Komiteye çekilen telgraf Dördüncü gün, valinin yanından çı- kar çıkmaz doğruca kansoloshaneye gi- den Mis Eston ile konsolos vekili mösyö Periklis arasında, şöyle bir muhavere Beçti: — Ne haber Mis Eston? ea — Tıpkı, sizin dediğiniz gibi; âzizime.. Bu hükümetin siyaseti, üç nokta üze- rinde dönüyor. Maşallah., inşallah.. ya- vaş yavaş... ü — Evet.. böyledir. K İ — Şu halde, vali bey; beni atlatıyoz?. — Ona ne şübhe?. — Fakat ben, kâfi derecede atladım. Şimdi sıra ona geldi. — Ne yapacaksınız?. — Kararımı verdim. — Nasıl?, J — Ben.. hürriyetime sahib olan bir A'hırikılıyıını Elimde, muntazam pa- Saportum var, Seyahatime devam ede- teğim, — Edemezsiniz. — Niçin? — Mâni olurlar, e — Hükümetime şikâyet ederim. —— — Onlar, işlerini bilirler. Hiç bir şi- kâyete meydan vermiyecek — surette mâni olurlar. S VAAŞ Mis Hellen Estonun, tatlı pembe ren- Bi, al çuha gibi kıpkırmızı kesildi. Bir kaç kere ; — Ve Diye tekrar ederek, odada gezindi... Ve sonra birdenbire konsolos vekilinin önünde durarak: — Gideceğim.. her şeye rağmen gi- deceğim. Ve gitmek için, her vasıtaya Müracaat edeceğim. Amerikada vermiş olduğum sözü tutmak için, gidebildi - ğira yere kadar gideceğim. Amerika konsolos vekili mösyö Pe-| Tiklisin çehresinde, memnun bir tebes- süm belirdi. Ellerini uğuşturarak ce- vab verdi: — Evet. mademki, bu maksadla bu- Taya kadar geldiniz. Ve mademki, ve- rilmiş bir söz var. Şu halde... Mis Eston, derhal şapkasını başına, kapını da omuzlarına geçirdi : — Artık ben, işe başlıyorum; dostum. Şimdilik, Allaha ısmarladık. Tekrar Börüşürüz. ğ Dedi... Ve, sür'atle koönsoloshaneyi Periklis, büyük bir — sevinç .» Bu zeki adam, Mis Esto - Nun (mecnunane) denilecek kadar tür'etkârane hareketlerinin neticı dnıı Çoktaaan fetmişti. Bu genç ve dil- ber Ammıîfıım atıldığı bu büyük Macera, hiç şüphesiz ki velveleli bir fkıbete sürüklenecekti. O zaman ken - disine de mühim bir faaliyet — vesilesi Zuhur edecek; bu süretle Amerika hü- - Kümetinin gözüne girecekti. Mösyö Periklis, bu suüretle sevine durkun; Mis Eston doğruca, protestan temsati vârzı Amerikalı mister Havsn €vine gitti. İki Amerikalı, karşılaştılar. Ve ko - huşmiya başladılar. Mis Eston; mister Havsa son vazi - yeti nakletti. Konsolos vekili mösyö Periklise söylediklerini de tekrar ey- ledi. Her şeyi gayet tabil görmeyi âdet edinmiş olan mister Havs büyük bir dikkatle Mis Estonu dinledikten sonra, Kkısa kısa süallere girişti: — Şimdi ne yapmak fikrindesiniz? “ — Tam bir gazeteci gibi, önüme ge- leni atlatmak fikrindeyim. — Meselâ?.. — Evvelâ, valiyi, — Nasıl? — O; nasıl beni atlatıyorsa, öyle, — Pekâlâ.. sonra? — Sonrasını, şimdi görüşeceğiz... Siz bana bir tercümandan bahsediyor- dunuz. — Hazır. — Galiba, genç bir kadındı. — BEvet... Genç bir Bulgar — kadlını. | e | Yazan: Ziya Şakir derse, ondan da istifade edebilirsiniz. b — Âlâ... Şu halde, o karı kocaya söyleyiniz. Yarın bu saatte, burada kendilerile görüşelim, N — Geldiğiniz zaman, onları burada bulursunuz. * Mis Eston, vali Tevfik bey, - Yıldız sarayı, dahiliye nezareti, Selânik le_ - graf müdürü, polis komiseri, konsolos vekili, Mister Havs... Bunlar arasında bu hâdiseler geçerken; (Sofya)daki (Makedonya komitesi-hareket ve icra- at şubesi) müdürü Sarafof da, komışe— nin Selânik şubesinden (kürye ) ile gönderilmiş olan şu (Iıvkalı'tdı niüs - tacel rapor)u, büyük bir dikkatle mü- tmekte İdi. talea e! İstihbarat 27 Fevkalâde mühim, mahrem ve müs- taceldir. Ehemmiyetle nazarı dikkate alınmalıdır. Komitemizin istihbarat memurların- dan Dimitri, atideki malümatı vermiş; tedkikat ve tahkikatımız da, verilen malümatı teyid eylemiştir. 1 — Malümat, Bu ayın 21 inci salı gü den gelen Mesajeri Ma: k'.ı_m;ıar- yasının (Senegal) vapuru ile Mis ton isminde Amerikalı bir kız Se! ğe gelmiştir. Bu kız, gazete muhbiri - ir. Maksadı, Makedönyada bir tedkik seyahati icra etmek; çetelerimizin ha - , (Napoli)- — SON PosT L ı. HİKAYEğ—_Hazin bir aşk hikâyğsi (Baş tarafı 12 inci sayfada) Muza, soğukkanlılıkla, Harkov treninin akşama geleceğini, bunun için telâşlan- mağa yer olmadığını söyledi.. | İki genç yeniden kucaklaşmağa, veda- laşmağa başladılar.. fakat birbirlerinden bir türlü ayrılamıyorlardı. Bu sırada birdenbire sökük - kapısının çalındığı duyuldu. Aşağıda koşuşmalar oldu. Sevdalılar Muzamın küçük kızının «Babam geldi!» diye haykıran Çıngıraklı sesini duydular.. Muzanın yüzü kireç gibi oldu. Ellerini çıtlatarak: — Aman Allahım!. Tiya geldi. o mu- hakkak seni Öldürür, diye söylenmeğe başladı. Saşa, genç kadının titriyen ellerini sön bir defa daha öperek pencereye fırladı. Oradaki ağaç dallarından birine tutuna- rak ve daldan dala giderek kendini yere biraktı. Muza derin bir <«Ah!» çekerek ellerini çırptı.. Saşa bahçeye indikten sonra bir defa daha başını kaldırarak pencereye baktı. | Hareketsiz bir halde pencerede durmak. ta olan kadına elile bir öpücük gönder. dikten sonra bahçenin ağaçlar: arasında gözden kayboldu. Tahta hava eye geldik- ten sonra Kkendisine çek:düzen vermeğe koyuldu. İşte ancak o zaman, büyük bir dehşet içinde, yakalığını, kravatını, kas- ketini odada unuttuğunn farketti.. ve al- nını soğuk bir ter kapladı. Gösterdiği ihtiyatsızlıktan ötürü ken- disine lânetler savurarak, ağaçların ara- sından gerisin geriye eve döndü. Maksa- dı, genç kadına seslenmek, eşyalarını gak- lamasını veyahud kabilse, kendisine at. masını rica etmekti. Fakat biraz daha ilerleyip te pencereyi | Börebilecek bir vaziyele gelince, odanın reket 've faaliyetlerile, umumi v hedelerini Amerikaya dirmektir, z : Miz Eston, bunun için hükümete mü- racaat etmiştir. Fakat hükümetin bu meseleye muvafakat edip etmiyeceği henüz belli değildi. Ayni zamanda Mis Eston, buradaki protestan vdızı Mister Havs ile görü- şerek İngilizee Bilen bir terecüman i8- temiştir. Mister Havg, böyle bir tercü- man bulacağını vâdetmiş; komitemize mensup (Kiril)jin zevcesi proteslan ce- rek böyle bir vazifeyi kabtl edip ede- miyeceğini istifsar eylemiştir. : Silya, teklif edilen işi memnuniyet - le kabul edeceğini söylemiş; ve de! ! zevej yasıtasile Dimitriye haber gör dermiş, meseleden komiteyi haberdar etmiştir. RADYO Bugünkü program İSTANBUL İstanbul radyosu bu akşamı da neşriyat yapmıyacak; yerine Ankara Tadyosu çalışa- caktır. ANKARA $ Birinciteşrin 1928 Pazar programı (öğ- Je ve akşam neşriyatı tecrübe mahiyetinde olarak yeni stüdyoda olacaktır.) Öğle neşriyatı: 1230: Müzik (Türk plâkları), 13: Haber- der, 193187 Müzik (Karışık plâk - neşriyatı), Akşam neşriyatı: jkarı ve kocanın gene eskisi içinde kalabalık bir takım Insanlar bu- |unduğunu farketti Müza, annesi, — kızı hizmetçisi, kocası, hayal meyal gözüne |ilişti. Tekrar geri döndü ve çitten atlı- yarak kendi evine yollanı Sararmış ve heyecanlı bir halde oda- sına girdi. Annesi, çocuğunun bu halin- den meraklandı. İzahat istedi. Delikanlı | hakikati saklıyarak, kandısinı acele üni- versiteden istediklerini, kederinin, heye- canının bundan ileri geldiğini söylemekle iktifa etti. Tesadüfen Saşanın ağzından dökülen bu kelimeler, delikanlırın bareket tar- Zzını da tayin etmiş oldu.. hemen o gün, akşam trenile Moskovaya hareket etti. Esasen Vinnitsada iki haftalık bir za- manı kalmıştı. Mektebine biraz vaktin- den önce dönmekle çok mühim bir şey ;kıybm.mi' olmıyacaktı.. korkak değildi. Fakat bir rezaletin kahramani olmasını da arzu etmiyordu.. Aklı fikri hep Muzada idi, Fakat koca- sının Muzaya olan aşkı o kadar büyüktü | ki karısının bu kabahatını da mutlaka affedecekti.. bu fikir delikanlıyı — biraz Müteselli etti. Muzayı hâlâ delicesine sevmekte olan Saşa, harb devam ettiği müddetçe fırsat bulup sevgilisini göremedi. Nihayet inkılâbın başlangıcında Vın- nitsaya gitmek fırsatını elde etti. Yüre- ğinde büyük bir heyecan olduğu halde doğduğu şehre geldi ve büyük bir acı lle, Muzanın, kocasile birlikte Kiyef'e gitti- ğini öğrendi. Bunu haber alan Saşa der- hal Kiyef'e hareket etti. Fakat Muzasını Kiyefte de bulamadı.. karımkoca, Saşanın gelişlerinden birkaç gün önce ya Odesaya veyahud Harkova hareket etmişlerdi. Saşa da Ödesaya gitmek istedi. Fakat vatandaş harbi dolayısile yollar kapan- mıştı. Bu fikrinden vazgeçti ve ancak bu dakika Muzasını, belki de ebadiyen kay- bettiğini anladı ve bir çocuğ gibi hıçkıra hıçkıra ağlamağa başlarlı.. genç kadının resmini öperek onu hayatının sonuna ka- |dâr unutmamağa ahdetti. Moşkovaya dündü ve orada yerleşti. İhtilâller, inkılâblar, vatandaş harble- ri bitti; yeni bir hayat başladı. Saşa mühendisti. Branşı dahilinde Müskovada çalışmağa başladı. Evlendi. İki çocuğu oldu. Bütün bunlara rağmen Saşa, bâlü Muzayı sevmekte idi. Muza- sının kalbinde açtığı yarayı biraz olsun unutmak için kendini tamamen işe verdi. Geçen yaz ufak bir rahatsızlık geçirdi. Esasen artık kırk yaşına girmişti. Vücu- dünün birçok yerlerinde bir sürü sakat- lıklar baş gösterdi. Kendisini esaslı bir surette tedaviye karar verdi. İki aylık bir hava tebdili alarak, sanataryomlarile meşhur Kisloyodska gitti. Orada iyi bir tedavi gördü. Geri döneceği gün, iki ay müddetle gezdiği yerleri son bir defa daha görmek arzusile parka gitti. Narzan membalarına uğradı. Orada ona bir bar- dak Narzan süyu verdiler.. Saşa, gelene geçene bakarak bu güzel maden suyunu yuüdüm yudum içmeğe başladı. Fakat... Birdenbire eli titredi. Bardağı futmakta olan parmakları gayri ihtiyar? açılıverdiler.. bardak yere düşerek par- ça parça oldu.. İki adım ilerisinde Muza ile kocası du- ruyordu. Muza da Narzan suyu içiyordu. Saşa bir ikinci defa Muzaya Röz attığı za- man kalbi durür gibi oldu. Muza gene eskisi gibi ona güzel göründü. Fakat çok şişmanlamıştı. Bu hal ona iri yarı, biraz ihtiyarlamış bir kadın manzarası veri- yordu. Yalnız hiç değişmiyen gözleri idi. Genç kadın bardağını düşüren adama baktı. Onun da kalbi durur gibi oldu. 0-| nun da eli titredi. Onun da bardağı yere | düşerek parça parça oldu. | Muzanın yanında durmakta olan epey- ce şişmanlamış ve kasketinde mühendis- lere mahsus alâmet olan kocası, bu olan biten şeylere hayretle bakıyordu. Bir- denbire ellerini birbirine çırparak hay- kırdı: — Aman Allahım Muza! Bu karşımız- da duran, Vinnitsadaki azız dostumuz A- | mekten neye menettim diye aylarca ca- nimin etini yedi. İnanız mısınız, Muza günlerce bir çocuk gibi ağladı. Muza gene gülümsiyerek: — Doğrusu Saşa, di o zamünki ha- reketiniz hiç te dürüst değildi. Şehirden ayrılışınızdan önce gelib veda etmeniz lâzım gelmez mi idi?. Bari bir mektub yazsaydınız!, Saşa şaşkın bir halde: — Fakat ben yazdım... Ben bilmiyor- dum.. ben zannediyordum ki,.. diye kesik kesik söylendi. Muzanın kocası, kahkaha ile gülerek: — Hey Allahım, diye söylendi, ben gi« zi o zamanlar amma da kıskanırdım hat, Üçü beraber, şişmanlıklarını, kırlaş- miş' saçlarını, ölmüş hislerini bahis meve zuu “Aerek bol bol güldüler. Muzamın koacası birdenbire: — Dostlarım, dedi, aman bir dakika durunuz!, Merkez gazeteleri gelmiş.. şim- di gidip almazsam sonra hiçbir şey bu- lamam.. Muza ile Sâşa yalnız kaldılar.. kadın gülümsiyerek: - — Evet, Saşa, dedi o zamanki hareke. tiniz hakikaten çok çirkindi, Saşa hiçbir şey anlamıyarak, Şaşırmış bir halde: — Fakat ben kocanızın her şeyi öğren: diğini sanıyordum., şehirde kalmakla ı> tırabınızı artırmak istemiyordum. Bana inanınız: Sizi o kadar seviyor, o kadar seviyordum ki... Kadın birdenbire, tâ içinden gelen bir gülüşle ve kahkaha ile gülmeğe başladı, O kadar çok güldü, ki Saşa buna ne mana vereceğini bilemedi. Sadece, küskün bir eda ile:; — Niçin gülüyorsunuz?. diye sordu. Kadin, yeni bir kahkaha sağanağını tutmağa çalışarak güçlükle cevab verdi: | — Bana bakın, dedi, hani hatırlar mi- sınız, O gün. Şu son defa bana Bgeldiğiniz gün.. hani kapı çalınmıştı da biz kocam zannetmiştik.. o gelen kocam değildi.. — Nasıl, kocanız değil mi idi?. Kadın kahkahalarına devam ederek: — Evet, kocam değildi, dedi. Kanıyı çalan, kocamın telgrafını getiren postacı imiş.. kocam, gelişinin geri kaldığını bil- | diren bir telgraf göndermiş.. — Peki, ya kızınızın «baba> falan diye haykırışları?, — Kizım yanılmış. Esasen her kapı ça. lmışında o «Babam geldi» demeği üdet edinmişti.. geri dönmeniz için deli gibi arkanızdan haykırdım; fakat siz ağaçtan atlar atlamaz gözden kayboldunuz!. Kadım, dudaklarımı ısırarak ve kendini tutmağa çalışarak gülüyordu., Saşa, âdetâ kendi kendine söyleniz Bibi: — Fakat nasıl olur?, dedi. Ben öyle zannettim ki... Şapkam, yakalığım, kra: vatım falan hep odada kalmıştı.. Kadın gülmesini tutmak üzere iken Hareketinden Bnce sevgilisine ateşli bir mektub yazdı. Fakat kocasın geçer korkusile göndermekten vazgeçti. Moskavaya gelir gelmez, Vinnitsadaki arkadaşlarından birisine bir mektub yaz- dı. Muzadan haber isteği. Sevgilişine se- lâm ve adres gönderdi Fakat arkadaşı her nedense kendisine cevab yazmadı. Muzadan hiçbir haber çıkmadı. Aradan bir müddet Vinnitsadan gelen birisi, evinde hiçbir Çükten — sonra en, Muzanın fevkulâdelik - olmadığını, Bibi yaşadık- larını öğrendi. Bu haber Saşanın yüreğine biraz- su serpti. Fakat yüreğinde de, eskisinden kuvvetli bir sevgi duvymağa başladı. Genç 1830: İstasyon hakkında muhtelif 1san- larla izahat ve müzik (eğlenceli — plâklar). 19.15: Musahabe, 19.30: Müzik (Halk türkü- leri beste ve semaller), 20: Riyaseticumhur Bandasu (Şef İhsan — Servet). » 21: Arabon göylev, 2110: Müzik (İnce saz faalı), haber- ler. 21.15: Müzik (İnce saz fastı), 27: Müzik XKüçük örkestra), 2245: Haberler - İslasyon hakkında muhtelif lisanlarta izahat ve iş - Yİklâl margı. * 29 Birinciteşrinde Ankara radyosunun neşriyatını Kahire radyosu da neşredecek Kahire — (ALA.) — Anadolu ajan - sının hususi muhabın_hi[dırı_mr: 29 Teşrinievvel akşamı Ankara rad nbulda, Amerika mekteblerinde| yosunun proğramı saat 22.25 den 23. fahsil etmiştir. Sonra buraya gelmiş, | !5 e kadar retrans misyon sürelile Ka- g ç Gel k. ) İ tvlenmiştir. Protestandır. Kocası da hire radyosu tarafından da nesredile -| Genç mühendisi, istihkâm zabiti olarak İN A ae güzde 2 bapa ni — Dok iyi ve işgüzar bir adamdır. İcab| cektir, İ S e ae ÖL kadının resmini görünür bir yere koya- rak karşısına geçti; saatlerce bu kara | Bgözlü esmer güzelini seyretti.. Bu arada üniversitede dersler başladı. Saşa bu sene ünlversiteyı bitiriyordu. Bü. tün kuvvetile derslering çalışmağa ko. yuldu. Yılbaşı münasebetile Vinnitseya Bit. mek niyetinde idi., fakat bulunduğu ens- titü talebesinden bir — kızla aralarında başlıyan hissi münasebet onu Moskova- da alıkoydu. İlkbahara doğra bir hasta- hk geçirdi. Yazın ise annesi bastalandı. Ameliyat olmak üzere Moskovaya geldi ve öldü, Saşa sonbaharda Vinnitsaya düşünüyordu. Fakat düşüncesini fırsat bulmadan cihan harbi gitmeği tatbike başladı. aldılar., leksandr Semenoviç değil mi?. Saşa karı-kocaya yaklaştı. Birbirleri- in eline |nin ellerini sıkmağa ve gülüşerek yirmi | bildi: yıl geride kalan eski hatıralardan bahset- meğe başladılar.. Muzanın kocası: — Kuzum Aleksandr Semenoviç, nasıl oldu da siz öyle birdenbire hiçbir iz bı- rakmadan ortadan kayboldunuz?, Vakıâ © zamanlar ben sizi biraz kıskanıyordum. Fakat kaybolduğunuzu haber alınca ka- rımla beraber çok mlüteessir olduk. | Muza da gülümsiyerek sordu: — Hakikaten Saşa, siz o zaman nereye gittiniz?. Nasıl oldu da ortadan yok oldu- nuz?. Saşa şaşırmış bir halde idi. Ne söyliye- ceğini, hattâ ne düşüneceğini bile bilmi- yordu. Muzanın kocası gülerek sözüne devam etti: — Birdenbire kayboluşunuzla bizi epey meraklara soktunuz!. Muza, sizi eve gir- Saşanın bu son sözleri üzerine yeniden katıla katıla gülmeğe başladı. Kahkaha tufamı arasında güçlükle şunları söyliye- — Peki Saşa, siz şapkasız Moskovaya nasıl gidebildiniz?. Hiç olmazsa şapkanı- zi almak üzere uğramalıydınız!, Saşa, ne söyliyeceğini şaşırmıştı. Ağ- Zzından: — Şapkam, yakam falan hâlâ duruyor mu?, sözleri döküldü. — Vallahi hatırırmda yok., galiba ge. nin bir hatıran olarak bir tarafa sakla- dim, Saşa gülümsemek İstedi.. fakat gülüm. siyemedi. Yüzü kireç gibi idi. Heyeca- nından titriyordu. Kadın Saşanın bu acınacak halini gö- Tünce gülmesini kesti: — Bu kadar çok güldüğüm için beni affediniz!. Saşa, ben sizi çok çok seviyor- dum. Saşa kadının elini tutarak: (Devama H üncü sayfada) AT Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser.