GEVEZELİK Gevezeden kimse hoşlanmaz, fakat ge-| — Nasıl mı? vezelik etmeyi herkes sever, Gişe memurile çok uzun konuşuyorum * da. Gevezeden şikâyetçi olan” muhakkak| — Ne mi konuşuyorum? kendi de gevezedir, öteki gevezeden, ge-| Söyliyeyim: wezelik etmiye sıra bulamadığı için Şi - — Erenköy bir tane, gidip gelme, va- Kküyet etmiştir. pur birinci, tren biringi! diyorum da.. , * Boşboğaz, söylenilmemesi lâzım gelen şeyleri söyler. Geveze ise hem bunları söyler, hem de araya birçok parazit ka - * Çok söyliyen, söylenilmemesi lüzım ge- len şeyleri de söyler, * — Bir haftadanberi ağzımı açıp karıma bir tek söz söylemedim! Dedi, sordum: — Dargın mısınız? Cevab verdi: — Ondan bana sıra kalmadı kil. Gevezenin biri ölmüş, mezar taşına şu g kitabeyi yazmışlar: «Ebediyen sustu.» * Meşhur bir atasözüdür: «Gevezeyi cehenneme atmışlar, odun | yaş, demiş!» * Ben geveze değilim ama köprünün Ka- diköy iskelesinden Erenköye bilet alır ken gevezeleşiyorum. Tıştırır. * Gevezeye: — Söz gümüşse, süküt altındır! Dediler. Geveze cevab ve! im, * Buşmıiyanı da hiç sevilmez. * sin? — Gayri tabil bir insan! — Ya az konuşan bir kadın için? İsmet Hulüsi L Bunları biliyor mu idiniz ? İngiliz ordusunda evvelce falaka; vardı Vaktile ıngiliz ordusunda falaka usulü vardı. İngiliz askerleri, ölünciye kadar dövülürdü. Bazan bu cezalar haksız ye- Avam Kamarasında sandalyesiz mob'uslar İngiliz Avam Kamarasında 615 ü îxf“ı meb'us — bulunur. Fakat bu 615 meb- X ustan ancak 450 si. mecliste ye" bulup oturabilir. Avam Kamarasının hara- lrı—!h içtima günle- re de verilirdi. Hoyratlık ve sevtliğile içindir. tanınmış bir kumandan, bir keresinde bir| yallının hiç bir suçu olmadığı meydana Ççavuşu döverek öldürmüş, sonunda za Bir genç kız bütün Hülyalarını izdivaç Üzerine Kurmamalıdır! «Bakin Gönül» rümuzile mektub yazan bir okuyucum: «— Ben, diyor, 19 yaşımdayım. Nakış öğretmeniyim. Fakat ailem izin verme - OA için, şimdilik hocalık etmiyorum. Ge- ne allemin taassubu yüzünden, ömrüm, evimin dört duvarı arasında geçiyor. Çirkin bir kız değilim. Girdiğim meelis- lerde sevilirim. Bu sevgiyi, konuştuğum arkadaşların sözlerinden de, hallerinden de anlıyorum. Fakat buna rağnen, bu a- nt kadar, hayatıma bir erkek karışmadı. Ne sevdim, ne de sevildim. Vâkıâ bonim- le evlenmiye talib olanlar yok değil. Fa - Kat ben, benimle evlenmek isliyen bu er« kekleri, bana koca olmuya lüyik bulmu « yorum. Bu sözlerime bakıp ta, beni lüzü- mundan fazla müşkülpesend bir kız san- netmeyin, Bilâkis, mazizi temiz, tahslli iyi, kazancı orta bir erkeğin uzatacağı eli se- yinçle kabul edebilirim. Hattâ, çirkin, ve benden yaşlı almasını bile hoş göreceğim. Yeter ki beni candan sevsin, ve ihanet et- mesin, Fakat, bu derece kanaatkâr olduğum halde, bir türlü evlenemeyişimin sebebi pedir? Bu talihsizliğim ne zamana ka « dar gürer? Birkaç sene daha geçerse, denme çağımı aşırmış olmas miyiım? na talib olacak adamın ihanet etmiye - ceğini nasıl anlıyabilirim? Bence, bu bayan, bedbinliğe kapılmak- ta fazla acele davranıyor. Çünkü henüz on dokuz yaşındadır. Ve on dokuz ya - şında bir kız, evlenmek için hiç de gecik- miş sayılmaz. Hele okuyucum, yaşını da Afya etmiyecek derecede küçük görünü - yorsa, kendisine daha fazla talib çıkma » yaşını büsbütün tabil görmelidir. Fakat bu münasebetle; bu husustaki u- *« | çıkmıştı. mumi kanaatimi de büdirmek arzusunu yenemiyeceğim. Binlerce mektub alıyorum, Bunlar ara- gında, Bayan «Sakin Gönül» ün mektu- buna benziyenler pek çok. Birçok genç kızlar: — Etendim... diyorlar... 18-19-20 veya 21 yaşıma bastım. Bana hülü bir talib çıkmadı. Ne yapayım? Bu talihsizlik öm- rümün sonuna kadar sürecek imi? Bana talib çıkmayışının sebebi nedir? Ben, bütün bu süâllere gu cevabı ve - rebilirim: - Kızlarım... Sizlere talib çıkmayışının sebebi, talib beklemenizdir! Bu cevabi verirken, düşünüyorum <ki, birçok genç kozlarımızın izdiyaç ve hayat hakkındaki telâkkileri, çok iptidaldir. Ve birçok genç kızlarımız, kendilerini, müş- l':;ı bekliyen canlı bir mal gibi görüyor- Halbuki, 18, 10, 20, 21 veya 22 yaşında bir genç kızın izdiyaçtan, kocadan başka Şşeyler düşünmesi, emellerini, muhayyel bir kocadan daha emin gayeler Üzerine kurması mümkündür. Vâkıâ, her genç kı- zın, evlenmeyi tahayyül etmesi, gayri ta- bil değildir. Fakat münhasıran bunu dü- şünmesi, ve münhasıran bunu beklemesi, lehinde tefsir edilemiyecek bir gaflettir. Bir geaç kızın, bugünkü ileri dünyada, ye- gâne gayesi izdivaç mı olmalıdır? Bğcr böyle olursa, tesadüfen bir koca bulamıyan her genç kızın bedbaht sayıl - ması lâzımdır! Bana ralırsa, bugünkü halde, her bu- susta erkekle müsavat iddiasında bulu- nan kızlarımız, kadınlarımız, hayat hak- kindâki telâkkilerini de tekemmül ettir - melidirler, Böyle olunca, kılar da, tipki erkekler gibi, hor şeyden evvel hayatla - yını, stikballerini kendi başlarına temin etmenin yollarını düşünmelidirler, Bu süretle, evvelâ Iktışsadi hürriyetini temin eden genç kız, hem izdivacı, daha emniyet ve huzurla bekler, hem geçin » mok için sövemiyceği bir adamın esirliğini kabul etmek mecburiyetinden kurtulur, hem de, kocaya minnettar yaşamaktan müstağal olur! TEYZE — Az altına çok gümüşü tercih ede - Kadının gevezesi pek sevilmez ama, ko- — Çok konuşan bir erkek için ne der- «| — O da öyle. Gayri tabil bir insan!. rinde meb'usların çoğu ayakta kalır. Ka-| maranın böyle dar olmasının sebebi, - kostiğin temini, ve konuşulanların bütün | lnr!)'vşl:ır tarafından işidilmesini temin Kadın Köşesi rob ve “Salda: Lâciverd ince yünlü manto. Cebleri brodell Ve kenarlı beyazlı. Ya- kasının açık yerinden plill beyaz bir jile görünüyor, Sağda: Veramand renginde krep'ten rob. Göğsündeki ve belden aşağısındaki çizgiler renkli sutaşları gösteriyor. Çocuk elbisesi Büzgülü bir pantaton, kolsuz ve arkası tamamen açık beyaz ipek bir bluz (güneş banyosu için), bir de eteğinin önleri, ya- kası brodeli, üç çeyrek kollu bir ceket. İşte çocuğunuza şık, pratik ve yepyeni bir plâj ve sokak elbisesi, Bu yazın en güzel modellerinden ' el “Ben dans için yaratıldım,, diyen Ginger Rocers'in kadınlara öğüdleri “Bir kadın mümkün olduğu kadar bol ve günde bir, kaç tane iskarpin giymelidir. Oturduğu zaman sırtıut mutlaka kanape veya iskemle arkasına dayatmalıdır,, Ginger Rocers, Fred Asterle berab er çevirdiği bir jilmde dansederken sııınnmım en parlak yıldızla- rından biriolan ve «Dans İlâ- hesi> sıfatını kazanan Ginger Rocers son hajtalar zarfında smnema mecmü- alarından birine enteresan bir yazı yazmıştır. Bütün kedınları alâkadar eden bu yazıyı aynen iktibas ediyo- Tuz: Kadınlar vücudları ile daha az alâ- kadar olsalar her halde çok iyi etmiş ©- | 'lurlır. Ben öyle sanıyorum ki birçok ka- dınlar sır£ bu yüzden ya fazla şişman yahud da ifrat derecede zayıf oluyorlar. Mağazalarda, eczanelerde, sokaklarda bulunan teraziler kadınların baş düşma- mıdırlar. İnsan sıhhatle olduktan sonra terazinin ibresine göz dikmekten vazgeç- melidir. Bunları tembel insanlar için lemiyorum... Çalışma me'ud bir hayatın €n birinci şartıdır. Çalışma sayesinde el- de edilen güzellik, çeviklik değerli şey- lerdir. Bana gelince: Ben çok fazla çalışırım. Her sene yaptığım danslar kilometrelere çekilecek olsa mikdarın atameti karşt sında dona kalırım. Stüdyodgaki arka- daşlarım beni dansederken seyrettikleri vakit başları dönüyormuş. Halbuki ben hiçbir şey duymuyorum. Benden istenil- diğini tamamman vermek için çalışmaktan kendimi alamıyorum. Bu sayede vücudü- yafiın müvazenesini temin ediyorum, Ben dansetmekten hoşlanıyorum. Pro- va için sarfeylediğim saatler benim için en büyük eğlence saatleridir... Sonra bir takım kimseler sık sık bana şunları soruyorlar: «Vücudünüzün bu fevkalâdeliğini mu- hafaza etmek için ne oyunlar yapıyorsu« nuz?. ğ Kendilerine açıkca cevab vereyim: Beh çevikliğimi muhafaza için oyum tertib etmiyorum. Tenisi sevdiğim için oynuyorum. Atal biniyoraum, dansediyorum, yüzüyorum, ping - pong oynuyorum. Ping - poang benim için en mükemmel bir ekzersiz, hem de bol bir neş'e kayna- gıdir... Sonra ekzersizlerimi bir program; dahilinde yapmıyorum... Aklıma estikce ve heveslendikce yapıyorum, Ben rejim de tatbik otmiyorum. Rejim; denilen şeye hiç inanmam, İnsan sevdiğf şeyleri yemeli. Fakat ifrata kapılmamak, şartile... ' Güzellik ve silüet için mühim bir nok-. ta vardır: O da «Ayak» meselesidir. Ka-; dınların çoğu yüzlerine ehemmiyet ve« rirler de ayaklarını hiçe sayarlar... Doğ- ru değildir. Ayak kadının güzelliğini ave tıracak, onu çok daha güzel gösterecek bir uzuvdur. Ben iskarpinlerimi hiç da$ giymem. Bir kadın mümkün olduğu tak« dirde günde iki yahud üç defa iskarpin değiştirmelidir. Bu suretle bol bir rahata hik temin edilmiş olur. Ayakta dururken, yürürken düz durü mağı bilmelidir. Düz duruş ve yürüyüş çok mühimdir. Bu hareketin, vücudün hes men bütün adaleleri üzerinde nâzım rol, leri vardır. Oturuştan da bahsedeyim: Oturduğum vakit muhakkak sırtımı kanapeye veya iskemlenin arkasına dayarım. Bu suretı le göğüs ve karın adaleleri gevşemez. İse kemleye oturduktan sonra çuval gibi var ziyet almak karın ve göğsü bozar, İşte size bir sürü nasihatler, x YÜ BAA e Y A ÜÜT A ı Bacaksızın maskaralıkları : Benzemek hevesi l l İ " eai ae ea ünrensa zi ĞİRAĞEĞÜŞEN ŞŞ SÜĞĞĞ lt LÜ RÜRÜÜÜNNÜ eeei