DA SON POSTA Katilin vaptığı hata Nakleden : İbrahim Hoy Borsa civarındaki dar ıoklklau:dın. Burford Street, akşamları — saat altıya doğru umumiyetle tenhalaşır, 155i bir bal alır, fakai, o gün cinayet masası şefi, müfettiş Hornley ile muavini, ve bir za- bıta doktoru 38 numaralı binanın kapı- sını çalınca, oldukça büyük bir gaeraklı katilesi etrafı kaplayıverdi. Londra mer- kez bankacılığı — şirketinin bulunduğu yağmur ve sislerden rengi kararmış, aza- metli binanın önüne, diğer binaların bek- cileri, uşaklar ve taksi şoförleri toplandı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Müfettiş, loş dehlizde kaybolunca her- rden sustu. kes bir şey bekliyormuş gibi bi Zabıla memurlarını, uğ nun tesirinden daha bina bekcisi karşıladı: İkinci kattadır. Lütfen bu taraftan.. diyerek, onları birkaç merdiyen çıkardık- tan sonra bir odaya soktu, ve: — İşte... diye marıldandı. Burası Londra Sitesinde her zaman Tülen yazıhanelerden biri idi. Peni nin önünde, üzerinde «âğıd sepetleri, letonlar ve deste deste evrak bulunan bitr ynasa duruyordu. Masanın önündeki İs- kemleye de, 35 yaşlarında kadar görünen bir adam yığılmıştı. Başı ve kolları masa- Din üzerine düşmüştü. Sağ elinde bir ta- banca vardı. Alnının sağ tarafına isabet gyah- ırdu. Zabıta doktoru, eğildi ve ölüy bir muayeneden geçirdi. Sonra doğrula- rak: — Yakın bir mesafeden vurulmuş. Aşağı yukarı 30 dakika evvel... Ölüm ani ol- Mmuş galiba., dedi. Hornley sordu: — Başka bir şey buluyor musunuz?.. — Hayır... Bana sorarsanız, bu bal gi- bi bir intihar... Hornley mırıldandı: — Evet, tıpkı bir intiharı andırı dedi ve ölünün önünde duran bir kâği gösterdi. Bu kâğıdda makine ile yazıl- mış yazılar vardı. Yazan da ölü Karson- du. Müessesenin parasını çaldığını, yedi- Bini düpedüz itiraf ediyordu. Hornley mektubu yüksek sesle okumaya başla: — Mesele geçen sene oldu. Bir yere borcum vardı. 600 lira lâzımdı. Kasadan aldım, borçlarımı ödedim. İş bu suretle çorap söküğüne döndü. Parayı yerine koymak için, borsada hava Oyunlarına girdim. Hisse senedleri aldım, fakat son haftalarda fiatlar birdenbire düşünce, ellerim böğrümde kaldı. Hesabların da yarına kadar tasfiye edilmesi icab ed yordu. Halbuki ben 3 bin lira para lâs otmiştim. Bunları ödiyemiyeceği: kat'iyetle anladım ve intihara karar ver- dim...> Pusuladan başını bekciye döndü: — Yarım saat kadar evvel bir silâh se- si filân duydun mu?.. diye sordu. — Hayır efendim, hiçbir şey duymuşı değilim. Mister Verney aşağıya koşup ta, | «Karson kendisini öldürmüş!» dediği za- man bodrum katında bulunuyordum. — Bu Mister Verney kimdir, ve şimdi nerededir?.. 'Tam bu sırada, eşikle durmuş, Horn-| leyin her hareketini takib eden uzun | boylu, gençten birisi seslendi: — Verney benim. Emriniz?.. — İçeriye buyurunuz... Hâdise nasıl Lütfen anlatır mısmnız, Mister V hey?, Verney bir sigara yaktı. Konuştu: — Çak feci, mücasif bir hal.. daha hâ-| lâ tesirinden kurtulamadım. Ben, bitişik odada çalışıyordum. Hornley lâfa karıştı: — Sizin Göyle geç vakitlere kadar ça- lışmanız Diraz gayri tabif değli mi?.. — Kabul ederim. Pakat bugünlerde iş- )emıııı. biraz — sıklaşmıştı. -Avrupadaki Müşterilerimizden bir çoklarının çıkarı- lacak büyük işleri vardı. Yeni bir buh- randan korktukları için, ellerindeki ec- nebi hisseleri satıp, allın almak istiyor- Tardı. Bu muameleler dolayısile, Nevyork | Bitemize telefon etmek icab etmişti. Bu- nu da saat altıdan evvel yapamazdım. — Karsonun, böyle geç vakitlere kadar kalmasının sebebini biliyor musunuz?.. | Verney omuzlarını silkti. Cevab verdi: — Son haftalarda, hesablarını, yazıla- | kaldıran — Hornley,! rını günü gününe yetiştiremiyordu. Pek öyle konuşkan bir insan olmadığı için, doğrusunu isterseniz ne yaptığını bile«s — Pekâlâ, Mister Verney. Nevyorka te iz. Sonra ne oldu?. Sipariş fişlerini yazdım, ki e- peyce sürdü. Sonra ertesi günü yapaca-| ğim işleri hazırladım. Saat altıyı çeyrek geçe, Karson, odama geldi ve beni gö- rünce oldukça şaşırır gibi oldu. — Ne aradığını söyledi mi?.. Verney, sigarasını tablaya bastırdı. Sö- züne devam etti: — Evet, Birminghamdaki müşterileri- mizden birinin hesabını arıyorum, diye mırıldandı. Bir tuhaflığı vardı üstünde. her zamankinden daha fazla mağmum $di, Onun için, fazla bir şey söylemedi. Dosyanın yerini göslerdim, aldı, çıktı. — Demek''siz ona yalnız istediği malü- matı verdiniz, başka bir şey söylemedi- niz, değil mi?.. — Hayır.. hem işimle meşi lüm, Biz an evvel de eve gitmek istiyordum. Kar- son odamdan çekildi, gitti. Hornley kaşlarını çattı: — Fakat cesedi ilk gören sizsiniz! Verney, acele acele cevab verdi: — Bvet, doğru. Onunla son defa odam- da konuştum, demek istedim. Karson 0- dasına gitti. Daktilo makinesini kullan- dığını duydum. Ön dakika sonra da, bu- raya geldim. Masasında oturuyordu. Ka- pıyı açınca, deli gibi yüzüme baktı. baktı: Çik buradan, defol.. diye bağırdı ve tabancasını bana doğrulttu. Zavallının aklını oynattığına hükmederek, aşağıya çağırmak üzere idim ki, işittim. 'Tekrar odaya dön- dum, ve şimdiki v i e karşılaştım. Namludan da duman tütüyordu. Hornley, arkasına yazlandı, —Delikan- lının yüzüne dik dik baktı ve sordu: — Masanın üzerinde bulunan herhan- gi bir şeye dokundunuz mu?., Delikanlı gülümsedi: — Hayır, dedi.. polis gelmeden evvel | hiçbir şeye dokunmamak lâzım geldi Xi bilecek kadar çok zabıta romanları o- kumuşumdur. — Şu halde, burada bulunan şeyler, ol- dukları gibi yerli yerinde duruyorlar de- mek?, Yani siz tabanca sesini işitip te, buraya koştuğunuz zaman eşyayı nasıl buldunuzsa, şimdi de öyledir değil mi?. — Evet Mister Hornley. Hörnley bu sefer bekçiye döndü: — Bana bak, ne idi senin ismin?.. Ha Simmond, sen anlat bakalım?... İhtiyar bekçi, ürkek bir tavşan — gibi titriye titriye müfettişe baktı, ve: — Vallah billâh, ben bir şeye elimi sür- medim. Allah korusun.. diye kekeledi, — Peki o sırada binada başka kimse yvar mıydi?.. — Evet vardı. İki orta işi gören kadın. Amma, anlar da benimle beraber bodrum katında bulunuyorlardı. Başka hiç kim- se de buraya girmiş değildir. Hornley ayağa kalktı: — Şimdi işi hülâsa edelim, diye söy- lendi. Burada dört kişi bulunuyordu. Siz, Mister Verney, Simmond, ve iki de orta işi gören kadın. Bekçi ile kadınlar bod- rumda idiler. İkinci katta ise, Mister Ver- neyden başka kimse yoktu; değil mi?., Verney tasdik makamında başını sal- ladı, Hornley tekrar sordu: — Mistor Vernoy bir sual daha.. Mister Karsonun intihar etmesinin sebebini a- caba bilebilir misiniz?.. Delikanlı mazeret istiyen bir tebessim- le konuştu: — Elbet ki, biliyordum. Pusulayı da o- kudum, — Ve buna şaştınız mı?. — Doğrusunu isterseniz hayır.. ölüleri hayır ile yâdedelim, Amma, şurasını da söyliyeyim ki, Karson hiç te iyi bir in- san değildi. Herkese düşmandı. İnsan- dan kaçardı. Daima kederli idi. Bir kere- sinde Paris borsasında mühim mikdar- |da hava oyunları oynadığı rivayeti çık- mıştı. — Bu rivayeti herkes biliyor muydu?. — Bunu bilemem. — Mister Verney cenabları., demin- denberi bize cidden güzel masallar söy- lediniz, hikâyeler uydurdunuz, dostum. Amma ben bunların tek bir tanesine bi- le inanmıyorum. Karson asla tek bir ku- rüş bile (htilâs etmiş değildir. Buna ya- pan ve Karsonu da hilelerinizi anladığı, veyahud da, kendi fenalıklarınızı örtbas etmek için öldüren sizsiniz... (Hornleyi bu suretle harekete sevke- den delil, resimdedir. Bu delil ne (di?, Bu- Tamazsanız, hikâyeyi okumaya devam e- diniz.) Verney kıpkırmızı kesildi. İskemlesin- den fırlıyarak müfettişin üzerine atıldı. Fakat tam bu sırada Hornleyin muavini, delikanlının kollarını yakaladığı gibi ar- kasına kıvırdı. Onu kıskıvrak tuttu. (Devamı 10 ncu sayfada) İnglllz tipini Canlandıran Genç kız | Londrada çıkan Deyli Ekspres gazete- si, okuyucular arasında bir müsal ü- çarak tipik İngiliz kızının seçilmesini is- temiştir. Yüz binlerce okuyucunun inti- habile resmlri gördüğünüz 18 yaşların- daki, mavi gözlü, düz burunlu, balık etin- deki Mis Andry Price tipik İngiliz kızlı- Bina seçilmiştir! Şimdi genç kız Londradadır. Kendisine tahsis edilen otelde oturmakta, iştiyakını beslediği tuvaletleri satın almakta, şere- Hine müsamereler verilmektedir. Yakın- da tayyare ile Parise giderek bir takım öteberi satın alacak, büyük şahsiyetlerle tanışacak, balolara, danslara gidecek, üs- telik 200 İngiliz lirası mükâfat alacaktır. Müsabakaya 32 bin kız iştirak etmiştir. İ « Son Posta ,, mın zabıta hikâyeleri 1 O MESELELER — Sayfa Kızlara futbol oynatılamaz ! Hayalimizde canlandırdığımız zarif, mütenasib, kuvvetli | bir genç kız nesli yerine, çocuk doğurması şübkheli, sakat, kaba, hoyrat bir sürü insan yetiştirmiş olacağız ( Beden terbiyesi mütehassısı Bayan Mübeccel Argun yazıyor ) — (Baştarafı 1 inci sayfada) kaidelerinde bir iki uygun değişiklik » ler de yapacağız. Fakat bütün bu feda- kârlıklara râğmen kızlarımızı topa &- yaklarile vurmaktan kurtaramıyaca - Biz. İç cihazımızı tamamen sarsacak olan bu ayakla vuruşlar her şeyden evvel yarının anneliği vazifesini yükleniniş olan genç kızlarımızın bünyelerini çok yıprandıracak ve belki bir çoklarını bu vazifelerini başaramıyacak bir zafiye- te sürükliyecektir. Bu hususta daha esaslı, daha fenni bir tahlil yapmağı zald addederim. Zira makul ve mantıki düşünen herkes, aklı selim sahibi her insan bunu takdir e- debilir. Bu ayakla vuruşların - kızlarımızın narin yaratılmış olan ayak bileklerine de ne kadar tehlikeler hazırlıyacağını unutmamak lâzım gelir. (Stop) vazi - yetlerinde vücudün maruz - kalacağı İani ve sert sarsımtılar, kemikleri erkek kardeşlerine nisbeten çok daha nazik yapılı olan kızlarımızda kırıklar, çı - kıklar, adale burkulmaları tevlid ede- cek mahiyettedir. Bfihassa vücudün göğüs kısmına rastlıyacak olan topların kızlarımıza ne derece pahalıya mal kızlarımız için ne büyük tehlikeler ya- ratacağını uzun uzun tahlil etmeğe Bi mem lüzum var mıdır? Hele zavallı kalecinin halini bir ke- re düşünün, Her (plonjon) belki bir Uzvunun kırılmasına mal olacak, her tutuş parmaklarını ters çevirecek, mi- desi, karnı, göğsü üzerine gelecek olar eltm vaziyetlere Bu kadar devamlı ve uzun koşmala- rın, bu sert karşılaşmaların daimt bir enerji ve eför sarfetmenin kalb , ve ci- gerlerimiz üzerinde yapacağı tesiri, bu fazla heyecanın asabımız üzerinde oy- nıyacağı rolleri ayrı ayrı tahlil etmek #temiyorum. Çünkü bu (cinsi lâtif)in her şeye rağmen fiziyolojik bakımdan dalma (cinsi zayıf) olduğunu teyid etmek olur. İtiraf benim için de acı am- ma ne yapayım ki hakikattır. Yukarıdan beri saydığım bu sıhhi mahzurlardan sonra bir de estetik ba- kımdan böyle sert bir oyunun ne gibi mahzurları olacağını anlatayım: Bütün vücudün çalışmasına rağmen en fazla kısmı süfliyi faaliyete sevke- den bu spor kızlarımızın pembe topuk- lu, yumuşak ayaklarını sertleştirecek, ince ayak bileklerini kalınlaştıracak, İmevzun baldırlarını adal! ve gayri mü- tenasib bir hale sokacaktır. Kalça ve karın kısmi genç kızlarda bulunması lâzım gelen zarif ve cazib inhinâlarını kaybedecek, taş gibi sert- leşecektir. Göğüs kısmı fazla koşma- dan, topu göğüsle tutmaktan tenasübü ve taravetini muhafaza edemiyecektir. Çehre kısmı düşmekten, çarpışmak- tan, kafa ile topu tutmak teşebbüsle - rinden bir çok yaralar alacak ve güzel- liğini kaybedecektir. Bütün — bunlara ilâveten bu sert spor vücüdün umumi âbengini ihlâl edecek, hayalimizde canlandırdığımız ve hakikat olmasını te menni! ettiğimiz zarif, mütenasib, kuv- vetli bir genç kız nesli yerine kaba sa- ba, hoyret, sert bir sürü insan meyda- na çıkaracaktır. Bütün yukarıdanberi yazdıklarım bizim elimizde mevcud genç kızlarımız için değil, küçüktenberi spor yapmış, vücudünün iİnkişafına çalışmış insan - lar içindir. Bugün beden terbiyesi na- mına haftada yalnız elli dakika jimnas. tik yapan, kışın sobasının başından, yazın annesinin dizinin dibinden ay - rılmıyan kızlarımıza futbol oynatmağı düşünmek bile pek yersiz olur. | Spora çok seneler evvel kavuşan İn- giliz kızları bile (futbol)u yaşatamadı- |lar. Ona erkek kardeşlerinin gösterdiği |bağlılığı, göslteremediler — çünkü bu mümkün olamadı. Bizim kızlarımızın çoğu maalesef da- olacağı âşikândır. Kafa ile vuruşların | | f l Bayan Mübeccel idman şeklinlerinde ha bir futbol'maçını bile seyretmemiş- lerdir. Nasıl oynanır bilmezler! Onlarâ. | bu kadar bilmedikleri, görmedikleri bir işi başarmak vazifesini yüklemek bana çok gayri mümkün görünüyor. Meseleyi ahlâk bakımından tahlile kalkışmak istemiyorum. Muhtelif maç- lar muhtelif klüb tarafdarlarının he - yecanlarına kapılarak, hislerine mağ - — lüb olarak itidalden ne kadar uzaklaş- tıklarını, ne kadar ooşkunluk ve taş - kınlık yaptıklarına şahid oldukca kız- larımıza futbol oynatmamak icab etliği hakkındaki kanaatim daha fazlalaşıyor, Kızlarımız her şeyden evvel yarınım anneleridir. Onların yapacakları spor- ların hususiyetleri vardır. Biz sıhhatli, | gürbüz ve muntazam vücudlü bir nesle kavuşabilmek için sağlam, mütenasih ve güzel anneler istiyoruz, Bu anneleri bize hazırlıyacak pek çok sporlar var- dır. Kızlarımızı hele açık havaya, güneşe, soğuğa alıştıralım, onlara atletizm, u- — zun yürüyüşler yaptıralım, basketbol, voleybol oynatalım, yüzdürelim, kürek çektirelim, tskirim — yaptıralım, eğen bunların temin ettiği fayda, verdiği zevk kâfi gelmezse muhakkak - futbol heyecanını tattınmak lâzım gelirse one — ları erkek kardeşlerinin yaplıkları maçlara götürür bu arzularını da tata min ederiz. Mübeccel Argun Katil ayakkabılar Gideceği bir baloda giymek — üzere bir çift uzun topuklu ayakkabı alan bir İngiliz kadını, baloda eğlendikten son- ra sabaha doğru evine dönmüş, mex - divenleri çıkarken her nasılsa — ayağı kaymış, yere yuvarlanmış ve ânide öle müştür, Kocası: «Karımı bu katil topuklar — ğ öldürdü!.» demektedir, Garib bir netice ile biten dava İngilterede delikanlının biri maj « — yetinde çalıştırdığı kızlardan birini hır sızbk suçile mahkemeye vermiş, Mah» kemede, kızın yürek paralıyan tavır « larını görünce, dayanamamış ve! «— Bay hâkim, demiş. Davamdan vazgeçtim. Bu kızla evleneceğim. Onu kendime eş yapmakla hatamı ödeya » ceğim!» Bunun üzerine dava sukut etmi v Bnğnt "