16 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

16 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda * İ Biz Antalyaya giderken babam Pembeyi de beraber götürmek istedi. O zaman annem: “ A, nasıl olur? Hazımın Niğdede bebek gibi nişanlısı var!,, dedi Bana bu ümidi de, bu tarassudlardan firsat buldukca yaptığım kaçamak te- karrüblerin güler yüzle karşılanma - Siydı Ne tuhaftır ki, ben, bu oyunun biti- fihnden sonra, alaca akşam karanlığında SPpartaya dönerken, gizli gizli ağlıyor- düm, Çünkü, habire Pembeyi düşünü- Yor, ve âdeta hakiki nişanlımdan, ni kâhlımdan, sevgilimden ayrılmış gibi İBtirab duyuyordum. sun hakkında, isminden başka hiç- tir şey bilmiyordum. Kimin kızıydı? Hangi mahallede, hangi sokakta, hangi :'ı'de oturuyor, hangi mektebe gidiyor- u? O akşam, Ayazmadan tâ İspartaya Varıncaya kadar, küçücük kafam, bey- h yere, bu suallerin cevablarını 'a tı, durdu! Tesadüfün hikmetine bakın: O sırada Bir tifo vak'ası, bizi, eski evimizi bırak- Tuya ve yeni bir eve taşınmıya mecbur ' Meğer, yeni taşındığımız bu ev, A- Yazmada evlenip boşandığım sevgilinin #vine bitişik değil mi imiş? Üstelik de, -ihtimal bizim evin sahib- le, Pembenin ailesi akraba oldukları - evlerimizin arkasındaki bahçeler Artasında bir de, kapı mevcuddu. Eve taşındığımız gün kapalı buldu- bu kapı, ertesi sabah açıldı ve a- hahtarı da esrarengiz bir şekilde orta- kaybolduğu için, bir boşboğaz ağzı Bibi daima açık kaldı!. Pembe beni, yıllarca gurbette kaldık- sonra geri dönmüş sevgilisini kar- yan vefakâr bir köy kızı gibi, has- le, sevgiyle kabul etti. Tabii ben de ona, ayni hislerle mu- âbele ettim. Kısa bir tahkikat bana etti ki, Pembe, İspartanın maruf Kcarlarından, Mehmed efendinin kı- Gdir, Ve kendinden küçük bir kız kar- *$i daha vardır. Kısa bir zaman içinde, Pembenin ba- hliüız babam, Pembenin anasile annem, #ikı fikı dost oldular!.. bı?' tabii Pembe ile biz de, eşlerinden d m:.n bile ayrılmıyan, İnseparable a- ki boylu Hind papağanları- Ta döndükt — ğ Benim çok güzel bir kuzum, Pembe- İN de kumaş parçalarından kaba taslak hmhmş bir ninisi vardı. Ben bu niniyi beğenmedim. Günler- F'_ Uğraştım, bütün kabiliyetimi harca- :;hı ve böylece özene bezene, Pembeye TMa saçlı, nefis bir bebek yaptım. , hî“ hediye, Pembeyi, az kalsın şevinç- delirtecekti. Boynuma sarılıp, ya- Timı öpmemek için kendini zor Üuğunu, o zamanki dar iz'anla bile Vramıştım. &. “ bebekle, benim kuzum, bahçeler- Ve daima beraber ne, kalın bir hal Üzerine uzan- 'o..,lt sadece, — yenli UYa başlamak için biraz kuvvet ilmek, yeniden yorulmak üzere bi- geçen günlerin | | vel sorduğu s: ee M raz yorgunluk gidermekti. İkimizin aramızda bir insan boyu mesafe vardı. Bembeyaz kuzucuğum da, ayak ucumuza diz çökmüş, burnile karıştırdığı çimenleri beğenmiyerek geviş getiriyordu. Yaprak aralarını dol- duran serçeler cıvıldıyorlar, çeşmenin yosunlu ince ağaç oluğundan şırıl şırıl su akıyor, sarı, beyaz kelebekler, arılar, yeşil Çayırı pembe çiçeklerile benekli- yen ballıbabalar etrafında uçuşuyorlar- dL Az sonra, yorgun bir sesle: — Bakınız, kuzu ne çabuk uyudu! diyen Pembenin uykuya imrendiği bel- liydi. Ben, Pembenin kucağında, onun uzun ve ipek kadar parlak, yumuşak saçlarına bürünerek ezeli ve ebedi uy- kusunu çeken cansız bebeği gösterdim, ve güldüm: — Baksanıza? Herkes uyuy Bebeği de seyretmek, Pembenin uyu- mak arzusunu büsbütün artırmıştı. Ni- tekim, âz sonra, o da kuzumu ve bebe- ğini taklid etti! Çok geçmeden, uyku, havayı duldu—] ran bir sekir gibi, bana da sirayet etti!.. Ben de kendimden geçtim!.. Hayat ne garibdir? Mahiyetini bil- mediğimiz hâdjseler, bizi sürükleyip, dilediği âkıbete götürür. Bilmiyerek doğar, bilmiyerek sever, bilmiyerek ö- lür ve nihayet böyle bilmiyerek uyur, bilmiyerek uyanırız. Ve buna rağmen her şeyi bildiğimizi sanır, iddia ederiz. Bu masum, temiz uykudan beni ku- zucuğumun yumuşak melemeleri yandırdı!.. Gözlerimi açtığım zaman, güneş, âdeta yolculuk için geç kalmış bir insan telâşile yüksek ağaçların zir- velerinde kalan son ışıklarını topluyor, kuşlar birer birer susuyordu. Arılar, kelebekler, çokltan yerlerine çekilmiş- lerdi. Gitltikce artan bu sessiz yal- nız, çeşmenin şırıltısı besteliyordu. Uyku esnasında, belki ihtiyarsız bir yuvarlanışla aramızdaki mesafeyi ta- mamen ortadan kaldırmış olan Pembe, küçük, güzel başını, benim sol koluma yerleştirmişti... O, kim bilir ne zaman- danberi bu vaziyette yattığı için, ko- lum acıyordu. Fakat bu acı bana, ma- vasını bilmediğim bir lezzet veriyordu. Kımıldanmaktan değil, nefes almaktan bile korkuyordum. Fakat, benim deva- mını istediğim bu hale, kuzunun say- gısızlığı nihayet verdi. Kuzu, Pembe- nin baş ucunda melemek saygısızlığını ve iz'ansızlığını gösterince, Pembenin parlak simasında, uykusu kadar tatlı bir uyanış alâmeti belirdi... Pembe, gözlerini açıp da koynumda yattığını görünce, gayriihtiyari: « dedi. Beni buraya kim itti? O zaman, yanımıza kimbilir ne za- man gelmiş olan bahçıvanın karısı, iki- mizi de yerlerimizden sıçratan bir kah- kaha kın yü: €e bakarken, Pembenin az & le gülerek cevab verdi: — Sevda kızım. Sevda!!. Az evvelki canlı ve güzel '.ı'ulrıyuî bozan bu müdahale, ve bu cevab, iki - de ürpertimişli. Sevda sözüne, ae ne de Pembe bir mâna verememiş- tik, Fakat, Pembenin beni bebeğinden (Devamı 13 üncü sayfada) rdu. Ve ikimiz de, şaşkın şaş- | Fakirce bir kıza çok şık bir bebek verdiler, çocuk üzüldü: — Ne yazık, dedi, bu bebeği yanıma alıp sokağa çıkamıyacağım; beni hiz- metci zannederler. ş © Kabahat Güzel kadınla, çirkin erkek arasında: Kadın — -İlk de- seni, bir gece kadar güzeldin. Erkek — Ya son za! a Kadın — Kaba- hat betim aeğil, sen ne buluşmayı teklif ettin? diye güpegündüz o Güç hesab « — Kaç yaşında- ;Ş)ı..' sınız bayan? Genç kadın. ce- vab verdi: — Annemden 20 W — yaş küçüğüm, siz hesablayınız. Genç erkek şaşırdı: — Bu çok güç bir hesab bayan. — Neye? — Ben hesablayıncıya kadar, anmeni- zin yaşı birkaç kere değişir de!.. Korkulu rüya Erkek traş oluyordu, karısı koşa koşa geldi: Şimdi bir rü- ya görerek uyan- dım. Sen bana gü- lmaşsın! zer bir pırlanta yi Erkek suratını astı: — Sen de hep bana korkulu rüyalar anlatırsın! © |Ölümden kuvvetli eski kocasına go kuldu: — Mahkeme ö lümden daha kuv- vetliymiş! Dedi. Erkek sordu: — Niçin? — İlk evlendiğimiz zamanlarda — sen, sölümden başka bir kuvvet bizi ayıra- maz, derdin de. © Akla gelen Düğün davetlileri gitmiş, yeni evliler yalnız kalmışlardı. Damaâ, gelinin yüzüne baktı: — İşte, dedi, ar- tık ölünceye ka- dar.. hep böyle ka: lacağız. Gelin memnun olmadı: — Böyle sevinçli bir günde hep fera şeyler aklınıza geliyor. — Saşam suyum yok. Beni bu ağacın saklanırken — görmeseyden bulamazdın! arkasına — Mayonu yeni aldın değil mi? — Hayır, üç sene evvelki mayom se- neden seneye kısaldığı için her sene- nin modasına uyuyor, T e İtfoâye neferi — (Arkadaşına) Ben çok yoruldum. Şurada biraz yatıp uyuyacağım! Yedek — Bir çift yedek ıskarpin, dünyanın öbür ucuna kadar gitseniz, gene peşinizi bırakmıyacağım da. o Kıskançlık — Küçük siyah köpeğinizi niçin yanı- nızda gezdirmiyor- sunuz. — Ben saçlarımı sacıya — boyattım. Onun tüyleri gene siyah kaldı, — Bundan ne çı- kar? — Bilmem galiba beni kıskanıyor, ne kadar zorlasam o zamandanberi benimle sokağa çıkmayı istemiyor. ne kadar güzel. — Evet bay, pat. ron bilhassa güzel kasadar arar, bu- Tur.. lokantada ye- mek yiyenler gözlerini ondan ayırama- dıkları için ikide bir: «Yemekten saç çıktı.> «Yemekten sinek çıktı.» Diye bar bar bağırmazlar. & Tebrik İki güzel karşılaştılar, — biri yandı: — Kocamdan ay rıldım. — Tebrik rim, Tebtik ederim diyen de bir. ha- ber verdi: — Kotcaya vardım, — Tebrik ederim. ötekine ede- e Fenalık Hizmetçi evi süpürüyordu, bayan onun gönlünü almak is- todi: — Kızım inşal- lah günün birinde senin de hizmetçi- lerin olur. Hizmetçi kızdı: — Bayan, günah değil mi, niye benim hep fenalığımı istiyorsunuz? D Tehdid Bir adam kapıyı çaldı: — Kimsiniz?

Bu sayıdan diğer sayfalar: