyle gecelerim oluyor ki, yatağımda onu bekliyerek bir yandan bir yana dö- nerken içimde bir isyan taşıyor, hemen fırlayıp kaçmak, onun muhitinden, onun evinden kaçmak ve bir daha onu görme- mek kararını veriyorum; fakat bu verdi- ğim karar beni gene sabaha kadar göz- lerim açık onu beklemekten, günün ilk işıklarının penceri rederek omu düşü mekten — menetmi ve erlesi gün gene ayni haya! Yalan, iğrenç ve mülevves ya lu hayat! Kibar ve temiz tavırlarile bizim genç kalblerimizi çeken o adam meğer dün- yanın en bayağı, en kirli ruhunu taşıyor- n o yılanın damla dam la akıttığı zehirle hergün bir parça daha ölmekte olduğumu hissettiğim halde ge- ne kendimi kurtarıp kaçamıyorum Beni tut: nedir Nemide, kızım ma, lünet ııı olsun benim 'bu sl- an kalbime... akıttığı x nla dc-; O iBt olsun rin tadına kendini tamamile | zaklaşabildin.. evlenmedin Ne kaptırmadan u- mutlu sana: Sacidle ide! Benim yerime bu- de senin o anlıyan nazarların oldu Ne-| gün sen işkence çekecek; sön ac: ve ız- İna dayayıp ağlarsaı bu büyük acıya da- Sümerbank Umum Müdürlüğünden Hali inşadaki Karabük demir ve çelik fabrikalarının ilk teşkilâtında İngiliz mütehassısları nezdinde tavzif edilmek ve bu fabrikaların yaklaşmış olan işle. melerinde devamlı kadroya alınmak üzere Robert Kolej veya Hayskul veya bun« lara muadil diğer mektebler mezunları arasında ingilizceye pek iyi vükıf yirmi beş memur alınacaktır. Bu memurların maaşları ehliyetlerine ve çimdiye kadar bulundukları vazife- Jere göre tayin edilecektir. Alâkadarların azami 15 ikinciteşrin tarihine kadar Sümerbank Umumt Mü- dürlüğü personel servisine yazı ile veya bizzat müracaatları, — «7933> ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. Sütnine aranıyor Düşkünlerevi müdürlüğünden: Düşkünler evine sütü mebzul ve taze 35 liraya kadar ücretli sütnineler alına- aktır. Çocuksuzlar tercih olunur, Çocuklu olanların da müracaatları. (8150) tırabla kıvranacaktın! Yazık olurdu sa-|ha kolay tahammül edeceğim; © zaman B İbelki küçük kızım da anasız kalmaz... Yoksa onu birakıp kaçacağım Nemi- |de... Bilmiyorum nereye, fakat ondan ço uzak bir yere kaçacağım... Görüyorsun ya kardeşim, artık bana kalbinde en ufacık bir kin ve düş- manlık beslemek bile boş... Sacidle ev- lendiğim halde dünyanın en zavallı ka- di oldum. | Beni teselli için gelmez misin Nemide? Sanıyorum ki «0> nu herkesten çok ta- mıyan sen gelirsen, başımı senin omuzu- YTARINKİ NÜBHAMIKDA: Ümürsüz bir aşk Çeviren: Faik Beremen gösterecekler. O 8 İnumaralı bot sizin - dir.. size tahsis e - dilmiştir. Bir hâdise |vukuunda onu de - |nize indirecek bulu- İnur. Derhal içine atlar, denize açılır- sınız. Kat'iyen te » lâş etmeyin. Bu g- |bi ahvalde en cüz'1 İtelâş eseri hayatınır |za mal olabilir. İçi- Wmzdıı kürek çekme sini bilen var mı? Takvor, bu son suali arkadaşlarına tercüme etti. To - rik: — Ben biraz bi « SON EDERP OSTANIN ROMANI Mantar yeleklerimi giyip güverteye çıktılar, |dt Vaktile, kopuk zamanımda Yenikapı balık kayıklarında alamanacılık eder- size tevdi ediyorum. Anlaşıldı mı? Da- k ' gılin şimdi! ik boğuzına © z. Ve mümkünse bu yanık h.uvıunn Size şimdi tay- faler 8 numaralı botun bulumduğu yerf Kaptanın bu mide bulandır ri, dört arkadaş arasında bir münakaşa kapısı açtı. ı İ '<pa'ıvo“ar biribirin! lar.. kam gövdeyi götüroor. Eskid maksuzi boğalar yetiştirip, onlarlan boğuşurlardı. Besbelit ya boğa kalma- dı, yahud ki bu boğuşmalar tadsızlar mağa başladı, şimdik kendi aralarında | kan dökoorlar. | — Sen bunu evvelden neye söyleme- | din, ; he olacaktı? Baş- ka a | ıda da hakkın var. ? Ya, sahid astlarsak da bizi '*'-tın—n dir ki, kaptan L'7( Lâkin, şim mıza geleni?. in, esastan kumar ©- tvur.uj.ır Sıı kerte zarları elimizde tu- tooruz. Attığımız gibi düşeş gelirse ınu' Dubara atarsak, o vakit da mars o - luruz. Hem bu zarlar başkalarına ben- *| gelen bir gemici, dördünü de aldı, va - |botu gös böyük paporlardan ziyade dayanırlar, Hem esasen bu Cebelitarik denilen yer, açık deniz değildir. Onda, İngilizlerin koskocam bir istihkâmları, bir de kasa- ba vardır. Uzaktan bir paporun battığr nı görecek olurlar ise, müstakil kurtars mağa gelirler.. — Kurtarmağa geleceklerine, önce « den, batırılmasına mâni olsalar ya! 'Takvor gülümsedi: — Het! dedi; daha kıyak olur ama, İn gilizlerin işine akıl ermez. Onlar, can kurtaran otomobili gibi, kazanın veya cinayetin vukuundan soram yetişirler, Ondan önce, kendilerine dokanır ciheti olmazsa kat'iyen tınmazlar. Karakter Jeri böyledir. — Ya, bizi de kurtarma — Alük ondan öt de, Torik beyzademin pazıları a cmanet der, kendimizi mukad- temez; ne kadar caht etsen, istediğini konduramazsın. — Bu gece hep © kaskatı mantar ye - leklerle mi otura - cağız? — Sen bilirsin! İs- tersen ismokin, ya- hud da fırak geyin, | öyle otur. — Ööf, sen de, en ciddi — vaziyetlerde| alay edersin. — Ne yapayım ? Kaptan ne ki demiş ise, onları size tek - rarlamışım, — Altık, ne geyineceğini sor- mak vardır? Süvarinin b şüncelerin çar pışmasile bunalan zavallı Gurabt efen dinin anda! — Hay yetişmez olsaydım bu se « yahate çıkmıa; ayhası fırladı. Takvor buna da karşılık yetiştirdi: — Olan olmuş ise, ne laf etsen boşte nadır. Bizim ırahmetli peredin menşur kelamırı tekrar etmenin, şimdik tam kertesidir! «İnç kıdar caht eylesen mek murader «Nasiop çıllar mukatterden ziyadefe — O nece 0? — Halis muhlis Osmantıcadır! Ös » ldi eskiden? İçeri -« türki, ermenice. ne emrile Purun sancak tarafına gölürdü, orada kendilerine tahsis edilen 8 numaralı terdi | — İşte! - Mersil, Herif çekildi. Bir mülnakasa da bura- şiadı. İfakat hanım daha şimdi- d — dedi; buna mı bineceğiz? Bu ufacık sandalla batarız. Adeta ceviz İ kabuğundan farksız. | — Farzedelim, bize dokuman olmadı. Hepsine, cevab yetiştiren gene Tak-| Yolumuza güzel güzel devam ederek, vordu. Zavallı kocakarıyı teselli için İspanyaya çıktık.. mademki da mü- Şu cevabı. verdi: harebe varmış diyorsun.. biz ne yapır — Doğrusun, bayanzadem. — Velakin| cağız? bu ufacık sandallar, bazı tefa denize,| manlıca böyle de bi rd bt sinde a farsi, ıLYl tit e istersen v — Pek daha soralım. (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: