Türk milletine karşı gösterilen büyük itimad . Yızan: Mühittin. Birçen elâl Bayar hükümetinin günden c güne ehemmiyetle tatbik ettiği iktısadi kalkınma plânı, adım adım, fakat sür'atle ilerliyor. Gazeteler haber veri - yorlar ki Karadenizde bir kömür limanı İnşası işi artık proje olmaktan çıkmış, tatbik sahasına geçmiştir. İngiltereden ve Almanyadan alınmış ve alınacak — mali kredilerle memlekete kısa bir zamanda iki yüz milyon liraya yakın bir para gi- irecek ve bu para, mühim bir kısmı ile 'Türkiyenin iktısad! techizatının ikmaline ve bir de milli müdafaanın kuvvetlerdi » rilmesine sarfedilecektir. Şu halde yarın şurada, öbür gün ötede, güh bir llmııv'.. gâh bir fabrika tesisi gibi yeni yeni bir takım inşaat başlıyacak ve bu inşaat, Türk vatandaşlarma çeşld çeşid işler ver- dikten başka bilâhare memleket içinde her neviden bir iktısadi harcket uyan - dıracak, yani mevcud hareketi geniş bir mikyasta yeniden çoğaltacaktır. Bunun ne kadar iyi bir şey olduğunu söylemeğe bilmem lüzum var mudır? Bü- tün itilâflara, söylenilen parlak sulh ve dostluk sözlerine rağmen bütün dünyanın birbirine şübhe ve endişe ile baktığı bir zamanda Türkiyenin bu nevi işlerle meş- gel oluşu, Türk vatandaşlarına, sade her gün daha geniş bir ekmek hissesi temin etmekle kalmaz, belki de ruhlara huzur ve emniyet duyguları verir. * Bu sözler, bu sütunlarda, bu gibi vesi- leler düştükçe daima tek tiğimiz şey- derdir. Fakat, cumhuriyetin on beşinci yıldönümüne doğru giderken — bunlara yeni bazı mülâhazalar da ilâve etmek is- tedim. Ömrünü, Osmanlı imparatorluğunun iki ve Türkiyenin de bir devri arasında taksim etmiş ve bu memleketin kısa bir tarih zamanı içinde geçirdiği büyük de- ğişmeler arasında yaşamış münevver bir vatandaş sıfatile, bugünlerde, daima göze Jerimi geriye doğru çevirmekten hali ka- lamıyorum. Sultan Aziz devrini yakın hikâğelerile ftanıdım. O zaman, Avrupadan bir sürü, besabsız para alındı. Bu paralarla bir iki saray yapıldı ve sonra harabiye terkedil- mek üzere bir donanma vücüde geti - rildi. Bu sırada İstanbulda israf o dere- ceye varmış ki, Cevdet Paşa sırf Abdül- hamide mahsus olmak Üzere yazdığı bir tarihte, Bebek koyundaki mehtab âlem« lerinde saray mensubu insanların gümüş ve altın paraları sandallardan denize aâ- tıp paranın mehtab altında nasıl bir ilti- mala dibe doğru gittiğini seyrettiklerini hikâye ediyor! O devirdeki maliye ve iktısad işlerini göstermek için bu misal ve bu hikâye kâ- fidir. Abdülhamid devrinde ise, koca im- Paratorluğun on paralık kredisi yoktu. Devlet, miskin bir büdee içinde bile me- murlarının aylıklarını veremez ve arada sırada bir sürü — kuvvetli teminat göz- tererek, borç alır, aylık verirdi. Meşrutiyet, bu vaziyetten çıkmak için çok cabaladı. Fakat, imparatorluğun tas- fiye günlerine tesadüf etmiş olduğu için Mmuvaffak olamadı. Balkan muharebesini müteakib maliye nazırı Cavid Bey, büdce açığını kapamak için yeni bir istikraza müracaat zaruretinde bulunduğu sırada mecliste «büdece açığını kaptmak üzere yapılacak olan istikrazların bu artık so- nuncusudür > diye bağırdı. İttihat ve Terakki talihsiz bir devrin talihsiz bir fedaisi oldu ve kurtaramadı. İmparatorluğun, hiç olmazsa muvakkat bir zaman için, katili olmak — töhmetile 'Türkiyenin idaresini cumhuriyete dev « retti. * Memleket istiklâl mücadı kır bir hazine ile, ilk büde nu geçmiyen bir maliye il. beş seneyi hiç istikraz y: adan geçir- di. Son aylarda aldığı krediler bir Istikraz değildir; ticari bir kredidir. Evvelce kuv- vetli teminat vermeden — yarım milyon bile alamıyan bir imparatorluk varken, bugün Türk cumhuriyeti, sözünü tutan het tüccara, her bankanın verdiği açık kredi nevinden geniş krediler alıyor ve bunlarla büyük mâli işlere teşebbüs ede- biliyor. Biz memleketimizi severiz ve Türk va- tandaşı sıfatile devletimize inanabiliriz. Fakat, ecnebiler öyle değildir. Onların li milyo- tamtar| pti ve on| sız hakimine bakarsanız, daima köpek edilmiştir. En mütekâmil Yolcu tayyaresi | "Londra - Paris hava seferlerini en kısa lh'zr zamanda katetmek üzere, İngiliz <İm- (perlal Airways» şirketi dört motörlü ye- Tni bir tip tayyare İnşa ettirmiştir. Saatte vasatf 200 mil uçacak olan bu tayyareler, her türlü modern konforu ha- vi bulunmaktadır. Tayyarede husust çay | ve dans salonları vardır. Motör gürültü- | |sünü izale etmek için de tertibat alın- mıştır. Tayyare, dört kişilik müretteba- |tından başka 27 yolcu taşıyacaktır. | Resim, tayyarenin dahili kısmından bir parçayı gösteriyor. Jecnebi bir devlete böyle açık krediler | |vermeleri için karşılarında hakikaten iti- |mad ve emniyete lâyık bir devlet teşek - külü bulunduğuna tamamen kani bulun. | |maları lâzımdır. Son hâdiselerle şunu an- | |hıyoruz ki İngiltere ile Almanya, karşıla- |rında böyle bir itimada lâyık bir devlet ve bir rejim bulunduğuna kanidirler, |Bunun rejime karşı yabancılar tarafın - dan takdir edilen ne kadar büyük” bir kıymet olduğunu acaba Türk vatandaş- Tarı hakkile anlamışlar midir? Eğer an- Tamışlarsa, şükredelim, Türkler yüksek bir idrak ve şuur seviyesine gelmiş bu « Tunuyorlar. Eğer anlaşamamışlarsa şun- | ları söylemek isterim: i «— Vatandaşlar son alınan krediler, | Türkiye rejiminin namus ve iffetine, ya - ratıcı kuvvetine, yapıcı gayretine, medeni varlığına ve nihayet bütün Türk mille - tinin kuvvetine ve milli ittihadına karşı dünyanın iki büyük devleti tarafından | gösterilen kat'i bir emniyet ve itibarı ifa | de eder. Bunun manasını iyi anlayınız ve bize bugünleri göstermiş olan rejimi bü- | tün yüreğiniz ve kafanızla seviniz!» — | * Evet, bugün ne Türkiye ve ne de re- jim en yüksek kemal derecelerine varmış değildir. Fakat, on beş sene evvel hiç bir şey olmıyan barab bir memleketin İSTER Bir arkadaş ani: arasında | Jmiş büyük bir arsa g İSTER — Bir yanağına tokat yersen öbür yanağını uzat. İki asırlık bir felsefe kaidesidir. Fakat meşhur bir Fran- A İNAN, «— KNişantaşında, büyük bir lisenin arka caddeye açılan kapısı önünden geçiyordum, bir resmi mekteble bir hastane ime ilişti, kimin olduğu- nu sordum, metrük emlüktendir, yıllardanberi ne arıyanı vardır, ne de saranı, dediler. Geçip sitmiştim. hâdiseyi de çoktan unutmuştum, akşam İNAN, SON POSTAa tarafından taklid mekle geçer, N Hergün bir fıkra — ; Nuhun gemisine benzer ğ Çök şişman bir arkadaşımız var, Geçen gün bu arkadaşımız bir oto - büse binmiş, otobüsteki “yolculardan : biri arkadaşımızın otobüse bindiğini : görünce yanında oturama; büse bir fil bindi! benzetenin yüzüne bakmış: — Otobüs, demiş, Nuhun gemisine benzer; filler de binerler, eşekler de.. Na AA İ | Uslu bir filin _Korkıını- bini Usluluğu vz sakinliğile ıngilterede şöhs ret kazanmış olan 40 yaşındaki bir sirlke fili, bir yiyecek meselesinden dolayı muğ- ber olduğu sirk müstahdemlerinden As- let'in ölümüne sebeb olmuştur. Hâdise şöyle cereyan etmiştir: Aslet, sirkin kurulmuş olduğu mey- danda, bir köşede uyuyordu. Bu civarda dolaşan fil, tesadüfen Asletin uyumakta [oldumuıu görmüş ve bir hamlede, zaval- İlıyı hortumu ile yakalıyarak havaya kal- |dırdıktan sonra tekrar ayni-hizla yere çarpmıştır. Bununla kanmak istemiyen fil, etraf. tan yetişenlerin müdahalesine Tağmen, bütün ağırlığı e Aslet'i ayakları altında çiğniyerek öldürmüştür. yabancılar gözünde bugün bu dereceye kadar yükselmiş olması, aramızda kör Bgözlü insanlar varsa, bunların gözlerini iyi etmek ve hakikaten açmak için en müessir bir ilâçtır. Bu ilâcı her vatandaş elinde gezdirmeli ve nerede kör bir insan bulursa onun gözlerine sürmeği bir vazi- | fe bilmelidir. Bu aziz Türkiyeyi daha yükrlymk için her vatandaşa terettüb eden en mühim bir vazife de budur! Muhittin Birgen İSTER Arkadaşımız, kendisini file Sayilmak ve rahat etmek istersen atılgan olmkatan çe - kin, ara sıra dayak yersin, fakat her tahkiri kadar da uysal olma. Bütün ömrün sopa altında inle - hazmedecek SÖZ ARASINDA Uçmaktan başka her Şeyi yapan cfomobil ğ Z Ka L KI Tripper isminde bir İtalyan mühen- disi tarafından tcad edilmiş olan bu o- somobil, mühenildisin idkllasına göre uç- &um gayri berşeyi yapabilmekte - İddiasını isbat etmek istiyen İtalyan müucid, motörünü Romadaki Trinite ki- lisesinin merdivenleri üderinden sev- ketmiştir. Ölülerden kan alınacak San seneler zarfında tıib âleminin ya« rattığı büyük harikalardan biri de kan maklidir. (Transfuslon.) Fakat şimdiye kadar kan nakli, yaşa - makta olan bir insanın, hayatı tehlike - de bulunan diğer bir hemcinsine kan ver mesi süretile yapılırdı. Halbuki, Şanov ve Yudin isminde iki Rus doktorun yaptıkları tecrübe ve araş- tırmalar neticesinde, ölülerden de kan nakli yapılabilecektir. Hattâ, muayyen evsafı haiz cesedler- den aulıman kan, şişelerde saklanarak lâ- Sözün Kısası San'at için san'at E. Talu " zzet Melih bugünlerde bir kitab neç- retti. Adı: «Her: güzelliğe âşık» tır, Muharriri yakından, tâ mekteb sırala « rındanberi tanıdığım için, eserine vermiş (olduğu bu ünvanın kuru bir idâla, bir övünmeden ibaret olmadığı | Edebiyat bir güzel s t olduğuna gö- re, her edip, güze'liğe âşık olmadıkça, ör« taya kıymetli bir eser koyamaz, Edibliğin ıbirinci şartı güzelliği sevmektir. Âlimli- ğin birinci şartı da hakikatı sevmek ol- duğu gibi. Her ikisi de ilhamlarını ta « biatten alırlar. Edib görür, âlim keşle « der. Ve bazan görmek, keşfetmekten de gü ” kendi kendini, görmeğe ve gördüğ güzelliği sevmeğle alıştırır. San'at bizatihi güzel, ilim faydalıdır. İkisinin arasındaki mesafe, ilâhiyi beşe- riden ayıran mesafenin aynıdır. Edebiya- ta menfi, ilme müsbet vasıflarını izafe edenler edibin olgunlaşıncıya kadar ihti- yar eylediği külfet ve zahmeti takdir e. demiyenler, yahud ki etmek istemiyen « lerdir. Bittabi. bunları, «san'ali san'at içinz sovenler ve ihtiyar edenler hakkında söy- lüyorum. Maalesef her edib bir İzzet Me- Hh değildir. Kimi, eseri yaşamak için bir vasıta, bir gaye telâkki eder, Halbuki eser ömrün gayesi olmalıdır. Hakik! san'atkâr eserinden intifa beklemez. O, kendi için- den doğan ve kendi bi ma bulan tahassüsl: bilmekle bahtiyardır. Her güzelliğe âşık adamın san'atkâr ol. mamasına ihtimal yoktur. San'ati aşk doğurur; ve bütün güzellik bu iki şeyin içerisinde mündemiştir. Görmek, duymak ve yazmak.. bir insan için bundan büyük haz tasavvur «le « mem! Etrafımızdeki binbir güzelliğin en İnce noktalarını farketmek, bir defa, başlı başma bir zevktir. Sonra bir de bunları ifade kudretini kendi kaleminde bulmak, © güzellikleri kâğıda geçirebilmek ve bu- nu sırf san'at san'at namına yape mak.. o ne bi Dostum İzzet Melihi, bana, bir kere daha böyle, hakiki san'atkâr cebhesile göründüğü ve bana hakiki bir san'at eseri okuttuğu için şükranla kutlularım. e A liğinde neşv fade etmiş ola « Nafia Vekili Adanada su işlerini tedkik etti (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) İşehir hipodromunda at koşularını ta- kib etmiştir. B. Ali Çetinkaya saat 16 da husust |vagonuna dönmüştür. Vekil, geceyi vagonda — geçirecektir. zım olduğu vakit kullanılabilecektir. — |X Vi Ceti Kayanın yarın Tarsusa gi- |derek o bölge ovasında açılan büyük *Fareleri himaye,, cemiyeti İngilterede, 739 kadın fzası olan bir «Fareleri himaye» cemiyeti vardır. Cemiyetin umum? kâtibi bayan Blo- wers, kendisine tevdi edilmiş olan vazi- feyi büyük bir meharetle idare etmekto- dir. Cemiyetin husust bir sahada vücude getirdiği çiftlikte 30 bin fare beslenmek- tedir. Bu hayvanlar artık ehlileşmiş ve çok cana yakın mahlüklar olmuştur, Cemiyete âza olmak isteyen kadınlar bir imtihandan geçirilir. Bu imtihan, fa- relerle dolu bir sepeti ürkmekşizin taşı- maktan ibarettir. KİK V a DA LA YEEİ 1 çT İA LA RLE I F S ETX DA TT D) Te İNANMA! evimde gazetemi açtığım zaman şu satırları okudum: — Beyoğlu kadastro heyeti son 2,5 yıllık mesaisi asnasın- da şimdiye kadar her nasılsa şunun bunun elinde gizli kal- mış 136 parça gâyri menkulü hazine namına kaydetmiştir, bunların kıymeti 623,400 liradır, deniliyordu. İstanbul şehrindeyiz ve bir kısım emlâkin metrük kaldığı İSTER zarmanın üzerinden en aşağı 15 yıl geçti. İNANMA|L kanalları görerek ve regülâtör — yetle » rinde tedkikatta bulunacaktır. Kömür ocakları yeni bir şekilde işletilecek (Baştarafı 1 inci sayfada) bir çalışma temin eylemek maksadile burada çalışan müesseseler — arasında bir fstun yapılması mevzuu — bahistir. İktisad Vekâletinin bu husustaki tekli- ti İera Vekilleri heyeti tarafından bir kararname ile kabul edilmiştir. Şimdi- ye kadar havzada faaliyette bulunan ocaklar kurulacak büyük bir şirketin idaresi altında birleşeceklerdir. Bu kararın tatbiki için lâzım gelen hazıre lıklara geçilmiştir. iş Bankasının Londra şubesi faaliyete geçiyor (Baş tarafı 1 inci sayfjamızda) Londrada City'de Priucess Stret'te kiralanmış olan bina pek yakında ik - mal olunacak ve şube ikinciteşrin ayı içinde bu binada faaliyete geçecektir.