OA # v MERnSAŞEZEAK AĞN A” malen v ksbre Y aG AAA ee ğ Hi en n Ser c çEBZ B ĞÜĞ AA ME DÜ £ ea DEMİŞ — Ak akçesi olanın kara günü olur mu da? Demişler ki: — Sağ elinin verdiğini sol elin gör - ymmesin! Demişler ki: — Parasızlık her fenalığı yaptırır. Diyorum ki: — Ya parası olanlar., onlar hiç mi fe- mahk yapmazlar? LER Kİ Demişler ki: Diyorum ki: — Borçtan korkan kapısını geniş aç-| — Çünkü sağ el verirken sol el ka - Maz, pıyor, değil mi? Diyorum ki: Demişler ki: — O eskidenmiş, şimdi borç kapının| — Sakla samanı gelir zamanı, #nahtar deliğinden bile içeri giriyor. Diyorum ki: Demişler ki: — Çürük baklanın kör alıcısı olur. Diyorum ki: — Biz açık gözleriz ama, çürük ço - rabı çürük olduğunu bile bile alıyo - Tüz. Demişler ki: — Dostluk kantarla, alış veriş mıs - kalla. Diyorum ki: — Alış veriş kantarla olur ama, dost Tuğu miskalla bile almak çok güç. Demişler ki: — Dünyaya yağlı kuyruk diyebilene lsun, Diyorum ki: — Hele dünyadakiler birbirlerini ye meğe doysunlar, daha sonra bunu da tecrübe ederler. Demişler ki: — Ak akçe kara gün içindir. Diyorum ki: — Yani ne demek istiyorsun, ilerde hayvan olup saman mı yiyeceğim? Demişler ki: — Doğru söyliyeni dokuz köyden ko- varlar. — Diyorum ki: — Ya onuncu köyde barınabilir mi ki.. Demişler ki: — Garib kuşun yuvasını Allah yapar, Diyorum ki: — Garibim ema, yazık ki kuş de - ğilim. Demişler ki: — Gönülden gönüle yol vardır. z Diyorum ki: ; — Ama yolu bilmek gerek. ŞA Demişler ki: — Mart kapıdan baktırır, kazma kü- rek yaktırır. Diyorum ki: — Şimdi —Nisanın ortasındayız, ve yakacak kazma küreğimiz de kalmadı. İsmet Hulüsi L Bunları biliyor mu idiniz? — | Tibette ihtiram nasıl ifade edilir ? Dünyanın muh- telif yerlerinde in- Ganlar büyükleri- ne karşı hürmetle- tini türlü türlü şe- killerde — gösterir- ler. Tibette, insa- nn — kendisinden daha yüksek bir kimseye karşı dilini çıkarması demek, en Yüksek ihtiram nişanesidir. ö) A S v0 Kırmızı balıkların mukaddes sayıldığı yer 'Trablusgarb'da Ahmedülbedevi ad h bir cami vardır. Bu camiin avlu- sunda da güzel bir havuz mevcuddur. Bu havuzun için- de mevcud kırmı- zı balıkları yerli halk mukaddes sa- yar ve el sürmez, Bir fahişeyle yuva Kurulabilir mi? İzmirden mektub yazan, Şahab isimli bir okuyucum, #ualleri soruyor: 1 — Bir fahişenin iştirakile - istisna bertaraf - yuva kurulabilir mi? $ — Otuz sene evvel üstüne titrediğimlz Ahlâk ve namus kaldelerinin çoğu yıkıl- ©. Acaba zamanla, şimdi revaçta — olan Ahlâk ve namusş pransipleri de - değişir mi? $ — Çerefi ve namusu mahvolmuş bir Anzan yapacağı Iyi hareketlerle tekrar ce- mlyet içinde muteber bir mevki kazana- Bilir mi? * — İntikam, ulvi bir his midir? Yoksa Mdi bir duygu mudur? B — Fuhş, tarihin hangi devrinde mü- bah sayılmıştır? 6 — Üç gün evvel, karım, ikiz olarak bir kız, bir de oğlan doğurdu. İstm hururun- da karımla anlaşamadık. O, benim bul- Guğüm isimleri beğenmedi. Sizden, iki yavrumuza da tarihi birer iim bulmanı- B Utiyor. * 1 — Bir fahişenin bir ev kadımı olabi- leceğine inananlardan değilim. Baki ta- rihte fahişenin bir dereceye kadar mazur bir cemiyet kurbanı sayılabileceği devirler oldu. Fakat bugün, kadın, erkeğin sahib bulunduğu bütün imkânlara maliktir. Bi- Baenaleyh, bence, bu vaziyette bir kadı- benden gu şayanı dikkat tmkânmadır. $ — Vakıâ bugün, otuz sene evvelki ah- Vâk telâkkilerinden bir çokları yıkıldı ve yarın, hiç şübhe yok ki, bugünkü telâkki- ler de değişecektir. Fakat «ahlâk», bana Borarsanız, kalde ile, madde Je, nizamna- me Ie karulup bozulan bir mefhum de- Büdir. Ahlâk telâkkileri, herkese göre değişir, Birimizin «ahlâki» saydığı bir hakiket, birimize göre drtlca» dır, Birimizi iğrendiren bir ahlâkeslık, bi- rimizi güldürüp eğlendiriyor. Yanl ahlâk telâkkileri o kadar muhte- Nt ki, hangi adama «iyi ahlâklı» Ve hangi #dama ahlükxız diyebileceğimizi kestire- miyoruz. Fakat bana sorarsanız, değişmemesi matlub olan şey, ahlâkın kaldesi değli, e- sası, kendisidir, Yani, varsın ahlâk kaldeleri, telâkkileri goğalsın. Yeter ki ahlâksızlar artmasın. 3 — İyi hareketler yapabilmek kabili- yet ve İstidadına malik bulunan bir insan, gerefin! ve namusunu mahvetmez! 4 — İntikam, inşan maneviyatına mu- sallat olan en tehlikeli mikroblardan bi- ridir, B — Fubş, yalnız Keldantler devrinde, ve yalnız, senenin bir gününde mübah sayılmıştır. Herodot'un anlattığına göre, Keldaniler, çirkin kadınları hlmaye et- mek gayesile, yılın bir gününde fuhşu mübah görmüşler. O gün, Banlda, mem- leketin bütün kadınları bir yere toplanır- larmış. Erkekler oradan geçerler ve be- Bendikleri kadına, ücret mükabilinde 24 Baat sahib olurlarmış. Toplanan para, memleketin çirkin kadınlarına diğitilir- mış. Onlar da, bu para sayesinde, zengin ve güzel kadınlar gibi, birer koca bular- larmış. Bu yüzden de, o gün fuhş, sade mübah değil, hattâ bir hayır, bir hizmet, bir sevab sayılırmış! Fakat tarihte, fuhşu mübah gösteren başka hiçbir garib sayfa yoktur. 6 — Erkek çocuğunuza Tuli, * Atabey, Timuçin veya Burleçin isimlerini, kız' ço- cuğunuza da, Abika, veya Alankua isim- Jerini koymanızı tavsiye edebilirim. Abika, Cengizin en çok sevdiği revcesi- nin adıdır. Alankaa; Kayıhan aşiretine #tfolunan tarihi bir masalın kahramanı- dır. Bürteçin, meşhur Ergenekon mastli- niın kahramanıdır. Atabey, Cengiz Hanın en kahraman bir kumandanının adıdır. Tuli, Cengisin canından çok sevdiği evlâ- Gıdır. Timüçin ise, Cengizin bakik! ismi « Gir. Ve bütün bu isimler, öz türkçedir. İsteğinizi yerine getirmek için, beğen- diklerimden aklıma geliveren isimleri sı- SON POSTA Hastalıktan kalkmış çocuğa nasıl bakılır? Herhangi bir hastalığın nekahet dev- esi anne için oldukça güç ve nazik bir “amandır, Eskiden yemeğini seve seve yiyen çocuk şimdi bütün yiyeceklere kar- gı biraz nazlıdır. Çabucak yorulhnaktadır. Hazım eihazı evvelki kadar muntazam işlemez olmuştur. Bir hastalıkla mücade- le etmeklen yorgun düşen bünyesi her zamandan daha naziktir, daha çok bakıl- maya muhtaçtır. Gerçi hastalık atlatıl- maş olduğu için endişeye sebeb yoktur. Fakat normal zamana nazaran daha sıkı bir ihtimamın zarurt olduğu da muhak- kaktır. Nekahet devresindeki çocuğun, verilen yemekleri seve seve yememesinde muh- telif sebebler olabilir. İhtimal bütün has- talığı sırasında annesini başı ucunda ve mütemadiyen kendisile meşgu! görme- ye alıştığı için iyileştikten sonra da hâlâ mazlanmak ihtiyacındadır. Bütün dikkati kendinde toplamak için yemek yemiyor- dur. Eğer böyle ise fazla üstüne düşme- meli, şımartmamalı, işitebileceği iştiha- sızlığından bahsetmemelidir. Yiyeceğini muntazam hazırlamalı, sonra kondi hali- ne bıtakmalıdır. Açlık ve iştiha ergeç o- nu seve seve yemek yemiye çekecektir. Bir yandan da yemeklerde değişiklik yapmaya çalışmalıdır. Çünkü mekahet devresindeki çocuklar mahdud şeyler ye- mekten bıkarlar, Doktorun tavsiyesi dı- Şına çıkmamak için esas maddeleri takib edilen rejime uygun fakat görünüşü ve tadları değişik türlü türlü yemekler ya- pılabilir ve çocuk bunları daha severek yer. Yemek yediği yerin ve kapların da çocuğun iştihasma tesiri yok değildir. Temizliği göz alan bir sofra örtüsü, güzel düzeltilmiş bir masa nazlı bir iştihayı kamçılar. İsteksizlik bazan iyi hava almamaktan ileri gelir. Bunun için odasından çıkabil- diği gün çocuğu derhal ev içinde dolaş- tırmalı, odasını sik sık havalandırmalı- dır. Doktor dışarı çıkmasına müsüade e- Nisan 18 Emekli Türk Gonırillorl yarınki dünya harbini “Son Posta,, ya anlatıyorlar Motörlü harb vasıtaları klâsik harb taktiğini kökünden değiştirmiştir (Emekli General Cemil Conk'un anketimize cevabı) General Cemil Conk, beni nezaket ve mahviyette eşine ender tesadüf edi- lir bir ev sahibi halile karşıladı. Fakat bu misafirperver ev sahibi suallerimi sorunca ayni cörnerdliği göstermedi. — Anketinize cevab vermekte beni mazur görmenizi rica edeyim, dedi. Hayretle sordum: — Neden? — Geçmiş için sorarsanız söylerim. Zira, mazide kat'iyet vardır ve ifade- lerimde kat'ilik bulunabilecektir. Lâ- kin, istikbal! Onu, bilebilir miyiz hiç? Suallerinize cevab vermek, gaibden haber vermek gibi bir şey! Halbuki ben kâhin değilim! Ve esasen kehanete de inanmam! — Fakat biz, size inanıyoruz gene- ralim! Bir sual-evab harbi yapıyor gibiyiz! Savaşın sert, salonun yumuşak adamı nihayet nezaketinin kurbanı olarak sü- küt meydan muharebesini kaybetti: — Peki, suallerinizi dinliyarum. Anlattım: — Demokrat ve otoriter devletler a- rasında muhtemel bir Avrupa harbi... General Cemit Conk barüz ettiren en canlı, en âdil şahidlel değil midir? i Onun için, bugünün gidişini, eski zilir niyetle; «Şöyle veya böyle olması muh" Bu harbin cereyan tarzı ve netlcesi İtemeldir» tarzında eski ölçüyle görme: bakkındaki tahminler... Franko İspan- yasının ileride oynıyacağı rol, Akdeni- ği ve ona göre hüküm vermeği doğrü bulmuyorum , zin istikbali, Amerikanın birtaraf veya| Bizim bir atalar sözümüz Vvardıf bitaraflığı meselesi ve dolayısile Aksa- yışark vaziyeti... Hülâsa, sizin, benim, bütün dünyanın bugün müvacehesin- de bulunduğumuz meseleler... Buyu- run, söz sizin generalim. Zurnada peşrev olmaz! İşte, bu ekspres- yan zamanımız için en uygun bir ifas dedir. Şu halde, gökten inme kabilinden o* lan hâdiseler ve bunlardan ant gelebi: — Evvelâ, biraz edebiyattan bahse-İlecek âfetlerle karşılaşılacağına — göre delim. Şair Ziya paşanın meşhurlşaşırmadan tahaffuza veyahud mü" bir mısra: vardır. Tazif biliyorsunuz: İdafaaya hazırlanmak ve gene şaşırma: | Şahsın görünür rütbei aklı eserinde. |dan müdafaada muvaflak olabilmek; İşte, zamanımızın rütbei aklı da ese-|bugünün tutulacak en doğru yoludur, . müdhiş bir zaman olduğu anlaşılıyor. rinde görülüyor ve bu eserle de ne|fikrindeyim. İ Mühtelif — millet —ve ordulardafi Binaenaleyh, zamanımızın dününü bi-|hangilerinin birbirlerile birleşerek yek“ le, eski zamanların dünlerine benzete-| diğerlerine karşı harekete geçecekleri: meyiz, hattâ mukayese edemeyiz. Arâlni de tahmin etmeği; gene muvafık yerde o kadar büyük fark vardır ki bu- | görmüyorum. nu tamamen anlıyabilmek için; çok va- Ne kadar oynak bir zamanda olduğu- | kit, idrakimizi hayretten kurtarıp da i- | » x4 yukarıki sözlerimle anlatmak İş temiştim, Şimdi beraber yürümekte ole Bu sebeble, bizim gibi eski zaman a- duğumuz bir arkadaş, bir an içinde bize leriyi göremeyiz! damlarının yeni zamanın yarını hak- kında «öz söylemesi pek doğru olabilir mi, bilmem? Bugün, hayatın seyri, görüyorsunuz ki daim? bir tahavvül içindedir. Bunu size teşbih ile anlatmak istiyorum. Me- General Cemil Conk'un gözleri an düşünce ile gölgeleniyor. Sonra: — Evet, meselâ, diyor, müzik değişti, edebiyat değişti, mimarf değişti. Bugün Bah'ın sonatları yerine cazbandın sesi- ni, Arjantin tangosunun motiflerini işi den ayrılabilir. Bu mümkün iken, ya* rının yolunu ve yarının arkadaşlığıni nasıl bilebiliriz? İşte, istikbalin harb ve siyaseti de bul vecheyi gösterecektir. Muhtelif orduların şu veya buralar* bir da toplanması meselesine gelince... — Yani, «sevkülceyş» tâbirile ifade edilen ve size göre, eski fikirlerin harb usullerinden biri olan tecemmü mü de- — mek istiyorsunuz? — Evet! İşte, bu noktayı da böyle düs — tiyoruz. Hayne'nin romantik şiiri yeri-|şünmek acaba ne dereceye kadar doağ* ne dadaizmin, fütürizmin mahiyeti |Tudur? . — Sayın general, anladığıma göre, meçhul ritimli mısralarını okuyoruz, yahud okutmak istiyorlar, Rönesans|gene «Bugünün teknik terakkisini n&« mimarisinin muhteşem tarzına, kübizma |zarı itibara almak lâzımdırs esas pren* halef olmak iddiasında! sipi üzerine fikirlerinizi sıralıyacaksı- Bunları bariz bir hakikat, elle tutu-|nız. lur bir madde halinde görüyor ve anlı-| — Tabil. Meselâ, tayyare, şimdi o ka- Tüz! dar ileri bir nakil vasıtası olmuş ve İşte, hakikatlerin en büyük ve müd-|harbde o şekilde bir rol almıştır ki mü« hişi olan harb ve siyasete de yenilik|himce kıt'aları; önceden tahmin bile e« der etmez de her iyi havada güneşe çıka- rılmalıdır ve hergün biraz daha uzun gezmeler yaptırmalıdır. Yorulduğu vakit oturabileceği yerleri evvelden hazırlama- yı da unutmamalı. Çünkü: Yorgunluktan sonraki yürüme fayda yerine Zatar yerir. Nekahat devrindeki çocuk yalnız yor. gunluk zamanlarında değil, yemeklerden | girmiş ve girgecektir. Nitekim, bugün, |dilmeden her hangi bir yere götürmes — sonra da yatıp dinlenmelidir. Bu suretle |tahaddüs etmelerile bizi her an şaşır-İleri kabil olmaktadır! hazma yardım edilmiş olur. tan vak'alar, ifademin doğruluğunu te- (Devamı 11 inci sayfada) Paskalya yumurtası I Bacaksızın maskaralıkları :