Dil Bayramı, dün bütün yurdda kutlulandı Dit Kurumu Genel Sekreteri radyoda bir söylev vererek dil inkılâb Dün Büyük Önder Atatürkün işareti-| Je dilde inkılâb yapmak, Türk diline ka- rışan yabancı öilleri ayıklıyarak öz türk- çeyi, öz Türk dilinin diğer dillere nasıl kaynak olduğunu meydana çıkarmak yapılan ilk hamlenin yıldönümü idi.| Bu yıl yurdun her ya-| eniş programları ihtiva eden par- srenler yapılmak — süretile — kuütlü- Ja dil bayramı nında lak Jand Eminönü Halkevindeki tören Dil Bayramı münasebetile dün Eminö- nö Halk de bir en tertib edilmi Kalabalık bir halk ve gençlik kütlesinin iştirak ettiği bu toplantı evvelâ Türk Dili Tedkik Cemiyeti Genel Sekreteri İb- rahin emi Dilmenin konferansı din- 1 ş, bilâhare evin düzünlediği prog- rama geçilmiştir. Ev orkestrası tarafın- dan İstiklâl marşı çalınmış, bunu Ev baş- kanı Agâh Sırrı Levendin açış sözü takib etmiştir. Dil inkılâbının ehemmiyetini tebarüz ettiren bu söylevden sonra Nus- ret Safa Coşkun kürsüye gelerek (Devlet ve Dil) mevzulu konferansını vermiştir. Dil inkılâbının ehemmiyet ve faydala- rı üzerinde ısrarla duran hatibden sonza, Evin telli sazlar orkestrası güzel bir kön- ser vermiş, böylece tören nihayet bul- muştur . Beşiktaş Halkevinde Beşiktaş Halkevinde de saat 20,30 da zengin bir programla dil bayramına işli- rak edilmiştir. Muzaffer Germanın - dil ba; hakkında verdiği konferans alâ-| dinlendikten sonra müzik komita-| si bir konser vermiş ve temsil kolunun | hazırladığı dört perdelik (Yalnız bir ke- lime) isimli piyes oynanmıştır. Beyoğlu Halkevinde Beyoğlu Halkevinde Ev başkanı Ek-| rem Tur tarafından bir söylev verilerek | bugünün ehemmiyeti hakkında ıııhn; verilmiştir. Sonra Semih Mümtaz Gü-, neş - Dil teorisinin manasımı, kıymetini | ve Ylmi mevkiini anlatmıştır. Müzik kolu | geçilmiş parçalardan mürekkeb bir kon- ser vermiştir. Diğer yerlerde yapılan merasim | Fatih, Üsküdar, Şehremini ve diğer Halkevlerinde de bu münasebetle - top- Tantılar yapılmış, dil bayram: hakkında ve Güneş - Dil teorisi mevzuu etrafında konferanslar verilmiştir. Radyodaki söylev Türk DN — Kurumu adına İ N.| Diümen tarafımdan İstanbul radyo merke - zinde bir söylev verilmiştir. İ. N. Dilmen bu söylevinde Türk dil inkılâbını, bu inkılâbın kuruluşanun ana hatlarını anlattıktan sön- Ta demiştir ki: Bu hedeflere varmak için, yapılması ge- rekli olan işler nelerdir? | Bir kere dilimizin şimdiye — kadar saklı duran hakik! varlıklerımnı bulup ortaya çı - karmak lâzımdı. Halkın ağzında konuşulan, yer yer münası anlaşılan on binlerce söz var Ki Osmanlı devrinin yazı dilinde yer alama- mıştı. Bunları halkin konusma dilinden bi - | rer birer toplamak. her birini inceden inceye eleyerek, dile yapabilecekleri hizmetleri be -| hek gerekti. onra, Türk dilinin bütün Jehçelerinl bi- ref birer incelemek, bunların kitab sayfala- rinda sakladıkları dil varlıklarını da ortaya koymak Tâzımdı. Gerek halk dilinden, gerek eski, yeni leh- çelerden toplanacak dil hazinelerini incele - dikçe dilimizin varlıkları birer birer kendi - dini zöstermelte başladı. Türkçenin fakirliği Iddlasının ne kadar bos. ne kadar münasız bir sarma düşünce olduğunu anlamakta ge- cikmedik. Yalnız Türkiye içinde halk ağrından sör | derleme isi, Kuruma 150 binden fazla kelime | fişi getrdi. Bunları bir araya gelirmek ü - Bere bomlmakta olan | eme Dercisi) nde şimdiv- kadar MesHara girmemiş 25-30 bin | hâlk sösü bulanacaktır. | İk bilgisi üzerindeki Gerleme işi de 15| tir. Bp fisler, kelime ildir. Helk İnanları, — eörenekle: masatler. bilmeceler, münller, türküler, des- tanlar tekerlemeler, ata aözleri e#ibi folklor ervelleri bu fialerde tovlanmıştır. İslen- e bunların her birinden bir çok kelime ka il | Dün Dün geh rında eümle kuru | türlü şekilleri rinde bizi aydın -| ktir & dilinin Jehesleri Sserinde tam in- meler yapabilmek için, bunlara ald Mü -| ” #ramer kifablarına başvurulmustur. | ndan şimdiye kadar Yakut, Çuraş, — Kazak-Kirgız, Raş - gel gat Lebe Alta ının seyrini an'attı rilmiş, bunlardan Yakut lâgatının b sına da başlanmıştır. Radlofun Türk Lehçeler Lügati ile Zaha- | rofun Mançu lügatı da tercüme ediümekte - dir. Kâşgürlı Mahmudun Divatı Lügat - et -| Türk adlı GeSerii eserinin elde bulunan üç| tercümasi birbirlerile ve hep asıl eserin Arapçaslle karşılaştırılarak söon şekli hazı lanmaktadır. Bu tercüme tamam olunca ay- rıca basılacak ve alfabetik — bir de erdekze yapılacaktır Bütün bu tercüme lügatlerinin venecek - leri dil malsemesin! 'Türkiye lehçesinin 1ü- gatlerle ve tarama dergisindeki dil varlık - »| larile birleştirerek büyük bir (Türk Lehçeler Lügati) yapmak üzere program hazırlanmış işe de başlanmıştır. Hüseyin Kâzım Kadirinin büyük Türk lü- gatinin henüz basılmamış olan Üüçüncü ve dördüncü cildleri de basılmaktadır. OGramer kitablarından Yakut, Çuvaş, Al - tay gramerleri le Radlofun «Türk Dil Mor- folojisine Giriş, ve Bangın «Türk — istifham zamirleri» eserleri de dilimize çevrilmiştir. Bunlar ve lügat malzemesi — incelenerek (Mukayeseli Türk Lehçeler — Cramerl) için materyel cedvelleri hazırlanmaktadır. Dilimizin gramer vartıklarile İndo - Öro- poen dillerin grameri arasındaki birliği göz- tarecek karşılaştırma eedvelleri de yanılmak- tadır. Bunlar kelime karşılaştırmalarile bir- leşerek İndo - Örepoen dil allesinin —ana 'Türk diline yabancı bir zümre olmadığı mad- di delillerle ortaya konulacaktır. Kitablarda saklı duran — dil varlıklarını aya çıkarmak ve dilimizin (Litce) ü tarrında bir kamusunu vütüde getirmek Ü- yere de kütübhanelerde bulunan vazma ve bazma eserler ve Müeatlar — taratılmaktadır. Simdiye kadar taramaya verilen 285 eserden 110 u taranmıştır. Ötekiler de taranmakta- | "4 tır. Bu taramalar bitince fislerin — kontrolü baynaştırılmazı ve Büyük Türk Kamusunun ortaya konulması için de ayrı bir program| harırlanmattadır. Büvük Törk Kamusu, Türkive Türkresi- nin bütün dil varlıklarımı, yalnız - bugünkü mâünalarile değti, geçmisteki — bütün müna değişmelerile ve her birinin kitablarden a -| Hmmma örneklerile birlikte koynunda tonla - yacaktır. Elde edilen dil varlıklarına ve bu incelenmesile dilimizin hakiki mahivet rinde vavlan kannatlere dayanarak, ilk ve orta öğrelim okulları — ders kitablarındaki terimlerin 'Türkçeleştirilmesi işine de giti - şilecektir. Geçen vil hazırlanan dört binden fazla, terim. öfretmenlerden gelen mütalealara gö re düzeltme ve eklemeleri yavılarak bu yıl ders kitablarına girmistir. Bunlar, matema- tik. fizik, mekanik. kimya, biyoloji, zooloji, botanik ve jeoloti terimleridir. Bu terimler, düzeltme, ve eklemelerile bir likte (Türk DÜD belleteninin bir arada çıkan 23-26 sayısında toplanmıştır. | Önümüzdeki yıl içinde de coğrafya, kor- | mografya, tarih ve etnografya, filorofi ve pal koloji, edebiyat, hukuk terimleri — broşürler halinde öğretmenlerin mütalea ve deneme- lerine sunulacaktır. | İik ve orta öğretim terimlerinin arkası| alındıktan ve gelecek mütalealara ve yapı- | lacak incelemelere göre gerekli düzeltme ve| eklemeler de tamamlandıktan sonra — hepsi bir (Terimler Dergisi) nde toplanacaktır. | Bütün bu toplanan ve üzerinde çalışılmak- ta olan dil varlıkları, dillmizin şimdiye ka - dar bilinmemiş olan hakikt mahiyeti üze - rinde yeni ve mühim bir kanaat uyandır - maştir. «Güneş - Dil Teorisi» adı altında Lengü- istik tarihlerde yer alan bu kanaat, yalnız dü etüdlerinin vertimi olmakla kalmar, Türk Tarih tezinin de bu teorf üzerinde büyük bir. tesiri vardır. 'Türk tarih tezi, yeryüzünde neolitik me- deniyetin llk doğduğu yeri Orta Asyadaki Türk ana yurdu olarak göstermiştir. Dil teorisi de bu noktadan hareket ede - rek İlk medeniyetin Hade edildiği dilin Türk çe olduğunu güstermiş, göç yollarile yeryü - zünün her yanma yayılanr bu medeniyetin vardığı üelkelere aid dillerde — bu ana dilin izlerini aramıştır. İşle bu aramada eski mil-| letlerin dillerinde geniş 'Türk dil varlıkları görütmüştür.. Hatib hundan sonra bu yoldaki çalışma- | lart ve neticelerini anlatmış, sözünü bitirir - ken şöyle demiştir: — «eGörülüyor ki Arrupa — etimolojisinin dilleri zorluya zorlrya hayalen bul, ler, hakikatte kök değil, ana Türk dil h keltmeleridir. İşte (Güneş - DD analizleri — bu yoldan yürüyerek İndo - Öropoen ve Semitik dille- rin ana kaynağı Türkçe olduğunu göster - ktedir. Bundan başka (Güneş - DİD me - bir kelimenin neden çu veya bu mâ - naya geldi*ini de ortaya çıkarmaktadır. ki, bu muvaffakiyet bu güne kadar hiç teorisine nasib olmamıştır. Frana (Diriger) kelimesinin etanzim ve idare etmeke, (Direct) kelimesinin adoğ- ru», Arabça (idare) kelimesinin «çevirmek ve döndürmeke ve «tanzim etmeke anlamlarına gelişini Güneş - Dil Teorisinin yardımı ol- madan anlamak güçtür. Pakaft, Güneş - Dil | tırmışlardı SÖON POSTA Mari Valevska Jozefin Tica ve ısrarlarına rağmen gitmek iznini kopardı. Çünkü kanın da, bir kaç zaman geçince ge imparatora yakın bir yerde ilebileceği fikrini fıslayıver - Napolyon: — Olmaz, yabancı —memleketlerde iken istediğimi yaparım ama, Fransada dedikoduya meydan vermek istemem. Kontes de bu fikrime iştirak eder, emi- nim, dedi. Gerçi Mari heyecanını, kederini saklamasını bildi ama, imparatorun gi- dişi anu çok üzdü. Napolyon kendisine hergün mektub zacaktı. Nitekim ilk zamanlarda sö- ü tuttu. Ya sabah vakti, ya da ak - şam üstü Houssaye sokağına husust postacılar sevgi ve tahassür doht mek- tubları ulaştırıyorlardı. Mari de hemen cevab yazmağa oturuy fin can sıkıntısını böylelikle oyalıyor- suna yerleşip İspanya i: karışıklığını yakından tedkik bir nizam tesis edebilmek için en aşa- ğı bir kaç ay burada kalmanın lüzu - munu anladı ve Pariste iken verdiği karara pişman oldu. Sükün zamanlarında, yalnızlığa ta- hammül edemez, ancak bir kadın var- lığının temin edebileceği ihtimam ve samimiyet havasına ihtiyac duyardı.. Jozefin de, Mari de onu buna alış - Artık Madam Valevskayı getirtmek, güç olacağından, o da tuttu, İmmnaratoriçeyi çağırttı. Sevincten, kabına sığamıyan Joze - fin, hiç vakit kaçırmadan hareket etti ve 27 nisanda Marrok'a, imparatorun yanına vardı. Fuşeyi vürulmuşa döndüren bu de- #işiklik, imparatoriçeye yeniden cesa- ret ve ümid verdi. Pariste iken korkunç kini ile bir türlü peşini bırakmıyan ve gazetelerde bile türlü türlü zehirli yazı- larla, adetâ aleyhine bir cidal açtırtan bu menhus nazırdan uzak kalınca, Na- polyonun gönlünü yeniden çelebilmek | hülyasını kuruyordu. Kendisini nasıl beğendirmek, koca - sının içini nasıl acındırmak icab eti ni bilirdi. Etrafında hoş bir sükün ve huzur havası yaratmakta mahirdi. Her isteğine hazır, daima gülümser bir halde, yerinde susmasını veya söy- lemesini bilerek imparatorun — tekrar sevgisini elde etmek değilse bile, şa- #ed onu impâratoriçelik mevkiinde ;u':mığn gönlü varsa, içini açmasına caridan konuşmasma saik olacak bir tesadüfü, bir hâdiseyi -kimbilir belki de - bit zâf ânmı bekliyordu Gelirken, yanında madmazel Giybo- yu da getirmişti ve bu kızdan - aşağı| yukarı- Fuşenin anlatmış olduğu şey- leri umuyordu. Jamlı bir ama kök olduğunu, (d) elemanının onu yapanı, (r) elemanının da onun bir sü- Je veya objede tekarrürünü anlattığımı gös- terince hepsinin de «bir hareketin bir süje ve öbjede tekarrür ve temerküzü» anlamına geldiğini meydana çıkarır. «Güneş - Dila Teorisinin bu verimleri ö- nünde, fikri taassup bulutlarile örtülmemiş olan bir dü bilgininin kanaat edinmesi bile düşündce ve arama ihtiyacı — duyuşmasına bizce Imkân yoktur Önümüzdeki yıllarda teorimizin esasları- nı ve verimlerini Avrupa dillerile de neş » rederek ve arstulusal dil toplantılarında an- latarak, Türk Milli dehasından — doğan bu büyük hakikatı dünvaya tan ğa muvaf- olacağımızı umuyoruz. Bütün ba başarıları ve bütün yarına bağ h ümidleri, Türk dilcetliği, millii dehayı azir n Ulu Önder Atatürk'e yramımızı kutlarken, onun büt 'Türklüğün sevgilisi olan yüksek varlığınn en derin saygı ve şükranlarımızı — sunar, Ulu Tanrıdan ona gıihhat, afiyet, saadet ve mu- Na Tercüme eden: Mebrure Sami Yeni sev'gili: Madmazel Giybo Karı kocalık hisleri hakkında eski devirlerin göreneğince fikir yürüten Jozefin, Napolyonun onu aldatmasını kabul edebiliyor, sade, esaslı şekilde birine bağlanmasına razı olamıyordu. 'Tehlikeli gözükmeğe başlıyan madam Valevskayı eğer Giybo'kız unutturabi- lirse, vakti gelince Giyboyu unutlur - mağı da kendi üstüne alıyordu. Artık o günden itibaren, bu gibi iş- lerde tecrübesi olan imparatoriçe, gü- kendine kitab okuyuculuğu yapsın Hı;.-r yanında getirdiği bu kızın üzerine Napolyonun dikkat ve merakını çel - mek için elinden geleni yaptı. tmparator Marrok şatosunda da Tui- leri sarayında olduğu gibi, karısile yal- nız yemek yiyordu. Fakat sofradan kal- kılır kalkılmaz hemen iş odasına gide- cek yerde, ilk iki akşam kahvesini ora-| getirmelerini & yliyerek Jozefinin | ya salonuna geçti. ; Nedimelerden sade bir kaçı orada idi: Madam Dö la Roşfuko, madam Nö Remüza, madam Mare, Ve bir de, imparator yanından geç- İtikçe, harikulâde güzel gümüş mavisi | gözlerini ona doğru kaldırıp, sonra da| |birden, çok sâf bir utanma heyecanile| kirpiklerini titrete titrete yere bakı - veren. sarışın, pembe, beyaz bir kız - cağız vardı j İşte bu, madmazel! Giybo idi. Napol-| yon onu, daha Pariste iken de görmüş, | isnz ni sormuş, sonra dâ aklından sili - vermişti. Satonun, kalabalık olmiyan dar çem- beri içinde, bu hoppa kız kendini gös termesini bildi. Bir akşam, İmparator yanına yak - ı, beyaz şeridli, mavi Jpek elbisesini ş ve zarif bulduğunu söyledi, ve ma- olyonun aşk romanı İmparator traş oluyor! demki saray okuyuculuğu yapıyordu, şöyle bir şey seçip dinletmesini diledi. — Ne okuyayım haşmetmeab? İşte, Zaire; Ossian ve bir de madam Gay'in son romanı Var. — Bunlar, Napolyonun sevdiği mu- harrirler, beğendiği eserlerdi. Hiç de abdalca seçilmiş ve söylenmiş şeyler değillerdi. Fakat imparator başk$ cild- lerle üstü yarı kapanmış küçük Bir ki- tabı gösterdi: — Bu nedir matmazel? diye sordu. — Şu mu? Cid bu efendimiz. dedi. — Öyle ise, bize Cid'den mısralar okuyunuz. İspanyaya yakın iken, bu tam da sırası, değil mi Jozefin? İmparatoriçe bir gülümseyişle mu - kabele edince, matmazel Giybo da ma- nalı, güzel bir sesle Üçüncü perdeden, Şimen'in, Rodrig'e karşı duyduğu sev- giyi anlatıp, içini döktüğü sahneyi o- kumağa başladı O devrin modasınca döşenmiş ve lâm- baların yer yer gölgeler bırakarak ay- dınlattığı koca salonun sessizliği için - de, okunan şiir tatlı akisler yapıyordu. Madmazel Giybo, tam imparatorun hoşuna gidecek bir tarzda ve hikaka- ten de güzel okuyordu. Vatan aşkı ile sevgisi arasında buca- lhıyan Simen'in heyecanlı sözleri anun ağzında, daha beşeri ahenkler alıyar - du. Rodriğle Şimen'in, birbirlerine ha - karet etmek niyetile karşılaşıp da, önü- ne sed çekilmez bir ateşe kapılarak sevgilerini söylemekten kendilerini a- lamadıkları mühavere parçasına gel - diğinde, Napolyon ayağa kalktı ve 0- danın içinde bir aşağı bir vukarı dola- şarak bu 12 hecelik mısraları tekrar etmeğe başladı. fArkası var) 3 Haftadanberi “SON POSTA,, da zevkle takip ettiğiniz KONTES VALEVSKA voman gibi iki büyük sinema yıldızı tarafından ilâhi bir surette yaratıl- miştir. Bu muazzam film pek yakında şehrimizde gösterilecekti. GRETA GARBO ve CHARLES BOYER