h A LA AA &h & G & OG aS D AA AAA GA L ' at Sayfa ? ( GARİB HABERLER — | L EDE İYATO Mecmualarımız neden böyle sönük ve cansız? | karaciğeri Yazan: Halid Fahri Ozansoy İlim ve edebiyat namına çıkarılan İtemuaları takib ediyor musunuz? İçle- her boydan ve her şekilden olan - Var, Maşallah kübik kapaklısından da klâsik, ağırbaşlı, içi de dışı gibi boyasız ve resimsiz mecmualara kadar ber Zevke ve her kültüre hitab cdenleri Blükçe çoğalıyor. Dün biri kapandı ise bugün muhakkak yeniden ikisi çıkmıştır. İeter ki bunlardan birini intihab edin Ve sayfalarını çevirin. vet, sayfalarını çevirin ve raztgele kaç yazısını okuyun. Okudunuz mu? halde âlâ.. Diğerlerini de okumuş sa- uz. Çünkü aşağı yukarı ayni mev- Makalelerden, ayni mevzuda hikâ- N“den. ayni ton, ayni ahenk ve ayni :Yll Mahsulü şiirlerden mürekkebdir - " Bu, hep, birbirine benzeyiş, birbirini —"'hlıı veya tamamlayış, en hararetli okuyucuya bile usanç vermezse hiç iZ ki dünyanın en sabırlı bir a- Gnıdır. Bu neden böyle? Fikirsizlikten İ? Hayır, sadece © değil. Bir kısım irrirlerimizin çok okudukları şüphe ez. Yalnız böyleleri de yazarken eşref saatini intihab etmiyorlar! Bu noktada durayım ve fikrimı izah Neyim: Ju_mıı yani hislerini ve fikirlerini bi Hiida dökmek, usul Ve erkâna tâbi .h.ğdir. Ayni zamanda bir ihtiyaçtır da... Yyemek, nefes almak gibi bir şey... .lh”“ gıkı sıkıya kapıyan bir adam na- İokmalarını yutamaz, burnu tıkalı bir | Mün da nasıl ağzını da kapadığı zaman | :— alamazsa, hayatı tedkik eden ada- o tü da, zihni ile tam bir surette ruhu üs- © eğilmeden hislerini ve fikirlerini 1 bir adeseye aksettirmesine imkân | dür, Zihnin hassasiyet üstüne bu eği- bir nevi kapaklanıştır: tıpkı bir is - kâğıdının ortadan bükülüp iki| Hftaki ayni resmin üstüstüne - gelişi bir hal... İşte böyle bir istiğrak da - —'”ldıdn ki tedkik ve müşahedeleri- bizim olur. Yazarken kendi- —.:ınnı En büyük gsan'at eserleri €en yüksek ilmi tahliller de ancak derin tefekkür ve tahassüs anla - Mahsulüdürler. c:ıhhl. mecmuacılıkla çok eskiden - A AU verişim olduğundan ve hâlâ da İşin içinde yuvarlandığımdan biliyo - * Bütün mecmualarımızı dolduran mühim bir kısmı son dakikada, küş *Purda, ya gürültülü bir kıraathane yahud her hangi bir mecmua in münakaşalı arkadaş mec- yazılmaktadır. Bunun içindi: ki Yyazıların çoğunda bir eksiklik, kalış ve daha iyisini, daha sağ- £ dd £ ’![ yazıların bazılarında ihtimal bir renk, bir üslüb da bulabiliriz. Yalnız büyük bir münekkidin Remy de Gourmont'un dediği gibi: Esassız şekil, fikirsiz üslüp, bu ne sefâlettir! Ancak fikirdir ki her nevi yazıya en büyük kıymeti verir. Bu da, bilhassa, u- zun düşüncenin ve o düşünceyi takib e- den rahat ve sükün içinde çalışmanın yaratacağı eserlerde görülür: ister doğ - rudan doğruya mühakeme yazısı, ister en retikli ve ahenkli san'at yazısı olsun! Bunların hepsinde hayatın, hâdiselerin en samimi münasebetleri, akisleri beli - rir. Her satırda veya her mısrada, da - marlardaki al kan gibi kızgın bir cevher dolaşır ve derhal hissedersiniz ki bu yazı, rastgele sıralanmmış bir takım sözler de- ğil, bilâkis her türlü realiteyi canlandı - rek ferdi, gerek maşeri formül- lerin üstüne çıkan bir insicamdır. Hissin malzemesini dimağın mimatisi perçinle- miş, tamamlamış, yükseltmiştir. Bu böy- le olunc da, adına aktüalite denen ve çok kere ilim ve san'at yazılarını yirmi dört saatlik gazete havadisleri mevzu ve Üslübundan farksız tutan yazıların artık bu mimaride yeri yoktur. Çünkü gazete aktüalitesi, nihayet, yol üstündeki kilo- metreleti işaret eden taşlar gibidir. İlim ve san'at yazılarındaki aktüalite ise yal- nız bir geçişte değil, her geçişte başka bir ışıkla parlıyacak birer âbldedir. Bugünkü |manaları yarın daha genişlemiş, bugün- kü görünüşleri yarın daha güzelleşmiş ve beliğleşmiştir. Amma haddi zatında gayet basit bir hâdise imişler ne ziyanı var! Bu noktada ferdin (romancı, hikâ - yeci veya şair) bir anlık geçici bir duy - gusu bile, üzerinde durulup işlendikten sonra, çok ince bir hususiyet — alabilir. Üslüp denen ve artistik Şahsiyelin en mümtaz vasfı olan cevher de başka türlü kendini isbat edemez. İşte haftabk, on beş günlük, hattâ aylık mecmualarımız- daki yazılarda en fazla bulduğumuz nok- san budur, bütün bu aceleye gelmiş ya- zıların bolluğudur. Meselâ birisi çıkıp da münekkid yok diye bir makale yazsa on beş muharrir birden bu mevzuun üzerine saldırıyoruz. Sebeb? Bu münakaşalardan sağlam bir netice ortaya çıkarmak için mi? Doğrusu ya, ben pek öyle sanmıyo - rum. Benim anladığım, bu, önce aktüali- teye uymak, sönra da, hazır — kotarılıp tepsiye konulmuş olan sahana karınca kararıhca biraz bir şeyler katmak, biraz tuz biber ekmek için bir bahanel İyi amma ötede, vazifesi bilhassa aktüalite yapmak olan gündelik gazetelerin ne gü- nahı Vâr? Zabıta vukuatından bir tekım tarihi vesaire tefrikalara kadar onların KA özletiş hali vardır. Maamafih bu (Devama 11 inci sayfada) Hazımsızlıkta n rolü - Yemek yendikten sonra barsaklarda i- Terliyen lokmaâ - muhtelif hazım cihazlarının — bozukluğu — takdirinde - bir takım tahavvülât ve tesirata tâbi o- lur, Meselâ iperkloridri denilen ve mide ekşiliği ve mide yanması ile müterafık olan bir nevi mide hastalığına müptelâ olanlarda inkibaz bir emri vakidir. Çün- kü ekşiliği mucib olan hamızı klorma fazlalığı barsaklarımızda bir nevi spazm, yani sıkışma husule getirir. Ayni zaman- da mide ile barsaklar arasındaki kapı da sıkışır ve böylece lokmai taamiye suyun- dan mahrum kalır. Susuz kalan bu gıda maddeleri barsaklarda çok ağır — ilerler ve nihayet gayet kuru sert bir büyük ab- dest haline inkılâb eder ve kabızlık ta artık bir emri vaki haline gelir. Fakat inkibazı mucib olan diğer en mühim se- beb de karaciğerin vazifede kifayetsiz- liğidir. Karaciğerin ifrazatının azlığı barsakların gışayi muhatisi üzerinde çok mühim akisler husule getirir. Mak'adın yukarı tarafında bulunan kalın barsak- ların son kısmının menşeini alan bir fili mün'akis barsakların taallükatını ve binnetice tefavvutun husulünü icab et- tirir. İşte bu füli mün'akis husulünde barsaklara akan ve karaciğerin en mü- him ifrazı olan safranın büyük dahli ve tesiri vardır. Bu ifrazat kâfi değilse filli mün'akit hâsıl olamaz ve gene kabızlık bir emri vaki haline gelir. Bu inkibaz hali ilk zamanlar basit bir şekilde devam ederse umumi bir rahat- sizlik tevlid etmez. Fakat mevaddı gai- tenin kalın barsağın bilhâssa son kısım- larında mütemadiyen durması em'anın aidarlarının gerilmesini mucib olur. Ya- ÂAmerikada yeni bulunan altın madenine hücum! Madeni keşfeden adam sarhoşlukla sırrını ağzından kaçırdı ve birçok kimseler yüzbinlerce "ira kazanırlarken o, beş para alamadı Nevyork (Mayıs) — Edmonton havalisin. de altın zerre ve da- marlarını ihtiva eden bir toprak bulun- muştur. Şimdi dün. yanın dört tarafın- dan kopup gelen al- tın arayıcıları tara- fından bu mıntakaya Şi doğru yeni bir akınım başladığı görülmek- tedir. Bu yeni akının hususiyeti 1900 den evvelki yıllarda ol- duğu gibi, kızak ile değil, fakat tayyare İle yapılmakta olma- sıdır. Zira altın saha« sı büyük gölden 1000 kilametre şimaldedir. Buraya gitmek için 50 gün lâzımdır. Hal- buki kışın şiddetin- den dolayı ancak ha. zirandan sonra yola çıkılabilir, ağustostş dönmüş —olmak ta şarttar, Buna muka- bil tayyare ile altın mıntakasının göbeği- ne iki günde gidilir. 'Tayyarenin — rolü sadece altın arayıcılarını nakletmekten ibaret değildir. toprağı kazmak için 1â- zım olan büyük makineler de ayni vası- ta ile taşınmaktadır. Bugünkü altın akınının 40 yıl evvel- kine nazaran ikinci bir hususiyeti de fın arayıcısının o vakit yaptığı gibi şah- san işe gireşememesidir. Zira tayyare, makine, amele büyük sermayeye milte- vakkıftır. Binacnaleyh altın arayıcısı altın damarını bulduğu dakika işletme- ye kalkışmıyarak keşfini tescil ettirir et- Ahlâk dersinden sonra mualliminin cüzdanını çalan talebe Paris, (Mayıs) — Abskon mektebinin hocası nisan aylığını bir posta havalesi şeklinde almış ve çocukların önünde cüz- danını açarak içine yerleştirmiş, bilâha- re de cüzdanı ihtiva eden ceketini sınıfa asmıştı. ni mevaddı gaitenin orada terakümü ku- Hın barsakların ehemmiyetli büyümesi- ne sebeb olur. İlkin o civarda mikrobla: rın tezayüdü neticesi enlan alâimi lür. Yavaş yavaş barsakları örten gışayi muhati de tabiatini değiştirir. Mukave- meti azalır, ötesi berisi zedelenir've bu- nun neticesi olarak mevaddı - gaitenin imtisası ve kana karışması alâmetleri başlar ve mevaddı gaitenin kana kârış- masından mütevelliğ müzmin zehirlen- me ârâzı baş gösterir. Barsaklardan da- bil olan bu mikroblar karaciğere kadar gelirler ve safra ifraz ederek barsaklar- daki mikrobları ve her türlü taaffunatı izale eden karaciğerin ifrazat üzerine de tesir ederek esasen gayri kâfi olan va- zifevi tegayyürü büsbütün azalır, adetâ durur gibi olur. İşte bu saydığımız se- bebler dolayısile hastadâ umumi teşev- vüşat başlar. Bulantı halleri, gayri tabif iştiha, dai- mf bir gizli ateş hali, dil bozuk ve nefes- te ağır bir koku duyulur ve hasta müte- madiyen zayıflar, Bu zehirlenme nihayet cümlei asabiyemiz üzerine de tesir ede- rek uykusuzluk, şiddetli yarım başağrısı (şakika), halsizlik, takatsizlik ve gayet muannit evcaı asabiye ve kadınlarda da aybaşı halinin bozuklukları görülür. Sağ safrai harkafiye ayakta daha ziyade ar- tan ve apandisiti hatıra getiren sancılar meydana gelir. İşte bütün saydığımız ârâz ve adetâ bir cercle vicicux şeklinde devam eden bu vaziyet nihayet dönüp dolaşıp kara- ciğerin ifrazatının azalması sebebine da- yanır, Karaciğer vücudün — fabrikasıdır. 11 yaşında bir çocuk dersi müteakip bahçeye çıkıldığı esnada kimseye görün- meden sınıfa girerek hocasının ceketin- den cüzdanını aşırmış ve evine giderek bir köşeye saklamıştır. Gazeteler küçük hırsızın bu hareketini tam <ahlâk» dersinden &onra yapmış ol- masına nazarı dikkati celbediyorlar. * Çindeki harb afyon istihlâkini arttırdı Londra (Mayıs) — Londra belediye- sinden yardım gören yoksullara muave- |net komitesi Şanghaya iltica eden bin - lerce Çin muhacirlerine yardım - etmiye karar vermiştir. Maamafih alınan haber- lere göre bu muhacirler arasında sefalet o derece ağır ve geniş bir şekilde hüküm sürmektedir ki hususf bir komitenin ya- pacağı yardımdan büyük bir netice bek- lemek abestir. Şimdiki halde Çin muha- ldrlul sefaletlerini unutmak için afyon - | dan meded ummakla meşgüldürler. Şang- hayın bir aylik afyon satışı 100,000 İn « giliz lirasını geçmiştir. Yaptığı pek mühim vazifeler arasında bilhassa safra ifrazile barsaklarımızdaki bütün mikrobları öldürür, em'anın hare- kâtını uyandırır ve binnetice kabızlığa müâni olur. Hazımsızlıklarda, inkibazlarda yelha-| sıl cihaz hazmi bozukluklarında karaci- | Amerikalı altın arayıcıları faaliyette tirmez şirketlere satmaktadır. Bunlardan Ryan kardeşler keşiflerini 400 bin liraya satmışlardır. Talihin garib bir cilvesi olarak Edmonton havalisinin altını ihtiva ettiğini ilk keşfeden Gus Nyman beş para kazanamamışlır. Bunun sebebi bir gece sarhoş olarak sırrını ağ- zından kaçırmış olmasıdır. Gus Nyman şimdi hayatının büyük fırsatını elinden uçurmuş olmaktan mü- tevellid yels ile delirmiş ve bir hastane- ye yatırılmıştır. Bu genç kız Amerikada casus diye tevkif edildi İngiliz tebaasından 24 yaşındaki Sylvia May Bradşo, Amerikada casuslukla it- ham olunarak tevkif edilmiştir. Genç kızın babası İngilterede, Brigh- tonda, tanınmış bir bisiklet tüccarıdır. Kızına atfedilen suçu tamamen gülüng bulmaktadır. Amerikada, tayyare meydanlarile a8 ğerin rolünü asla hatıtdan çıkarmamak / keri mevkilerin fotografını almış olmak- lâzımdır. İbrahim Zati Öget la itham edilen bu genç kızın duruşması gizli bir celsede yapılmıştır.