1 — Müsbet bir tabi- &t. Akli vo cismanl kuv- vet ifade eden bir bu « Yun... Bu gibl insanlar- da mütecaviz bir rub, ve her işi başarma ka- biliyeti vardı: ldir. Kendi âır, MİZA Akşam yemeğin - Gen yeni kalkmışla: dır. Erkek, gözlüğü - nü takar, gazetesini #line alır, sayfaları gevirir: — Hele gu bulma- tayı balledeyim. Cebinden — kurşun kalemini çıkarır, bul- macanın İzahatını ©- kur: «Soldan sağa: 1 — Güzel bir sinema ar- tisti.m Düşünür: — Sinema - artisti, sinema artisti: bul - dum.. Lorel! » düşünür: rel.. beş harf. Olmadı. Karısı bakar: — Ne düşünüyor - sun? Bulmaca halle - diyorum. Güzel bir tinema artisti ismi düşündüm. Lorel ak- hma geldi. — Lorel ha, güzel artist Lorel mi?.. Güleyim bari, — Sen söyle. — Ben ne bileyim, hem bunu bana sormaya utanmıyorsun değil mi? — Aa, bu yaştan sonra benden sinema | artistlerini de mi kıskanacakaın?.. — Vay beyim vay, sinema artistini kıs- kanacakmışım, hem sen bu sözü inadına #öylüyorsun galiba,. ben ne zavallı kadın- mişum.. — Çattık. Canım neye zavallı oluyor- sun? — Anlamamazlıktan gelme!.. Sinema- yâ götürmezsin, sinema yüzü görmemek- ten, artist adı da bilmem.. sonra bana nis- bet verir gibi artistlerin adlarımı sorar- gın. — Bu muydu?.. Bunu başka zaman Münakaşa ederiz. Şimdi bulmacayı hak kedelim, Seslenir: — Yıldız, Yıldız. Yirmi yaşındaki kızının sesi gelir: — Ne var baba? — Bana en bir harfli, artistinin ismini söyle. — Doroti Lamur! — Çildirdin Mi sen? Kızı odaya gelmiştir. — Neye çıldırmış olayım babat — Çıldırmamış olsan sualime, dereo- tulu hamuür, cevabıni vermezdin.. ben sa- na yemek sormadım, artist ismi sordum — İyi ya, dereotulu hamur, değil, Do- roti Lamur. Erkek yazar: — Doroti Lamur. Oldu, Şimdi de yukarıdan aşağı bak Okur: «1 — Susuzluğa mütehammil olan » Düşünür: — Buldum kimsenin yardımına muh- taç değilim! Karısı: 1 bir sinema 2 — Müsbet bir ta - blat, Kararlarında kat- lerini meydana — getir- mek hususunda usta - Gazet nasıl halledilir? mükemmel! | $ — Dünyeri işler - de kurnazdır. — Kendi kenâlni müdafaa et - mesini aeven bir ahlâk sahibidir. Beciye tanı - mak husüsünda usta - dir. menfaat - — Çok şükür bir defa bir şey bulabil- din. — Bir defa mı, ben daha neler bulaca- Bim, göreceksiniz.. susuzluğa Mmütehan mi) olan şey, İstanbuldur. Kızı: — İstanbul mu? — İstanbul ya., ikide bir sular kesllir.. — Öyle amma baba İstanbul «b> har- file başlar ve sekiz harflidir. Senin ara- dığın kelime ise <D» harfila başlıyacak- tır ve dört harflidir, — Pekf amma, den biliyorsun? — Yanında değil miyim, ben da gaze- teye bakıyorum. — Öyle ya, sen bil bakayım nedir? — Dere? — Dere mi? Nasıl dere olur. — Dere kürüyup susuz kalmaz mi? — Yok deve... — Hah işte şimdi buldum., deve.. — Evet hakkın var.. deve, Erkek yazar: — «Deve» bu da oldu. Bu da oldu am- ma daha bitmedi. Yükarıdan aşağıya yu- varlandı. Hizmetçi kapıdan görü — Hayır bay Yuvarlanmadım, ayağım kaydı, merdivenden bir basamak aşağı düştüm, n bütün bunları nere- yorum. Yuvarlandı. — Bulmaca mı yuvarlandı. Nereden? Haydi sus, kahveleri getir., — Peki! — Yuvarlandı. Hah buldum, tekerlen- |di Gelelim ötekine.. «Soldan sağa: 2 — Bir insan körktuğu zaman ne der?t» Karısı sorar: — Kaç harf! Erkek sayar: — Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi... 'Tam yedi harf. 4 — Enerjisi ve ma » nevi intibak — kabilyeti aadır. Müdebbir, daha doğrüsu bedbin görüş- leri vardır. e bulmacaları SON POSTA l yerinde ve ustaru, bir surette yapar, — YAZ LN )isn:ei Iîı;nsiı Karısı düşünür: — Bulamadım. Kızı düşünür: — Jepör, —O ne demek. Nece? — Fransızca, — Haydi sen de münasebetsiz; bu türkçe bulmaca, fran sızca tâbirin burada ne işi var? Karısına döner: — Sen söyle, insan korktuğu zaman ne der? — Demin de söy bulama - ledim ya.. — Buldum. Liseye- giden on beş yaşındaki çocuğu koşa koşa girer.. — Baba, haba.. Ne var oğlun — Şunu bana gös - tersene! — Neyi oğlum? — Buldum, dedin Arşimedin çalışı- dum, dediğin zaman fizikte müvazeneti mayıan kanunun yordum.. o, bu kanunu keşletti |buldum; diye hamamdan fırlamış. Sen de buldum; diye bağırdın, muhakkak ay- ni şeyi bulmuşsundur. Kitabda okudum okudum, öğrenemedim. Şimdi madem ki buldun? — Neyi? — Müvazeneti mayıat kanununu!,. — Haydi, sen de zihnimi karıştırma. Be nim bulduğum büsbütün başka şey.. bu- rada oyuncak oynamanın sırası — değil, kocaman adam oldun, git odana da, der- sine çalış! Karısı: —Peki madem ki sen buldun söyle ba- kalım, bir insan korktuğu zaman ne der? — Bir insanın korktuğu zaman ne de- diğini henüz bulmadım. Bunu bulabil- mek çaresini buldum. Şimdi hizmetçi kahve getirecek yâ., 0 kapıdan girerken korkuturum, korkunca bir şey diyecek- |tir.. bir insanın korktuğu zaman ne de- diğini öğrenirim. vi Karısı: — İşte bu iyil Kızı: — İşte bu iyil | Oğlu: — İşte bu iyl! — Hele bekliyelim, gelsin. Hizmetçinin ayak sesi işitilir: — Susun, Sağ ellerinin şehadet pormaklarını du- daklarına götürürler; — Suzs... — Süs... Nefes alır gibi konuşurlar: — Rim korkutacak, Erkek: — Siz karışmayın, ben korkuturum. B — Her şeyi gözle. rile ölçer, Her şeyi yare de; tam senin, bul - £ Hizmetçi kapıya gelmiştir. Kapıyı ya-|tün devletlerin, bilhassa Fransa ile İn - (Devamı 10 ncu sayjada) —| gilterenin vaziyetleri bu yeni ve hâkim — Teit ve şuurl bir sâf sahihidir. pla de bareket larinı vermekte ace « teçidir. İ (Aşağıda okuyacağınız makale Fransız halkına hitaben yazılmıştır.| Büyük Britanyanın sempatisi uzun ta - rihinin mukadder dönüm noktasında bu - Junan Fransaya geniş mikyasta mütevec- cihtir. Manş denizinin iki tarafında, son on beş günün azametli hâdiseleri hakkın- da yazı yazan veya söz söyliyen siyaset adamlarına düşen vazife kullandıkları ke- limelerden hiç birinin iki memleketi bir- leştiren bağı zayıflatacak mahiyette ol - mamasına dikkat etmektir. Buna muha - lif hareket milli sosyalizme zaferini tet- viç için yapılmış son hizmet olur. r Fransız cümhüriyeti ile Büyük Britanya — imparatorluğunun — birlikleri muharebede ve muvaffakiyet za- manlarında el idi ise, «hval ve şeral- tin çok farklı olduğu bugünlerde daha lü- zumludur. Hele, emniyetleri, ve istiklâl- leri her zamankinden ziyade yekdiğerine merbutiytelerine bağlı olan iki memle - ket arasında muahazelere hiç yer yok - tur. * Her iki memlekette de bütün halk ger- H a esnasında ayni sükünuü miş, karşılamıya hazırlandığı fe - lâketten — kurtulduğunu öğrendiği za - ,Jman da ayni sevinci, tabil ve açık kalbll- likle izhar etmiştir. Fransız askerlik me- kanizmasının sür'atle barekete geçişini, ayni suretle evini barkını terkederek hu- dudun müdafaasına koşanların vatanper- verliklerini herkes takdir etti. Fransız kumanda heyetinin kendilerine düşen va- zifeyi bir neticeye götürmek hususun- da duydukları nefis itimadı da tatmin e- dici oldu. * | Fransa, insanın hatırlıyabileceği sa - demelerin bir çoğuna mâtuz kalmış ve bunlardan daima daha kuvvetli olarak çıkmıştır. Doğrusu şu ki, serbest ve de - mokrat memleketlerde bütün basiretsiz - Tiklerine rağmen dağılan kuvvetleri top- lıyabilmek kudreti ve hâssası mvcuddur, ve bu kabiliyet onları her tehlikeden son- ra sukuttan kurtarmıştır. İşte biz bugün- kü devreyi bu ruhla atlatmak mecburi - yeti karşısında bulunuyoruz. Şübhe yok ki, orta Avrupada vukua ge- len değişiklikleri küçük göstermemek lâ- zamdır. Avusturyanın Almanya ile bir - leşmesi, Çekoslovakyanın parçalanması, Küçük — İtilâfin — yıkılması, — Pölon - :yımn cebhesini birakması — ve ni - hayet Rusyanın Avrupa siste - minden — çekilmesi imkânı, —muzaffer milli sosyalizme hiç bir kuvvetle karşı - laşmadan Tuna vadisindean Karadenizin yolunu açabilir. Mutlak hâkimiyet rüya- sının şeklen olmasa bile fiilen tek silâh sesi işitilmeden tahakkuk etmesi de çok mümkündür. Meğer ki, bu tehlike Polon- yaya, Romanyaya Yugoslavyaya vazi - yetlerinin ne derece tehlikeli olduğunu göstere ve kendilerini yeni enerji ve müş. terek hareket membaları bulmıya sevke - de, Alman sistemindn uzakta bulunan bü- ? — Mantıki olmak- tan ziyade insiyaklari- Buhrandan Sonra Fransızlarla Hasbıhal Yazan İngiliz devlet adamlarından Vinston Çorçil 8 — Muhakemeden giyade hisleri ile düyü- nen, verek. — bir tnsan, t muhake- me de etti mi, kararları gayet kat'ldir. eder, Karür- Vinston Çorçil VâR'alar gözönünde bulundurularak ica« bata uydurulmalıdır. Evet Avrupada bütün Fransa harici |siyaseti temelinin ortadan kalktığı inkâr edilirse samimiyetsizli gösterilmiş olur. Diğer taraftan Fransanın Çekoslovak. yaya karşı askeri taahhüdlerini yapma « mış olmakla muaheze edilmesi de haksız- hktır. Bu taahhüd bir taarruz hareketl fiilen icra edildiği takdirde muteber olar caktı. «Prag» ın tabiri ile, «Çekosl kya Üzerinde Fransa ve İngiltere hükümet « leri tarafından dayanılmaz bir tazyi yapıldı, Prag hükümeti bu tazyike boyun eğdi, Büyük bir devletin müttefiki olan küçük bir devlet üzerinde daha büyük menfaatleri haleldar etmemek için bir dereceye kadar tazyik yapmak hakkına malik olduğu muhakkak ki müdafaa e « dilebilir. Bununla beraber eğer Çekos- lovakya kendisine 20 eylülden evvel ya- pılan teklifleri tedkik etmeden reddetmiş olsaydı ve neticede Almanya hücuma geçseydi Fransa müdahale etmek, İngil- tere de Fransanın yardımına koşmak mecburiyetinde kalacaktı. Demek oluyor ki ne ruh, ne de metin itibarile Fransanın sözünü tutmadığı söy- lenemez. Tabil Çekoslovakyaya karşı her hangi bir taahhüdü bulunmıyan İngil - trenin fiilen hatalı bir vaziyete düşmüş olduğunu iddia etmek te mümkün değil- dir, Bununla beraber bu iki demokrat devletin prestijleri ve otoriteleri bir hak- sızlığın kabul edilmesine hizmet etmiştir. Bu hareket bü iki dvletin küçük memle- — ketler üzerindeki nüfuzlarını maalsef ek- siltecektir ve kaybedilen itimadı tekrar kazanmak ta kolay olmiyacaktır. Siyaset- — lerirli milli sosyalizme göre veçhelendir - miye çalışmış ve demokrasinin zâlından bahsetmiş olan Avrupanın bütün bu kü- Ççük memleketlerinin devlet adamları gö- Tüşlerinde şimdi hak kazanmış mevkiin- dedirler; Bu dakikaya kadar Fransa ve İngiltere ile hemahenk olarak — çah olan herkes şimdi cesaretini kaybet: Bu kalde, Lehistana, Romanyaya, Yu - goslavyaya ve Bulgaristana tatbik edile- bilir. Her tarafta kuvvete müracaata ha- zırlan devletle mümkün en iyi anlaş - mayı yapmak hayali veya mocburivati (Denamk 24 verğ sayfada'