Birinci sahne. . Romeo (Çıplak olarak elindeki panta- Tonları muayene eder) — Hay Allah be- lüsmı versin!, Ne aksi iş. nasıl da farkı- Ha varmadan pantalonlarımı yakmışım?. Hem de en fena ve en görünür bir yer- den, çok fena.. hemen bunu yamatmak lâzım. Çünkü bugün Jüliyetle randevum var, Hemen terziye koşmalı!. * İkinci sahne. (Moskovada, Leontiyev sokağında 7 numaralı «<Elbise tamir atöl- yesi» nde, Atölyenin kapısı önünde sıra bekliyen büyük bir insan kalabalığı var. Romeo, sıra bekliyenlerin ne arkasında- dır. Uzun ve can sikıcı bir bekleme.) Romeo — Bu pantalonlara belli olmi- yacak bir yama yapabilir misiniz?. Siparişleri kabul eden kız — Tabit ya- parız. Romrmeo — İnşallah hemen şimdi yapar- siniz?, Ben şuracıkta beklerim. nah falan şık bir yer. Herhâlde orada Kız — Manlesef, şimdi yapamayız!. pantalonunuzu yamarlar.. Pantalonlarınızı bırakınız ve bir buçuk * ıyR sonra ı(gln;:k ö ğ içk Dördüncü sahne, (Gorki caddesindeki omeo (Bü, ümidsizlik - İtamir atöl: l e) — Ne?. Ne diyorsunuz?. Benim bu- de). BERE L aa mab D Bün Jüliyetle randevum var, R;ımm (Tezgâhtar kıza atılarak) — | Kiz — Bu bizi alâkadar etmez! Beni kurtarın!. Allah aşkına beni kurta- Romco — Fakat insaf ediniz!. Çıplak | yinı plarak, yalnız iç donile Jüliyetin yanına y Dasil gidebilirim? Kız — Ne istiyorsunuz efendim?. — Rca ederim, diğer sıra bekliyen- Romeo — Pantalonlarımı yaktım. A- nâni olmayınız!. (Fakat acıyarak) | S1t yamatmak istiyorum. Bugün rande- h Gorofovski caddesindeki 17 nu-| YUM var. Hiç olmazsa siz beni anlayınız!. giderseniz orada —daha | Harikulâde bir kızla randevum var. Kız — Doğrusu halinize pek acıdım, fa- Kız le Tü; Ta atölyeye gabuk yaparlar.. . (Romco koşa koşa çıkar). kat ne yapayım ki elimden hiçbir şey gel- * miyor. Atölyemiz böyle büyük ya- Üçüncü sahne. ( «Moskova dikiş trös- KeükEiş — OECŞMUKİ ” Nai — Cü Yü ne aid, Gorofovski caddesindeki 17 | Meniz falan kopuk olsaydı, eh o zaman numaralı tamir atölyesi. Büyük bir kapı, | 9 başka türlü olurdu. Kopuk düğmenizi | kapıda bir kapıcı). iki - üç gün içinde dikiverirdik.. halbuki | Romeo — Babacığım, şu gördüğün pan- | YAMA-.. Büyük bir Iş!. talonları yamatmak istiyordum. Romeo (Diz çöker) — Beni ; Kapıcı — Bas bakalım, senin gibi bir | Meyiniz!. Bürü pantalonu delik insan var. Kız — Bir defa da Yomskaya cadde- : Romeo — Fakat babacığım, böyle ar- sindeki atölyeye baş vurunuz! Orası ye-| kazı yanık pantalonlarla gezilmez ki... |nidir. Belki yapar. | Kapıcı (Lâkayd) — Herkesin pantalo- | Romeo — Doğru mu?, Bilseni nunun arkası yanık. Ne tuhaf; bize ge-| kadar minnettarım. Mersi. Teşekkür ede- Tenlerin hepsinin de pantalonlarının ar-|rim. Allaha ısmarladık. kası yamk. ğ ; * Romeo — Herhalde bir zamanlar siz| Beşinci sahne (Yomskayadaki atölye- e gençtiniz!, Siz de sevdiniz!. Benim bu- | de). gün randevum var. Görü im kız ha-| Romeo — Delik, 'panlalonlarda, yamı- rikulâde güzel. İsmi Jüliyet. İnsaf edi-| yabilir misiniz? hiz, bu kıyafetle anun yanına nasıl gide-| Kız — Elbette yamarız. bi t Romeo — Ne diyorsunuz?. Aman ya- Kapıcı (İstihfafkâr) — Herkesin ran-|rabbi. ne saadet!. Nerede soyunayım?. devusu var, Sanki seninki başka mı?.| Kzı — Nah şuracıkta.. odada, Haydi bakalım.. kapıdaki ilânı görmüyor| Rameo — Ben iki dakikada soyunurum. musun?. «İşlerin çokluğundan dolayı| Kız (Elini perdenin arkasına uzı şimdilik yeni siparişler kabul olunmaz!» | rak) — Ver bakalım! | Romeo — Öyle ise ben mahvoldum. Romeo — Buyurunuz! (Yarı karanlık | ncı — Maamafih dür, Görki cadde-| odada mes'ud ve bahtiyar, gülümsiyerek e büyük bir tamir atölyesi var. Ay-| bekler). mahvet- ize ne —— Son Posla'nın edebi romanı: 53 Ah, Şu Hayat! Yazan: Nezihe Muhittin Siret sendeleye sendeleye duvarlara | Siret gene anlamamıştı. Hademe bu tulunarak, iğri ve çarpuk sokaklarda |boş bakışlı gözlerden korkmağa başla- düşe kalka insiyaki adımlarla gazete|dı. Korkunun verdiği cür'etle daha sa- idarehanesine geldiği zanran odac:, het |rih bir sesle: zamuan güler yüzle karşıladığı bu neş'e-| — Kahve mi, çay mı?, ü 1, parlak genç adamı, ışığiı sönmüş | Siret beyazlaşmış titrek dudakları - bir mum tortusu halinde görünce şa - İnın arasından: şaladı. Sokakta bir yük arabasının al-| — Kahve, çay -diye mırıldandı tında mı kalmıştı?.. Başına bir yıldı -| — Hangisi? yım mi düşmüştür?. Neydi bu hal?. Her| — Çay, kahve. — ı I İnı bekliyor ve düşünüyordu. Gözleri ROMEO - JÜLİYET Yahud “ Delik pantalonların tamiri ,, Rusçadan çeviren: H. Alaz (Jülyet, sevgilisinin delik pantalonlarına yamamakla meşguldür) Kız (Yarım saat sonra) — Buyurunuz! Romeo — Nasıl? Demek oldu?. Kız — Hayır olmadı. Ütü yokmuş!. Romtco (Bağırarak) — Ne ütüsü?. Kız — Basbayağı ütü. Mücssesemiz he- nüz pek yenidir. Daha ütü alamadık. Terzi ütüsürz yama yapamıyacağını söy- lüyor. Bir iki hafta sonra uğrayınız, o za- man belki yaparız, Romeo (Delikli pantalonları giye- rek) — Bitti, artık her şey bitti. Ben mah- voldum. Altıncı sahne. (Romeo ve Jüliyet). Jüliyet — Sevgilim, ellerini neye hep arkanda tutuyorsun?, Beni neye kucak- lamıyorsun?. Romeo (Canı sıkılmış bir halde) — Ku- eaklıyamam. Jüliyet — Nasıl?, Demek sen beni sev- miyorsun?, Romeo — Sana tapınıyorum. Jüliyet — Şu halde kucakla beni! Romeco — İşte bunu yapamam, Jüliyet — Sevgilim sana ne oldu?, Nen var? Rorneo (Hıçkırır) — Başıma bir felâ- ket geldi. Pantalonlarımı yaktım. Panta- lTonlarımın arkası delik., hiçbir yende dik- tiremedim. Hiçbir atölye bunu yapmadı. Ne yapacağımı bilmiyorum. Jüliyet — Vah benim zavallı sevgilim.. sen hiç üzülme.. bana ver de ben diktiri- vereyim, (Romeo bu beklenmedik saadetten do- |& na kalır.) Romco, önünü bir gazete ile örtmüş ol- duğu halde, pantalanlarının yamı nüne muazzam binalarile, binbir r mile «Moskova dikiş kooperatifi» geldi. Yüzünü buruşturarak: — Ne manasız, ne Yıllardanberi bir muhayyel melek x dar temiz tanıdığı, bütün asil gençli nin yüksek hoy larile bağlandığı Celile!, Ruhuna erişilmez bir mefküre aşkı aşılayan o mukaddes alevi. Daha bir saat önce temiz ve masum bir ço - cuk gibi kollarının arasında hıçkıran güzel ve melek nişanlı?!. Daha kol- larının onu saran ateşi soğumadan, bu- ram buram bayağı bir lâvanta kokan koyu pembe renkli âdi bir «namesye onu değişlirmişti!. — Fahişel! 'Tam bu sırada elinde küçük bir tepsi ile içeri giren odacı bu kötü kelimenin hızile sarsılarak getirdiği kahvenin ya- rısını tabağa döktü. Siret kan çanağına dönen gözlerini kendisine yaklaşan odacıya dikmişti. iki parmağının arasında tuttuğu kalın Zzaman temiz, çevik, dirik gencin toz| — Hem çay, hem kahve mi?. toprak içindeki kıyafetini neye yoraca-| —.. Evet, yahud hayır.. bir kahve, Banı bilmiyen bademe içinden: — Ha şöyle... — Belki sarhöştür -dedi- efkârlandı, | — Odacı çıktı.. çocuk.. kafayı çekmiş, çekmiş ama pir| Siret iki parmağının arasındaki ka- sigara tamamile tükenmiş, sarı bir du- man tüttürerek derisini yakıyyordu. Hademe dayanamadı: | Tüzumsuz bir mües-İ İstanbul Belediyesi İlânları Valide hanı enkazı Hepsine 5000 lira bedel tahmin edilen Eminönü Ahiçelebi mahallesinin Eminö- nü maydanında iki kattan ibaret altında dükkân ve üstünde odaları havi kârgir Valide Hanı enkazı satılmak üzere kapalı zarfla artırmaya konulmuştur. Arttır- ma 28/4/938 Perşembe günü saat 15 de Dalmi Encümende yapılacaktır. Şartna- mesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 375 liralık ilk teminat mak- buz veya mektubile beraber teklif mektublarını havi kapalı zarflarını yukarıda yazılı günde saat 14 de kadar Daimi Encümene vermelidirler. Bu saatteü sonra verilecek zarflar kabul olunmaz. (B.) (2030) Biga Şarbaylığından : Belediyenin elektrik santralının 1/6/938 tdrihinden 31/5/939 güniüne kadar bir senelik ihtiyacı 35000 k_ilo Mazot 2450 lira ve 1000 kilo makine yağı 160 lira fiatı muhammenesiyle kapalı zarf usuliyle eksiltmeye. Kasabanın temizlik işi 1/6/938 den 31 /5/939 gününe kadar bir sene olmak üze- Te 2000 lira. Belediyece acezeye verilegelmekte olan ekmek işi keza 1/6/938 tarihinden 81/5/939 gününe kadar 1400 lira. Alman Gündner fabrikasına aid 15 şer beygir kuvvetindeki dizel — motörleri için bir kısım malzeme ihtiyacı 500 lira fiatı muhammeneleriyle açık eksiltme- ye çıkarılmışlardır. » İhale müddetleri 20/4/938 den itibaren 11/5/938 Çarşamba akşamı saat 15 ine kadar 21 gündür. Mazot ve makine yağı evsafiyle dizel motör ihtiyacı malzemesi ve her bi - rerlerine aid şartnâmeleri almak ve gör mek istiyenlerin bedelsiz olarak müd « deti dahilinde Belediye Riyasetine müra caat eylemeleri. e 7,5 teminat ve teklif mektublarının belediye reisliğine göndermiş olmaları ve ihalelerinin daimi Encümen tarafından 11/5/938 Çarşamba saat 15 de yapı- Tacağı ilân olunur. — <2374> S İnhisarlar U. Müdürlüğünden: I — Taksim Bakımevinde mevcud muhtelif eb'adda döşeme, karbon, kerevet, merdiven tahtaları pazarlıkla satılccaktır. II — Pazarlık, 29/VI/1938 tarihine Tastlıyan Cuma günü saat 14 de Kabataşta Levazım ve Mübayaat Şubesi Satış Komisyonunda yapılacaktır. IlI — Satılacak malları, hergün Taksim Bakımevinde görülebilir. IV — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte ©6 15 teminat para- larile birlikte yukarıda adı geçen komisyona müracaatları ilân olunur. — <2168> Erenköy Kız Lisesi Satınalma Komisyonundan : 28/4/938 Perşembe günü saat 15 de İstanbul Költür Direktörlüğü binası için- de toplanan okul eksilime kamisyonundan 1172 lira 51 kuruş keşif bedelli okul mutlak tamiratı pazarlık suretiyle ihalesi yapılacaklır. Mükavele, eksiltme Ba- yındırlık işleri genel hususi ve fenni şartnameleri proje keşif ve hülâsasiyle bu« na aid diğer evrak okuldan görülüp öğrenilir, İlk teminat 176 liradır. İsteklilerin en az bin liralık bu işe benzer iş yaptığına dalir idarelerinden al- mış olduğu vesikalara istinaden İstanbul Bayındırlık Direktörlüğünden — alınmış ehliyet ve 938 yılı Ticaret Odası vesikalariyle komisyona gelmeleri. «2260» ——— ER — — diye söylendi. Jüliyet, sevgilisinin delik pantalonları- nt yamâmakla meşgüldür. Ne gşairane Makara satıcılarının NAZARI DiKKATiNE İstanbul ve taşrada Rus makarası sâ- — tanlar İstanbulda — Asşmaaltında 12 nu- marada Rus Makarası Umum Satış De* posuna müracaatları menfaatleri iktizü” sıdır. Fiyatları öğrenilmesi ehemmiyetle — rica olunur. — (1059) manzara! YARINKİ NÜSHAMIZDA: Eski çapkın... Yazan: Kadırcan Kaflı feadelesi., büyük ruhunu, asil heyecanı- ni iki üç gündür zincirleyen eller kırıl- dı! Genç adam coşkun bir heyecan dolu kalbini şişiren bütün elemleri, bütün saadetleri taşıriyor, meslek arkadaşının feci vaziyetine dikkat etmeden, ona iki günlük müracaatlerini, çırpınışlarını, nihayet doktor Macidin candan yardım- larını sayıp döküyor ve arada bir: — Yaz!.. - diyordu - zarar yok! Gaze- temizi kapıyabilirler. kalemlerimizi kırabilirler, fakat ruhumuzun büyük heyecanını asla susturamazlar.. öyle de- ğil mi benim aziz arkadaşım, Siretci- ğim?... Niçin susuyorsun?... Siret dudaklarını kımıldattı. Fakat sesi dişlerinin arasında kısılp kaldı. Nafile, nafile.. Siret şimdi yalnız bir posaydı. Ruhu, benliği sönmüş bir po- sa., demek bütün büyük mefküresinin ışığı hep onun aşkından — geliyormuş?. Meğerse yalnız başına bir Siret yok- — Beyim, sigara parmaklarını kavu- ruyor!. - diye onu kendine getlirdi. Siret silkinerek sigarayı fırlattı. Tam muş?.. Arkadaşı hayretle yaklaşarak onu şefkafle kdilarından tuttu, gözlerinin| Fakat genç adam yılmadı: gibi gülüyorsun!... Ne oldun, hasta mis sın?! Sireti bir ağabey gibi kollarının ara> sına alıp göğsüne bastırmıştı., fakat gürültüsüzce birdenbire beliren üç 87 damı odanın - içinde görünce büsbütün kavrıyarak haykırdı: — Kimsiniz?. Ne cür'etle haber ver* meden odaya giriyorsunuz?! Gelenler ona cevab vermeden kolla” riniın arasındaki arkadaşını M Y L T Ö üi l ll — Siz mecnun musunuz?'Tımarhane — den mi kaçtınız? Burada işihiz ne? — — İçlerinden bir tanesi verdi: —— — Eğer işimize m% devan — ederseniz sizi de kelepçeli mecbur — kalırız! Ç Çekmiş... Bu düşünce ile biraz teselli bulan sa- dik odacı marıldandı: — Beyim bir kahve mi, yoksa bir çay mı emredersin? Siret boş gözlerle baktı. Hademe tek- Tarladı: — Çay mı, yoksa kahve mi? Bir li- monlu sade kahve meretin zehirini alır. hın sigarayı tutan eli şakağında, boş gözlerini önündeki masaya dikmiş dü- şünüyor, düşünüyordu.. fakat gözleri gibi boş kalan kafa tası zonkluyor ve titrek bembeyaz dudaklarının arasın - dan belli belirsiz mırıldanıyordu: — Niçin bana böyle yaptın Celile? — Niçin böyle yaptın? Evet niçin böyle yapmıştı Celile? |haykırdı © esnada merdivenleri koşarak çıkan gürültülü ayak sesleri işitildi. İki üç saniye sonra fesi elinde, yüzü heyecan- la dalgalanmış olan Siretin gazete ar- kadaşı içeri girdi. Genç adam nefes ne- fese: — Sirett Siretl Al kalemi eline! -diye » işte hürriyeti. İşte yurd mü- içine korku ve dehşetle baktı: — Karanlık maksadınızı —Siret ne oldu sana kardeşim? Nasıl | yiniz - diye haykırdı - bir felâket senin gibi kudretli bir insa-|lemek için bir sebeb lâzım. Çabuk ni böyle birdenbire ezdi?! leyin! Kimin tarafından Siret, son bir gayretle hayatında ilk yalanı söyledi: — Felâket değil, sevinç! — Sevinç mif.. Hayır Siretl., Ağlar