Kurutulması münasebetile Yazan: Muhittin Birges on günlerde gazetelerde bir bavadis akuduk: Cellâdgölü artık kurumuş! Bu göl hakikaten bir cellâddı. Yağmur mevsimlerinde dolar, dolar; küçük bir | göl olur; yaz mevsiminde sularını kay- bede ede küçülür, fakat etrafında batak- lıklar bırakırdı. Bazı mevsimlerde, Ceh- lâdgölünün ortasından trenle geçmek hoş olur: Suyun üstünü yeşil nilüfer yap- rakları kaplar ve bunların arasından be- yaz nilüferler açılır, Şairler ve ressam- lar için güzel bir manzara; fakat, bu yap- raklar arasında saklanan hayat zehirleri de bülün civar halkı için kurumayan bir hastalık ve ölüm kaynağı olurdu. Gölü ikiye ayıran demiryolundan bazan küçük bir motokarla geçerdim. Göle yaklaşır- ken ve ortasından geçerken o kadar çe- şidli ve o kadar sayısız bir haşarat hücu- muna uğrardım ki gözümü açmıya bile imkân olmazdı! Cellâdgölü bugün yok olmuş demektir. İçindeki nilüferler ebediyen söndüler; gölün meşhur balıklarından küçük Men- derese geçebilenler kurtuldular, geride kalanlar toptan öldüler. Artık, Cellâd- gölü bir haşerat yuvası, bir ölüm kayna- ğh değildir; şimdi orada yüksek inbat kuvveti olan bir ova vücude geldi. Bun- dan sonra bu ovada sağlık havası esecek ve topraklarından bereket fışkıracak! Bu Cellâdgölünün cellâdlığı yalnız son zamanlarda farkedilmiş bir değil- di. Bu gölün sularını küçük Men akıtmak için muhtelif zamanlarda hayli emek sarfedilmiş, fakat, eski zamanların eksik tekniği, sebatsız çalışması, ibmal ve teseyyübü, yarım iş görmesi gibi se- bebler, gölü kurutmak için açılan kanak ların bataklığı genişletmekten başka bir işe yaramamıştı. Yeni Türkiye, meseleyi radikl şekilde halletmek Üzere hesab yaptı, muayyen bir program ve para ile meydana çıktı, işi kökünden halletti. Bs- ki ile yeni arasındaki farkı bu meselede de gördük. Göl kurutmak, şehirlerin meeralarını tashih etmek, batakhıkları kaldırmak gi- bi bir taraftan sıhhi, diğer taraftan iktı- İyi düşünmek, iyi söylemek, iyi hareket etmek kabili- yetlerinden her üçünün de ayni adamda toplandığını görmek nadirdir, ekseriya mümkün © Roosevelt üçüncü defa Reisicumhur Olacak mı? 'Amerikan Cumhurrelsi Roosevelt, Becerikli adam lmaz, birakır, el __..__._._.xğ ı Hergün bir fıkra Bundan büyük yalan olmaz! Hükümdarlardan biri vezirlerimi | yanına çağırdı: — İçinizde, dedi, hanginiz büyük bir yalan söylerseniz; ona istediğini vereceğim. Vezirlerden biri bir yalan söyledi: — Benim bir kölem vardı. Bir gün kaçmıştı. Peşine düşüp aradım, ve ni- hayet saklandığı yerde buldum. Bir kavunun içini oymuş, oraya girmiş, | eskiler yamayordu. Hükümdar bu yalanı beğenmedi, i- $ kinci vezir bir başka yalan söyledi: | — Bir bir tarihte bir balıkçı ile ah- î bab olmuştum. Balıkçı bana bir ba- lık hediye etmişti. Bu balık yemek pişirmeyi, ev süpürmeyi, çamaşır yı- kamayı biliyordu. Üstelik gayet gü- | zel şiirler yazardı. İ Hükümdar bu yalanı da beğenme- di. Üçüncü vezire döndü: — Sen söyle! — Ben bir şey söyliyemem. — Neye? — Geçende gene böyle yalan söy- letmiştiniz. Yalanı da beğendiğiniz halde vüdettiğiniz şeyi vermediniz. Hükümdar hiddetlendi: | İ İ i i — Bulunmıyan insan.. — çalışkan bir arıya benzer, her çiçek « ten yalnız işine gelen kokuyu alır, üst tarafını sahibine Kadın bisiklet Şampiyonuna Cefa yarıyor ! ÇEL AMT IK C y ee ee .. Sözün Kısası Türk istidadı... Türk kabiliyeti... E Talu M eşrutiyetfen evvel, teşehhüd mikdarı, Düyunu umümiyede bulundum. Osmanlı devletinin en mü« him gelirlerini idare etmek ve borç « larını ödemekle mükellef bulunan bu- lunan bu dairenin ileri gelenleri hep ecnebi idi, Gene o tarihte, hatırlıyorum, mem- leketteki bankaların, imtiyazlı şirket « lerin ve ticaret müesseselerinin kapı « ları bizim Türklere hemen hemen ka- palı gibiydi. Sebeb olarak, bu müesseselerin ba larında bulunanlar derlerdi ki: — Türkler, bu gibi işlerin ehli değil- lerdir. Onlarda bankacılık, idarecilik, tücecarlık kabiliyeti yoktur. Türk iyi âskerden başka bir şey olamaz, Ve tuhafına bakın ki buna biz, ken« dimiz de inanmış, iman — getirmiştilk. Ne zaman böyle bir iş kursak, başına mutlaka frengistandan birini —hem de bol para vererek— çağırırdık. Yeni Türkiye, bütün hurafeler gibi bu yanlış kanaati de yıktı. Cumhuri « yet, kurduğu müesseseleri, kendi va « tandaşlarına — idare ettirmek yolunu tuttu. Ve bunda da aslâ nadim olma « dı. Bilâkis, aldığı hayret verici netice- ler karşısında, ne türlü isabet etmiş ol duğunu anladı. İşte milli bankalarımız! Hiç birinde, n 1 beş yoktur. Ve iyor; yurdun mali, ticari, sınal ( ı yükseltiyor. Fabrikalarımız öyle.. tezgâhlarımız öyle.. devlet eline geçen sabık imti « yazlı şirketler, demiryolları da — gene öyle. 8 Ve bunlardan her biri, ekonomik is« tikbalimizin yarınki işcileri için birer mekteb olmuştur. Bunlardan yetişen « lerle bihakkın iftihar edebiliyoruz. Ve ne zaman yeni bir müessese kuracak olsak, elemanlarını bunlardan mrı « yor, tam bir güvenç ile kulfanıyoruz. İşe başladığı gündenberi —yani az vakit içerisinde— bir çok meşkür e - serler vücude getiren «Denizbank» ere kânı ile, dün «Uyuşturucu — maddeler İnhisarır nda büyük bir muvaffakiyet gösterdikleri için bugün «Toprak mah- sulleri Ofisi» ni İdareye memur olan igenç idareci Hamza Osman Erkan ve sadi işler bugün Avrupanın hemen her|Colovada Pueblo'da bulunurken, 4 bin | tarafında tatbik edilen nafıa işlerinden 'çelik amelesi, kendisine bir istida ile olmuştur. Bugünkü teknik bu gibi işleri | püracaat ederek, 1940 daki Cumhur - kolaylıkla başarabilmek hususunda bü-| eisliği intihabında, üçüncü defa ola - yük bir kudret sahibi olmuştur. Millet-| » namzedliğini koymasını rica etmiş- — Bundan büyük yalan olmaz! Diye bağırdı. Vezir boynunu büktü: — Evet bu bir yalandı; fJakat bune dan büyük yalan olamıyacağını ma- dem ki siz söylüyorsunuz. Şimdi ne : istersem vereceksiniz demektir. muavini Şakir Turalı, Osmanlı devri « nin inkâr eylediği Türk istidad ve ka- 'biliyetinin birer parlak misali' değil « ler midir? Takriben 1700 kilometrelik mesafeyi, ler de tekniğin bu kudretinden bol bol istifade ediyorlar. Meselâ, Holandalılar Züiderze körfezini yavaş yavaş ortadan kaldırıp Holandaya bir Holanda kadar arazi kazandırmak gibi büyük bir plân üzerinde muntazaman çalışıyorlar, AL- manlar, memleketin neresinde bataklık görürlerse orasını kurutup Almanya top- rağına her sene yeni yeni hektarlar ilâve ediyorlar; hattâ deniz kenarlarını doldu- rup Almanyayı büyütmeğe çalışıyorlar.| 'Tuna etrafındaki memleketler, başta Ma- carislan olmak üzere, nerede bir batak- hk veya faydasız göl bulurlarsa orasını kurutup hâkim oldukları hududların için- de, insanlar tarafından istifade edilebilir toprakların hektarlarını artırıyorlar. Bu mesainin birkaç hedefi var: Hastalıklar. la mücadele etmek, ziraate yeni yeni sa- hâlar temin etmek, nehrin sularını artı- rıp yataklarını islah etmek, memlekete iş vermek, sermayeye ve teşebbüse faz- liyet sahası göstermek. İş sade bir sıhhat meselesi değildir: Bütün şümulü ile bir iktısad meselesi! Bu işle bütün bu şümullü iktısad me- lerdir. Resmimiz, Roosevelt'i, her zamanki şen halile değil, gayet ciddi bir ânında gösteriyor. kazanılan sıhhat, elde edilen toprak sa- yesinde, işe konulan sermaye az zamanda itfa edilmiş olacaktır. Kazanan sade Cel- lâdgölü etrafındaki halk değildir; bütün memleket iktısadiyatı, Türkiyenin sene- | lik tradi bu güzel işden istifade edecek- Bunun için, gönül ister kf Cellââgölü bitince, bunun yerine buna benzer bir eri konulsun ve Türkiyeye iş, sıhhat ve servet getirecek olan bu nevi nafıa İiş- leri, ehemmiyetlerinin derecesine göre, birbirini takib edip gitsin. Mesele, esas itibarile bir zihniyet me- selesidir. Eğer bir bataklığı kurutmayı, bütün iktısadi şümul ile, Avrupalılar gi- bi anlıyabiliyorsak, bu işlerin elbet pe- şine düşeceğiz. Cellâdgölü misal göster- VA a Ber 37 Amerikalıdan Bir tanesi Cani imiş! İngiliz gazeteleri yazıyorlar: | Amerikada neşredilen itimada şayan bir istatistiğe göre, her 37 Amerikalıdan ir tanesi canidir. Amerikada her 22 sa- | niyode bir cinayet işlenmektedir. Cina- yet nisbeti İngiltereden 7 kere daha faz- ll.ndır ve hali hazırda yaşamakta olan 200 bin Amerikalı da ölmeden evvel muhak- kak surette birer cinayet işliyeceklerdir. İtalyada Yahudi aleyhdarlığı İftalyan gazeteleri Yahudi âleyhtar- 3 gün, 20 saat ve 54 dakikada katederek, dünya kadınlar uzun mesafe bisiklet rö- korunu kıran madam Dredge, bütün bu müsabaka esnasında, kilodan düşeceğine aksine bir buçuk kilo daha artmıştır. Amerikada bir kediye madalyon verildi Amerikada bir yangında altı yavrusu- nu da şaşırmadan, acele etmeden, sırf a- nalık hissinin insiyakile kurtaran bir ke- diye, Nevyork Amerikan insanlık cemi- yeti, resmi merasimle, cesaret madalyası vermiş, beratını da daima suratında boy- nunda taşıyacak bir şekilde bir mahfaza içinde hayvanın boynuna asmıştır. Mera- sime, şehrin valisi riyaset etmiştir. Bir bando müzika şefi vali oluyor Amerikanın meşhur Hillibiliy ban- di ki gene bu işi de Avrupalılar gibi te-|lığını arttırmış bulunuyorlar. Yahudi|do müzikası şefi Leed Danlel'in, Texas lâkki ediyoruz. Şu halde bu misalin em-| telgraf ajansının Roma — muhabiri Dr.jgyı]emm valisi olmak ihtimali vardır. salini birer birer göreceğimizde hiç şüb- Jacob Kleinlehrer'e sekiz gün zarfın - Bu bando müzika şefi, aslında ga - he yoktur. Türkiye bu bakımdan da de-|da memleketi terketmesi bildirilmiş - yet zengin bir un tüccarıdır. Musikiye ğişmiş bir memlekettir. Muhittin Birgen ıur. Buna sebeb olarak da «umumi va- ziyet» gösterilmektedir, olan aşkının tesiri altında radyoda ban- dosile konserler vermektedir. selesi halinde en çok uğraşan Almmya-lm__—__ğ—ş—_ dır; her sene Almanya, kendi topraklarına |(/— binlerce hektar ilâve etmekle meşgul bulunuyor. * Cellâdgölü davası Türkiyenin hal ve fasledip bitirdiği davalardan biri - oldu. Demek oluyor ki Türkiye de, bu nevi na- fia ve iktısad işlerini, az zamanda mu- vaffakiyetle halledebilen —memleketler- den biri olduğunu isbat etti. Bu iş için | kaç milyon sarfettikse emin olmalıyız ki bu parayı sadece gayet iyi irad veren bir içe yatırmış vaziyetindeyiz. Bu suretle K ER köşelerini tanitmaya karar verdi. Bir samlarımızi alacak, masrafını çekerek Anadolumuzun muhtelif yerlerinde dolaştıracaktır, Şimdi epeyce uzun sürecek olan bu seyahatin programını yapmakla meşgul olunmaktadır. Bu, iyi düşünülmüş, çok yerinde bir de - nemedir. Muvaffakiyet vermesini, semere getirmesini te- menni edelim. Fakat bu münasebetle, birinin bir gazeteye söylediği cümleler bizi düşündürdü. İSTER İNAN, Cumhuriyet Halk Partisi ressamlarımıza yurdun güzel İSTER San'atkârımız; kafile halinde res- Otol ressamlarımızdan İNAN, NANMA! — Anadolu bizim için tamamile bâkir've orijinal bir mevzudur, fakat ondan uzağız, şimdiye kadar bir ressa « mun-Anadoluya seyahate çıkması imkânsızdı, demiş. bir yolcuyu Trakyanın ortasına kadar 50 ku « ruşa götürür, Bursaya gidip gelme masrafı ise 3 lirayı geçmez. Binaenaley nin görünmeyişinin sebebinin bundan ibaret olabileceği- ne biz inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İSTER İNANMA! h resim sergilerimizde yurd köşeleri- Bartında bir köylü Öldürüldü Bartın'dan yazılıyor: Kazamıza bağ- h Terke Hatibler köyünde bir cinayet işlenmiş, Yaşar Kalyoncu adında bir köylü komşusu Hasan Uçar tarafından tabanca ile öldürülmüştür. Tahkikat -« tan anlaşıldığına göre Hasanlda Yaşar &rasında bir tarla meselesinden ihtilâf vardır, Cinayet gecesi, sigara almak i « çin evinden çıkan Yaşar, Hasanın evi « nin önünden geçerken Hasan Uçar ta- banca ile Yaşara alteş etmiş, — kurşun Yaşarın koltuğu altından girerek ağ - zından çıkmıştır. Yakalanan Hasan evvelâ hâdiseyi inkâr etmişse de sonra Yaşarı — hırsız sanarak korkutmak maksadile kurşun attığını söylemiştir. Hasan tevkif edil- miştir. Düğüne ayakkablarile giden çocuklar yalınayak döndüler Biga, (Hususi) — Buraya yakın Ça- vüş köyünde garib bir hırsızlık ölmüş-« tur. Köyden bir evde bir düğün yapı- lrken Biğadan gelen davetlilerden bü«- tün kadınların ipekli eşarpları, çorab" ları, çocukların iskarpinleri mechul kimseler tarafından çalınmıştır. Yapı- lan bütün araştırmalara rağmen ço" rablar, eşarplar bulunamamıştır. Mi« safirler öteden beriden buldukları ço rabları giyerok Bigaya doğru yola çık- mışlar, çocuklar ise yalınayak, aği sızlıya annelerinin arkasından yollard dökülmüşlerdir.