Bizim otobüs Bir dostumla Köprüde yürüyorduk. — Vang vung! O » Bes işitildi. Bir hırıltı duyuldu. Bir tı oldu. Bir otobüs yanıbaşımız- n geçti. Dostum, bedbin döndü: — Ötobüs, dedi, en medeni nakil va- tasıdır. — Evet! bir tavırla bana — Fakat bizim memlekete gelince çe-| imez bir derd oldu. — Hakkın var, dedim, sana bir fık - h a anlatayım! Şu fıkray «Bir köylü, bir gün şehre punç içmiş.. hoşuna gitmiş.. ne ile ya- — pildiğini sormuş, söylemişler: 4 — Çay, şeker, limon ve romla yapı- anlattım: inmiş, Köyüne döndüğü zaman ilk işi bir pünç yapmak olmuş. Fakat çay bula - madığı için çay yerine ıhlamur, şeker bulamadığı için şeker yerine pekmez, limon bulamadığı — için limon yerine sirke, rom bulamadığı için de rom ye- rine rakı kullanmış.. Punç olmüş amma, bu puncu ne ik- ram ettikleri içebilmişler, ne de ken - disi!...» — Fıkra bu kadar, dedim, şimdi o- tobüse gelelim. Otobüs senin dediğin gibi en meden? bir nakil yasıtasıdır amma, doğrudan doğruya otobüs için hazırlanmış parçalardan yapılması lâ- ır. Biz ise burada kamyon şasesi- le, talika araba karoserini birleştirip otobüs yapıyoruz. Ha köylünün yaptı- ği pünç, ha bizim yaptığımız - otobüs! Aralarında hiç bir fark yok! İsmet Hulüsi Zımd L Bunları biliyor mu idiniz? —| Yağmur suyu temiz midir ? Bir çokları, yağ- © mür suyu - topla - Odıkları - takdirde, «mat mukattar> gi bi bir suya malik olduklarını - sanır- Jar. Halbuki yağ - —mur suyunun her bir milyon par - gasında 40 parça sulp cismi, klor gazı, amon - yak, nitrat, nit « rlt karbon organik ve nitrojen bulunur. Bütün bu maddeler ,bulutlardan aşağıya İnip te havadan geçerken yağmur suyuna karışır. * Yanardağların indifa kuvveti nekadardır ? İndifa — halinde bulunan — yanar « dağların dışarı püs kürdükleri taş par — çalarının 800 ki - Jometreye kadar dağıldıkları — gö - tülmüştür. Bun - lar küçük bakla tancleri kadardır. Yumruk kadar taşlar da kırk ki « dometre mesafeye düşmektedir. Bir kilo bal yapmak için.. Uzun müşahede- : WUZZ lerden sonra arı - SA ların, bir kilo baliy * ğ a yapacak kadar çi- çek usaresi topla « mak için takriben |(550) bin kilomet- İze yol katettikle - ri — anlaşılmıştır. |Filvaki arılar tek başlarına takriben 16 kilometre yol alır dönerler. * Tatlı su balıkları ve bir İngiliz darbı meseli Tatlı su balik « larının en büyüğü Atrikada — Niger /a — nehri ile Nilde bu- lunur, Bunların u- 3 zunluğu (3) met -- — re, ağırlıkları da (25) kilodur. Bu kadar ağır tatlı su balığı yakalanmasıma ihtimal verilmediği için, bir zamanlar: — Böyle bir balık tutan yalancıdır... sözü Londra muhitinde çalkanıp durmuş- tu * Insan vücudündeki su Bir çocuk doğduğu zaman vücudi teşkil eden maddelerin yüzde yetmiş be- şi sudur. Büyüdüğü zaman ise vücudün- deki su nisbeti yüzde yetmişe düşer. Tatlı devri Ankaradan bir mektub aldım, Ya- zan altına imza yerine bir sürü harf sıralamış: M. K. C. B. B. şeklinde bir sürü harfden — nasıl uzun, belki de güzel bir isim çıkacak bilmem, fa - kat anlattıkları nakledilmeğe değer, biç değilse bir yenilik, bir de yazı nümunesi gösterdiği için. Diyor ki: — Teyzeciğim, sevgi nedir anla - yamadım, fakat genç bir kızla çok meşgulüm. Onu bir defa gördükten sonra ikinci tesadüfe kadar çok ız - tırab çekiyorum, buhran atlattığım da oluyor. Karşılaştığımız zaman ne ben onunla meşgul oluyorum, ne de © benimle Her ikimiz de sessiz rüyoruz. Onu bilmem, fakat benim sonra yaptığım şey hareketlerinden, yüzünün çizgilerinden, gözünün ren ginden mânalar çıkarmağa — çalış - maktır. Bakınız bir gün annesi ve kız kardeşile birlikte penceremin Öi den geçiyorlardı, o biraz daha ön - deydi. Beni görünce arkasına döne- rek seslendi: — Niçin yavaşladınız? Yn bana öyle geldi ki, benim o - turduğum binayı işaret eder — gibi - dir. Birden içim büyük — bir ümidle doldu. Bilmem yanılıyor muyum? Sonra bugüne gelinceye — kadar onu rüyamda hiç görmezdim, dün gece rüyama da girdi. Samimf hisler mütekabildir, der- ler ve rüyada bir telepati bulurlar. Acaba doğru mu? Şimdi hep ne yapmaklığım lâ - zım geldiğini düşünüyorum ve size soruyorum. Okuyucum aldanmıyor: Samimi hisler gerçekten karşılıklıdır, dost - lukta da, düşmanlıkta da. Rüyaya gelince: Bu hususta ya - zılmış olan binlerce cild kitaba mü - racaat etmek benim fikrimi almak - tan daha iyi olacak.. — Ne yapmaklığım diyorsunuz? Realite hayalden — daima acıdır, bu güzel devsöyi mümkün — olduğu kadar uzatmağa bakmız derim, TEYZE lâzımdır mı Belini saran parça, yakanın dekoltı ne kadar yükseliyor. Alt ucu jilelerinki gibi sivri. Yaka, kol kapakları dantel- dendir. Bu dantelin kenarına ya biye ge- çirilir. Yüzden dikilip ters tarafa bastıri- lır. Yahud band verilir. Bu band ortadan ikiye katlanır. Köşeleri birer zaviye teş- kil edecek şekilde dikilir. Dantel, bandın iki katı arasına konulur. Hep: pikür yapı Empermeabl'lerinizi nasıl temizleyebilir ve yenileyebilirsiniz ? Evvelâ çamur, toz ve yağ lekelerini ele alalım. Yağ lekesi der demez akla ben- zinle eter gelir. Halbuki benzin, emper- meabl için hiç iyi değildir. Eterse bu ne- vi kumaşı eritir. Bunların yerine sirkeli su ile sabunlu su kullanmalısınız. Çamur lekeleri için sirkeli su, lekeleri için sabunlu su... |Sirke fazlaca konulur ve lekeler birer bi- rer temizlenir. Hatırmızda olsun asit | (empermeabi) &a zarar verm Eğer leke bir iki yerinde değil de çok- sa, empermeabliniz de eskimişse hem Je- kelerini çıkarmak, hem de yenilemek i- çin başka bir usule baş vurmanız lâzım gelir. Bol ilik suya karbonat dö sudla biraz sabun atarsınız. Empermeablinizi bu su- ya batırır, yirmi dört saat bırakırsınız. Sonra çıkarır, bir masanın Üstüne yayar- sınız. Yumuşak bir fırçayı yeni bir sa- suya batırır, bütün mantoyu iyice a yaka ve kol kenaı onra çitelemeden ılık sudan g | çirirsiniz. Kurutmak için yumuşak bir a tekrar tekrar silersin!z. sık değiştiri z. Her tara- tersinden dikiş yerlerine - iniz, Talk, serpildiği yeri hem mamile kurutur, hem de yumuşatır. Talkı süpürmek için de ya bir fanilâ parçası, ya da pamuk kullanırsınız. vakit vakit empermeablin içine talk se piştirirseniz pek iyi edersiniz. Bilirsi ki empermeabl ve muşambalar kuruduğu için çabuk eskir. Talk bu kuruluğa mâni olur. Katılaşan muşamba yağmurlukları yu- muşatmak ta elinizdedir. On ölçü kayna- mış su veya yağmur suyuna bir ölçü a- monlak katarsımız. Muşambanızı bu mah- Müle batırıp çıkarırsınız. Ya ipe, yahud bir askıya asar, rüzgârlı, güneşsiz. bir yerde kurutursunuz. Kururken cep, kol kapağı gibi iki kat yerlerin birbirine ya- pışmaması için aralarına bir parça pa- muk koymayı unutmazsınız. Zaten, yıkamadığınız zamanlarda da, | mez bir gıda olduğunu düşünen Ziraat Yazan: Ta Veremin ne yaman bir derd olduğunu artık öğrenmiyen kimse kalmamış olsa gerektir. Fennin bunca başarılarına rağ- men bir türlü hakkından gelemediği bu hastalık, insanlığı kemirmekte devam e- dip gidiyor. Bilhassa genç nesli tehdid den verem, bugünkü cemiyetin belli baş- h düşüncelerinden biri olmuştur. Büyük harbin doğurduğu ve hâlâ gideremediği sefalet te, maalesef onun adımlarını hiz- landırmaktadır. Bugün için eldeki tek çare, korunmak» tan ibarettir. O da her şeyden önce bün- yenin mukavemetini icab ettiriyor. Bol ve temiz gıdayı, güneşli, açık bir havayı, kısacası iyi bir yaşayışın icablarını kar- şılıyabildiğimiz nisbette bünyemizin mu- kavemet kazanacağı ve veremden o kadar beri kalacağımız söyleniyor. Gel gör ki, büyük bir ekseriyet bu ihtiyaçları kısmen olsun karşılıyabilmekten uzaktır, ve ve- |vem benüz çoğumuzu tehdid etmekte ber- | devamdır. Bi İdeki Verem) 1 anlatmazdan önce şu bir kaç satırlık mukaddemeyi yapışım, bes- lenmenin bu derdde mühim rolü olduğu- nu belirtmek, bu münasebetle de sütün beslenmemizdeki önemine işaret etmek- tir, Herkesin bileceği gibi süt, insanın en esaslı gıdasıdır ve ondan hiç birimiz ö lünceye kadar müstağni kalamayız. Gün- de en aşağı bir bardak sütten mahrum kalanlar, o gün için vücudlerinin bir o kadar yerini aç bırakmış sayılırlar, Bu itibarla sıhhatli bir bünyeyi yaşatmak ta, yaratmak ta bu vazgeçilmez gıda ile yakından alâkadardır, İşin bütün fecaati de işte bu alâka ile başlıyor: Çünkü, in- sanlığı veremden korumak için şart ko- şulan süt; bazan bizzat veremi getirip a- şılamaktadır. Buna da sebeb, o sütü ve- ren ineklerin verermli olmasıdır. İş böyle- ce sarpa sarınca ya serden, ya yardan geçmek yahud buna bir çare bulunmak lâzım geliyor. Şükürler olsun ki, bu yoldaki çalışma- larla, veremli inekleri anlayıp meydana çıkarmak, ve onların südünü içmemek çaresi bulunmuştur. Şimdi her memle- kette bir taraftan sütün temiz ve hilesiz elde edilip satılmasına çalışılırken — bir taraltan da veremli ineklerin meydana çıkarılmasına bakılmaktadır. (İstanbul belediyesinin de on bin litre süt istihsali- ne karşı kırk bin litre süt (!) satışının ö- nüne geçmek ve halka bu en mühim ihti- yacını gerektiği gibi temin etmek maksa- dile bir fabrika kuracağını öğrendik). Di- ğer taraftan veremli ineklerle mücadele- yi de Ziraat Vekâletinin üzerine aldığını bu yakınlardaki gazetelerin havadisleri arasında okumuşsunuzdur. Bu haberlere göre, Ziraat Vekâleti geniş bir program hazırlamıştır: Önce Eskişehir - Ankara güzergâhının 20 kilometre derinliğindeki sahada bulunan 52 bin inek muayeneden geçirilecek ve bu işe teşrinisaninin 1. in- de başlanarak şubatın 1. nde nihayet ve- rilecektir. Programın ikinci plânında bü- tün şehir ve kasabalardaki 97 bin ineğin muayenesi, üçüncü plânında-da bütün ayeneden geçirilmesi kararı vardır. Böy- lece birkaç yıl içinde 3 milyondan fazla sığır, tüberküloz bakımından yoklanarak nkü yazıma mevzu olan (İnekler- | 'Türkiyenin her tarafındaki ineklerin mu- | YALAR Fennin yıllardenberi hakkından gelemediği bu fmansız derd, ötekti yollardan başka veremli ineklerin sütü ile de genişliyebilmektedir. Sütün ne vazgeçil- Vekâleti, üç milyon ineği gözden geçi- rerek bilhassa genç nesli tehdid eden verem korkusunu bertaraf etmek kararını vermi; rTımmap | | | Makine ile sağılan bir inek ürülecek $U bir işi bas |hastalıklı bulunanla ;mı:mkkc'.i' çok ehemmiy |şarılmış olacaktır. Ziraat Vekâletinir teşebbüsünü alkışlayıp değildir. Fakat bunun benden çok h lere düşeceğini sanarak kendi lâfıma ge- geceğim: Avrupanın kalabalık şehirlerindeki süt hayvanlarında pek çok görülen bu lığa, bizde bilhassa Kirım inekli beslenen inekler lanmaktadır. Açık meralarda gezen köy hayvanlârında veremin nisbeti pek i ve zayıf ol bir veremin görün henüz ilerlememiş veremde bi in hiç biri ülmez. Gi | tünde ve etinde taşıdığı mil- İrob, her vesile ile arkadaşlarına da, in- .s.'ııılurn da geçer. Veremin menhus basilleri 6 dakika T5 dereci hararetteki bir suda kalmakla ö medikleri gibi, nakıs 8 derecede de 120 gün yaşıyabilmektedir, Bu itibarla vere. min sirayeti her türlü vasıta ile olur: İle- ri vereme müptelâ inekler yemliklere 2- kan salyalarile, tıksırdı vaya karışan tükrükler hem yemek, hem teneffüz yollarile has- talığı aşılayabilirler. Memeleri veremli olanların ise, sütleri yalnız insanlar içiti değil, kendi buzağıları için de bir sirayet vasıtasıdır. Hülâsa, en göze batan besili ve sütlü bir ineğin verem olması ihtimali uzak değildir. Böyle bir ineğin eti de, sütü de insanlar için tehlikelidir. Buna karşı, son zamanlarda tatbik edilen en kolay usulı hayvanlara (Tüberkülin) şırınga edile- rek hasta olup olmadıklarını anlamak Ü* sulüdür. Bunun için şübh2 edilen veyâ anlaşılmak istenilen hayvanın deliğine (kıçına) sabah, akşam birkaç gün dere“ ce sokularak harareti alınız ve hepsi blrf kenara yazılarak vasatisi bulunup — bif kenara kaydedilir. Sonra Tüberkülin de* nilen ilâçtan iki buçuk santimetre mikâbi alınarak ineğin derisi altına şırınga edi* lerek dokuz saat kadar beklenir. 9 sasf sönra yeniden Üçer saast ara ile de: alınmaya başlanır ve iki gün devam (Devamı 18 ncü sayfada) z NM GürRNE üi di aei Bacaksızın maskaralıkları : Kriket