(. kitabz / yazılar yüzünden geldi beni gördü o ak- “beri de tek bir mısra yazamadım. — hep onu düşünüyordum. Ondan büşkası- C tik. — olarak ihtiyar mümeyyiz ağzını açi “ne döndü.. — eNedim mamına bir şairi zeman L —- SON POSTA “Son Posta,, nın Hikâyesi meaasınanmu!amama'nacaanınnananınız BEKÂRLARA — TAVSİYE KDDK AAA DORSALNA CA KKK Avelaları : Pariste, Trinite kilisesinin karşısına | düşen meydandaki masalardan birine o-| turmuş, gazete okuyordum. Arkamdan bir ses geldi: — Alffedersiniz efendim... diyondu. Döndüm, baktım. Sesin sahibi uzun boylu, zayıf birisi idi. Yağlı, rengini :ı—.-l mış etekleri süpür süpür bir harmaniye | ü. Başında siyahken yeşile| dönmüş bir şapka vardı. Mağrur ba: da, ölü ışıklar saçan bir çift göz vardı. Adam, elile yanımdaki boş yere işaret ederek tekrarlardı: Affedersiniz.. rüm, ya! Estağfurullahı bastırarak, gazetemi okumaya koyuldum. Adam içini çekti ve| çöktü. Boş bakışlarla etrafını e arkasından, sanki görünmiyen bir ahbabile derdleşirmiş gibi mırıldan- sizi râhatsız etmiyo-| | İlkönceleri söylediklerini farkelmedim, kulağıma çarpan kırık dökük cümleler | yavaş yavaş vahimleşti ve adamın şöyle konuştuğunu duydum: «O bana hiçbir şey bırakmadı. İlk şiir- lerimi yazdığım zaman, dostlarım Leon sen büyük bir adamsın!.. demişlerdi. E- vet, böyle dediler.. ve bunu söylerken de samimi idiler. Münekkidler de, kitabımı methetmiş, göklere çıkarmışlardı. Ya, bu Münekkidler benden ne istemişlerdi?... Şahsımlâ meşgul olmasalar, beni tek ba- şıma bırakmış olsalardı, buralarda olmi- yacak, sürünmeyecektim ben.. ve (0) bü şam.. mişti. (0) bir komşunun yirmi yaşlarındaki | kızı idi... Ben de 22 Çocuk sayılırdık iki- Miz.. insanın bu yaşta <erkek> olduğunu Zannetmek çok büyük bir yanlış dostum.. | hayatın tadını anlamış değildim. Fakat (0) hayatıma karışınca, bende her şeyi, aşkı, arzu ve ihtiras ateşlerini körükledi. Ayni zamanda da, ceşaretimi, aklımı, fik- rimi, çalışma kuvyet ve kudretimi kö- künden kuruttu. Ve (0) nun hayatıma girdiği günden- san'atıma hayran olduğunu söyle- ira nı gözüm görmüyordu. Çalışayım, bir — Formidabi! Gerçekten bir ümo -| Siz, Meşhedinin masallarını yazan otörü ta - nar mısınız? Meşhediyi yüzan motör de kim? — İşte, adam.. — Sen Meşhe -| diyi okudun mu? — Kaç defa. Bayılıyorum, hem Tur dü mond'unu okudum, hem de öbür Haniya, aslan vurmağa gidi- yor Afrikada, Onun içinde var bir, ba- lık sdlı adam.. nasıl diyorlar?. Necmi !l'ıır k galiba.. Formidabl adam o. - YS" — Monıqr' Yemin ettim.. © adamı | — görürsem, yüz bardak viski ikram ede- / Ceğim., ama, tabii ki öyle bir kımse: — goktur. Fiktif bir personaj olmalı.. Lâ: kin ne güzel düşünülmüş! Çok sempa- yazan| Demek, Torik Neemiyi sevdin? vüze gelsen, viski keras edecek - « Maparol öyle! Köşede, Takvor da, Gurabi efendi de kıskıs gülmeğe başlamışlardı. İlk defa — Bu, dedi, şair Nedimin hamamiyesi- orada, şairin hamamda ras- ladığı gencin: var imiş, #Kemendi zülfüme düşşün, Nâhi, ol ayyar!» dediği gibi, bu efendi oğlumuz da bizim Necminin şöhretine vurulmuş da, neler adamış?! De'ikanlı, Gurabi efendiye döndü: — Affedersiniz, anlamadım, Bu defa Takvor atıldı: — Meşedinin avantürlerinde adı ge- ccn Torik Necmi nam zat tak karşın - dadır! İşte yanbeyan oturoorsun. Vagon n:s'o—.ma gidelim de, viskileri sımar - Delmanh oturduğu yerden sıçradı. İgibi dokuz göbek İstanbul uşağı değile İrol; bugün çok örüyüm, Şansım başladı;|biz Mısırda iken, bize orada bilmem şeyler yaratayım dedim. Yazdığım bher mısra berbadın berbadı, âdi Ve Üstelik mariz bir şey oldu ve hiçbir doktorun iyi edemiyeceği bir hastalığa tutulmuş- tüm. Gazeteler, mecmualar şiirlerimi kabul etmez oldular. Arkadaşlarım, benimle a- lay ettiler, işin fenası, onun yanında yü- züme karşı kahkahalarla güldüler. Söy- lemeğe unutmuştum galiba, (0O) nunla nmiştim. Onun için de, asla birbiri- mizden ayrılmıyor, her yere beraber gi- diyorduk. Karımın da bana acıdığını sezdim. Bu, hepsinden fena idi. Fakat, şunu da biliniz ki, sırf kar yüzünden yazmak istidadımı, timi kaybetmiştim. Çalışımama o sebeb oldu. Zira onu seviyordum ve o da beni büyülemiş, parlak fikirlerimi elimi felce upratmıştı. Bana acıdığını e- zer sozmez, otdan neftret ettim... K ay Bir delikanlı ile bir genç kız, kol kola önümüzden kirıtarak, gülüşüp oynaşarak | geçtiler. Adam onlara baktı. O'da güldü. | — Bevgi!.. diye söylendi.. aşkı icad e- den adam dehanın ölümünü icad etmiş.. ve nefreti keşfeden de, ruh sefaletini, çılgınlığı ve yoksulluğu bulmuş... Mağrurdum.. onun için de baş kaldır-| dım, Günün birinde, sırf onun acımasın- | | dan kurtulmak için, maksadsız ve gaye siz yuvamdan uzaklaştım. Aylarca serseri, bir yurdsuz gibi sefalet ni kendime katık ederek orada burada dolaştım. * «Ve böylece nefretimi, iradesizliğimi unuttum. Yeniden yazmaya başladım. Karımın beni mahvetmeğe muktedir ola- madığını bilmesini, anlamasını istiyor- dum. Onun için de tekrar ona döndüm..>» Adam sustu. Derin derin içini Gözleri yaşlanmıştı. Sonra dedi ki: «— Karım, gitmişti. Nerede olduğunu da kimse bilmiyordu. Hakkı da vardı. Zira gençti, güzeldi. Yaşamak isterdi Çalışmamın imkânı kalmamıştı. Değil bir şiir, bir mısra bile söyliyemiyordum. Hep, hep onu düşünüyordum. -Beni gök- lere çıkarmış, pohpohlamış olan arka- daşlarım bana acımaya başladılar, ve: — Formidabl! For- midabl! »Diye diye Toriğin üzerine atıldı, elle- rini boynuna dola « di: — Maparol, öpe - ceğim! Torik Nec « mi sizsiniz ha? Non dö Diyö, e non dö y Dünyada, ka- fama ge ezdim izle — karşılaşaca - nn diye, İfakat hanım: «Ey! dedi; meşhur - ke - 'âmdır: Dağ — dağa kavuşmaz, insan in- sana kavuşur, — Cidden, öyle! O halde, pardon bay— Monşer! Yemin ettim.. O adamı görürsem yüz bardak viski ikram edeceğim.ten ötekilerden ay- Necmi.. size, müsaade eder misiniz ba-| & zı şeyler sorayım.? — Buyur. Sor bakalım. — Kültürünüz var — Benim mi? Yok.. turp gibiyim, — Okumadınız mı, hiç? — BSırasına göre, okurum, Hem de çok iyi okurum.. cemaziyelevvelinden başlayıp ta doğacak evlâdına kadar... — Formidabli. Kaç dil konuşursu - nuz? — Todice bilirim.. sonra, kuş dili, kepçe dili.. konuşurum, İşte. — Tuhat! Ben bu dilleri hiç işitme- mişim. — Nereden işiteceksin, enai? Bizim Elhamdülillâh İbrahim Hoyi A görmedim. Fakat bahar sabahları ekseri- boğmuş, | çekti. | — Sen delisin!... dediler, Pariste, ümidsiz ümidsiz dolaşmaya başladım, Geno böyle bir sabah, bu mey- danda, (ve çok zaman evvel) ona rasla- dım. Yanında bir adam vardı. Biraz yaş- lanmış, bozulmuş görünmesine Trağman gene de güzeldi. Ona doğru ilerledim. Bana hayretle baktı, ve gözlerinde, ondan nefret etti- ğim günleri hatırlatan, acıma ışığı yandı söndü. Ama, beni tanımamıştı. Yanında-| ki adamın kolunu simsıkı tutarak |acele uzaklaş acele | O zamandanberi, bir daha kendisini ya buraya gelirim.. ve her kim bilir, belki tekrar rasla: ve tesellisi beni sarar... inde de,| m!.. ümldi Bu hâdiseden sonra bir fabrikaya gir- dim. Çoktandır adlarını ve şekillerini ü- Nuttuğum şeylere, yatağa ve yiyeceğe kavuştum. Fakat bu refah beni sıkiyo>z- du., Kaçtım ve cemiyetin (tena) diye damgaladığı insanlarla düşüp kalktım.. hayir, hayır sandığınız gibi, tehlikeli bir |insan olmadım. Asla çalmış, ndam öldür- müş değilim... Cemiyet benden nefret ettiği kadar, ben de ondan tiksiniyorum. ilik etmek İstiyen İyi kalbli insan- eğil?.. Ama bu yardım neye?.. Ben istömiyorum ki... Hattâ şiiz bile yaz- Mak canim istemiyor. * Adam birden kendisini farkedInce, hızla bana doğru döndü. Har- manisinin altından sayfaları çok çevril- diği ilk bakışta belli olan küçücük bir kitab çıkardı: — İşte, efendim. 22 yaşında iken yaz- dığım şiir kitabı... dedi ve aserini bana uzatarak devam etli: Deoğeri üç frank... Alınız. Bu zuret- le bana yardım etmiş olursunuz.. Kitabı aldım. Cebime goktum ve keh- disine de üç frangı verdim. Ayağa kalktı. İmağrur adımlarla uzaklaştı. Harmanisi- nin etekleri, ayak atışlarının temposuna Fuyarak ahenkli ahenkli sallanıyordu. SON POSTANIN EDE? ROMANI EEEEMNDİ AVvçı YAZAN: Ercümend Ekrem Talu |Hürmetle önümde eğildi ve geri dönerek |* İstanbul Belediyesi İlânları l Alım ve satımlara gireceklerin dikkat nazarlarına: mden itibaren (16 dahil) muhtelif gazetelerle ilân edilen alım ve &id açık eksiltme ve pazarlık ihaleleri bu taribten sonra saat on dört buçukta yapılacaktır. Kapalı zarf usulile yapılacak eksiltmeler için saat 14 de kadar zarf kabul edilir. Bu sawatten sonra verilen zarflar kabul olunmaz. Zarflar saat 15 de açılacaktır, 16/9/938 gününe kadar olan ihaleler kemafissal 11 de yapılacaktır. Keyfiyet Ilgili olanların ehemmiyetle dikkat nazarlarına konulur. (B.) 16/9/938 güz satımlara (629€) ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM fırçalayınız hem yemekten sonra muntazaman dişlerinizi İstanbul Emniyet Sandığı Direktörlüğünden: Emniyet Sandığına borçlu ölü Bay Ahmed varislerine ilân yolile tebli Bay Ahmed: Boğaziçi Beylerbeyi Hav uzbaşı Dereiçi eski 7 mü, 7 mü, yeni 2.2/1 No. l1 maa bahçe bir hanenin tamamı). Birinci derecede ipotek göstererek 5/6/932 tarihinde 13629 hesab numarasile an aldığı (600) lira borcu 13 /5/938 tarihine kadar ödemediğinden faiz, komisyon ve masarifi ile beraber borç (677) liza (28) kuruşa varmıştır. Bu gebeble 3202 numarelı kanun mucibince hakkında icra takibi başlanmak üzere tanzim olunan ihbarname borçlunun mu kavelenamede gösterdiği ikametgüâhına gönderilmiş ise de borçlu Bay Ahmed yukarıda yazılı Sandığa merhun hanede öldüğü anlaşılmış ve tebliğ yapılamamışlır. Mezkür kanunun 45 inci maddesi vefat halinde tebliğatın ilân suretile yapılmasını âmirdir. Borçlu ölü Bay Ah- med mirasçıları işbu ilân tarihfnden itibaren bir buçuk ay içinde Sandığımıza müracaatla murislerinin borcunu ödemeleri veya kanünen kâabule şayan — bir itirazları var ise bildirmeleri lâzımdır. Mirasçılar ipoteği kurtarmazlar veyahud başlıyan takibi usul dairesinde durdurmazlarsa İpotekli gayri menkul mezkür kanuna göre Sandıkça satılacaktır. Bu cihetler alâkadarlarca bilinip ona göre hareket edilmek ve her birine ayrı ayrı ihbarname tebliği makamına kaim ol- mak üzere keyfiyet ilân olunur. — (6353) nüp kitabı açtım! İlk sayfasında || i mısra vardı: Bekârlara lavsiye «Hür ve mes'ud yaşamak istiyorsan.» «Sakın evlenme sakın..» Öteki sayfaların hepsi de bomboştu. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Gemi nasıl kurtuldu? Tercüme eden: H. Hatib kaç bin yıllık insan pastırması gös- termişlerdi. Takvor ahbarı Mısıra gön- dermiş olsak, o pastırma adamlardan zor ayırd ederler, abl! Siz, Necmi bey, haki- katen enkomparabisiniz. Dünyada eşi- niz yoktur. » — İşte ben de onun için eş aramağa çıktım, kendime, — Çok voyaj yaptınız mı? — Ne dediğini çakmadım ama, her- halde öyle ters haltetmiş değilim. — Beyyahat ettiniz mi başka defa? Onu sordum. — Mademki bizim Talâ kitablarını okudum diyorsun, nerelere gittiğim malümun olmak lâzım gelir. Avni Zorman hayretini clân yene- miyordu.. — Haydi restörana gidelim, viski iç- meğe başlıyalım., dedi. Buyurun bay.. bay.. nasıldı? — Gurabit .. — Bay Gurabi; buyurun! Buyurun, madam, siz de.. çok rica ederim. Mapa- ağabeyin |i Takvor, bir yabancının yanında tez- yıf edilmiş olmaktan dolayı duyduğu lcessürü belli etmemeğe çalışıyordu. Lâkin, Torik bunun farkında oldu; ta- tire, zavallının gönlünü almağa teşeb- büs etti: — Darılma be imanım! Darılma be tosunum!, Görmüyor i güldürelim, kendi ye ne halt ettiğimizi biz de eksik artık lâf olu- Artık içerim rahat. Hep birlikte kalkk tıl deki vagon- ları geçerek resto - ler. Viski- ler ismarlandı. İfa - kat hanım, ne oldu- ğunu bilmeden, ga - zoz niyetine viskiye sarıldı. Bir bolca yuduüm alır almaz,|y suratını- buruşturdu. — İyi, buz gibi soğuk ama, tadı yok.. sanki içinde tahtakurusu kay - natmışlar gibi, aca- ip bir lezzeti var bu- nun.. dedi. Gurabi efendi, za-|r yle şakaya, horataya seninle selâmı sa- m daha iyi. Çünkü ben da- arkadaşlarıma — safaşırım. elinceye kadar da senden darılan olmamıştır. Herkes, lem benim içimin ne türlü te- lduğunu bilir. — Ka, ben de bilirim.. ben de seni ilan küs olmam .. — Öyle ise ne kafa tutup duruyor - sun? — Her şakanın aryı kertesi vardır, — Hay kertene turp, aklına şalgam sıkayım. Bay Avni araya girdi: — Monşer, kavgayı, birer viski daha içelim! Şerefe!,. — Dur, bakayım; nasıldi 0? Ben Pariste iken öğrenmiş idim: A la votu- ru sante! — Vallahi formidabi! yorsunuz, bay Torik? — Bilirim zâhir!. Bey baba! Sen de lâfa karışsana! Ne oturuyorsun süm - sük sümsük köşende? yanamam, Bugüne başka rak kendine kahve ısmarlamıştı. Takvor aldırmayıp, kadehlerini — Sizin aı' mızı öğrendim.. fakat ne — Bendeniz tücarım.. emlak üzerine İş ederim.. — Kartınız yok mu? Torik atıldı: — Kartın âlâsı kendi. Daha kartını ne yapacaksın? Baksana surata! He - venkte kurumuş üvezden farkı yok. Dişler, ortasından yol açılmış mezarlık gibi. Gözleri dersen, külleme — olmuş çardak üzümü. Rahmetli Meşhedi ile haydi Neler bili - dArkan var)