İ | | | | ,Biri bir tarafa çekildi, öbürü öbür ta- Basamağa avdet ksaraya gidecektim. Türbede tramvay bekliyordum. Hınca- hmî dolu bir Topkapı tramvayı gel - di. İçinde yer bulunmadığı gibi basa - mağında da bir insanın iki ayağını ba- sabileceği kadar yer yoktu. 'Tramvay durduğu zaman iki adım ilerledim. Basamaktakiler beni gör - müşlerdi. Doslum değildiler ama, ne- dense dostca muamele etmek istediler. üzerinden bir simid kaptı- Etrafına ba- kındı, gülümsi Simidi ısırdı, Tramvay tekrar hızlanmıştı. Sağımdaki, vücudünü — öne eğdi. Tramvayın penceresinden içeri baktı. Gülümsedi. Gözlerini kaşlarını oynat- tı. Bize döndü: — İçerde bir piliç var, dedi, belli ki gönüllü.. anlaşmamız yakındır. Solumdaki — Bakın! — Bu ne, — Bir kere de arkaya bakın! — Kırmızı şapkalı bir kadın yürü - yor. Tramvay anun yanından geçerken şapkasından kopardım. * Tramvay Aksaraya gelmişti. Ben i- niyordum: — Güle güle bay, gene üç on parayı kâr ettin. Dediler. Tafa çekildi: — Ağabey gel, sen de buraya bir a- yağını sığdırabilirsin, parmaklığı da elinle sıkı sıkı tut! | Davete icabet ettim:. Sağ ayağımın Üçte birini basamağa dokundurdum. Sol elimle kapr yanındaki pirinç bo - Tuyu yakaladım. Kondüktör zili çaldı. Tramvay hare- ket etti. — Böyle gitmek çok rahattır. — — Hattâ kondüktör — de, bilet diye gelmez.. gelse bile bu vaziyette cebi - mizden para çıkaramıyacağımızı bildi- ği için fazla üstelemez, geldiği gibi gi- der. — Mani zail olunda memnu — âvdet eder! Diyenlerin hakları varmış. Tramvay yavaşladı. Bir| kapılarının kontrolü gevşeyince basa- mak safaları da yeniden başlamıştı. İsmet Hulüsi L Bunları biliyor mu idiniz ? — | biraz Tramvay simidci fırınının önünden geçiyorduk. Solumdaki biraz eğildi. Fırmın tezgâhı Dünyanın en azametli ağacı Dünyaniın en a - Zzametli ağacı A - merikanın Kalifor. niya mıntakasın « da bulunur. Adı Sekoyadır. Bir a- Yacın — kalınlığını yirmi insan ku - caklamak suretile kapıyamaz. Bu a- — Haçların bir tane - ** Bile, beheri (6) o - dalı (60) köşk yapmak mümkündür. x Bolivya yerlileri ve lüks merakları Bolivyanın kırmızı derili yerli insan - ları fötr şapkalarının üzerine kuş tüy - kada, lerinden muazzam üstüvaneler yapar Ve | hı, maymun var « tambur çalarak sokaklarda dolaşırlar. Bu | 4, Ağ, Sakidir. kıyafet, onlar için, dünyanın en lüks kı- yafetidir. ş * Budanın dağa yapılan heykeli Çinliler cenubi Çinde kocaman bir da-| yuvarlak ve tüy - iin yamacına bir Buda başı yapmışlar - | süzdür. Başı vücudünden büyüktür Öyle | Misse o halile bırakmalı. Germek, açmak | dır. Bu dağın yüksekliği bir kaç yüz met-| büyük bir kuyruğu vardır ki sanki bir iplerin incelmesine, çabucak kopmaları-| başka hayvandan alınıp eklenmiştir. redir. Birmanyalıların dolma sigarası Asyanın Bir - manya denilen mıntakasında halk bir karış büyük - lüğünde ve dört parmak — kalınlı - ğında sigara içer. Hattâ kadınlar da erkekler kadar tir. yakidir. Küçük ço« cuklar ağladıkları zaman, Birman koadın- Kadın Köşesi İki şık manto | | İ Soldakinin, araları pikürle süslü astra: kan bandlardan yapılmış yakası çok yeni- dir. Cebleri de, ufak bir (pelerin) e ben- zeyen bu yakanın biçimine uygun. Arka ve önündeki ikişer kup boyu uzun göste- | rir. Bu sade, güzel model her yaşa ve )ı:-l men her tipe uyar. Yalnız kalçaları geniş | olanlar ceblerinden garfı nazar etmelidir- | ler. Onlara sağdaki model öaha iyi gider. | Gene astrakandan dik bir yaka. Ucu şe- killer çizerek bele iniyor, Kolların kürkü dirseği geçiyor. Bu mantoda yaşlı genç, şişman zayıf ekseriyete uyar. Her kadın bilmelidir: Maydanoz nasıl uzun müddet taze saklanır? Birçokları uzun zaman ta > kalsın diye | muhtelif meslek müntesibleri var. L Güzel ve düşündürücü bir anket —) 25 sene sonraki Türkiye nasıl olacak? Profesör Mustafa Gürel ile Eski Büyük Elçi Galib Kemali Söylemezoğlu'nun anlattıklarını dinleyiniz Soruyorum: |ha ehemmiyetli bir veçhe gösteren nro « — 25 sene sonraki Türkiyeyi nasıl ta-| gramlarla, yurdün her köşesinde fabri « savvur ediyorsunuz? ka bacalarının yükseldiğini göreceğiz. * Bu suale cevab verenler arasında dip-| Muhtaç olduğu çeliği yapan Türkiye, 25 lomattan askere, felsefe profesöründen | seneye kadar topurlu da kendisi dökecek- şehir meclisi âzasına — varıncıya kadar, tir, tayyare motörünü de kendisi imal e« decektir, her yanı bir ağ gibi kuşatan Mülâkatlarımı birer birer yazıyorum: | demiryolları üzerindeki Hi kendisi vücüde getirecektir... Hülüsa fab- rikalarile, asfalt yollarile, işsiz kalmıyan halkı mes'ud, müreffeh ve motorize edil « miş bir metrileket olacaktır! Sıhhat işleri de tamamen düzenine ko« nulacaktır. Bugün, hükümetin elinden geldiği kadar ıslaha çalıştığı umumt sıh- hat vasatisi şimdikinden çok farklı ve yüksek bir seviyeyi bulacaktır. Bilhassa, sıtma ve sari hastalıklar ile yapılağelen mücadeleler ile, sıhhi, fakat tesirleri ba- Diş hekimi profesör Mustafa Meh. med Gürel: y İ — 25 sene sontü 'Türkiye, öyle mi? | Fakat, bu, üzorin - de durulması icab eden bir sual, ce « vabımı verdi. Sayın muhata - |bırna sordum: kımından içtimai birer âfet olan bu derd- — Hangi bakım- ler ortadan kaldırılacaktır. dan? Son olarak bir noktaya dahâ işaret et- | — İnkılâbın sey- mek istiyorum: Şehircilik. Bana öyle ge« Ti — bakımından! liyor ki, şimdi hayata gözlerini yuman | 1923 den, hattâ bir adam, basü badelmevt gırrına mazhar «Kuvayi — Milliye» olup ta; 1963 senesinde başını, mezarın nin teşekküll za « manındanberi vü- cude getirilen eser Jan çöyle bir kaldırsa şaşakalacaktır! — Niçin? — Beni nereye, hangi yabancı memle- Profesör Mustafe Gürel leri tedkik edecek olursak, ideal ile âtbaşı |kete gömmüşler, diye! Çünkü, o zamana giden müdhiş bir realite devrimini, mü- | kAdar mutlaka iki, üç misli artacak olan temadi bir ilerleme ve değişme hareket lokomotifi de, ve heyecanmı göreceğiz. İşte, bu atmosfer içinde ilerliyen, Türk milletinin mâşeri vicdanında yer eden Türk inkılâbı, şüp- he yok ki, değil 25 sene sonra, hattâ 10 sene, 5 sene sonra bile mazi ve hal ile mukayese imkânı olmayan eserler ortaya atacaktır. — Bu eserlere, hayalinizde nasıl “bir veçhe veriyorsunuz? — Her şeyden evvel hatırıma, hatı - rımıza gelen şudur: Sistem ve plân di - siplini içinde ilerlemiş bir Türkiye... KüL tür, ekonomi, endüstri, sıhhat ve Ümran kllın; bi gibi çocuklarının ağız -| Paydanozu suya koyarlar. Halbuki Yaş| bakımlarından, yeni ruh, yeni kafa ile larına bu sigarayı tutuşturdukları — çok bir beze sarmak çok daha iyidir. Hele alır | modernize edilmiş bir memleket... defa görülmüştür. x» Saki denilen garib maymun Cenubf Ameri - â &% H j Brezilyada Dünyanın en ga- rib hayvanların - dan biri de bu Sa- kidir. Yüzü yus - Aile büdecesinde Kadının Tuvalet masrafı Bir karı koca bu mesele üzerinde konuşmuşlar, bir defa da benim fik- Timi almak istemişler: — Evet, umumi gelirin kaçta biri kadının tuvalet masrafına tahsis « dilmelidir? diye soruyorlar. Doğrusu suali pek, nasıl diyeyim, makul bulmadım, belki kadın kıza- cak, erkek gülecek amma, bu husus- ta değişmez, hükmü mutlak bir ka- ide mevcud olmadığını söyliyece.- ğim: — Umumi gelirinizin dörtte biri- ni ihtiyat parası olarak ayırıp ban- kaya yatırmakla işe başlayınız ve hesabı bu geriye kalan para üzerin- 'den görünüz. Bunu müteakib sırası İle ehemmiyet vereceğiniz noktalar mesken, gıda, çocuktur. Bu üç ihth yacı en makül şekilde temin ettik- ten sonra artacak parayı üçte biri erkeğe, ikisi kadına isabet odecak şekilde elbiseye tahsis edersiniz. Eski zamanlarda: — İnsanın yediği, içtiği görünmez, evi ve elbisesi görünür, derlerdi, sıhhatin aleyhinde tatbik edilme- mek şartile bu kaide de doğrudur. * Üsküdarda Bay Fikriye: — Nişan veya nikâh hediyesi o- larak servetinizin müsaadesi nisbe- tinde bir yüzük hediye etmekten hiç kimse sizi menetmez, bilâkis hare- ketinizi alkışlar, fakat böyle bir he- diye vermek sizin Üzerinde tarih, i- sim taşıyan basit bir halkayı da bir- likte vermek mecburiyetinden kur- tarmaz, hediye <işin süsü, zevki, hal- ka esası, kaldesidir. * Nişantaşında Bayan B. D, İ. ye: — Kadın karşısındaki erkeğin kendisini sevip. sevmediğini onün hareketlerinden değil, gözünden se- zer. Biri yapmacıktır, öteki aldat- mıyan bir şimşek. TEYZE (cecececce | nlaşması bakımından en iyi bir fırsat- almaz tuzlu suda (en iyisi sıcak tüzlu su- | da) yıkanır, sonra ıslak bez arasına sak-| lanırsa rengi yemyeşil olur ve günlerce Öyle kalır. * Kadın şapkası nasıl temizlenir? Şapkalarınızda - bilhassa alır tarafın- da - toplanan pudrayı (alkol) e batırılmış | yumuşak, temiz bir bezle siliniz. Tertemiz olur. 'Tül perdelerin uzun müddet dayanma- sı için yıkandıktan sonra ne kadar çek- na sebeb olur. Yıkamak, tül elyafının ka- tır. Perdeyi açayım diye bu fırsatı eliniz- den kaçırmayınız. * Eğer balık kızartmıya mahsus bir ta- vanız yoksa, tavanızdan balık kokusunu çıkarmak için güçlük çekiyorsunuzdur. | Gelecek defa balık kızarttıktan sonra ta- vayı bildiğiniz şekilde yıkatınız. Sonra kurulayıp asacığınız yerde içine soğuk su doldurunuz. Bu suya bir yemek kaşığı sirke dökünüz. Bırakınız bir konarda öy- lece kalsın. Bu suyu döktüğünüz vakit ta- vada kokudan eser kalmadığını görecek- siniz. Ve bu usülden bir daha vazgeçmi- yeceksiniz. . — Meselâ, ne gibi? — Kültür meselesini ele alalım: İlk tah- sil mecburiyeti 96 90 tatbik sahasına kon- muş... Memlekette okuyup yazma bil - :miynn bir ferd dahi kalmamış! Sonra her kazada, mutlaka bir orta okul açılmış; her vilâyet merkezinde lise ve ihtisas mektebleri mevcud. Ayni zamanda, maa- rif sahasındaki ilerleme, yalnız resmi tahsil çerçevesi içine inhisar etmemiş; her büyük şehirden tutunuz da vatanın | sınır boylarına varıncıya kadar en ufak köylerde bile şimdiki Halkevlerinin da- ha tekâmül etmiş, daha geniş manada faydalı olmuş bulunan kültür müesetse- leri var. Ekonomiye gelince: Dünyanın en müm- bit ve çok mahsul verici yerlerinden bi- ri olan vatanımızda yapılan ziraat gerek verim nisbeti itibarile gerekse kalite itibarile ıslah edilmiş bulunacaktır. Bu yüzden, Avrupa ve Amerika memleket - lerinden pek çoğu, bugün müşterimiz ol- madıkları halde, o zaman, günden güne azalacağını umduğum gümrük tahdidatı- nan belki de kaldırılmasile, mallarımızın eömerd birer müşterisi haline gelecek - lerdir! 1963 senesindeki Türkiye, endüstri ba- kımından da bambaşka ve mütekâmil bir çehre alacaktır. O vakte kadar, şümul ve memleket ticareti üzerindeki rolleri da - nüfusumuzla çok fazla büyüyen, yeni ya- pılan modern binalarla süslenen şehirle- rimiz mazi ile kıyas kabul etmiyecek de- recede değişecek ve güzelleşecektir! — Meselü İstanbul? — Tİstanbulun — müstakbel — hali Prostun — plânı — İle — tebarüz. — et « miş bir haldedir. Yalnız, 1963 — sene « Bine kadar gehrin göstereceği en bariz bâşkalık, bence, ahşab evlerin yok olmü- sıdır! Böylece, bana yakın gelen mesleği bir tabir kullanayım, dişleri çürük — bir ağıza benziyen İstanbul sokakları tarihe — karışacaktır! l v Eski Moskova büyük elçisi Bay Galib Kemali Söylemezoğlu — 25 sene son - B ği ra Türkiye nasıl o- — labilir, öyle mi? de di. Bu suale kolay- ca cevab verobil - mek için, 25 sene evvele bir göz at- mak kâfidir. 25 sene önce ne idik? Şimdi neyiz? | Beş asır hâkim olduğumuz, evve- lâ Fethi, —sonra imar ve nihayet muhafazası — için Senizler kadar mü Galib Kemali Söyle- barek Türk kamı meroğlu döktüğümüz koca Rumeliyi, bizden tirtir titriyen Balkan hükümetlerine 13 günde |ve tarihimizde misli görülmemiş bir hiz- met neticesi kaptırıvermiş koca bir Os « manlı imparatorluğu... Az sonra, bütün bir husumet âlemine karşı gene yıllarca dövüştükten ve ey « veldenberi hür yaşamış Türk milleti, e- sarete düşmek tehlikelerini dişile, tırna« ğile bertaraf ederek yalnız kendi tarihi » nin değil, dünya tarihinin de kaydetme « diği bir kanlı cidalden yer yüzünü hay « (Devama 11 inci sayfada) ı Bacaksızın maskaralıkları : Kaplumbağa hayrette ! |