8 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

8 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün İngiltere - İtalya ve Fransa - İtalya Anlaşmaları Yazan: Muhittin Birgen R lerin hepsi de müsaiddir: birbirle- rini teyid ederek gelen haber- İngiltere omadan, Londradan ile İtalya arasında cereyan eden müzakere- | ler çok müsaid şekilde ilerle! esaslı noktalarda mutabı miş, hattâ, bir rivaye , her şey ta- mamlanıp bitmiş bile. Kısa bir anda İngiltere ile İtalyanın böyle anlaşıvermiş olmalarına insanın adetâ inanamıyacağı geliyor. Bu kadar az bir zamanda bu ka- dar kolayca anlaşacak olduktan sonra se- nelerdenberi devâm etmiş olan mücade- leye, ikide birde dünyanın yüreğini hop- latmaya ne lüzüm vardı? Şimdi Londra mehafilinde dolaşan ha- berlere göre, İngilizlerle İtalyanlar ara- sında anlaşma teessüs T etmez, arka- sından Fransızlar da İta'yanlarla konuş- maya başlıyacaklar ve Hitlerin Romayı ziyaretinden evvel bir anlaşmaya vâsıl olmaya çalışacaklarmış. Demek, şimdi de anlaşma modası ve anlaşma havası! De- mek oluyor ki diplomatların bir ceble- yinde bir mücadele, diğer ceblerinde bir anlaşma programı var. Gâh birini, göh diğerini meydana çıkarıyorlar ve göh anlaşıyorlar, gâh mücadele ediyorlar! gösterdiği İtalya arasındaki programs zumundan fazla müşkülât çekilmeksiz ayni neticeye varabileceğini tahmin mek müşkül değildir. * İngiltere ile İtalya arasındaki anlaşm mevzuları, gazetelerin verdikleri malü- mattan çıkarılabilecek neticelere — göre, bir dereceye kadar ma H bir cümlede hülüsa etmek lâzım gel ar âilmi Lümier sinemanın Ük lönümü münasebetile kend — Cansız resmi perde üzerinde müteharrik bir hale koy- mak evvelâ bir hayaldi, onu hakikat şekline getiren sebattır, dedi. keşfinin ile konuşan gazete- esaslarını Betirir, insanı bir yünüz. büyük kuvvetlerinden biridir. Fakat ettirildiği zaman saadet yerine felâket afyon tiryakisine çevirir. Her zaman ve her yerde hayalden kaçınız, daima hakikat üzerinde yürü- O Bir sinema gıldızının Atlattığı kaza gdiyebiliriz ki statükonun muhafazasnı e- sasına islinad eder. Frarisa ile İtalya arasında cereyah &- decek anlaşma müzakerelerinin mevzu- larını da hemen hemen ayni mahiyette meseleler teşkil ediyor. Yani, bu nokta- Tarı da hülâsa etmek icab ederse varaca- ğumız netice ayni şeydir: İtalya ile Fran- sa statükonun muhafazasında birbirleri- ne karşı teminat verecekler ve yalnız, İngiltere ile yapılan anlaşmada ğu gibi, bunda da Fransa İtalyanın Habeşis- tan imparatorluğunu tanımayı taahhüd edecektir. Londra ve Roma kaynak'arı İtalyan - İngiliz anlaşmasının k bir emri vaki sayılabileceğini söylüyorlar; hattâ itilâ fın imzası paskalya yort mdar. evvel yapılacakmış. Eğer bu dnğru ise, ayni mahiyette bir anlaşmanın, Fühter'in Ro- ma ziyaretinden evvel Fr da yapılabileceğini kabul etmekte hiçbir ih- tiyatsızlık tehlikesi olamaz. * Fakat, işin içyüzüne bakıldığı zaman, bu anlaşmalara rağmen, ortada değişmiş büyük bir şey de olmıyacağını görebili- yiz. Anlaşmaların bütün hülâsası ve bü- tün teferrüatı bir sürü kelimelerin bir- - birinin arkasından bir araya yazılıp altı« pa bir takım imzaların konulmasından başka bir şey değildir. Bugürikü statüko- yu muhafazadan ibaret olan bir anlaşma, Resmini gördüğünüz kadın, Jon Benet- tir. Meşhur sinema yıldızlarındandır. Blr film çevirirken, bir halk kıyamı sahne- sinde yanlışlıkla yüzüne bir hançer sap- lanmıştır" Doktoru da, kendisine ilk te- daviyi yapmıştır. Şimdi yara izinin yü- zünde kalmasından korkulmaktadır. Vinstön Çörçil evini satıyor Mister Vinstön Çörçil Kentteki malikâ- nesini satmaktadır. Malikânenin 80 dö « nüm arazisi, 5 büyük salonu, 19 yatak ve inme odası, 8 banyo dairesi — vardır. Bir kaç ahiır, 3 garaj've üç de ayrı daire vardır. Churehill bu malikânesinde, zırı iken, 1924 ve 1929 büdcele lamıştır. Ayni zamanda ba larından birini de bizzat keye tür. dir? İşin bütün ruhu buradadır. Anlaş- ma, belki de bu noktayı sonraya bırakmak üzerine kurulmuştur; belki de bu bahse hiç dokunulmamıştır; yahud, belki: bu bahis çok gizli, çok mahrem konuşulmuş- tur, Bütün bu noktalarda bir şey söyli- yebilmemize imkân yoktur. Fakat, bu mesele halledilmedikçe de bütün bu an- laşmaların yegâne kıymeti, muayyen bir müddet için Avrupaya hir sükün ver- ne na- hazır- düvar - örmüş. Z ARASINDA | HERGÖN BİR FIKRA | İnin oradan ! Adamın biri, bir yelkenli gemiye binmiş. Gemi Karadenize çıkmış. Fa- kat birdenbire bir fırtına — patlamış, deniz allak bullak olmuş, gemi sallan- ireklere tırmanın direğe çıkan adam- lara bağırmış — Kayik dibinden oynuyor. Siz te- pesine çıkmış uğraşıyorsunuz. — Bu- na ne lüzum var. İntn oradan! * Artistlere en fazla kimler mektub yazarlar ? gazeteleri sinema yıldızla - önderilen mektubların çoğunun ğunu — yazıyorlar. Tesine başladıkları e mektut y azalmakta, arında artmakta, talil © da ise fevkalâde çoğalmaktadır. Bir va kitler Mis Kollin Muar haftada 15,000 den ziyade mektub almakta idi Erol Flid gibi a: 3.000, — 4.000 mı Beş dolar mukabilinde satılan çocuk Amerikâ zabtası çok garib bir hâdise- yi meydana çıkarmıştır: Madam Ross Çet |isminde birisi Elizabet ismindeki k kızmı çocuğu bulunmıyan bir,karı kocaya satmıştır. Satış muamelesi her bangi bir malın âlım satımı için yapılan kanun! bir mukaveleye istinad ettirilmiştir. Ve kü- çük Elizabetin annesi, beş dolar mukabi- linde çocuğu üzerindeki «tasarruf hakkı- hi» satın alana devir ve ferağ etmiştir. Za bıtanın meydana çikardığı Valtimor mahkemesine intikâl — etmşi, mahkeme de ferağın iptaline karar ver mişse de çocuğu annesine değil, büyük annesine teslim etmiştir. ak b almaktadırlar, Bir Alman kimyagerinin yeni bir keşfi Alman — gazetelerinin — yazdıklarına elbet mühim bir mesele değildir. İngil- | mekten ibarettir. Perde arasının devamı | göre Alman kimyageri Edrel «sert kâğıd, — tere, Akdenizde İtalyanın hayati men- faatleri bulunduğunu tasdik ve İta'ya da ayni menfaatlerde İngilterenin de ayni derecede hissesi bulunduğunu karşılıklı teyid eylerlerse bunda kelimeden başka — ne vardır? Habeşistanın ilhakını İngil- terenin veya Fransanın tasdik etmeleri de fiili bir vaziyetin kelime ve hukuk ba- kımından ifadesinden başka ne olabilir? Bütün anlaşma noktalarını bu tarzda hü- Tüsa edebileceğimize göre, ortada, hiç ol- mazsa şekil bakımından değişmiş bır şey — bulunmadığına kansat getirebiliriz. Meselenin bütün ehemmiyeti ise şura- -— dadır; Dünyanın büyük meseleleri böyle — emri vakilerin veyahud tabi şartlara da- — yanan statükoların muhafazamı kayıdla- yile halledilemez. Bu tarzda halledilen -— davalar, ancak . mücadelenin muhtelif safhaları içinde bir <«perde arası», bir «lâ- O ürahat devri» ve bir «fasıla» demektir. E İtalyayı Almanyadan ayırabiliyorlar mı? | İtalya Almanya ile elele verip yeni yeni meselesidir: Az veya çok! * Biz bu tarada anlaşmalara lüzumun- dan fazla kıymet vermeğe taraftar deği- liz. Bu, uzun ve yorucu bir mücadeleden sonra, az veya çok devam edecek bir mü- tarekeden başka bir şey değildir. Her iki taraf ta biraz dinlenmek ve düşünüp ta- şınmak mecburiyetindedir. İşte bunun için anlaşıyorlar. İşin alt tarafını, Roma ziyaretinden sonra göreceğiz. Muhiüttin Birgen İSTER İNAN, İstanbul Belediyesi halkı bozulmuş ve bayat konserve ye- mekten kurtarmak için konserve fabrikâlarını yaptıkları her konserve kutusunun üzerine yapılış tarihini yazmaya icbar etmeyi düşündü. Konserve fabrikaları derhal itiraz ettiler: ismini verdiği keşfini tekâmül ettirmeğe muvaffak olmuştur. Kimyagerin bu ismi verdiği madde kâğıdla cam halitasından yapılmaktadır. Edrel bu halitaya koydu- ğu başka bir maddenin ne olduğunu gizli tutmaktadır. Edrelin bu sert kâğidı hey- kel ve âbidelerde bakır veyahud demir yerine kullanılmaktadır. Mermer rengin- de olan bu madde, iİstenilen rer yanmaktadır. İnşaatta da isti mektedir. Bu sert kâğıd Üstüne —mer- mer üzerine yapılan işlemelerin kâffesi yapılabilmektedir. sen: kr bu hâdise | Fransız hududuna Sığınan İspanyollar on günlerde general Frankonun erdü- 1 'larının Katalanyaya girmesi üzerine bin- *|lerce İspanyol Fransız hududuna iltica “|etmiş ve etmektedir. Yukarıdaki resim- de bir Fransız hudud muhafızının, hudu- da iltica eden bir İspanyol ailesinin kü- çük çocuğunu severken görüyaorsunuz. Son buhranlardan en fazla kimler sinirleniyor ? ranlı vaziyetlere en çok sinirlenenler, saçlarını yolanlar, ne Sovyetler, ne Çe- k koslovaklar, ne Fransızlar, ne sosyal de- !mnl'.ı:hnlm Bunlar haritacılar, harita yapıp, satanlardır. Zira Avrupayı ne şe- kilde çizeceklerini, bududları nasıl ta - |yin edeceklerini bilememektedirler. Zira tam bir harita meydana getirip, |satılığa çıkaracakları zaman ya bir ihti- |iâl kopmakta, hududlarda değişiklik ol- makla veyahud, bir ülkenin ismt değiş - tirilmektedir. Tam manasile mükemmel ir haritanın 6 ayda çıktığını düşünürsek bu zavallılara acımamak kabil değildir. Çok yaşamak için yeni bir tavsiye daha 25 senedenberi yatalak olan bir İngi - liz kadını 101 İnci yaşını " kutlulamıştır. Sıhhati yerindedir. 25 senedir, her gün ekmek, peynir ve bir bardak biradan fba- Tet olan yemeğini asla terketmemiştir. Uzun yaşamasını da büna atfetmektedir. Kayser Vilhelm ortık odun kesemiyecek Kayser Vilhelm bundan böyle odun ke- serek vakit geçiremiyecektir. Son gün- lerde kendistni muayene eden doktor, bu sporu sabık Kaysere kat'1 olarak menet- miştir. İSTER İNANMA! — Bir konserve, fazla yağlıları müstesna olmak üzere beş yıl dahi dayanır, böyle bir kayda lüzum yoktur, dediler. Biz bu cümleyi okuduktan sonra Belediyenin noktai naza- rında haklı olduğuna büsbütün inandık, fakat ey okuyucu İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Avrupanın geçirmekte olduğu son buh- i Sözün Kısası Ferah ve ümid Verici bir manzara E. Talu Yıldızın uzun ve muz! bir tarih yaşamış muhitinG şarkta tahayyül eyle nüfuzun temi lini kurmak Abdülhamidin ayağı! kadar gelen Kayser Vilhelmi misafir mek üzere altı ay içerisinde yaptırılti meşhur «Merasim köşkü» nde Balkan ili tifakının Matbuat ve Ekonomi konfi ransları toplandı. İki sakıt hükümdarm, Avrupada tit ve fesad kaynağı olan Bâlkanların dün! müvazenesinde meş'um bir rol oynami ihtimali üzerine endişe ile müdavelei ti kâr eyledikleri salonlarda, ayni ideal e rafında birleşmiş, kalbleri karşılıklı 8e gi ve itimadla çarpan gene o Balkanlıli rın değerli mümessilleri, cil ü hesinde bir kere daha dostluklan ve faktan bahsettiler. Tarihin tekerrürden ibaret olduğun! iddia edenler ne kadar yanılmışlar! tarihi, te pekâlâ değiştirir, ona başka bir se rebilirlermiş. Osmanlı harabesinin Üzü rinde yepyeni bir filiz gibi yetişen Türül Cumhutriyet devleti, fitne kaynağı ol rak cihan politikasında iz bırakan Bi kanları, bugün İi en Bağlam, en ku!' vetli, en ciddi £ #mili haline getirdik Dört mühim devlet, bugün, efkârı ittik milletlerin Tını, istibdadın, fitnenin, İ mün bir vakitler tehası sarayda akdeden kardeş için çok feyizli bir çalışma yolu açımı| lardır. * Her sene, hep ayni samimi hava içerlt sinde, Yunan, Yugoslav, Rumen ve 'Tür! merkezlerinin birinde vukubulan bu toğ lantılara, dünya, gıptalı nazarlarla baksifi yeridir. Her tarafta çekişmeler, üzüntüler, * tırahlar, endişeler hüküm sürüp durure koön, zihinleri bulandırırken, biz, dost veli n k Balkan milletlerinin arzetliği miz manzara kadar iç açan ve ferah ves ren bir manzara daha yoktur. Vilhelm e Abdülhamidin — başlarındi yarımı asır evvel elim düşüncelerle önl rine eğen Balkan davası tarihe, tarihirf ihtiyar ve esrarengiz koynuna gömüle Müş, öonun yerine bugünkü parlak realitef doğmuştur. Bu inkılâbı yapan büyük devlet adamıe Jarınm, beşe, hâdimlerinin, bütüm yetin minnetlerine hakları vardırl eAmmaaama —a Gümrük komisyoncuları köngresi İstanbul Gümrük komisyoncuları - Birliğk bu ayın 26 mea günü Eminönü Halkevindi senelik kongresini yapacaktır. Bu köngrede yeni idare hey'eti seçim! yi pılacak, bundan başka gümrükle komlayand cu arasında İş görenlerin variyeti hakkındk birlik nizamnamesinde bazı tedilât yapıl < mazı etrafında görüşülecektir. z Aleni Teşekkür Kiymetli aile reisimiz Mustâfa Çan: çılının ölümü. münasebelile ceneze me* rasiminde hazır bulunarak teessürümüzü iştirak edenlere ve bizzat, telgrafla, moek“ tupla taziyet edenlere gazeteniz vasıta” sile ayrı ayrı aleni teşekkürlerimiz! ar“ | zederiz. SI Eşi: Safiye; keı: Zehra; damadil | Nihad Pamukoğta; oğulları: Müs « — tafa, Ahmed, Muhlis. ——— ea TAKVİM — x | &.

Bu sayıdan diğer sayfalar: