BON POSTaAa aa “Son Posta,, nn HikâyeSi emamaındunaasınmumıamadıaımammınz | BARDAKi HÂDİSE... Bitlis Belediyesinden : 1 — Nafla Vekâletinin tasdikine arzedilmiş olan proje mucibince kasabada yapılacak elektrik tesisatından 23200 lira keşif bedelli Alternatör, levzi tablö- su, işler bir halde techizatı ile muhavvel, şehir şebekesi malzeme ve montajiyle beraber 1 Hazirandan itibaren 45 gün müddetle kapalı zarfla münakasaya ko - nulmuştur. B . D İ DU N Cevdet, genç kadını divana yerleştirip | Üstünü örterek: — Ha şöyle dedi. Şimdi rahat ettiniz değil mi? Sizi iyice de örttüm, biraz ev- vel titriyordunuz. Ne.. su mu? Hayır, ha- artık vermem, çok içtiniz. Büs- b deniz bulanacak, en iyisi sade bir kahvedir. Şimdi gider elimle pişiri- eim, canım bırakın şu mel'un hüdiseyi artık. Hâlâ ayılamadınız, saçtnalıyorsu- nuz!. | Genç kadın, şımarık bir çocuk gibi eli- mi, kolunu oynatıyor, gözleri yarım ata- dıik bir şeyler mırıldanıyordu. Sonra bir- denbire sıçradı. İri lâciverd gözlerini a- garak divanda oturdu. Bakışları — bula- niktı. Yüzü fazla solgundu. Sayıklar gibi konuşmaya başladı: | — Bana tokadı indirir indirmez üzeri- De nasıl atıldınız!. Oh ne iyi oldu ama.. ' gağzından, burnundan kanlar akıyordu. | Cevdet sıkıntılı bir tavızla kaşlarını çatmıştı: — Bırakın şimdi bunları diyörum size, üstirahat edin. Bakın saat üçe geliyor. Belki biraz uyursunuz. Genç kadın onu dinlemiyordu bile, du- a garib bir tebessüm belirerek | asına devam etti: ü kan içinde idi, saçları alamna | ştü. Gözlerini göremedim, kima na ne müdhiş bakıyordu. —Ama | gök sevindim çok.. her zaman ayni naka- | Tat: Numaranı yaparken neden 0 masa- ya yaklaştın?. Bar sahibi ile öyle neş'eli m— r konuşuyordun? Arkasıncan gelsin yumruk.. ne © kıskançmiş, beni r öln ilkmıştı. Omuzları sarsılarak | di karakoldan kurtulunca dağru | deceklir. Beni bulamayınca ne kö- gpürecek, ne köpürecek! Yüzü nasıldı? “Kan içinde, kıpkırmızı değil mi? Ben ki| ondan kuvvetli insan az bulunur zanne- derdim meğerse. budala.. bar kın, nâ-| Mmussuz kepaze karı ha., al sana dilini dçeri sokacak yumruğu!. hah.. hah.. hah ne yapalım hiç ummuyoruz ama bazan | böyle sürtükleri de müdafaa edecekler bulunuyor işte, Sallana sallana Cevdete yaklaştı. Onu hhırdın 1uur:ık sarstı: öyle şeytan nereden çıktı- niz kuzum! Ama da küvvetli imişsiniz!, “Birdenbire kendini müdafaaya vakit bü- | Mamadı, Hem korktu, sizden korktu değil mi? Aman ne komik şeyt. » Birdenbire düşecek gibi sendeledi. Cevdot derhal onu kucakladı, tekrar se- “dire götürüp yatırdı, artık mukavemet etmiyor, yalnız gözleri kapalı mırıldanı- yordu: — Eğer bu sefer eline geçersem mu- hakkak beni öldürür, muhakkak öldürür. “ Hele burada olduğumu bilse.. ama çok şiddetli vurdunuz, çok şiddetli!, — Ağzı, burnu kan içinde idi. Karakoldan kurtu- lur kurtulmaz doğru eve... SARA «Son Postar nn edebi romanı: ÇINARALTI Feridun: Şimdi buylar ne olacak? soruyordu. Bayrakdaroğlu dedi ki: — Merkezde alıcıları vardır. Şimdi Ybir araba ile kâhya gölürür. Tutarı vu- jran avcıların hakkıdır, Sezai bey güldü: — Ya vuramıyanlar? — Onlara pay verilmez. Avcılıkta _hım'a budur. Lâkırdıya karışmağa mecbur oldum: Öyle ise ben kendi payımı Kara Hasanla ük Mustafaya bırakıyo- rum. Kâhya hesabı öyle görsün. Bu hareketimden memnun olan İ! köy anlısı mırıldanır gibi teşekkür diye Birer küçük mandaya benziyen ca-! navarları uzun bir öküz arâbasına sıra- ladılar. Araba hareket ederken Bay- Takdaroğlu ses S — Aldar n ha! Piyasa yirmi beş- - le otuz arasıdır. Sezai bey sordu: — Lira mı? BŞT LILANARANI(ALAADAANI lT Yazan : Peride Sustu. Göğsü derin soluklarta inip kal-|o adamdan kim bilir neler çekmişti, ona kıyordu, dalmış, daha doğrusu sızmıştı | karşı ne büyük bir hıncı olduğu biraz ev- Cevdet onu yeniden örttü. Başucundafi | vel söylediği sözlerinden de belli idi, fakat ışığı söndürdü ve oraya karşısına otur-| ne yapsın ki bir kere o canavar tarafın- du. Derhal bardaki sahne gözünde can-| dan sevilmek felâketine uğramış, onun landı. Genç kadın numarasına çıkar çık- | hayatına karışmıştı. Cevdet yavaşça aya- maz dikkatini çekmişti, pek acemi danse- | ğa kalktı, yaklaştı, eğilip divanda yatan diyordu. Ürkek, çekingen bir hali vardı. | kadını uzun uzun süzdü. Birdenbire du- Bununla beraber bütün erkek bakışları- | daklarında hafif bir tebessüm belirdi. O- ni üzerine toplamıştı. Harikulâde güzel | danın kapısını gürültü etmemeye çalışı iri lâciverd gözlere malikti. Yüzü belki|rak örtüp çıkarken kararını vermiş bu- biraz çirkin, fakat manalı idi. Dansını | lunuyordu. Bu zavallı bedbaht kadını| bitirdikten sonra garib bir tesadüf eseri |artık yalnız bırakmıyacaktı. Sabah ona | olarak masasına yakın bir masaya otur- | yanında kalmasını teklif edecekti. Bu muştu, yalnız değildi. Yanında perişan | hareketile yardıma muhtaç bir insarı| kıyafetli, sert yüzlü bir erkek vardı, İki-| düştüğü çukurdan çekip alıyor demekti si de durmadan içiyorlar, hararetli hara- | O zavallı biraz evvel şuursuzca söylediği retli konuşuyorlardı. Erkeğin yüzünün | sözlerle kendisini kurtaracak bir ele ne takallüs etmiş hatlarından bakışlarında- | kadar muhtaç olduğunu ve bunu tasav- ki kızgın pırıltıdan ona hiç te güzel şey-| vur edemiyecek kadar kendini küçük ve ler söylemediği belli idi Kadın sarhoş sefil gördüğünü ifade otmiş Rayılmaz olmuştu. Durmadan gülüyordu. Bir ara-| mıydı? Kim bilir tahayyüle bile cesaret lık başını çevirdi, Cevdetle göz göze gel- | edemediği böyle bir elin mevcudiyetini diler, Cevdet elindeki kadehi dudakla-| ve kendisine uzandığını görünce me ka- rına götürmek üzere idi. Onun kendisi-| dar sevinecekti.. ne gülümsediğini zannederek şerefinize * demek istiyen gizli bir hareket yaptı ve| Cevdet ertesi sabah geç vakte kadar bir anda kadının yanağında şiddetli bir | rahatsız etmek korkusu ile onun odasına | tokadın şakladığını gördü. Ondan "r—'ıı-.ı—ıguemedı ancak öğleye doğru kahvaltı sını hayal meyal hatırlıyordu. Kadehini | edip etmiyeceğini sormak için k;ıp sını Pelinden fırlatıp kadını döven adamın ü-| çaldı. İçerden ses gelmeyince merak e zerine hücum etmüş, birkaç yumrukta | kapıyı yavaşça aralayıp baktı, oda bom- adamın ağzını, burnunu kan içinde bıra- | boştu. Hayretler kivermişti. Cevdet orta yaşlı idi, fakat | içeri girdi, her tarafı aradı. Hayı İçok kuvvetli, dinç bir adamdı. Sonra| yoktu, gitmişti!. Cevdet yalnız divanım | İmevki sahibi, tanımmış şahsiyetti. | üzerinde y buldu. Yumulmuş buru- Barda onu yakından tanıyan birçok ta Şuk beyaz | kimseler vardı. Hepsi de ciddi, ağır başlı | çük bir kâğıd parçası. Derhal kâğıdı al- bir adam olarak tanıdıkları c.—va.ım*ı'ı açtı. Kırık, dökük bir kadın yazısı ile | yaptığı bu işe şaşırmıştılar, fakat o hiçhir | karalanmış şu birkaç satırı telâşla okul 'İJ şey düşünecek halde değildi. Biraz gonra| — «Erkenden, sizi rahatsız etmeden g İbar sahibinin telâşla koşup çağırdığı po-| Yorum. Akşam ben fazla sarhoştum, va- -lı:l-r geldiler. Cevdet onlara kartını güs-' ziyeti idare edemedim. Siz de ona bir- | terdi, kadına da kefil olduğunu söyledi.| denbire haksız yere hücum ettiniz, gidip Sonra hem sarhoş, hem de heyecandan | kendisini bulacağım. Ne ise olan ol perişan bir halde olan kadını âlıp evine | İnşallah bir yerine bir şey olmamıştır. getirdi. Öbürünü polisler ifadesini almak | Akşamki kanlı yüzü gözlerimin Jiçin karakola getirmiştiler. | den gitmi laha 1smarladık. Misafir- Cevdet şimdi bir kadın yüzünden hem | px rverliğinize teşekkürler.» |de umumun ortasında dövüşmiye kalka-| Cevdet mektubu okuduktan sonra de- İcak kadar alçaldığını düşündükçe yüzü | rin bir şaşkınlık içinde bir an hareketsiz kızatıyor, derin bir hicab hissediyordu. | kaldı. sonra eğildi, mendili aldı. Birden- îBununh beraber şu biraz ötede kıvrıl- | bire ıçı hüzünle doldu. Mendil göz yaş- miş yaltan kadın için daha birçok f.>.h.1 ları ile ıslaktı, kendi ke : «Vah za- wkuhk].ı yapabileceğinin farkında — idi.| vallı, vah zavallı kadın..» diye, mırıldan- Bu kadında onu şiddetle çeken bir cari-| dı. Bunu hiç aklına getirmemişti, demek (ça vez Hiçbir kadına şimdiye <kadar | her şeye rağmen o adamı seviyormuş!. daha ilk görüşünde böyle ateşli, mühlik | Peki, giderken neden ağlamıştı bir arzu hissetmemişti. Hele gözleri.. bu * kadar iri ve parlak lâciverd gözler bütün Ayni gün öğleden sonra, bürosunda hayatında ne görmüş, ne de tahayyül e- | bulunduğu sırada Cevdetin telefonu çal- debilmişti. İşte şimdi o gözler kapalı idi| dı, açtı. Polis müdüriyetinden - çağırılı- ve kadının ince beyaz profili karanlıkta | yordu. Bu çağırılışın herhaldı parlıyordu. — Şakağına — doğru — si -| vak'a ile alâkası olduğunu dü yah küçük bir ben vardı, üst dudağı bi yecan duymaktan kendini a büyücekti, fakat öyle pembe ve pürüz-| hal bir otomobile atladı, merkeze gitti. süz bir deri ile kaplı idi ki insana o de-| Orada hakikati öğrendiği zaman bina- rinin altında tatlı, sıcak bir mayi akı-| yormüş veriyordu. Zavallı kadın| 8 & & ! bir 2 — İhale tarihine tesadüf eden 15/Temmuz/938 günü saat 15 de Bitliste bele- diye encümeninde yapılacaktır. 3 — Projeler Bitlis belediyesinden veyahud İstanbul Asikürasyoni Generali hanında mühendis Hasan Halet Işıkpınardan alınabilir. 4 — Talibler ilânda gösterilen tesisatın heyeti umumiyesine talib olabilecekleri gibi parça parça da teklif yapabilirler. 5 — Talibler ihaleden evvel ©6 7,5 ihaleyi mütcakib 96 15 nisbetinde teminat vereceklerdir. 6 — Talibler bugüne kadar bu işleri yaptıklarına dair Nafia Vekâletinden mür saddak mütcahhitlik ehliyetnamesini ibraz edeceklerdir. 7 — Taliblerin 2490 sayılı kanun mucibince icab öden vesikalariyle birlikte | 15/Temmuz/938 günü saat 16 de Belediye Encümenine müraraatları. «1628. — «3l8öe —i İstanbul Üniversitesi A, Cinsi Mikdarı Kilo Odun 818750 E. P. Komisyonundan: Muhammen Teminsti fiatı ——— — Beher 250 kilosu 320 kuruş 306 lirü İstanbul Üniversitesi merkezi ile teşekküllerine alınacak odun 4/7/988 Pazat- tesi günü saat 15 de Rektörlükte açık eksiltmeye konulmuştur. İsteklilerin ihale günü kanunda yazılı vesika ve teminatlarile komisyona gel meleri. Şartname, liste hergün Rektörlükte görülür. DOYÇE OÖRİENT BAKN Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şabeleri: Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst, Tütün Gümrüğü * Her türlü banha işi * lanarak öldürülmüştü. Katil mıştı. Bu sön vak'a rine usulen onun rguya çekilmesi lâzım geliyordu. desini verip te muavinden isminin | edilmiyeceği vüdini alarak merkez- | il, dî—ıı ayrıldığı zaman teessürden sarhoş gibi sendeliyordu, bir elini cebine sok- muştu ve parmaklarının arasında kadı- nın küçük beyaz mendilini sıkıp bükü- yordu. Şimdi artık onun sabah neden ağ- ladığını biliyordu. Muhakkak ök ün kendisini nasıl karşılıyacağını düşünerek endişeye, azaba düşmüş olacaktı, zeten gece de «Bu sefer muhakkak ben! öldü- rür» demiyor muydu? Demek ki başına gelecek felâketi evvelceden sezmiş bu- lunuyordu. Buna rağmen de derhal ona koşmaktan göri durmamıştı. Bir mücrim gibi başı önüne düşmüş, sokakta sersem sersem yürüyen Cevde- tin duyduğu viedan azabı müdhişti. Ak- şam bardaki manasız müdahalesi ile 0- nun ölümüne biraz da kendisi sebeb ol- müş sayılmaz miydı? Artaban... Yazan: Kadircan Kaflı yakalan- (35TT) Bu adamı canından bexdiren şey: GRİPİNİi tecrübe edinceyt kadat çekmeğe mahküm olduğu ağrı ve sızılardır. GRiPiN En şiddetli baş ve diş ağrılarını keser. GRiPiN Romatizma, sinir, adale, bel ağre larına karşı bilhassa müessirdir. GRiPiN Kırıklığı, nezleyi, soğuk algınlık - larından mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkat, taklidlerinden sa - kınımz ve Gripin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. İ ———7 47 ü w[c ten hiç ek ki mühüm bir şey . Her şey yolunda gidiyor, Düğün hediyesi olarak gelinle güv ev için Bayrakdaroğlu güzel bir yutak odası yolladı. Zannederim eski kar: na did'olan bu takım bronz bir karyola ve aynalı bir dolabla bir de dört masa- ! dan ibaret.. herhalde —Jale çiftliğe geldikten sonra bir tarafa atılmış. Sı- dıka ile Ali için fevkalâde bir şey. Fa- kat bakalım odaları bu eşyayı alabile- Bürhan Cahid yayaaa. — Tabii! Feridun gülümsedi: — Fena ticaret değil, Her gece bir İtane vuran zengin olabilir! Artık göğsümü gere gere övünebilir- dim: — Kolay ise bu gece de çıkalım azi- Zim.. canavar insanın üzerine tank gi- bi geliyor. Bir saniye geçiktin mi bi- çer, Bayrakdaroğlu kendini en salâhiyet- li bulduğu bahiste kimseye söz bırak- ıı'r'ık istemiyordu. Bir elini belindeki Karadağ tabancasının kıvrık namlusü- |İna koyarak müdahale etti: — Domuz avı bizim memleketteki avların en belâlısıdır. Kurd kaçar, ayı |Zararsızdır. Fakat domüz kurşunu ye- İti k olmayın beyim. Sağ olun! ikçe salar. Ateş gelen yere yüklenir. İCan alacak yerinden vuramadın mı geçmiş ola, Ve bu bahis akşama kadar sürdü. * Sular kararmağa başlayınca rakı sofram başına toplanmağa iki günde alıştık. Burada biraz daha kalacak 01-| ve sak Bayrakdaroğlu - hepimizi kendine cek mi? Elimde olsa Gökdereye hiç dönmiye- | eceğim.. düğün olup bitse, mlca[ırîer( çekilip gitse, ben de biraz başımı din-| lesem. | Öğle güneşine kalmamak için er- kence yola çıktığımız zaman içimde hep bu hisler vardı. Kalabalık, gürül , dedikodu sinirlerimi — bozmuştu. Hattâ sıhhatir ybettiğimi anlıyo-| rum, Burada kavuştuğum asude hayat ne <iyi gelmişti. Uykularım düzelmi iştiham açılmıştı. Kadın parmağı bura- ya da yetişti ve rahatımı, sükünetimi allak bullak etti. Ne ise artık çok bir şey kalmadı. Bu akşam düğün olacak bahane çıkarıp çiftlikte kalması ihti- mali de var ama Feridun tembihli.. herhalde bırakmaz, Bizi Çınar altında yalnız Jade ile |Suna karşıladılar. Ötekiler içerde son eksikleri tamamlamıya çalışıyorlarmış. (î.ı günün raporlarını karşılıklı anlat- Jalenin sik sık üzerimde duran gözlerinden bana söylenecek bir şey olduğunu anlıyordum. Elbise değişmek in daireme giderken arkamdan ses- lendi: — Ömrner beyefendi, Odanızı kilitle- miştim, Köyden gelip giden kadınlar var, Müsaade ederseniz anahtarı sak- ladığımı yerden çıkarayım. Adımlarımı yavaşlattım. Bana iç kapıda yetişti. — Acele etme, Mühira bir haber ve- receğim, 'Telâşla sordum: — Ne var? Beni merdivene doğru yürüttü: — Bu kız evlenmek istemiyor. — Ne münasebet?! — Onunla çok meşgul oldum. Hisle- Ş, | rini, düşüncesini söküp çıkardım. Ba- na öyle geliyor ki Sıdıka bu gece ger- değe girmiyecek! — Peki sebeb? — Dinle! Kimse farkında değil, Ben ğ arın, nihayet öbürgün misafirler de İstanbula dönecekler.. Nazlının hh-l onun zayif taraflarını yokladım. Bana bir çok şeyler söyledi. Kılıuuk ge- ——— —mazamazı — —a san zintilerinden, köydeki evine yapılan ziyaretlerden, — verilen hediyelerdeli bahsetti. — Eyyy — Sâı yerleşmiş. "— Ne gibi? — BSıdıka seni seviyor! Kaynar bir suya düşmüş gibi terler müye başlamıştım. Jale neler anlati yordu. Zajen hissettiğim bu tehlike- den geri çekilmekte geç mi kaimi$f tım? Bu ne felâketti yarabbi? Jalenin biz yokken bu sâf kızı söyler teceğinden şüphe etmiyordum, nelticenin böyle patlak vereceğini hif tahmin etmedim. Verdiği korkunç hâr ber uydurma olamazdı. Bunu ben de hissetmiştim, hissettiğim için o keslâr nelik gezintilerine nihayet vermiştini Vaziyet nazikti. Abdal abdal Jalenin yüzüne bakı < yordum. Artık ondan saklanacak bİf tarafım kalmamıştı. Hattâ — Jaledefi yardım bekliyebilirdim. — Peki, dedim. Ne olacak? O fikirlerini kabul ettirmeğe alır — mıştı. Kararını daha evvel verdiği anlaşılıyordu. Dedi ki: — Ben hislerimde aldanmam. Bu #” zım bu gece bir hâdise çıkaracağıt? zannediyorum. kafasında granit gibi bir fikif (Arkan var)