SON POSTA Münevverler Ve köy Yazan: Muhittin Birgen M ayıs ayının ortasındayız. Her se- ne bu mevsimde Türkiyenin köy- lüsü de, ihracatcısı da ve hattâ umumiyet itibarile her türlü iş ve ticaret adamları da, bir iki ay şonra toprağın göğsünden kopup ,gelecek olan türlü türlü mahsul- lerin, iç ve dış piyasalarda elde edebile- gekleri fiatların hesabları ve bundan do- ğan endişeleri ile meşgul olurlar. Herke- sin yüreği titrer ve herkes düa eder: İyi mahsul ve iyi fiat... Herkesin gözü mahsulde ve bilhassa Türkiyeye iktısadi kuvvet verecek olan ihracat mahsullerindedir. Türkiyenin bü- tün bir senelik hayatı, bütün teferrüat! bu mahsule bakar: İyi mahsul ve iyi fiat| demek, Türkiyede iyi bir iktısadi harcket demektir. Aksi takdirde her şey durur veyahud yavaş işler. Köylü için istihsal denilen şey ezeli bir kumardır: Tabiatin kaprislerile karşı kar- şıya oynanan bir kumar, Tabiat istersşe köylünün mahsulü iyi olur. İstemezse| hayır. Köylüyü tabiatin kaprislerine ve bazan da zulümlerine karşı müdafaa e- decek hiç bir şey yoktur: Ne sun'i gübre, ! Resimli Makale : H İşinizin efendisi olunuz. © ne zirai sigorla, ne kuraklığa karşı su, taş- kına karşı sed, bülâsa hiçbir şey. Bu «Hiç bir şey» in içine köylünün pliyasa karşı- sındaki himayesiz ve müdafaasız vaziye- tini de koyalım: Köylü piyasada ya ser- mayenin tahakkümü ile karşılaşır yahud gene sermayenin anarşik bir hale getir- diği bir piyasada, bata çıka, şaşkına dö - ner. O bakımdan da köylü mül himayesiz, hattâ itasız ve âlel Bir zamandanberi köylü için sade tabiat şartları değil, piyasa şartları da bir ku- mar oldu: Geçen sene yüz, bu sene yir- mi veyahud tersine... Bugünden yarına her şey değişiveriyor! SI7, Köylü bizi anlamaz; çünkü biz münev- verler onun dilinden anlamayız. Bizim en çok okumuşlarımız bile hayatı kitab sayfaları üzerinde görürüz. ve gömlek gibi değiştirdiğimiz fikirlerin — birinden diğerine kolayca atlarız. Fikirle tarla 2- yasında, bizim kafalarımızda, hiçbir mü- nasebet yoktur. Köylünün karşısma ge- Çip garib garib konferanslar veririz; ya- hud köyün hayatını oturduğumuz yer- den, masa başından idare ederiz. İçimiz- den ziraat mütehassısları çıkıp köylüyü makineye teşvik etmedi mi? Daha geçen sene, köyü kaldırmak için, yüzde yüz fer- diyetci olan Türk köylüsünü, yüzde yüz kolektivist olan kolhoz sistemlerine doğ- ru götürmek, isteyen teşkilât fikirlerile, ortaya atılmadık mı? Evet, biz münevverler, fikirlerimizi ve projelerimizi köyün hayatına âyar etme- ği düşünmeyiz. İsteriz ki, her yerde ol- duğu gibi bizde de muhafazakâr olan köy, kendi hayatını bizim fikirlerimize göre âyar etsin. Fakat, hangi fikre acaba? Ma- sa denilen cânsız nesnenin başıma geçen her ıslahatcının kafasında başka bir şekil alân fikre mi? Zavallı köylü! İşini benim fikrime mi âyar etsin, yoksa sizin fikrini- ze mi, ötekinin fikrine mi? Eğer biz fik- rimizi onun işine âyar etmesini öğrene- bilsek, eğer, hergün cebimizden başkâa bir fikir çıkaracak yerde, köyün içine girip onun hayatını ilmin gözlle iyi tedkik edip Onun işine uyan bir fikir yaratabilsek, belki köylüye faydamız dokunabilirdi. Halbuki biz böyle yapmıyoruz: Pikri kö- yün tarlasından değil, rastgele elimize geçen kitablardan çıkarıyoruz ve bunla- rın bazan fanteziye kaçtığını hiç farkede- miyerek, köylünün bunlara uymasını is- tüyoruz! | t * Fakat, bu köyü , canlandırmak lâzım. Bu sahada şimdiye kadar cumhuriyetin yapmış olduğu şeyler yok değildir; fakat, asırların ihmali içinde köy o kadar düş- kündür ki yapılan şey, yapılması elzem Ve zaruri olan şeylere nisbetle belki de hiçtir. Hepimizin hayatı köye bağlıdır; bütün memleket küyün sırtında yaşıyor; kurduğumuz ve kurmakta olduğumuz sa- nayi, ancak köyün yükseldiği nisbette yükselebilir. Şu halde, mutlaka köyü yükseltmek mecburiyetindeyiz. Ziraat Vekâleti demek, köy vekâleti demektir. Köyün hayatını ıslah edecek, onu kaldıracak, kadar getirmeği düşündüğümlüz en y Bek ihtisas, memlir - Ziraatci Ihtisası idi. Yani kitab ziraatcilerinin İhtisası. Hayır, Bir Yahudi Viyolonistinin Büyük muvaffakiyeti Kİ € j?:ş gASRRA Meşhuür Yahudi musikişinaslarından Yehudi Menuhem, son zamanlarda İn- giliz milyonerlerinden birinin kızile ni- şanlanmağa muvaffak olmuştur. Nişan hlar şimdi İsviçrede bulunmaktadır - lar. Bazı gazeteler bu hareketi viyola - nistin en büyük muvaffakiyeti olarak kaydetmektedirler. Semplon demiryolunun v 25 inci yıldönümü Bu hafta içinde İsviçrede Avrupa - nın en meşhur demiryolunun yirmi be- şinci yıldönümü — kutlulanacaktır. Bu demiryolu, Brenden başlayıp Semplon tüneline gelen yoldur. Bu yol İtalyayı İngiltere, Fransa ve Balkanlar ile rap- tetmesi dolayısile münakalât noktai na zarından büyük ehemmiyeti haizdir. köy bir iktisadi cüz'ütamdır; köy bir psl- kolofi cüz'ütamıdır; köy kendi tçinde tam bir hayat hücresi ve hayat teşkilâtı, kendi dışında da milli bir iktısat sisteminin tek bir hücresi veyahud bir teşkilât parça- sıdır. 'Türk milleti, Türk milleti olarak çalışmak Ve yaşamak için mutlaka köyle anlaşmıya mecburdur. Geçenlerde Faik Kurdoğlunun Ziraat Vekületine gelişini büyük bir memnuni- yetle kaydetmiştim. Köyü şimdiye kâdar anlamıya alıştığımızdan büsbütün başka türlü anlamak ve ona başka tarzda bir inkişaf kuvveti aşılayabilmek için en iyi vasıflar yeni Ziraat Vekilimizde mevcud- dur, Ben ondan çok şeyler bekliyorum. Tantanalı fikirler, köyü iki senede cenne- te çevirmek iddiasile hazırlanmış proje- Amerikada işci sendikaları her müessesede olduğu. gibi Ford fabrikalarında da ameleyi merkez teşkilâtına bağlamak istediler. Ameleye en iyi muameleyi Ford yapıyordu, en faz- la ücreti Ford veriyordu. Bu teşebbüs karşısında kalınca bir- den isyan ederek fabrikalarını derhal kapıyarak yüz 'bin ameleyi açıkta bırakmakla tehdidde bulundu. güÜ eee eee eee n eümen Hergün bir fıkra î Mağazanın sahibidir Bir adam bir mağazaya girmiş. Na- polyonun heykelini görmüş, Tezgülh» tara sormuş: — Bunun değeri nedir? Tezgühtar: — Üç lira! Demiş, Napolyonun heykelinin ya- munda bir başka heykel varmış. Onu da sormuş: — Ya bunun değeri? — Yüz bin liro. Ve ilâve etmiş: L — Mağazanın sahibidir. ee dKüRüeyünlerğRenk, Viyanada Yahudi Aleyhdarlığı Avusturyada Yahüdiler aleyhine it- tihaz edilen tedbirlere şidde'le devam edilmektedir. Ariler ile Yahudilerin ev lenmeleri kat'i surette Tmenedilmiştir. Gazete, mecmua ve bütün matbu şey - leri tevzi eden ve satanlar arasında kat' iyen Yahudi bulunmuıyacaklır. Mayıs | den itibaren Yahudilerin umumi ha- mamlara kabul olunmaları da mene - dilmiştir. Viyana Yahudilerinin reisli- ğine gönderilen tebliğde, şehirde ya - şayan Yahudilerin 1942 senesinde bu- günkü mikdarından 100 bin daha aşa- ği bulunması bildirilmiştir. f İ : İ İ ; ; İ İ İ | ; ; : İ İ H İ ğ ; | waziyetine göre, onun hayatiyetini artıra- cak, bünyesini takviye edecek irili ufak- h bir sürü tedbirlerle,.. Köyün derdi bir değildir ki ilâcı bir türlü olsun! Köyün derdi yalrız bir bakımdan tek- dir: Anlaşılmak. Eğer yeni Ziraat — Vekilimiz, bir taraftan muvakkat tedbirlerle köye kü- çük yardımlar yapar diğer taraftan da Ziraat Vekâleti makinesini köyün ne ol- duğunu anlamış bir makine haline geti- rebilirse kendisine pek çok teşekkür et- meliyiz. Tekrar edeyim: Türkiyede köy, mü- nevver-tarafından canlaşılmış» bir mev- zu değildir. Anlamadığımız bir mevzu ü- zerinde ne hakla hâkim rol oynamak is- teriz? Dünyanın en büyük müessesesini tek başına idare eden Fordun kanaatine göre bir müessesenin yürüyebilmesi için yekdiğerine bağlı iki şartın vücudü lâzımdır. Birincisi ame- lesine iyi muamele etmesi, ikincisi de kararlarında müstakil ve tesirden uzak kalmasıdır. En nihayet te bir adamın kazan- Ölümden Kurtarılan Kızcağız Resmini gördüğünüz kızın kalbi ki - reçlenmiştir. Ve kalbinin kazılması gi- bi gayet güç bir cerrahi ameliyat ne - ticesinde hayatı kurtarılmıştır. Aylar - ca, oksijen odası içinde yatarak ölüm- le pençeleşen genç kız, artık tamamile iyileşmiştir. İki tane karışık karabet meselesi Avrupada çok meşhur bir tekerle - me vardır: «Git kizmın kizina — söyle, kızının kızı onu bekliyor.» * Bu tekerlemede belki biraz müba - lâga vardır. Fakat dünyada karışık ka- rabetler az değildir. Bunlardan ikisini bildiriyoruz: Amerikada Utah'da Dam namında- ki bir allenin beş erkek kardeşi sırasi- le ayni kadınla evlenirler. Bu izdivâc- lardan Üç çocuk dünyaya gelir. Bun - Jarın karabeti cidden müşkül bir me - sele teşkil eder. Çünkü bu beş kar - deş, bunların bahaları olduğu — kadar amcalarıdır da.. İkinel karabet meselesi de şudur: Bir adam torununun karısının kız kardeşile evlenmiş. Torun, bu vaziyet karşısında büyük babasının hem eniştesi, hem torunu o- luyor. Büyük babasının eniştesi oldu - ğuna nazaran, kendi amcasının amcası oluyor. Bu takdirde de büyük — annesi yengesi oluyor. Bu iş o kadar karışık bir hale gir - miş ki nihayet aile efradının hepsi bi- ler değil, köyün milli bünyedeki organik Mühittin. Birgen — |rer gehm dağılmağa mecbur kalmışlar. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Efğanistan Türk zeytininin ne olduğunu bilmiyordu, nü- munelik istedi, 280 kila yolladık, beğendi, gelen haberlerden anlıyoruz ki zeytinlerimiz için orada ye mak mümkün alacaktır. Fakat Efganistana doğrudan doğru- yü hiçbir nakil vasıtası ile bağlı değiliz. Malımızı vapurla Hindistana yollamak, oradan tren ile sonra da kamyona emanet etmek lâzım, Bu uzun yol kaça malolur Ve zeytin orada kaça satılır? Bir mecliste konuşu- lurken hazır bulunanlardan biri bu yeni mahrecin fayda ver- İSTER İNAN, Amerikada g e— Brerily: dikleri maddele: bir mahreç bul. hududa götürmek, İSTER mesi ihtimalinden şü miş bir arkadaş vardı, o da şunu söyledi: Arjantinin hariçten getirterek altınla öde- başında zeytinyağı vardır. Zeytinyağının beğenilen cinsi de Türk malıdır. Fakat hiçbir Türk ihracat- çısı Cenubi Amerikaya şimdiye kadar zeytinyağı satmamış- tır, Türk malı ecnebi firması altında gider. Bu ecnebi ihra- catcılarını bulmalı. eğ: tana ucuza mel etmi İNANMA! übhe etti, İçimizde sgon senelerini Cenubi söylerlerse Türk zeytinini Kfganis- yolunu onlardan sormalı.» Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin | Bugün Konamadı Ve kerereABe ee ve n KeneAencE SA ARECELELENENE Yr KA d LARA” Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Nazırı yarın sabah geliyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) giftliğini ziyaret edecektir. Ayın 31 inti günü akşamına kadar memleketlmizde Kkalacak olan muhterem misafirimiz, 9* yın yirminci günü Kırıkkaleye gidere$ fabrikaları gezecek ve ayni gün akşami Eskişehire hareket edecektir. Burada tay” yare karargâhını vo tayyare mektebini Zziyaret ettikten sonra husustf trenle ize malre gidecektir. Ayın 23 üncü günü İzmir re varacak olan gencral Mariç Basmah&* ne istasyonunda merasimle kaı—ş:lınal:î'ı k ve ayin 21 üncü günü tayyare topların!ll endaht tecrübelerinde bulunacak ve müs* tahkem mevkü ziyaret edecektir. Muhterem misafirimiz ayın 25 inci gü — 'nü trenle Bandırmaya gidecek, oradâk da bir torpido ile Mudanyaya göçerek O” tomobil ile Bursaya gidecektir, Bursadili sonra Gemlik ziyaret edilecek ve ayif 271 nci günü bir torpido ile İstanbula 88” linecektir. Tonpido Denizyolları idarest * İönünde demirliyecek, muhterem misafif” lerimiz merasimle istikbal edileceklerdif. Misafirler müteakiben Perapalas otelinde kendilerine tahsis edilen dairelerine YEf” leşpoeklerdir. Muhterem misafirlerimiZ ayın 28 inci günü donanma komutanıllı harb akademisini, deniz harb okulunü ziyaret cdecek ve akşam şehir namına $€” zefine mükellef bir ziyafet verilecektii General Mariç ayın 29 unda Kasımpaşâ” da tersaneyi ziyaret edecek, komulsf tarafından Büyükderede şerefine bir yalet verilecek ve gece sant 23 de husü” — trenle Edirneye hareket edecektir. Muhterem misafirimiz ayın 81 inci SÜY nü Edirneden Belgrada hareket edecel * tir. Başvekil iç ve dış işler Hakkında Mecliste Beyanatta bulunacak (Baş tarafı 1 inci sayfada) — dar Meclisten çıkmış olacaktır. Büdef müzakeresinin sen günü — Başvekit” Mecliste dış ve iç işler hakkında A nat yapması ve Meclisten itimad is*€ mesi ihtimalj kuvvetlidir. Atatürk dün klübde vekillerl? görüştüler (Baş tarafı 1 inci sayfada) — , mnan Vekillerle görüşerek saat 2130 köşklerine dönmüşlerdir. & Atatürk, klübden çıktıktan sonra © e varda ve yol güzergâhında toplanmi$ " lan gençler tarafından şiddetle mıştır. vi İspanyada harb Yeniden şiddetlendi — (Baştarafı 1 ânci sayfada) —— A garkisinde Krobalan civarına intikal miş bulunuyor. Düşman kuvayi ısİİ!J ni buraya toplamaktadır. - Frankocular burada da hüküme! mağlüb ettikten sonra harekâtı t cebhede deniz istikametinde tireceklerdir. TAKVİM |