SON POSTA İngiltere -—İ;l;a Anlaşması Yazan: Muhittin Birgen ı talya ile İngiltere arasında anlaşma fşi artık bir emri vakidir. Ara yerden Eden çekilir çekilmez anlaşma bir kaç haftalık konuşma mevzularını teşkil ede- cek kadar basit bir mescle oldu. Fakat, dünyayı çok defa halecandan halecana sevketmiş olan bu ihtilâfın bü- tün mes'uliyetini de eski İngiliz hariciye nazırının sırtına yüklemiyelim; onun bu işteki şahsi tesiri, ancak, son dakikada es- ki siyaseli muhafazadaki ısrarından ileri geldi; yoksa, bu siyasette, bütün konser- yatörler, son safhaya kadar memnun idi- ler. Şu halde aradan çekilen, Edenin şah- sı değil, belki de konservatörlerin dünya işlerinin son safhasına kadar tutmüş ol- dukları siyasetti. Bu siyasetin bütün ruhu, İtalyanın Ha- beşistan ilhakını İngilterenin tanıması e- sasında toplanıyordu. Muhtelif sebebler- den dolayı, bu meselede/İngiltere İlalya- nn karşısına mühalif olarak çıktı ve bunda ısrar etti. Fakat, Almanya kuvvet- lenip Romayı kendi dostluk dairesine a - hnca, Japonya, öte taraftan ayni dostluk mihverile birleşip büyük Çin hareketi - ne girince, İngilterenin tecrübeli muha- fazakâr muhiti, bu meselede daha ziyade ısrarın İngiltereyi şimdilik girmek iste- mediği bir harbe sürükliyeceğini görmek- te gecikmedi ve nihayet Habeş emri va- küni tanımıya karar verdi. Bu kararın tabil neticesi de İtalya ile kolayca anlaşmak oldu. * Yapılan anlaşmanın esası, Habeşistan ilhakının İngiltere tarafından kabul edil- mesine mukabil, İtalyanın da Akdeniz, Yakınşark ve Kızıldeniz mıntakaların - da, İngiliz siyasetine ve İngiliz menfaat- lerine karşı her hangi bir tecavüz emeli beslemediğini ifade ve teyitlen ibarettir. Anlaşma protokollarının bütün madde -| Teri ve bu maddeler içinde diplamalik! förmüllerle ifade edilen bütün noktalar, işin süs tarafını teşkil ediyor. Şu halde, bugünkü şekil ile anlaşmanın, yeni hiç bir tarafı yoktur, İngiltere, bü - yük bir emri vakii kabul ediyor; bundan sonra her iki taraf ta yalnız bir muayyen bir dünya sahası üzerinde birbirlerinin menfaatlerine karşı hiç bir menfi hare- kette bulunmamayı kararlaştırıyorlar. Bu, IMmuayyen bir statükonun muayyen çart- lar içinde muhafazası gayesini güden bir anlaşmadır. Gayesi, iki memleket ara - sında birbirlerine karşı, şu veya bu nok- tada her hangi bir siyasi veya askeri taarruz vuku bulabileceği hakkındaki en- dişeleri izale etmek ve karşılıklı süphe ve lereddüdlere nihayet vermektir. Bundan dolayıdır ki anlaşma kolay oldu. Müza- kere mevzuunun böyle mahdud bir ruh içinde kalması, sırf ahlaşmayı kolaylaş- tırmak için olsa gerektir: İngiliz başve - kili için, kısa yoldan çabuk bir anlaşma- ya varmak, son parlâmento mümakaşa- larından sonra bir dahili politika zarure- ti idi; İtalya için de, şu vaziyetten bilis- tifade Habeş meselesini hukukan da hals letmek kaçırılmaması lâzım gelen bir fır- sat oluyordu. Bunun için, iki taraf otur- du, konuştu ve anlaştı. * Acaba, bu anlaşmanın başka tarafları da var mıdır? Acaba, sırf söz halinde, ya- zılmıyan ve neşredilmiyen itilâf nokta- ları da bulunuyor mu? Yahud, bugünkü anlaşma, iki tarafın göstereceği temayül ile, ilerde daha başka bir ruh ve manada bir anlaşma veya tedrici anlaşmalara doğru gidecek mi veya gidebilir mi? Bunlara müsbet cevab vermek için, İtalyanın Almanya ile olan bağlarını çö- zerek İngiltereye yaklaşacağı hakkın - daki — rtivayetleri — şimdiden - müsbet bir inkişafın ifadesi clarak ka - Bul etmek lâzımdır. Halbuki, dün- ya — siyasetinde — nasıl — İngilterenin an'ane olmuş prensipleri varsa, İtalyan siyasetinin de ayni tarıda prensipleri var- dır. Sulh zamaninda İtalyanın Almanya tarafında bulunmakla kazanacağı pek çok şeyler bulunduğu ötedenberi herkes- çe, hakikat olarak kabul edilmiş prensip- lerdendir. Almanya ile yanyana giden İtalya için, onunla birlikte yapacağı bir harbden alabileceği hayırlı neticeler çok Şüpheli olabilir; fakat, sulh esnasında İtalya, Almanya ile ne derece elele yü - Trürse, siyast mücadele sahasında bundan © kadar istifade eder. Bunun için, anlaş- manın arkasında İtalyayı İngiltereye da- Bolluk, refah, kolaylık, saâdet zamanlarında insanların karakterlerini yekdiğerinden kolaylıkla tefrik edemezsi - niz. Hepsi de güler yüzlü, neşeli, cömerd, dostturlar. € Tehlike insan için mehenk taşıdır. 3& İnsan için mehenk taşı sıkını ve bilhassa tehlike zaman- larıdır, insan sıkımtıda ve tehlikede pişer, hakikf karakte- rini de ancak o zamanlarda gösterir, SÖZ ARASINDA Evler için çok Pratik bir icad Evde yalrızsınız. Gecenin geç vaktin- de kapı çalınıyor. Kimseyi de beklemi - yorsunuz. Gelenin kim oldu#unu anla - mak için de kapıyı açmak lâzım. Gelen, ya istemediğiniz ve hoşlanmadığınız bi - risi ise?, Vaziyetinizin müşkül olduğunu takdir ederiz. İşte, bunu düşünen bir İngiliz kadımı, şu gördüğünüz, kapının üstüne tatbik e- dilen dışarıdan da ancak bir çöpbaşı ka- dar görünen aynayı icad etmiştir. Kapıyı çalanın hayali bu aynaya akset- mekte ve bu suretle kim olduğu anlaşıl- maktadır. Macar hükümetinin Kral Zögoya hediyesi Macar gazeteleri Macaristan hüküme- tinin Arnavudluk kralı Zogoya düğün hediyesi olarak en güzel Macar atların- dan dört tane göndereceğini yazıyorlar. Krala hediye edilecek atlar hükümetin Krankos harasında yetiştirilmiştir. Bu seneki Peşte ziraat sergisinde de ziya- retçilere teşhir edilmişlerdi. Avusturya Yahudileri Londraya taşınıyorlar Zengin Avusturya Yahudileri İngilte- reye hicret etmektedirler. Bunlardan 7 kişilik bir aile hususl bir surette tutul- muş bir tayyare ile Londraya vüsil 01- muşlardır. ha fazla yaklaştıracak gizli esaslar veya unsurlar bulunduğunu tahmin etmeğe şimdilik mahal yoktur. Fazla olarak, İtalya, şimdi her iki tarafa «nazlanmak» mevkiindedir. Nazın, aşka olduğu gibi, politikada da daima muvaffakiyetli neti- celer verdiğini İtalya çok tecrübe etmiş- tir. Muhittin Birgen HERGÜN BİR FIKRA | On yedinci fasıl Papaz, kilisede yalan söylemenin fe- nalıklarından uzun uzadıya bahsettik- fen sonra: — Bize tavsiye ederim Markın İnci- Hinin on yedinci faslını baştan aşağı kadar okuyunuz, Dedi, bir hafta sonra papaz kilisede toplananlara sordu: — Geçen hafta size Markın İncilinin on yedinei faslını okumamnızı söylemiş- tim. Okudunuz mu? Kilisedekiler hep bir ağızdan: — Okuduk! Dediler. Papaz, ellerini başına gö - türdü, — Yalan söylemenin fenalığı hak - kındaki vüzım Boşuna gitti desenizef Siz gene yalan söylemekte devam edi- yorsunuz.. — Hayır papaz efendi biz yalan söy- lemiyoruz. — Nasıl söylemiyorsunuz? Markın İncili on altı fanldan mürekkebdir. On yedinci faslı yoktur. 500 sene hapse Mahküm edilen Canavar kadın Teksas eyaletinin Huston şehrinde do- kuz çocuğundan altısını Öldüren Lill Kurtes isminde bir kadın mahallin eina- yet mahkemesi tarafından beş yüz sene hapis cezasına mahküm edilmiştir. Mu- hakemenin devam ettiği günlerde Lili fevkalâde soğukkanlılık göstermiş, h- kimlerin ve jürinin sorgularına <karşı kat'iyen telâşlanmamıştır. Müttehim ana altı çocuğunu öldürdüğünü inkâr etme- Mmiş: «— Bunların hepsi hastalıklı şeylerdi. Uzun seneler yaşıyamıyacaklarma kani idim. Hem boş yere kendileri işkence çekiyorlar, hem de bizi Küzumsuz masra- fa sokuyorlardı» demiştir. Mahkeme suçluya muhtelif suçların« dan dolayı cezanın haddı azamisini ver- miştir. Lilinin suçları ithamnamede: Ço- cuklarını terketmek, ilk istintakta yalan yere yemin etmek ve nihayet altı çocu- ğunu öldürmek olarak sayılmakta — idi. Hiç birisi diğerine tedahül edemiyen bu eezaların mecmüu beş yÜZ soneyi bul- muştur. Alman mahkümlarının Yaptığı oyuncaklar Alman hapishanelerinde mahpusla- ra oyuncak askerler ve günün şahsiyet- leri yaptırılmaktadır. Bilâhare bu o - Mr hplınmıktı ve İngiltereye sevi e Amerikada şiddetli bir kış hüküm sürüyor Geçen cumartesi gecesi Nevyorkta ya- ğan karı temizlemek için 15 bin işsiz so- kak süpürücülerine ilâve edilmiştir. Keza Montana eyaletinde yüz bin mil murab- bar sahayı kesif bir kar kaplamıştı. Ya- ğan karın çokluğundan bir çok mahaller tecrid edilmiş bir hale gelmiştir. Garb e- yaletlerinde kar sebebile münakalât ta- mamen durmuştur. Yiomink eyaletini baştanbaşa kırk santim kalınlığında kar örtmüştür. Şikagoda yağan kar 25 santi - mi aşmıştır. İndiana ve Yiomink eynlet- lerinde şimendifer ve tayyare münaka- Vâtı tamamile durmuştur. Geçen bir haf- tada şimal! Amerikaya yağan kar bütün kış müddetince yağandan daha fazla idi. Kutub seyahatine çıkacak iki kadın Tarihte ilk defa olarak iki kadın şimal kutbunu keşfe çıkacaklardır. Bunlardan birisi 1930 da on dokuz yaşında iken bir hava yarışında birincilik kupasını kaza- nan Mis Winfred Braun, diğeri kadınlar arasında Kanadanın ilk defa kaptanlık şehâdetnamesini haiz olarak bugün bü- yük bir şilebi idare eden Leman Kemdi- dir. Bu iki kadın pek yakında on beş metre boyunda küçük bir yelkenli ile yola çıkacaklardır. Programları kutub denizlerinde beş bin mil mesafe kat'ede- rek Avrupanın en şimal sahilinden Ka- nadanın en şimal noktasına geçmektir. İSTER lediler. yordu.> İNAN, r_'_——__—___ ” İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Maktu satış fikrinin ortaya atılmasından sonra, her gün bir çok kimselerden bir çok garib hikâyeler dinliyoruz. İşte Kadıköylü bir okuyucunun gazetesine yolladığı mektub: Kadıköy Havağazi şirketine gittim. Evim fçin bir havagazi fırını aldım. 25 lira istediler, verdim. Bir gün yolum Beyoğluna düşmüştü. Havagazi şirketinin Beyoğlundaki tatış mağazasına uğradım. Ayni model, ayni İSTER İNANMA! tip ve aldığımdan hiç bir farkı olmıyan bu ocağı taksitle Y? Hraya verdiklerini, peşin ize 15,30 liraya sattıklarını söy- Bunu biraz daha kurcaladım. Fındıklıdaki büyük satış mağazasına gittim. Ne ile karşılaşsam beğenirsiniz: Gene ayni cins, ayni Üp o soba, bu müecssesede 22 Hiraya satilı - Sözün Kısası Okur, yazar Adamlara gıbta E. Talu kur, yazar adamlara öteden - beri gıpta ederim.. — zira ben,; muharrirliği san'at edindiğim günden- beri ikincisine, yani okumağa hasre “ tim. Gülmeyin! Sözlerim mahzı ha “ kikattir. Bizim çoğumuz böyleyiz: Yaz« maktan, okumağa vakit bulamayız. çimizde Nurullah Ataç gibi Münekkid- lik edenler, sayısı pek mahdud bir is « tisna teşkil ederler. Onlar, meslekleri fcabı, yazı mevzularını başkalarının e- serlerinden aldıkları için, piyasaya ne çıkarsa, bir fikir sulhazmine uğramayt göze aldırarak, kapışa kapışa okumak zaruretindedirler. Fakat biz.. — biz ki tenkid etmez, fakat ediliriz.. biz oku « mak fırsatını ender buluruz. Evet: Gazeteler, mecmualar, — bazi Mmüstesnâ eserler, yazı masamızın üs « tünde, evrak çantamızın içinde, başa * cumuzda, günlerce süründükten sonrâ şöylece, yorgun nazarlarımızın iltifa * tına mazhar olurlar. Fakat tada tadâı inceleye inceleye, — her nüktenin, hef fikrin, her güzel cümlenin — üzerinde durup, zevkini doyarak okumak.. iştd biz bundan mahrumuz. Bu itibarla acınacak insanlarız. Bif taraflan kültür sermayemizi heran ye- nilemek lüzumu, diğer taraftan güzel bir eserin mütaleasından alınacak haf Ahtiyacı en çok bizim okumamızı is « tilzam ederken buna vakit ve fırsat bü lamamaklığımız hayatımızın acıların * dan birini teşkil eder, Çok defa, yorgun kafamı zorlıyarak okumak istediğim kıymetli bir kitabis tek satırını anlayamadığım için elim- den attığımda, eski zaman adliyesinlik meşhur Hüsam mollasını — hatırlarım: Cahil, fakat zeki ve nüktedan bir zaf olan bu Hüsam Molla, cehlini yüzüne vurmak isteyenlere: — Siz bana bakmayın.. okumam yok- tur ama, yazarım! derdi. Ve biz, o zamanlar şaşardık: Oku « madan yazmak kabil mi, diye.. Meğet? pekâlâ da kabil oluyormuş. Şu farklıt ki, bizimki acizden değil, nasibsizlik « ten. Ah! Öyle anlarım olur ki, tenha bit köşeye çekilip, meselâ bir Nedim di “ vanını, dinç kafa ile doya doya hat < metmek, içimde dayanılmaz bir arzü halinde beni kemirir, durur. Gene de,; bu basit arzuyu yerine getirmek im « kânını bulamam, Biz, kalem emekcileri için, okumnak-ı fakat zevkle, haz ile okumak, — ancak hasta yattığımız ve mecburen istirahat ettiğimiz zamanlara mahsus bir nimet> tir. Vaktile, askere gittiğimde, künye “ min — bâlâsıma; «Mesleği okur, yazar? diye şerh vermişlerdi. Ne yazık ki, o “ nu bile tam olamad'ım! Denizyolları memurlarına peşin maaş verilecek Denizyolları işletme idaresi memur- ları bareme tabi olmadıkları için şim “ diye kadar maaşlarını ay sonlarında â* lıyorlardı. Denizyolları memurlarının da bareme tabi tutulmaları karar altın? alınmış olduğundan bu ay sonunda bt memurlar nisan ve mayıs aylıkların! bir arada alacaklardır. TAKViM