B Süyla aa “Son Posta,, nın Hikâyesi * AZIN BİR VAK'A NATAAKAAARANI K AAA AAA Çevirer : A Alaz — yaNNE |— ç cikkalede bulunan bir febrikemız için Beş birinci sımf tesyiyeci e beş Tore Bu basit fakat hazin vak'a Yaşçikovun başına gelmişti. Vak'a haddi zatında «basit» t. Fakat gelgelelim, bı- a, kesip biçmekle alâkadardı. İşin içine «bıçak», «kesip biçme» girdi- ğini görünce Petuşkayı pırasa gibi doğ- ramak istediklerini zannetmeyiniz!. Ha- yır hayır, hiç telâşlanmayınız!. Hem esa- sen telâşlanmağa da lüzum yok.. çünkü Petuşka hiç te kendini pırasa gibi doğra- tacak bir adama benzemiyordu.. Fakat gelgelelim, bütün bunlara rağ- men Petuşkanın başına gelen vak'a çok hazindi. Doğrusunu isterseniz, bence, ortada ha- zin bir vak'a da yoktu.. sadece işin içinde ufacık bir, «tahmin edememezlik» vardı. yahud, bir başka tâbirle, yanlış bir tah- min vardı., yanj sizin anlıyacağınız Pe- tuşka bu işin böyle cereyan edeceğini hiç ummamıştı.. çünkü ömründe birinci defa olarak ameliyat «luyordu. Adamcağızın bu işde en ufak bir tecrübesi bile yoktu. Bakın bu iş nasil oldu. Günün birinde Petuşkada acaib bir hastalık başgöster- di. Sağ göz kapağı şişmeğe başladı. Üç sene zarfında adamcağızın göz kapağı bir hokka kadar şişti. Petuşka Yaşçikov hastanelere taşın- mıştı. Bir defasında karşısına genç bir kadın doktor çıktı. Kadın doktor hastayı muayene ettikten sonra: — Ortada meraklanacak bit çey yok, dedi, Şayet arzu ediyorsanız biz bu şişli- ği bir ameliyatla izale edebiliriz. Ameli- yalt istemiyorsanız, o takdirde böylece «şiş göz> olarak dolaşınız!. Hastalığınız öldürücü bir hastalık değildir. Böyle de kırk yıl yaşıyabilirsiniz!, Çehre güzelliğine echemmiyet vermi- yen insanlardan biri iseniz pekâlâ böyle dolaşabilirsiniz!. Bu egüzellik> işi Petuşkanın midesini | bulandırdı.. münhasıran çirkin görünme- gmek düşüncesile ameliyat olmağa karar verdi.. Bayan doktor ona ertesi günü için gel- mesini tembih etti. Petuşka Yaşçikov ertesi gün Işinden çı- kar çıkmaz hemen hastaneye gitmek is- tedi.. fakat: — Hayır, hayır, diye düşündü. Vakıâğ bü harici bir iş. göz ameliyatı.. fakat ne olur ne olmaz. Belki de elbisemi çıkar- mam icab eder. Doktorların işine akıl, sır ermez ki.. iyisi mi eve gidip gömleğimi falan değiştireyim. Temiz bir — çamaşır Biyeyim.. Petuşka bu karara geldikten sonra ha- men eve koştu.. Petuşkayı bu harekete sevkeden en mühim âmil, bayan doktorun genç oluşu idi.. doktora iyi ve temiz bir kılıkla gö- Tünmek lâzımdı.. Petuşka; adetâ: — Sen benim elbiseme bakma; buna karşılık çamaşırım gıcır, gicirdir!. Demek ister gibi en güzel, gömleğini giymeğe karar verdi. ıSm Posia'nın edebi tefril 26 I en yeni BABA - Petuşka | Bâsılı kelâm, Petuşka elin karıları ya- tında çirkin görünmek istemiyordu. Neyse.. Petuşka eve gelince en temiz, en yeni gömleğini giydl Ensesini benzinle sildi. Ellerini yıkadı. Bıyıklarım burdu n yolunu tuttu.. Bayan doktor ona: — Âferin delikanlı, dedi. Geldiğine iyi ettin!. İşte bu gördüğün masa, amoliyat masasıdır. İşte bu da nişterdir; yani a- meliyat bıçağı. İşte bu yumru da senin şiş göz kapağındır. Ben şimdi senin gözü- nü düzeltirim, Çizmelerini çıkar ve şu masanın üstüne uzan!. Petuşka bu son sözleri tşiti na halde şaşırdı. Kendi kendine: — Vay anasını, diye söylenmeğe baş- ladı, ben çizmeleri çıkarmak icab edece- | ğini hiç düşünmemiştim. Bu, rezalet doğ- rusu, Çorablarım çok aynasız. Adelâ leş gibi. Şimdi ben çizmelerimi nasıl çıkara- yım?, Petuşka vücudünün Üst kısmile alt kıs. Mi arasında bir müvazene kurmak dü- şüncesile ceketini çıkarmağa koyuldu.. Öyle ya, temiz gömleği, belki de kısmen çorablarının pisliğini ve çirkinliğini telâ- fi edebllirdi.. Fakat bayan doktor buna imkân ver- medi: — Delikanlı, dedi, burası otel değil... Ceketini çıkarmağa lüzum yok. Sen sa- dece çizmelerini çıkar, Bizim için o ka- darı kâfidir. Petuşka istemiye istemiye çizmelerini çıkarmağa koyuldu. Bu arada da itizar | yollu: — Bayan doktor, dedi, kusurumu affe- tmez fe- 8.8.1938 Pazartesi günü saat 12 on ikide alma komisyonu tarafından kapalı zarf SON POSTA diniz!. Çizmeleri çıkarmak icab edeceğini hiç akıl edememiştim. Öyle ya; hastalık, göz hastalığı.. Vücudün üst kısmına ra- ci, Gözle çizme arasında ne münasebet ©- labilir?, Şişlik gözümde değil de ayağım- da olsaydı, e, 0 zaman çizmeleri çıkar- mak icab edeceğini belki akıl edebilir- dim. Bunun için sadece gömleğimi değiş- tirmekle iktifa ettim. Sözüm — meclisten dışarı, vücudümün diğer kısımlarına el bile sürmedim. Ameliyat esnasında ayak- larıma bakmamanızı çok rica ederim.. Yüksek tahsille kafası dopdolu olan bayan doktor: — Haydi bakalım, dedi. uzun lâf iste- mez, Çizmeleri çıkar ve masaya uzan.. Kadın hem bunları söylüyor, hem de, gülmemek için kendini zor tutuyordu., Petuşka çizmeleri çıkararak masaya uzandı. Doktar ameliyata girişti. Gözu- cile Petuşkanın ayaklarına baktıkça, hiç durmadan güldü. Hattâ o kadar fazla güldü ki elleri bile ütremeğe başladı.. Bu titriyen ellerle, az daha Petuşkanın bütün göz kapağını da kesecekti.. fakat bereket versin kesmedi.. Petuşka, bütün ameliyat müddetince: — İnsan hayalile bu derece alay edilir mi?, diye düşünüp durdu.. Neyse.. ameliyat muvaffakiyetle neti- celendi.. Petuşka iyileşti. Şimdi artık gö- zünde yumru falan kalmadı.. YARINKİ NÜBHAMIZDA: Otomobil dur | Çeviren: İsmet Hulüsi Ş e Devtet Demiryolları ve limanları işletmesi Umum idaresi ilânları Muhammnen bedeli 6013 lira olan 12150 kilo muhtelif cins ve eb'atta civata Haydarpaşada gar binası içindeki satın- usulle satın alınacaktır. Tenunuz 20 Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden : Birinci Sınıf Tesviyeci ve Tornacı almacaktır. nacıya ihtiyaç vardır. İsteklilerin Ankarada Silâh, İstanbulda Zeytinbnrnu ve İzmirde Silâh Fabrikalarımıza — müracaatları. — <4192> Antalya Nafıa Müdürlüğünden : 1. — Eksiltmeye konulan iş: Antalya Lise pavyonu üçüncü kısmı sıhhi tesisat ve döşeme kaplamaları vesair teferrüat inşaatı. Keşif bedeli 15662 lira 6 kuruş- tan mevcud tahsisat dahlinde 11500 liralık kızmı - vahidi flatla « 2.— Bu işe aid şartnameler ve evrak şunlardır. A. — Eksiltme şartnamesi. B.— Mukavele projesi, C.— Bayındırlık işleri genel çartnamesi. D.— Hususi ve fenni şartnameler ve lâhika. E.— Keşif cetvelleri, G.— Proje, İstiyenler bu şartnamelerle evrakı Antalya Nafıa Müdürlüğünde görebilirler, 8. — Eksiltme 29/7/938 terihinden - Cuma - günü saat on birde Antalya Nafıa dairesinde eksiltme komisyonunca yapılacaktır. £ — Eksiltme kapalı zarf usulile ve vahidi fiat üzerinden yapılacaktır. 5.— Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 863 lira elli kuruş muvakkat te- minat vermeleri bundan başka aşağıdaki Wwesikaları haiz olup getirmeleri lâ. zumdir, Nafın Vekâletinden alınmış yapı işlerine aid müteahhidlik vesikası, Ticaret O- dası vesikası ve yaptığı işlere aid bonservisler. — <#05> HKT AAT Nezle hastalıkların GRiPiN bir kale gibi sizi — * SPOR GÜZELLİĞİ... Bü işe girmek istiyenlerin kanunun tayin ettiği vesaik 450 lira 98 kuruşluk mu- vakkat teminat va Resmi gazetenin 1.7.1907 tarih ve 3645 No. lu nüshasında in- tişar eden talimatname dairesinde alınmış ehliyet vesikasile teklif mektublarını muhtevi zarflarını eksiltme günü saat on bire kadar komisyona vermeleri lâ- zımdır. Bu işe aid şartnameler Haydarpaşada parasız olarak dağıtılmaktadır. - (4372) tın alınacaktır. ettiği vesikaları ve nafıa müteahhidlik 10.000 metre 5.000 10.000 5.000 gar binasındaki komisyon tarafından Muhammen bedeli 150.000 lira olan aşağıda yazılı 4 kalem elbiselik kumaş 2/8/1938 Salı günü saat 1! de kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında sa- Bu işe girmek istiyenlerin 10250 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin vesikası ve tekliflerini ayni gün saat 104 kadar Komisyon Reisliğine vermeleri Vâzımdır. Şartnameler 750 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. , memur elbisesi için kumaş > paltosu için kumaş müstahdem elbisesi için kumaş » paltosu için kumaş (4495) Ağır bir makiyaj ile kabili telif değildir. Ona hafillik ve tazelik lâzımdır. Bunu yalnız COTY pudrasının inceliği, fazla yapışkanlığı ve güzçi, cazip renkleri temin edebilir. COTY PUDRASI CAĞAoAT MEŞMUR FRANSIZ MARKASI OĞUL | YAZAN: SUAD DERVİŞ l Hallâ bu sözden âdeta gücendi, ken- dini hakaret görmüş hissetti. — Hiç hatırlamaz olur muyum?. Koskoca bir çocuktum... Feriha bir şey söylemiş olmak için: — Muhakkak babanız cebhede idi, — dedi. — Tabil hem dayım, hem de babam — cebhedeydi. Biz annemle Eskişehirde -bulunuyorduk. Aylar geçerdi ikisinden ide bir haber alamazdık. Zavallı anacı- — ğim çılgına dönerdi. İkisinin de işi güç- tü. Tehlikeliydi... Annem neler çekti © zamanlarda , Gözlerini kısmıştı, Uzak bir yerde Büçlükle seçilebilen bir hayali görmek için sanki gayret sarfediyordu. 'Onun böyle birdenbire mâziden bah- sedivermesindeki saik biraz da Feri- -haya dünkü çocuk olmadığını göster - mek gayreti değil miydi? — Benim hayatımın en müdhiş gü- — nü de babamın yaralandığını öğrendi- — Bimiz gündü. — Babanız istiklâl harbinde yaralan- di mı? — İki kere., fakat bir tanesi o kader tehlikeli bir yara değildi... Ama ikin- CİSİ... — Ne olmuştu? — Tayyareden düşmüş. — Tayyareci miydi babanız? — Makine mühendisidir. babam. mış, istiklâl harbinde de.. Feriha birdenbire yerinden doğrul- du.. bütün dikkat kesilmişti. — Babanız.. diye bir şey sormak is- tedi... Öteki Ferihanın heyecanının farkı” na varmamıştı, konuşuyordu. — İkinci defa yaralandığını “da geç haber aldık... Ve öğrenir öğrenmez.. annem sattı. Eskişehirden Konyaya Konyada hastanede... Feriha bunalır ve inilder gibi: — Babanızın ismi? dedi. — Necali. giltik... |güzel bir sualdi bu!.. Onu Ama seferberlikte tayyarecilik yap -| urmadı. Sorf yatağımızı bile| — Mümkün değil!. — Onu tanıyor muydunız? Onu tanıyor muydu? İşte güzel çok tanımak!.. Uzun senelerin mümaresesile bir anda kendisine hâkim oldu. Ve sesine tabil bir ahenk vermeğe gayret ederek: — Evet dedi, tanırım. İstiklâl har - binde bir teşkilâtta çalışmıştık. Hiç bu kadar yaşlı mı?.. Babasile ay- ni teşkilâtın içinde çalışmış olmak için yaşının bir hayli ilerlemiş olması lâ- zım,.. Ona bakıyordu. OÖnun sivri pembe tırnakları hasır koltukların yanlarına biraz daha bat- mış gibi görünüyordu. Yüzü sanki bir- az daha solgunlaşmış ve gözleri daha irileşmiş gibi idi. İçerde Tekinalp gitarı kucağına ya- fırmış'bir Havay havası çalıyordu. Herkes susmuştu... Gürültü işiti yordu. — Ne güzel çalıyor?. — Evet, ne güzel çalıyor. Ağaçların üzerindeki kâğıd fenerler Jiri ateş böcekleri gibi idi. — Eğer babanıza yazarsanız... Feri- hadan... Feriha abladan... Küçük ab- ladan size çok, çok selâm var, diye ya- zınız, ama unutmayınız olur mu?.. — Emredersiniz... Müdhiş bir heyecan içerisinde... Ona birçok şeyler sormak istiyor.. sonra he- yecanına hâkim olamaz, alâkasının de- recesini gösterir diye korkuyor.. bir şey sormıya cesaret edemeden süsü- yördu. y © TTekinalp şimdi dizine yatırdığı gi- tarla bir İngiliz valsi çalıyordu. Uzak- tan tarasada dansedenler görülüyor... Gülerin k»hkahası işitiliyor. Demir Ma- sume ile dansediyor. Hüsameddin tarasanın kenarına otur- muş, Cemilin ilerde büfenin başında olduğu görünüyor. Ekrem Cahide ile dansediyor... Nimet de büfede içiyor mu, yoksa Cemili içmeklen men mi e- diyor? Belli değil. Herkes anları unutmuş gibi, Eylül ayının gecesi ne kadar ilık... Havuzun açık kalan fıskiyesi şırıldıyordu, — Ne güze bir gece, — Evet... Susuyorlardı. Feriha düşünüyordu... — Babasının nerede çalıştığını ona Bir sorabilsem.. Halid düşünüyordu: — Bu gece kendisine her şeyi söyli- yeceğim (Güler tarasada düşünüyordu: — Halid nerede?, Ablam nerede?.. Tekinalp gitar çalıyordu... . — Feriha .. Gripin harareti r. Baş ve diş ağrılarına, romatiz- ma sancılarına, sinir ve adaleler- deki ıstırablara karşı en kuvvetli deva Gripindir. Havaların çok karışık ve tehli- keli olduğu günlerde sıhhatinizi korumak için şüphesiz Gripin kul- lanmalısınız. Teabında günde 3 kaşe alınabilir. İs- mine dikkat. Taklidlerinden sakınınız. Ve Gripin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. Feriha dalgınlıktan silkindi. Ve hay- retle Halidin yanında, tâ yakınında ol- duğunu gördü. Orada, çimlerin üstün- de, ayaklarının dibindeydi: — Efendim... '— Feriha hanım, size bir şey söyle- mek istiyorum... Size bu şeyi söyler- sem bana güceneceğinizden korktuğum için susuyordum. Feriha, ufak bir endişe ile: «Bu baş- langıç, bir ilânı aşk başlangıcına ben- ziyor» diye düşünüyordu. Halid sözüne devam ediyordur — Vâkıâğ pek gencim ama... Bu, an- cak doğduğum senelerin mikdarile öl- çülen bir gençliktir. Hakikat halde hayatta birçok şeyler görüp geçirmiş bir genc olduğum için kendi yaşımdaki insanlardan daha çabuk inkişaf ettim. İçime baktığım zaman kendimi elli ya- şından bile yüksek ve olgun hissediyo- Evet, hiç şübhe yoktu. Bu, kendinden yaşlı bir kadına âşıik olan her genç a- damın kullandığı lisandı. Feriha: «Bana ilânı aşk etmiyecek yals Diye endişe duyuyordu. Hakikalen böyle bir şey olursa pek tuhaf olurdu... Pek garib bir şey olurdu. «İçmiş galibal...> nerleyi ve gripi geçirir, düşürür ÇArkası var)