i | vasnetiy T OSOERE ŞAO eĞ Bbaçen aT A NŞ e ÜN" SAİADA Tarihten sayfalar: Pencek yüzünden * » » Sinan Paşa akıncıların aldıkları malların beşte birini aklınca çok mühim bir çare buldu. Bu da Tuna üzerine kurmuş olduğu köprü- nün başına kâtibler koymak, vergiyi vermiyeni geçirmemekti. Köprü başında münakaşalar, çekişmeler oluyordu. Bu yüzden yürüyüş ağırlaştı ve düşman yetişti. kırılan akıncılar... alabilmek için kendi Yazan: Kadircan Kaflı Sadrazam Sinan Paşa Eflâk üzerine Bitmişti. Çünkü Eflâk beyi Mihail isyan etmiş; kurnazlık, çeviklik, açıkgözlülük sayesinde şurada burada oldukça muvaf- fakiyetler kazanmıştı. Bu muvaffakiyet- ler bir taraftan kendi vatandaşlarının ce- saretlerini artırıyor, kumandası altına toplananları çoğaltıyor; diğer — taraftan da şurada burada ve küçük kalelerde bi- rakıtmış olan Türk muhafızlarını müş kül mevkile sokuyordu. Sadrazam Sinan Paşa düşmanı Ferhad Paşayı idam ettirdikten sonta d arında parlak zaferler de kazanmak, ve Mi böylelikle birkaç misli dnı_vm:ık ».umşu 0 sırada devletin büyük derdi il olduğu gibi Paşaya göre de düşmanların en küçüğü ve en zayıfı gene Mihaildi. Bunun için Avusturya veya Mac; mek, yahud Venediklilere mektense şu türedi Mihajli haklamak a ha doğru olurdu. Bu mâksadla 17 ağı buldan çıktı. Tuna ceden gönderilmiş © zim olan cebhane ile d 'Türk kadirgası Tunanın a mişler, içeriye doğru kadirgalar Ruscuk şehrine Sinan duruyordu. Bu köprü kıs tos 1505 de İstan- O'ı- larına vardı. Paşa Tuna üz bitti ve sadrazam 23 ağust rafa geçerek Bükreş şehrin dört mil kadar uzağında Kalage- ran adında bir bı-p.ı ı.udı Bur lar ve bataklarla ı Sinan Paşa na yerleştirdi. Yakın bir tepeye de top koyduktan sonra kendisi bir batak- lıkta yer aldı: Sinan Paşanın kumandasındaki paşa- lardan Satırcı Mehmed, Mustafa, Haydar ve Hüseyin, hep birlikte köprüyü geçti- üdü, Bu ağaç- i ler. Eflâk beyinin askerlerile sabahtan akşama kadar yiğitçe dövüştüler. On iki kadar top aldılar, fakat sonunda bataklı- Ba düştüler ve üçü boğulu. Satırcı Meh- med Paşanın da boğulmasına ramak kal. mıştı, fakat Hasan adında yiğit bir asker yardımına koştu, paşayı büyük bir güç- lükle, hattâ kendi hayatını tehlikeye ko- yarak kurtardı. Gece müdhiş bir patlayış oldu: Eflâklı bir esir Türklerin mühimmat depoların- dan bir kısmını patlatmıştı. Bu hal asker arasında kasgaşalık çıkardı. bir kısmı geri çekiliyor, ordunun tamamile çekil- mesi lâzım olduğunu söylüyorlardı. Fa- kat Sinan Paşa acele etmedi. Ertesi gün güneş doğduğu zaman karşılarında düş- mandan eser görülmedi. Mihail o zamana kadar yaptıklarını kâfi görmüş, daha fazla karşı koyamıyacağını anlıyarak Transilvanya hududuna doğru çekilip gitmişti. Sinan Paşa muzaffer bir kuman- dan gibi Bükreşe girdi. Vayvodanın sara- yanı ön iki gün içinide bir kale haline koy- du. Oraya Eflâk valisi Satırcı Mehmed Paşa kumandasında iki bin asker bıraktı. Ayrıca gerek Bükreşin ve gerek Tergo- viştenin etrafına odun ve kalaslarla bi« rer istihkâm yaptırdı. Tergoviştede Ali Paşa ve Koçi Bey ku- mandasında üç bin beş yüz yeniçeri bu- lunuyordu. Beş birinciteşrinde Eflâk beyi Mihail eskisinden daha kuvvetli bir ardu ile an- sızın Tergovişte önünde bayrak gösterdi. Kalenin ahşab iştihkâmları ve düşmana göre pek az olan muhafızlar uzun zaman dayanamadılar. Üç gün sonra hepsi öl- dürüldü, yahud esir edildi. Mihail kendi soyundan bir başkasının da yaptığı iğ- renç ve alçakça zulmü birkaç bin muha. fıza tatbik ettirdi: Onları kazığa vurdur- du. Kumandanları ise ciri diri kazığa ge- çirildikten başka hafif ateşte yavaş ya- vaş kızartıldı. Sinan Paşanın boş gururu ve boş ihti- şamı her zaman olduğu gibi zarardan başka bir şey yapmamıştı. Daha fazla kalmanın faydasızlığını anladı ve Bük- reşin etrafına yaptırdığırahşab istihkâm- Jarı gene kendi emrile yaktırdı, Ordu Tu- naya doğru çekilmeye başladı. Fakat bu, muntazam bir çekiliş değildi. Adetâ bir İdik kafalı, Sinan | v e git-| panikti. Toplar güçlükle arabalara kon- muştu. Yaz meyvsiminde uzaklara kadar akınlar yaparak mal ve esir almış olan a- kıncılar da askerle beraberdi. Bunlar Türk ordusunun büyük yardımcısı, düş- manın manevi kuvvetini kıran en mühim sebeblerden biri idi. Bu itibarla du içinde mevkileri yüksek, devlet gözünde de sevimli olmaları lâzımda. Pek çok ku- nandan ve vezirler bu hakikati biliyorlar ve teslim ediyorlardı. Fakat Sinan Paşa leı, her işi zamanında ve yerinde yapmasını bilmiyen bir adamdı. Orduyu düzene sokmayı, selâmetle Tu- nanın karşı yakasına geçirmeyi düşünce- ği halde (Pencek — Beşte bir) denilen erginin toplanmasına ehemmiyet verdi. Pencek vergisi harblertle ve. akınlarda düsmandan alınan mal ve esirlerin beşte birinin devlete verilmesinden — ibaretti. O yaz ordu ile birlikte olan akıncılar Transilvanya ve Macaristan içlerine ka- dar gitmişler, birçok araba, birkaç yüz esir, birkaç bin koyun getirmişlerdi. Fa- kat bunların beşte birini vermemişlerdi. a bu verginin alınması için ken- kestirme bir çare buldu. zerine kurulmuş olan köprü kâtibler koymak, geçmek istiyen- |lerden vergiyi istemekti. Sinan Paşa tasarladığını yaptı. Köprü şında münakaşalar, kişmeler rdu, Bu yüzden yürüyüş çok ağırl O zamana kadar çok hızlı gelen ordu bi re adetâ durmağa mecbur oldu, Kâtibler ek ver, Venmiyen geçemez! yanlarında bulunan paşanın valın kıhç, kâtiblerin yorlardı. A: gelmekte olduğunu &ö amları na Çi dan düşmanın yorlar: — Bre pencek yeri midir burası? Elbet öte tarafta hesabın görürüz! Hele yol ver geçelim! Diyorlardı. Küfredenler, çekişenler, kı- hç kılıca gelenler oluyordu. Eflâk beyi bu yüzden yetişti, ardunun henüz geride kalmış olan kısımlarına sort ve tarayıcı hücumlar yapıyor; esirler 8- hyor, teslim olmiyanları öldürüyor ve onların yanlarındaki hayvanları zapte- diyordu. Sinan Paşaya koştular: — Pencek bahanesile bizi düşmana kırdırmak mı istersin? Bu senin yaptığın nedir? Sende din, iman, padişah korkusu yok mudur? Bunun hesabı sorulmaz mı sanırsın? Diye çıkışanlar oldu. Sinan Paşa neden sonra yaptığı yanlışı anladı. Köprü başındaki kâtibleri kaldır- u, herkesin serbestçe geçmesi için yol verdi. Köprünün üstü ve iki tarafı bütün gece kaynaştı. Ertesi sabah olduğu halde akıncıların bir kısmı henüz geçememiş- lerdi. Zira köprünün üstüne askerlere aid birçok eşya ve toplar yığılıp kalmıştı. Mihall gene fırsatı kaçınmadı. Köprüye karşı kurduğu toplarla gülleler yağdırdı, köprü yıkıldı. Akıncıların kaçıramadık- ları toplar ve eşyalar düşmanların elleri- ne geçecekti. Askerler buna meydan ver- memek için hepsini nehre attılar.. Birinciteşrinin yirmi yedinci günü köprü civarındaki kale de top ateşine tu- tulmuş, yakılmış ve içindeki askerler kı- lıçtan geçirilmişti. Sinan Paşanın o ka- dar gurur ve ihtişamla başladığı sefer böyle eşsiz ve utanılacak bir felâketle bitmişti: O kadar ki orduya o derece fay- dalı akıncılar bile daha bellerini doğrul- tamadılar. Sinan Paşadan bunların hesabını kim- se sormadı. İki hırsız yakalandı 15 gün evvel Galatada Mahmudiye cad- desinde ABO elektrik deposunda şef To - maj'ın asılı bulunan ceketinin cebindeki eüzdanının içinden 600 lrasını çalan sabi- kalı Çakır Vahan ve Uzun İsak ikinci şube üçüncü kısım memurları tarafından yaka- lanmışlardır. Her iki hırsiır da suçlarını iİti- raf etmişler ve çaldıkları paranın bir. kıs- mı üzerlerinde bulunarak istirdad edilmiş- tlr Holıvudun en genç yıldızı Olympe Bradna Amerika muhabirimize : “ Hayatımı öğrenip ne yapacaksınız, bugün yıldızım, yarın unutulacağım,, diyor 1Amerika hususi muhabirimiz İ. Safa yazıyor| Hollywoodun en güzel bacaklı, en te doğmuş, Patiste büyümüştür. yorkta French Casinoda dansöz olmuştu. zel numaraları Paramount direktörlerin- den birinin nazarı dakkatini celbetmiş ve © sırada Gary Cooperle George Raftın çevirdikleri bir filme angaje edilmiştir. Bu filmi Olympe'in yükselmesini temin etmiş, biraz sonra da 2000 dolar haftalık- la beş senelik bir konturat temin eyle- miştir. Ölympe Bradnanın dansı kadar sesi de güzeldir. Gerek halk şarkılarını, gerek klâsik parçaları temiz ve güzel bir sesle söyler. Paramountun verdiği bir ziyafette - nun yanına düşmüş ve fırsattan istifade kendisine sormuştum: Küçük haberler M. G, M. kumpanyası Robert Tay - lor'a İngilterede (Gençlik) adında bü- yük bir film çevirtmiştir. Bu filmin kazanmış olduğu büyük muvaffakiye- ti gören kumpanya, şimdi Spencer Traey, Vallace Beery'e de İngilterede birer film çevirtmeğe karar vermiştir. Spencer Tracy'nin TLandrada (Den - ham) stüdyolarında çevirecek olduğu filmin ismi (National Velvet) tir. Bu san'atkâr pek yakında İngiltereye müteveccihen hareket edecektir. Vallace Beery'nin çevireceği filmin ismi: (The Missing Miniatüre) dir. * Varner Bros film kumpanyası (Çöl şarkısı) filmini renkli olarak tekrar çevirtmektedir. Kadın — başrolünün Gladye Svarthout tarafından yapılma- sı kararlaştırılmıştır. — Klâsik musikiyi mi, yoksa cazı mı genç, yıldız Olympe Bradnadır. Paris- | seversiniz? Uzun uzun düşünmüş, sonra cevab ver- İki sene evvel Amerikaya gelmiş, Nev- | mişti: — BHer ikisini.. fakat klâsik musikide Onun harikulâde dansı, çevikliği ve gü-|ölmez bir şiir ve aşk var, Evimde tamam 250 klüsik musiki plâkım mevcuddur. Bu sırada sofrada bahis Greta Garboya intikal etti. Herkes Greta Garbonun Sto« kovsky ile evlendiğini söylüyordu. Bu sı- rada Olympe söze karıştı: — Greta evlendiğini niçin saklıyor an- lamıyorum. Halbuki Stokovsky ile pekâlâ evlenmeden de yaşıyabilirdi? Birdenbire: — Siz de böyle yaşadınız mı? diye sor- dum. — O00! Hayır! diye bağırdı ve kıvrak bir şekilde güldü, Bahsimiz başka mevzulara geçti. Bir atalık ona dedim Meşhur sinema yıldızı Constance Ben- nott şimdiye kadar çevirmiş olduğu film- lerde hep tuvalet ile rol yapmıştı. Son günlerde çevirmekte olduğu (Topper se- yahat ediyor) filminde ilk defa olarak mayo ile rol yapacaktır. Bu hususta fikrini öğrenmek istiyen bir gazeteciye demiştir ki: «— Mayo ile film çevirmedim. Çünkü bana yakışmıyacağını sanırdım. Fakat bunun zaruri olduğunu gördüm. Hemen |kabul ettim, stüdyo idaresi bana karşı müsandatta bulundu. Giyeceğim mayo- nun intihabını bana bıraktı. Şimdi bir moda ressamı ile temastayım. Belki ken- dime uyacağım sandığım bir deniz kostü- mü yaptırabileceğim.» Bu yıldızın mayo ile yapacağı rol Holly- wood sinema mehafilinde merakla bek- lenmektedir. ÖOlympe Bradnanın <Son Posta» ya verdiği resim — Amerikalı kaâdınlırı da gördünüt Parislileri de, Hangisi daha şık? Olympe başını kaklırdı, düşündü, sonf ra: — Her iki memleketin kadınları da ayr ni derecede şık.. fakat sanırım ki Parislf kadınlar daha orijinal modalarla süslenit yorlar. Bu hususta maharetleri daha fazı la.., dedi. Bu kumral saçlı, elâ gözlü, beyaz tenli şen ve samimi genç kız, şimdi Amerikar hların göz bebeğidir. İngilizceyi bir yılda o kadar güzel öğrenmiştir ki, sühuletlö ve tatlı bir dille söylüyor. Hayatı hakkın da birkaç şey dünlemek istedim, bana gu* lerek şu cevabı verdi: — Hayatımı ne yapacaksınız, bugün yıldızım, yarın unutulacağım. Çünkü Hollywoodda unutulmuş o kadâr” yıldızı lar var ki... | İ. Safa Constance Bennett ilk defa mayo ile rol yapacak