“sen de geberme — Noetice?, — Buldum!... — Noyi?... : — Servetlerin saadetini size Mıyan sirril... Ne o?... -- Meslek.. Ş — Hayır!.. İşte burada yanıldın!. — Meslek., prensl. — Ölüler!.. 4 Ayni ses, itham edici bir Çi tekrarlıyar: — Ölüler!... tanıttfır- | | İt vi ! erin mıya, açmadıkları sır perdesini rar verdi ğlk gibi az!.., Korku, he- İnsan ruhu, ne karars lar bir lâhza yecan, cesaret.: bütün bunlar bif * e içinde kayboluyor veya ygrleŞfxğfr;tî_ıı Bir an içinde, taş kesilmiş vücudUT ine ve cesa- yeniden muhakeme kudretine ve C€ retine kavuştu gibi. ğ ÜŞE A — Prens, diye uf-rğedm... Ne diy bu bedbahtı öldürdünüz?.. — Ölmesi gerekti.. — Niçin?. — Bir casustu!... ç — Casus yurd Batari.. TMu satmıştı 09... —— . — İlmimi satmak istedi eise l — Parasız ve bütün bir insan'ık n mınal... " ü Ansızın havada bir cisim u' Bir insan yeniden canavar kes rüyorum: Prens Nâzim Âbâd, y he şındaki cesedlerden birisini saran uıî—e $ı bir çılgın gibi kopardı ve kafa tasımı doğr dirmek islçdlı_ — Vurunuz, prensi. z bir masum kanile daha boyansın. ; İki kıskaç yeniden gırtlağımı sıkı- yor. Deminki boğuk ses: " —. Sen de gebermelisin!... Kafatasımın Yurdunuzu çektiklerimin bağışladığı bir kx:wetv.J: tında eriyor. Silkiniyorum velbeAnı )ker_ den )'ere'çnrpcın kıskaçlar bu isyan kar Şısında gevşiyor sanki... — Gebertiniz, Preu!..._ $ık vermek istemiyen bir âle H karısını öldüren bir çılgının hayatını da kaydetsin. Ve... haykırıyorum: — Prens Nâzım Abâd!.. Bihsan!... Dehşet saçan bir vi deliyor. Azrailin göz! Bölgelerine gömülüyor. İşi sesi var. Ve bu... Abâdın! Ki İnsanlığa * min tari . Sen bir çıl- ücud, ansızın sen- lJeri; bir çift elin itilen bir hıç- Prens Nâzim ya dairelerinin uğultu a de şimdi gayri tabil bu hıçkırık âkim, Nâzım Abâd, bir ohı_vrîıa Si Yanına çöküyor, bir çocuk gibi y Çîşzın!.... Doğru!... Bir çılgının n! Jarı yerin- l salan se5 de- | Bu ses, deminki dehşet inilti- Bil, muztarib bir rühun yalvaran €ri idi sanki.. Kanlı elleriniz| gın '|ken görüp şü luk hissettiğim taş bak;ş_lnr b_u'.dum Avrupada beni seven değildiniz sank ama ben burada da, sizi gene seven ka- gdındım. Ayni kızdım.. nası, tahammül edebilirdim?... Sağa döndüm, siyah bir bulut gördüm. Sola baktım, — Âzrailin bakışile karşılaştım. Karşımda geçe- mezsin diyen kaleler, nrdımfia tehdid eden şimşekler buldum. Bunların hep- sine boyun eğmek kolay df'tf—ld.'-. Prens, ettim. Bana vermedikleri muam- a anahtarlarını kendi ellerimle bul- | Hıçkırıklarını bir an için güç tu gözler, şimdi bana do,':nı_ bal K — Cevabı benden değil, onlardı te!... Ölülerden!... Bilmezsin, onlar ne lan is- dünyasına hükmeden öyliyemiyecek -| (Baş tarafı 12 nci sayjada) Oraya kadar indi. Paketi aldı, gizlice eve getirdi. Bu, iri mücevher mahfaza- sına benzer bir kutu idi. En üstündeki kâğıd sudan biraz bözülmüştu. Fakat ba- ği ve ikinci sargısı olduğu gibi düruyor- du. Silvia yüz binlere değen bu antikayı ne yapacağını birdenbire kestiremedi. San'r:ı meseleyi — doğrudan — doğruya (Brook) a açmaya karar verdi. Çünkü Brook, Jeanne'i seviyordu. Kimseye o- nun hakkında şübhe vermeden, antikayı sahibine teslim etmenin bir çÇaresini a- “i;:;'mn gün Brookla bir lâhza yalnız ka- lamadılar. Bunun için gece yarısı bahçe- deki büyük heykelin altında buluşmayı | kararlaştırdılar. Gece on ikiye doğru Silvia kutuyu al- dı. Heykelin dibinde (Brook) u buldu: | — İşte Brook, getirdim, Herhalde son bi F deni tar- » benim gibi Jeanne'ı bunu denize atar-| Kü übhelenmiştin değil mi? ! .. Daha sözünü bitirmeden bir| lar, Birkaç metre uzakta, | ktrik feneri may birinin gördüler. Bu geçen "ın tâ kendisiydi. Kutuyu attığı ıJc:îr;i:;iı'ırdu. Br Silvlanın elinden ye lu |hızla £ — Gelmemeliydin bu yerlere!... Ni- fin geldin?... Niçin?... ça Artık isyan eden bir ruhun ff““ T Di bulabiliyordum. Taştan Vvücudüm, Ahşızın bütün endişelerini 1âV .*j"“"; işlarmak isteyen bir volkan kesilme Stiyor. — Prensi,.. Unutmayınız, bir kadı him ve her kadın gibi benim de bir İz- Zeti nefsim Ütün p Yüratına kapanmasına tahammi” C0P Hangi kadın, samimiyet kucağı diye | Ş fildığı bu yuvada her şeyin kcr.dıslvrî_ en saklı butulduğunu hisseder de ” Yan etmez. Beni bir cariye diye bü YET lere getirmediniz. Hind s:ıvay'lğ“"']“ Gerinliklerinde kaybolmuş bir esir *” TMak üzere de beni bu yerlere SH'“B.P niz: Geldim... Çünkü samim'Y tüm gizden. ekinmec'înj e rülümsediniz îankrı.., Hind top- na ayak basar basmaz her ';V heden değişti?... Yuvanın samimiyetle- h nde karanlıkların ml”"_"nn" emesine alıştığım gözlerin Ş i- |Jeanne kayalı et |Y Her|$ i gi: zli takibe başladılar. ideni gizli gizli takibe baş | rekyer îın dibinde denize daldı, ekrar daldı. Tam bu sırada burnium anından bir kayık geldi. İçindeki » kekten heykele benziyeni, genç kı- Te "îâığı yerin az ötesinde denize daldı. |n ai üeü ancak suyun yüzüne çıkınca 'ıf:bîrı:'rinl gördüler ve delikanlı - çılgın | g:bi bağırdı: — Jeannel — Corç! buluştular. UTt ım pakeli denize attın r kasabadayım. Seni |çıktı, t (öbür Y Benim Jeanne'ım! dürbünle gözetliy ektublar B Bak üğümüzü, sana ©h iye ettiğim N le zr:âu-»_ı-rlcri bir kutuya koyup e Alınca beynimden vurulmu- m. Tekrar sana gönderdim. O- insafsızca denize attın. Benden bo- ;", he ediyorsun sevgili Jn?nne'ın—_' tş:vı—ı Corç, bu gabahki mektuhunu k;y—.ınu haksız olduğumu ben de anla- 3 Kiskanacak bir şey yokmuş. SA İnad etmeyip te daha evvel yolla- ”ç |hat bırakın beni!... F Hikâye: D(înizdçki kutu SON POSTA Yazan: Vedad Ürfi lisin? isin ? ,, tarib. Bu vücud, umduğumdan da faz- la bitkin.. Nâzim Abâd, boğuk bir sesle: — Hayır!... diye haykırıyor. Ben yaşıyan bir mahlük değilim!. İşleyen her cisim yaşamaz. Bak, bu makineler i r. Ruh var mı onlarda.. hare- ler, fakat insan değiller.. ben de m.. bu vücud kımıldıyor., hayat- sı yok.. bir tek elle, nasıl hari aratan bu makinelere hükmede- biliyorsam, bana da hükmeden, beni gın bir makine haline koyan bir el Yaşamıyorum âlemi. Bu yer- ış sayılır. İlâhi bir süküt Şimdi o, yıkılı rinde, sessiz k Daha konuşr miyor, Ölüler, bu h korkunç şahidleri... dört yanı sarıyor. ğı mermer döşeme üze- | anan bir yılan gibi. 'ör, Mmuvaffak ola- sahnenin tek — Bir çılgınım.. diye tekrarlıyor. O kadar a ımın ken- dim de farkına varamiıyorum manlar. Gömüldü, çok za- Bor! banal.. mdan sakın!.. , Bu eller, belki fa yeni bir masum kanile şabilir U: Ş . ş laşın kudurmuşun y çemden uza ına varmadan (Arkası var) Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda darağacı altında biten memuriyet hayatı: 60 f Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Tahrirat müdürü birkaç dakika sonra döndü. Getirdiği defteri titrek bir elle açtı. Defter baştanbaşa sabit mürekkeble yazılmış, yalnız Rus konsolosunun ianeleri a İnaklolunarak satılr kurşun kalemle satırlar arasına sıkıştırılmıştı Bu hususta doğru, yanlış be-| lediye ve re meclislerinin — malü - mat ve kararı bulunmamakla beraber, kömür gibi bütün Sinob — ahalisinin mubhtac oldukları bir şeyin inhisar altı- na alınması, böylece yalnız kömür imal | etmek ve satmakla geçinen beş köy halkının maişet medarlarından mah - rum edilmesi gibi mühim bir mesele - den vilâyetin de haberi yoktu. Sinoblu tahrirat müdürünün akra - |basından olan belediye reisi de, bu va- zifeye tayin ve intihab ettirilir ettiril- mez un ve petrol ticaretine başlamıştı. Ekmekcilerle uyuşmuştu. Kendi pet - İlerini belediye deposuna — ücretsiz koyduğu için, diğer petrol satıcılarının kendisile rekabet edememesi yüzünden Ççok istifade etmişti. Pek iyi bir tesadüf eseri olmak üzere, bir sene kadar evvel, belediye malları- nın devlet malı mahiyetinde olmasın- | dan dolayı, bunları çalan ve ihtilâs| edenlerin sayni şekilde cezalandı eakları hakkında bir kanun neşredil - mişti | Kömürler, kimsenin haberi olmadan, bel * reisinin tayin ettiği adamlar vasitasile imal ve alınan 40 beygirle | rdu. li incelemiye başla - yınca, verilen deftere nazaran, kosko- ea bir kasabanın kömür ihtiyacını te- *.|min ve beş köy kömürcülerinin kârla- rını gasbeden belediyenin bir sene için temettüü, ambarda mevcud deni- | ». 1 üç bin okka -1500 kuruş eder- kö-| mürden ibaret idi! Fakat, ambar açtı- dığım mektubları okusan benimle şimdi- ye kadar çoktan barışırdın. Bu sefer de açıp okumazsın diye zarfın üstünü beş- kasına yazdırmıştım. — Ben de onun için bilmedim, açtım ya, Yoksa ne mektubunu okurdum, ne de adaya geleceğini bilsem halanın da- vetini kabul ederdim. — Ama ben senin bu defa yanılıp mek- tubumu açacağını, açınca da beni affe- deceğini biliyordum. Biliyordum ki be- nümle barışınca paketimi attığına pişman olacaktın, buraya aramaya — gelecektin. Üç gecedir sana rastlarım diye hep bura- nca, içinde bir okka bile kömür bu- namıştı. Belediye yeisi, bunları e faşıtmış! — Belediye reisi, bu sair kanuna mu - gayir ve ağır cezayı mucip suçlarından dolayı tevkif edildi. Evinde, usulü veçhile yaptırılan araştırmada, kâğıd çantasında bulunan ve kendi el yazısi- le yazılmış olan puslada, kömür kazan- cı hesabının mutasarrıfa — şu çekilde verildiğini gördük: . Lirayı ÖOsmani Zatı âlli mutasarrıfi ekremile- rine ceste ceste takdim olunan Kölelerinde kalan a, memurin ve mü: den isimleri 1000 500 tahde- malâüm kim- ya geliyordum. Seni göremeyince daha evvel gelip paketi aldın mı diye suya da- İlyordum. | Heyecandan kesile kesile hem konu-| şuyor, hem kayığa yaklaşıyorlardı. Sil- | via donakalmıştı. Dünüp Brook'a: | — Zavallıların ne kadar günahını al- mışız. -Götürüp paketlerini verelim. De- mek Jeanne, Lady Laurian'ın yeğenine nişanlıymaş. Diyecekti, birdenbire Brook'un yerin- de yeller estiğini gürdü. O geceden sonra bir daha da onu ne villâda, ne de adada gören olmadı ve ancak ©0 zaman zavallı Silviacık bu garib maceranın içyüzünü anlıyabildi: Meğer Lady Laurian'ın kim bilir nerede görüp beğendiği Brook, bir dolandırıcıdan başka bir şey değilmiş. Jeanne'ın attığı paketi ev sahibinin anti- ka çekmecesi zannettiği için bir vandan genç kıza hulüle çalışmış, bir yandan da geceleri deniz dibinde aranmaya çıkmış- tı. O gece Silvlanın verdiği paketin anti- ka koleksiyonu yerine mücevher — dolu bir mahfaza olduğunu duyunca sıvışıyer- miş, soluğu kim bilir nerede almıştı. Kim bilir bu kapalı mahfazayı açınca da Sil. via De (Jeanne) a nasil küfretmişti? Çün- kü: Denizdeki kutunun içi mücevherle değil, rastgele kıymetsiz şeylerle dolu Wdi. Corç, nişanlısının inadı tutar da kal- dırır kutuyü olmiyacak bir yere atar di- ye içinden bütün mücevherleri çıkarmış, yerlerini on para etmez şeylerle doldur- muştu. 'YARINKİ NÜSHAMIZDA: Mes'ud olmuştuk selere verilen 300 Yekün 1800 Bir yıl içinde Sinobda sarfolunan kömürlerin yalnız 1600 lira kâr bırak- ması da gülünç bir hesabdır. Müteakib senenin ayni iki ayında kasabaya giren ve sarfolunan kömürler mukayese edi- lince, mutasarrıfa verilen hesabın üçte bir nisbetinde noksan yapıldığı anla- | | şilmış idi! O 'senelerde Yıldız sarayına intisan eden ve (Malümat) adile gazete çıka- ran (Baba Tahir) Sinob mutasarrıflı - da bulunduğu esnada, bu belediye in “biz Kasfamonudan İzmire gittikten sonra- galiba bir seneden zi- | yade hapis cezasına mahküm edildiğini (aramızda başka bir muhabere geçme- diği halde) bir mektubla bana bildir-| Mişti. Ben bu kapkara kömür hesablarmı tedkik ederken, ikinci defa olarak zi- yaretime gelen Rusya konsolosu, Sino- bun son yangınında evleri yananlar i- çin belediyece iane toplandığı sırada kendisi tarafından verilen ve iş'arı ü- zerine sefaretten de gönderilen iane- lerden kimseye bir şey dağıtılmadığı gibi, hattâ bu paranın belediyece tutu- ile geçirilmediğini hayret- sinin kaynı olan tahrirat müdürü yanımızda idi. Hemen söze ka- | rışarak: - Öyle şey mi olur? dedi. Emreder- seniz bizzat beledi, giderek defteri alır, getiririm. İaneli deftere geç- tiğini konsolos bey de görürler. — İsabet olur. Çabuk gidip geliniz. Çeviren: Hatlce Hatib Sinoba muvasalatımı takib eden gün- bu tahrirat müdürüne: «Benim babam da tahrirat müdürü idi. Bundan dolayı bütün tahrirat müdürleri hakkında bir nevi akrabalık hissile ve binaenleyli hürmetle mütehassis oluyorum.» de- miştim. 'Tahrirat müdürü birkaç dakika son- ra döndü. Getirdiği defteri titrek bür elle açtı .Defter baştanbaşa sabit mü- rekkeble yazılmış olduğu halde Rus koönsolos ve sefirinin ianeleri kurşun kalemle satırlar arasına ilâve edili ti Buna hayret ettim. Tahrirat müdü.- Tünün yazısını tanıdığım ve şimdi yaz- dığım anladığım halde, konsolosa, İa- nelerin deftere geçirilmiş olduğunu söylemek zaruretinde kaldım. Defteri hemen kapatıp müdüre verdim. Kansolos gittikten sonra tahr müdürünü çağırtarak şu pek kötü ameleden dolayı kendisini muâha: dince; — İanelerin deftere ecnebi bir konsolosa .. geçirilmemesi 1 pek çirkin o- |lacağından dolayı bizzarure ilâve et- tim, cevabını verdi. — Bu hal, kendimize karşı değil mi? dedim. Tahrirat müdürü sustu. Son — Babamın da tah masından dol. lerini akrabamdan sayara! v met ederim, buyurmuştunuz. Onun i- çirkin (Arkası var) Gasusluk tarihinden birkaç yaprak (Baş tarafı 9 uncu sayjada) ca kalebendliğe mahküm edildi. Hattâ bu kadarı da kâfi görülmedi. Ordunun ö- nünde zabit üniforması söküldü. Kılıcı kı- tıilıp yerlere atıldı. O «masumum, ma - sumum» diye bağırdıkça etrafta topla » nan halktan küfür, ıslık sesleri yükseldi. Oradan Şeytan adasına sürüldü. Ba - şŞında, gece gündüz bir nöbetçi, vaktile cüzamlılar kampının olduğu yerde bir kulübeye hapsedildi. Her türlü İşini ken- di görmiye mecbur bırakıldı. Türlü ha « şeratın, zehirli örümceklerin arasında ya- tıp kalktı Kaçmak istediğine dair bir de- dikodu çıktığı için zincirleri iki misline çıkarıldı, etrafındaki nöbetçi kordonu sıklaştırıldı. Dreyfüs, iftiranın cezasını yalnız çek- medi. Kardeşinin iki oğlu asker mekte- binden çıkarıldı. Karısi bile yanına gel- mekton menedildi. Onu suçsuz gören her insan gözden düştü. Emil Zola gibi ateşli bir muharrir Drey müdafaa etmek i için İngiltereye kaçmak mecbu- riyetinde kaldı. İstihbaratın yeni âzala- rından biri Henry'nin hangi hileler ve uydurma vesikalarla Dre mahküm ettiğini tesadüfen buldu meydana çı - karmak istedi. Derhal Tunusa sürüldü. Kilise, hükümet, matbuat, her şey Drey- füse ateş püskürüyordu. Fakat hakikat üç seneden fazla gizle - nemedi. Zayıf Dreyfüs taraftarlığı içten içe büyüdü, kuvvetlendi. Üç yıl sonra c& rar yavaş yavaş aydınlanmıya başladı. Henry mahküm oldu, intihar etti, Es - terhâzy İngiltereye kaçtı. Şüphe ve te - reddüd devri bir müddet daha sürdü. Ni- hayet Dreyfüs yeniden muhakeme edil- di. Masum olduğu ortaya çıktı. Tevkif e- dildiğinin on birinci yılında binbaşı rüt- besile yeniden orduya alındı. Lejlan d'onör nişanı ile taltif edildi. Büyük harbde Paris müdafaasına iştirak etti. Emsali arasında en güzel ve şık Mobilyalar satan (ESKİ HAYDEN ) Yeni BAKER Mağazaları Ziyaret ediniz. SALON, YEMEK ve YATAK ODASI takımlarının zen- gin çeşidleri her yerden iyi şartlar ve ucuz fiatlarla bulursunuz, lerden birinde, yaşlıca bir adam olan