ŞN SŞ ğ eu Hergün Baltık denizinden Karadenize kadar bir bitarafuk bloku ir zamandanberi Avrupa mat - buatında bir haber dönüp dolaşı yor. Bu habere göre, Baltık denizinden Karadenize kadar bir bitaraflar bloku vücude getirmek üzere bir proje varmış. Bu proje, bir rivayete göre Lehistandan çıkmış, diğer rivayete göre İngilterenin projesi imiş, başka bir rivayet projeyi Fransaya atfediyor. Hattâ son günlerde Londraya bir seyahat yapan Tataresko - nun bu seyahati de proje ile 3 Fransa ve İngiltere para: yeye verilmiş olan kredile den de bahsediyor. yesi jyere bir'duvar, bir perde, bitaraf bir mın- taka koymak imiş. Yani, birbirinin üz rine atılmak için karşı karçıya diş bili'- yet Iki rejim arasında, kavgayı sevmi - yen milletlerden mürekkeb bir birataf- lar kütlesi, Tıpkı, güçlü kuvvetli iki kavs gaciyı birbirlerinden ayırmak istiyeni bir kaç kişinin ataya girip bunları çarpış maktan menetmeleri gibi bir rol! B yade sosyalist muhitinde kredi bulan di- iHer bir rivayele göre de - bunu Madam 'Tabouis söylüyor - İngiliz ve Fransız ser- mayesi, şarki Avrupa ve Balkan millet- İdrini, para ile kendilerine bağlıyarak Almanyanın şarka doğru — ilerlemesine mâni olmak istiyorlarmış ve bloku da onlar vücude getiriyorlarmış. Rivayet türlü türlü, fakat, bu tarzda bir projeden bahsedildiğinde âdeta ittifak var, * Rusya ile Almanya arasında bir çar - pişma vukuuna mâni olmak fikri, elbet güzel bir şey. Dünyada derd az olmadığı için, insanların böyle yeni bir derdi ber- | taraf etmek için çalışmalarına hiç diye- cek yoktur. Bunu eğer bu işde alâkadar olan memleketler kendi aralarında ya - pacak olurlarsa böyle hayırlı bir işe kim- senin diyeceği olmasa gerektir. Ne Al - manya Rusyaya geçecek bir yol bulsun, ne de Rusya Almanyaya kol kaldırabil- sin, ara yerdeki memleketler de rahat ra- hat kendi işlerine baksınlar. Elbet güzel bir şey! Bu memleketler Avrupada böyle güzel bir rol oynamıya hazırlanmış mıdırlar? Eğer öyle ise âlâ. Fakat, bu blelki İngil- tere veya Fransanın kuracaklarından ve bu hususta İngiliz ve Fransız sermaye - sinin kuvvefinden istifade edeceklerin- | den bahseden rivayet üzerinde ayrıca durmak icab eder. Çünkü, böyle bir iş, bu “meselede alâkadar olan mı!!cılı—vmj kendi yapacakları bir siyaset olmarz, bel- ki de başkaları hesabına, ücret mukabi- linde bir nevi jandarmalık vazifesini ü- zerlerine almış bulunurlar. Bu ruhta bir projenin doğmadan ölmüş bir proje ola- cağına şimdiden inanabiliriz; çünkü bah- si geçen milletlerin hiç â, başkaları hesabına politika yapmak fikrine meyle- demezler, Ederlerse bile muvakkat — ve| gayri tabii bir meyil olur, devam etmez. | Bu fikri, biz bir Fransız fikrine pek| * benzer buluruz: Malüm ya Fransızlar göre, Almanyayı en dar hududları içine | hapsetmek ve kabilse parçalamak an'ane | halinde bir siyasettir. Onlar bu siyase - tin bir türlü poşini bırakmazlar. Bir şe - kilde yürütemedikleri zaman, öbür şe - kilde gene ayni projeyi ele alırlar. Bu İş- de de diğer milletleri kâh para ile, kâh pölitika ile tutmıya çalışırlar. Bizim fikrimize kalırsa Avrupanın fŞark milletleri ve Balkanlıları, başkala- tına yapılacak bir politika hesabına ya- naşmak fikrinde değildirler ve olmıya - taklardır. Olsa olsa bu siyaseti kendi hesablarına yapabilirler; eğer yapabilir- lerse de gayet isabet etmiş olurlar. * Ancak, böyle bir siyaseti bu milletlerin başarmaları demek, onların Almanya ile olan iktısadi münasebetlerinin karşılıklı bir-ahenk ve müvazene içinde inkişaf et-| mesi demektir. Ancak bu şart iledir ki bu milletler böyle bir bitaraflık, sulhse- verlik siyasetini muvalfakiyetle ileri gü- türebilirler. Bu, onların menfaatleri ik - tizasındandır. Esasen, Almanyayı en dar bududları içinde hapsetmek siyaseti, ancak onu boğ- mak kasdi olmadığı zaman makul bir si- Resimli Makale: Propagandasız anlaşılan hakikat himayesiz yükselen oer. Bazan mümkündür, fakat terir. mete çak zamana ihtiyac gü ye bu tâkdirde de pek — muhili dos Gininiz, AĞLAM DOSTLUK 4! Zekâ, bugi, kudret sahibi olmanız yetişmez, kıymetinizin |kik için İspanyaya gidecek olan z tarafımndan da bilinmesi lâzımdır. Arkadaş edini- Ş bill kendiniz için muhit yapınız. SOÖöZ ARASINDA Bu sene plâjlarda En çok kanolar Göze çarpmaktadır 'Tek khmk küçük kanolar bu sene|; bütün plâjları doldurmaktadır. — Bil - hassa genç kızlar bunlara çok rağbet göstermektedirler. Luvr müzesinde yangın Pariste Luvr müzesinde yangın çıkmış ve ateş, içinde 500 bin İngiliz liralık şah- eserler bulunan büyük galeriye sirayet etmişse de itfaiyenin gayretli çalışması sayesinde yangın yarım saat içerisinde söndürülmüştür. Hbç bir zarar yoktur. yasettir. Fransızlar Alma isterler. Halbuki Alman milleti gibi bir milleti boğmak istemek başlı başına bir | hatadır. O milleti boğmak istiyen çoğal -| harete ihtiyaç gös dıkça Almanyanın kuvveti artar. Kuvve- |ti arttıkça da bu millet, mütecaviz İzıp, parçalayıcı bir kuvvet olur. lerini Fransanın harb sonu siyaseti ha -| zarlamıştır; bu hakikati bugün çocuklar bile anladılar. Yeniden Almanyanın et - rafına Fransa ve İngiltere parasile telörgü çevirmek fikri Almanyayı yeni hamlelere ve yeni taarruzlara sevketmek demektir ki böyle bir fikre isimleri ge - çen devletlerin tarafdar olacaklarını zan- tmiyoruz. Dünyanın hakiki sulhu ancak millet « ler arasında hüküm sürecek — karşılıklı bir hürmetle temin edilebilir. Almanların meşhur Glcichberechtigung, yani hu- kukta müsavat düsturları, eğer — yalnız kendileri için bir düstur değilse, eğer on- lar bu düsturu, küçük ve büyük bütün milletler için de ayni hüküm ve kuvveti haiz bir prensip tanıyorlarsa, emin ola - bilirler ki şarki Avrupa ve Balkanlar - dan Alman milletine karşı hiç bir fenalık gelmez. Aksi takdirde zaten mesele yok- tur! Muhittön Birgen İSTER Bir dostumuz anlattı: — Çocuğuma bir elbise alacaktım, güzelce, az görülmüş bir şey olmasını istiyordum. Beyoğlunda münhasıran kü - çüklere mahsus elbise satan mağazalardan birine gitdim. Bana fevkalâde olduğunu temin ederek bir Macar elbisesi çıkardılar. Başka bir mağazaya girdim, orada da Tirol küylülerinin elbiselerine göre yapılmış bir model gösterdi'er, bir diğerinde ise Romanya İSTER Ögertereremerererm eee aenseeeeene n e keeme n lar LN Hergün bir fıkra Kolay iş mi? Umumi harbden evvel, nereye sü- rülse birdenbire alev alan kibritler vardı. O zamanda bir köylü, kasa - buda bir dükkândan kibrit alacaktı. İ Dükkân sahibi, bir kutu kibrit gös - İ terdi Bu kibrit gayet iyidir, dedi, kutu- dan bir kibrit çıkarıp ceket $ kasına sürdü ve kibriti yaktı: — Bak! Köylü düşündü: — İstemem! Dedi. Dükkün sahibi sordu: — Neye istemiyorsun? nin ya - İ ; : : ; : : : i : j ; | İ H F — — Köyde ateş yakacağım zama # buraya kadar gelip kibriti senin ya - İ kana sürmek kolay iş mi? V On yedinci Asır aaid garib Bir içki bardağı Bu bardak on yedinci asırda Al- manyada kullanı- lıyordu. İçine iç - ki konulur, ve i « çilirdi. Fakat bu bir| İNAN, |bardakla içki iç « mek güç ve me - teren bir. keyfi - zımdı. Bi yi içmek imkânı elde edilirdi. Kipling'in yeni bir eseri filme alınıyor Kiplingin meşhur eserlerinden biri o- lan ve dilimize, Nureddin Arlam tarafın- dan çevrilen Cengel kitabı, bir İngiliz film kumpanyası tarafından filme alına- caktır. Baş rolü, (Fil Çocuk) rolünde mu- waffakiyetle temayüz eden Hindü Sabu oynıyataktır. Meşhur bir tayyarecinin başına gelenler 'Tanınmış tayyare pilotlarından Jim Mollison, son bir sene zarfında, üç saat- lik uçuş mükellefiyetini yerine getirdiği- ni isbat edecek, vesikaları gösteremedi- ginden, bu yıl pilotluk permisi alama- mıştır. İSTER lerini methettiler, «Ya bizim, milli bulda 8. 5 y n milli kıyı köylü lül köylülerinin elbise- İNAN, İ İ i Çirkinleştirmek mi, Kolay, Güzellik kremi yahud da buna ben- bir şeyler satan müesseselerin bir '*mi:u reklâmlarında ayni kadının gü -| yü zel ve çirkin iki fotografımı koyarlar. Çirkinin altına «evvelki hali», güze - n altına da «müstahzaratımızı kullan- diktan sonraki hali» cümlesini yazar- lar. Bu fotograflar ayni kadının rafıdır. Fakat eski hali diye gösterdik- leri eski hali değil, makyajla çirkinleş- tirildikten sonra çekilen fotografıdır. Amerikada falakaya yatırılan bir âşık Amerikada Jerseyde 18 yaşlarında bir delikanlı delice sevdiği 17 yaşlarındaki sevgilisinin koluna çakı ile, kendisinin ve sevgilisinin isimlerinin ilk harflerini çizmiştir. Zavallı kızcağız, deli âşığının. her hangi bir ihtimal ile daha aşırı ha - İreket etmesinden korkarak, canı yandığı balde bağıramamıştır. tTunda 24 kırbaç vurmuştur. Kıza da: — Sevgisini böylece kabaca gösteren bir insan sevilmeğe lâyık değildir, onu u- nut! demiştir. Uykunun sebebi Geçen teşrinlerde Moskovada doğan Si- yamlı ikizlerin üzerinde yapılan tecrübe- ler, uykunun kandaki yorgunluk mik - roblarından ziyade dimağda tekevvün e- den bir nevi faaliyet neticesinde vukut geldiğini meydana çıkarmış, bu suretle profesör Pavlovun iddiasını tevsik eyle- miştir. Siyamlı ikizlerin bir vücudü ve bir çift ayakları vardır, Fakat kafaları iki, kolla- rı da 4 tanedir. Kan cereyanları müşte - |rektir. Buna rağmen ekseriya ayni za - |manda uyumaktadırlar. İNANMA! O zaman aklıma geldi: köğlü elbiseleri?» diye düşündüm. On- lar gerçekten güzel, cazib şeylerdi. Mağazadan mağazaya kuşank aramıya koyuldum. Ve öğrendim aşındaki çocuklar için bütün dünya köy- afetlerine benziyen elbiseler mevcuddur, fakat Türk köylüsünün, hele İzmir taraflarının o cici bici elbiselerinden bir tek nümune dahi mevcud değildir. “üzelleştirmek mi? | Hâdiseyi haber alan polis, delikanlıya | ruzları tardettik, falaka cezası vermiş, ve mahkeme huzu- | O ganzazarı ee Sözün Kışası Yazı Çok Olduğu İçin | Bugün Konamadı Bombardıman meselesi yüzünden italya Fransaya nota verdi (Baştarafı 1 inci rayfada) ? hem olduğunu ve binacnaleyh ona pı' o kadar korkunç bir mahiyet atfetmes mek lâzım geldiğini Bone, mezkür teşebbüsün çok uzull « fevkalâde kanlı olan bir mücadele « nın doğurduğu ıztırablara atfedilebi * leceğini, hava bombardımanlarını tah* —md.ıkı hıllun ıztırabları hafifliyece « iml ğini ve İspanyol efkârı umumiyes sükünet bulmasını kolaylaştıraı rantilerin doğacağını sö Paris hükümeti Barselona hi | tarafından yapılan teşebbüsün — önünü geçilebileceği ve tehdidin de yerine gö tirilmiyeceği kanaatindedir. Nereleri bombardrman edilecek? Londradan Maten gazetesine bilâis ziliyor: “ Barselondaki Kızıl makamatın bune dan böyle ecnebi şehir veya limanla « rına taarruz etmenin mevzuubahs ola« mıyacağını ancak Frankistlere zid hâ« reket üslerinin ve bilhassa Palma dö Majork'un bombardıman — edile tasrih etmeleri üzerine dün akşam vâ« ziyetteki gerginlik bariz — bir şekildi zail olmuştur. Harb vaziyeti Salamanka 26 (A.A.) — Franko kas rargâhının bir tebliğine göre General Varela ordusu Teruel cephesinde ilerf | üne devam etmektedir. Kastellon çephesinde Frankoculüti Seko nehrinin cenubunda — tekrar bit kaç mevzi işga! etmişlerdir. Cumhuri « yetcilerin yaptığı mukabil taarruzlar akim kalmıştır. t Frankocuların dün — işgal eltikleri Onda şehrinde kalenin mabhzenlerinde 6500 mülteci bulunmuştur. Barselor v 26 (A.A.) — MiNi Müdae faa Noezareti tebliğ ediyor: Dün Püebla - dö - Nalverde mınta- kasında Müela - dö - Sariyon'un şima- Hnde bazı tepeleri Işgal ettik. Aleora mıntakasında düşman, On - dayı işgal etti. Muharebe, bu kasaba « niın cenubunda devam etmektedir. Beşi mıntakasında şiddetli muhare- beler cereyan etmektedir. Bu mınta « kada düşmanın tazyikine mukavemet etmekteyiz. Villarea! mıntakasında bütün taar- Alikan| 26 (A.A,) — Dünkü bom « bardımanda 15 kişi ölmüş ve bir çoğu ağır olmak üzere 40 kişi yaralanmış « tır. Elli kadar da bina yıkılmıştır. Meclisin -yaz tatili (Baştarafı 1 inci sayfada) akeresinin hararetli münakaşalara ve- sile olacağı anlaşılmaktadır. Ecnebilerin Türkiyede ikâmet ve see yahatlerine dair kanun Jâyihasile cemi- yetler kanunu lâyihası gibi iki mühim proje de Meclis umum! heyetinde müza- kere edilecek işler arasında bulunmakta- dır, Son celsede Hatay meselesine de temas edileceği ve hükümetin bu hususla bes yanatta bulunuıtı söylenmektedir. TAKViİiM İSTER İNANMA!